Şiir ve yorum

Sen Gelince

SEN GELİNCE
Ilık bir güneş gibi doğarsın şafağıma,
Gonca gonca açarsın, senle bahar neşelenir.
Gelincikler açarken bayırıma bağıma,
Bulutlarda damlalar, dağda kar neşelenir.

Yel sana doğru eser, sana cıvıldar kuşlar,
Kalpler sana güpülder, sana efkârlı başlar,
Kurulan hayalsin sen, senle süslenir düşler,
Semtime gelince sen, köy, kenar neşelenir.

Sen gelmeyince arı bal yapmaz,çiçek açmaz,
Çayır çimen gövermez, böcek kelebek uçmaz,
Akasya, söğüt küser; iğdeler koku saçmaz,
Konunca gölgesine sevdam,çınar neşelenir.

Sen yürürken peşinden, âlem kökten sökülür;
Başından aşağıya ilkbaharlar dökülür;
Çağıldayan ırmaklar sana doğru bükülür;
Tenine can katacak bin pınar neşelenir.

En güzel ninnilerde annelerin sesisin;
Bir meltemin busesi, gülüşü, nefesisin.
En tatlı imbatların nihavent bestesisin.
Saçlarını dağıtan bu rüzgâr neşelenir.

Ömre ömür katılır, tatlı demler gün olur,
Ayak basışın destan, iltican da şan olur;
Teşrifinle hüzünlü yüreğimiz şen olur,
Gelişinle gam gider,gayrı yar neşelenir.

Naim ÖZDAMAR
12.06.2007

 
Bebeğe Öğüt

Dinle beni bebeğim, sana bir çift sözüm var:
Kulağını ver şimdi, aman sakın kapama!
Tutman için öğüdüm, vasiyetim, yazım var;
Senin gibi kuzuyu çakala boğdururlar.
*
Sanma ki gülmek için geldin yalan dünyaya,
Hele bir yürüyesin önünde ırmak, derya,
At üstünde sefa yok, elbet kalırsın yaya,
Omzuna bu dünyanın yükünü yığdırırlar.
*
Bu hayatta palavra, hile, oyun, tuzak çok,
Üçkâğıdın on bini yirmi para ayak çok,
Mertekten sakınırken göze batan budak çok.
Yağmurlardan kaçarken doluyu yağdırırlar.
*
Yığın yığın abartı, deste deste palavra,
Senin süt beyaz rengin, onlara göre kara
Hepsi birer hokkabaz, hünerleri numara,
Mandayı iğnedeki deliğe sığdırırlar.
*
Kolay değil yaşamak, önünde zorlu yol var;
Eşim, dostum sandıkça, karşında tat var, el var;
Bir lokma ekmek için kazanılacak pul var;
Geçim için tekeden sütünü sağdırırlar.
*
Toplanmış yumağını tersine saracaklar,
Düzde giden işini yokuşa sürecekler,
Çıkan falı sanma ki, hayrına yoracaklar,
Doğudan gelen günü batıdan doğdururlar.
*
Büyüyeceksin bebek, düşeceksin sevdaya,
Bir güzel peri için dalacaksın hülyaya,
Kırılan gururunun telini saya saya,
Nazlı bir sevgiliye başını eğdirirler.

Naim ÖZDAMAR

28.5.2008
BUHARKENT

 
Aşka Çağrı



Mutluluk kuş değil, konmaz avuçlarına,
Kaygısız kaldın aşka, haydi biraz sen yaklaş.
Bir tereddüt yapışmış o kirpik uçlarına,
Sevecen gönlümüzle daha tanışmadın ki.
*****
Uçarsın dallarımdan serçeler gibi ürkek,
Ne niyetin bellidir, ne de tuttuğun dilek
Dudakların sır vermez, ama gözlerin selek,
Utangaç aşık gibi, kaçtın, konuşmadın ki.
*****
Kaşın çatıldığında şafaksız bir gecesin,
Hülyalara dalınca çözülmez bilmecesin,
Cevapsız sorusun sen,bilinmezden öncesin,
Sendeki aşk arayan kalbe danışmadın ki.
****
Ne han olduğun belli,ne de yolcusun geçen,
Yalnızlık enginine,meçhule yelken açan,
Sensin yele kapılıp en uzak ufku seçen!
Demir atıp bendeki koya yanaşmadın ki.



Naim Özdamar
 
Özleyiş



Sevgi güneşi batmış,şafağını bilen yok,
Yalancıktan sevmeler,sararıp da solan yok,
Nerde eski sevdalar,aşk hamalı gönüller,
Yaşananlar nafile,anılardan kalan yok.

8 Ocak 1976
Koyunkaya
 
Sen Sevgili

Gönlümün doruğunda erimez kar gibisin;
Yaylalardan semtime akan pınar gibisin;
Öylesine yer ettin kalbimin derininde,
Kökleri yüreğimde ulu çınar gibisin.


Naim Özdamar
22 Kasım 2008
 
Tükeniş


Maziye gömdüm seni, aşkı inkâr etmedim,
Ne ela gözünden ne senden firar etmedim,
Gün değil sen kopardın, takvimden her yaprağı
Hep sevmekten kaybettim, ömürden kâr etmedim.


Naim Özdamar



24 Kasım 2008
 
Hüzzam Şarkı

Hüzzam Şarkı
Gönül, derviş misali çekerken onmaz çile,
Sevilenler ansızın giderler meