Şiir ve yorum

SEVDAMIZ

Yürekten severiz Türkmen kızını,
Yalın iffetine öze vurgunuz.
Görmüşlüğümüz yok ele bakarken,
Acı kahve renkli göze vurgunuz.

Hüzün var,neşe var insan olanda,
Oynar yiğitlerim meydan bulanda,
Hoplar yüreğimiz davul çalanda,
Curaya,sipsiye,saza vurgunuz,

Çepikli bizimdir,delilo bizim;
Davulla zurnayla açılmış gözüm;
Hoyratta türküde dizilmiş sözüm,
Aydın zeybeğinde dize vurgunuz.

Serin yaylalarda suya kanarız,
Güneşte kararır,tipide donarız,
Yağmurda ıslanır,günde yanarız,
Güzüne,kışına yaza vurgunuz.

Yayla bir,ova bir,ilimiz aynı;
Ülkü bir ,gaye bir ,yolumuz aynı;
Şiir bir,şarkı bir,dilimiz aynı;
Atalardan ibret,söze vurgunuz.

Çalıydık,çırpıydık olduk bir orman,
Ata’dan mirastır bu eşsiz vatan,
Hepten gururluyuz böyle olmaktan,
Türk’üz dedikçe biz,bize vurgunuz.

Naim Özdamar
 
Son düzenleme moderatör tarafından:
Gidişin

Nehirler gibi geçtin şu uslanmaz gönlümden,
Toprağımı götürdün,bir taş koymadan gittin.
Yılları heba ettin, bu kısacık ömrümden,
Mevsimleri,ayları ,günü saymadan gittin.

Köprü olduğun yerde sular gibi aktığım,
Gezindiğin yollarda gül yaprağı döktüğüm,
Her akla gelişinde senin için yaktığım,
Türkülerimi,sazı,sözü duymadan gittin.

Dile düşmüş sevdanın şimdi süresi doldu;
Bu ayrılığa sebep bir tatlı heves oldu;
Kendimi anlatmaya sözler yetersiz kaldı,
Senin için atan bu kalbi soymadan gittin.

Gün oldu hasret çektim,umut bağladım;
An geldi,yokluğunda çaresizce ağladım;
Gönlün hoş olur diye, ırmak gibi çağladım,
Her duyguyu yaşadın,aşka doymadan gittin.
 
Son düzenleme moderatör tarafından:
Agent Force'ye

Evet sevgili Agent Force rumuzlu kardeşim.Sayfada yer alan "gidişin "ve "savdamız" adlı iki şiir de bana aittir.Ancak Sevdamız adlı şiirin son dörtlüğü şu şekilde olmalıydı.Yanlış yazılmış düzeltiyorum.

Hepten gururluyuz böyle olmaktan,
Türk’üz dedikçe biz,bize vurgunuz.
 
Sevgili Yeniçeri;

Şiirime gösterdiğiniz ilgi ve beğeni beni mutlu kıldı.Teşekkür eder saygılarımı sunarım.
Naim Özdamar
 
Adı Türkçe Olsun

Doğan bebelere Türkçe ad gerek,
Ya Sançar,ya Selcen,Ya Kürşad gerek.
Almışız İslam’la Arap adını,
Türk;Türklüğüne dön ,der,tuğşad gerek.


Naim ÖZDAMAR


1 Ocak 1976
Koyunkaya
 
Ağıt

Dal budak olup serpilirken ansızın,
Solan çiçeğim sen.

Altın beşikte ,bir meleğin kanadında
Uyuyan bebeğim sen.

Karanlık kapılı serviliklere uzun uzun,
Uçan kelebeğim sen.

Mezarına kazma sallar,
Diz vuran zeybeğim sen.

İndirirken karanlık çukurlara bedenini,
Ayağıma dolanan eteğim sen.

Kadeh kadeh içerken gözyaşlarımı,
Mezem,ekmeğim sen.

Naim ÖZDAMAR

 
Aliye

Aliye Sarper’e

Bahar yağmuru gibi birden çıktın karşıma;
Şimşek gibi gönlümü deliverdin Aliye.
Nereden bileceksin, neler açtın başıma;
Yapayalnız dünyama dalıverdin Aliye !

O küçücük burnunla Kafdağı’na yürürken,
Zirvelerden bizleri alçaklarda görürken,
Başak başak saçını peşin sıra sürürken,
Gamzelerin özünden gülüverdin Aliye !
.

Sarı kız,şen şakraksın ,kuşlar gibi uçarı,
Kendine tutsak edip en delişmen rüzgarı,
Ilgıt ılgıt eserek, ciğerime sapsarı,
Nergis kokusu gibi doluverdin Aliye !
.
Papatya fallarıyla gönlümüzü yoklarken,
Bu gizli sevdamızı eşten ,dosttan saklarken,
Sen ulaşılmaz,ben lal,ümitsizce beklerken,
Elinde karanfille geliverdin Aliye !

Nasıl çıktın yoluma,nerden geldin bilinmez,
Bilmeceler gibisin sana sual olunmaz,
Sanki bir çıkmaz sokak,gidilip de gelinmez,
Gönül tahtıma çıkıp kalıverdin Aliye !

Yüreğime mutluluk,günüme huzur kattın,
Ellerinle bu anı değil, bir ömrü tuttun;
Sana varmak zor,derken, sen kollarımda yattın;
Vazgeçilmez sevgili oluverdin Aliye !


Naim Özdamar
25.06.2008
 
Analar

Kaç gelin kokladı güllerinizden,
Hangi ermiş öptü ellerinizden,
Fatihlere ana olan sizdiniz;
Fetihler dilendi dillerinizden.
Naim ÖZDAMAR
 
Perdeli gecede kaybolmuş gibi,
Bu mecnunun dili yolu soruyor.
Sorma benliğimi,sorma gönlümü,
Ellerim yordamsız seni arıyor.

Kumral saçlarına güller takmadan,
Son gece,bir defa,içten bakmadan,
Nasıl kayboluş bu,iz bırakmadan.
Gözlerim sularda ufku tarıyor.

Nedir gidişine sebeb olan şey,
Hüzzam bir şarkı mı, yanık çalan ney?
Yoksa türküler mi ,yarim,yarim hey!
Çıktığın sokaklar kime varıyor.

İsyanım haykırır bu dizelerden,
Gelmedin yıllar var, gittiğin yerden,
Ne çok sevdin candan;dönmedin birden,
Yokluğun suçunu ele veriyor.

Bilirim bendeki şüphesiz vehim,
Seviyorsun beni,yaşıyor sevgim,
İhanetin olmaz,yalandır bilgim,
Bu onmaz kıskançlık beni yoruyor.

İnanırım herşeye çare bulunur;
En umulmaz anda kapım çalınır;
Şiirsi sesinle uykum bölünür;
Varlığım ümitle hayal kuruyor.

Naim ÖZDAMAR

27 Nisan 1976
Koyunkaya
 
Övgü


Sığınağım, sultanım, hükmeden devlet sensin.
Hem uysal hem güzelsin, benzersiz haslet sensin.
Bir tatlı sevinçsin sen gönül ilkbaharımda,
Tomurcuğu goncaya çeviren kudret sensin.



Naim Özdamar




24 Ekim 2008
 
Bayramlar

Gurupta son nefesindeyken güneş,
Sabırla yaklaşmışken son iftar,
Omuzlara basar kurşun gibi bir yalnızlık;
Yokluğu hüzün fırtınası eş,
Ve baba hasreti çeken çocuğun sevinci bayramlar.
* * *
El açmadan uzak kalmak zengin sofralarından,
Ayakuçlarına gömüp, gururlu bakışları,
Sırasına büzülmemek riyakâr iftar çadırlarının,
Sahte sırıtmaların,
İnce badem bıyıklar altından ve
Tombul yanakların tafralarından,
Yokluğa karşı çelik iradenin,
Direnci bayramlar.
* * *
Zekâtın çıkar hesabına vurulmadığı,
Kâr payında, döviz kurunda,
Kaç ettiğinin sorulmadığı,
Ayrının, gayrının,
Ve topyekûn ötekilerin,
Güvenci bayramlar.
* * *
Bayram namazları çıkışı
,En içten sıkılan ellerin,
El öperken sunulan en pembe güllerin,
Yüreklerin,
Hem de en derinden,
İnancı bayramlar
* * *

Ufuklar ötesini kucaklayan geniş yüreklerin,
Sevgi pazarında şaşmayan terazisi.
Sıcak pidelerin, ekmeklerin,
Eşitçe bölüşümü,
Bağra basmanın ustalığı,
Ve Millet olmanın övüncü bayramlar.
* * *
Bin dört yüz yıldır,
Gönüllerle taranan,
Üç yüz altmış beş bin fersahlık kumsalda,
Aranan,
Yedi inci bayramlar.


Naim ÖZDAMAR //24 Ağustos 2008

 
Yokluğuna Güzelleme



Bahçemde açışan yeşilce yaprak,
Baş koyacağım en asûde kucak,
Başaklar besleyen verimli toprak,
Tuzumdun, ekmektin, baldın, petektin.
* * * * *
Sevgi vadisinde çağlayan nehir,
Kalbime yazılmış en kutsal şiir,
Ve yüce makamdan alınmış emir,
Açık avucumda, dua, dilektin.
* * * * *
Efkârla söylenen şarkıda yoktun;
Sazlarda dillenen türküde yoktun;
Tövbemi bozdurdun bunca zamandır,
Suyuyla günahkâr rakıda yoktun.
* * * * *
Peşinden koşarım, kaçışın bitmez,
Sesim sana varmaz, davetim yetmez,
Dallardaki ökse, tuzak kâr etmez,
Kınalı sakalar gibi ürkektin.
* * * * *
Bilmiyorum nasıl bulurum seni,
Nasıl sileceğim bu vesveseni,
Unutmak ne mümkün sıcak buseni,
Başımda taçtın sen gönlümde tektin.

Naim ÖZDAMAR
23 Ağustos 2008
 
Yalvarma

Seni de incitmez mi bu imansız ayrılık,
Dünyanda yerim yoksa mahşerde buluşalım.
Sevdalara küsmüşsen gelen günlere yazık,
Neşeyi bilmiyorsan kederde buluşalım.
* * *
Bu çağa dek farkına varamadık mı aşkın,
Kalbin boş heveslerle dolu kalmasın sakın!
Seversen içten, gönlü, gönüle pek de yakın,
Bulamıyorsan orta bir yerde buluşalım?
* * *
Ne kadar çok derdin var, uzar gider yolun var,
Yükseldi aramıza ördüğün taştan duvar,
Seven atılan adımı, bakışı fırsat sayar,
İste bir akşam iste seherde buluşalım.
* * *
Artık vazgeçiyorum seni davet etmekten,
Gün olur usanırım el üstünde tutmaktan,
Bıktım artık her gece kapılarda yatmaktan,
Ne zaman olur, karar ver, nerde buluşalım?



EYLÜL SONU 2008/Naim ÖZDAMAR
 
Garip Akşamları



Gün yine salındı dağlar üstüne,
Yüreklere kasvet, hüzün sinecek.
Bürünürken kurtlar kuzu postuna,
Garibin omzuna korku binecek.
* * * * *
Yağmur tutmaz damı, kurumaz yaşlar,
Ocakta buz kesmiş tutuşmaz taşlar,
Ayazı gecenin iliğe işler,
Dalda tünmüş kuşlar gibi donacak.

* * * * *
Tutunduğu her dal çürüğe çıkar;
Üflediği yoğurt dilini yakar;
Kışlık diye bastı, tuzu da kokar,
Önü açık bahtı terse dönecek.
* * * * *
Yaşarken ışıklar son demlerini,
Yalnızlar çekecek elemlerini,
Tutan var mıdır ki matemlerini,
Adlarını ardın sıra anacak.
* * * * *
Dalar dalar gider uzak diyara,
Yarınlar umudu geceden kara,
Yâr diye sardığı yalnız cigara,
Ocakta od gibi o da sönecek.


NaimÖZDAMAR
27 Eylül 2008
 
Yakınma

Yakınma

Sönmüş ateşlerden arda kalan,
Küllenmiş korum ben.
Nefessiz ocaklarda,
Buz yangınları yaşıyorum,
Donuyorum ben.
Bir tatlı lodos esmedi ikliminizden;
Gönlümce tütemedim.

Mutluluk yağmuru yağdı saçlarına,
Kestane rengi ışıklar gibi.
Takıldım kaldım perçem uçlarına,
Yıllarca süründüm hayalinin peşinde
Yollarında bitemedim.

Hangi kutlu dağın nurudur,
Gözlerinizdeki?
Nazarlınız, füsunkârınız oldum.
Siz gelmeseydiniz nağmeler çınlamazdı,
Yıldızları sönük gök kubbemde.
Melekler anlamazdı,
Güz şafaklarına çalan güzelliğinizi.
Şarkıları terk etmeyin,
Sedanızı güftelere katamadım.


Nereden ve nasıl girdiyseniz,
Bir tatlı hayal gibi,
Hikâyeme, tuvalime, şiirlerime;
Gülmektesiniz,
Sevda suskunlukları çekmeden.
Ben kapanındayım kıskançlıkların,
Bir tatlı uykuya yatamadım.



Sen devletsin,
Yurt bellenecek köşesin, bucaksın.
Sana en muhteşem saltanatı vaat ettim;
Başına bir otağ çatamadım.



Tutasım geldi nazik ellerinden,
Uzaksın,
Uzaksın Ülker yıldızı kadar.
Ellerini tutamadım.

Naim ÖZDAMAR
9 Ağustos 2008

 
Üst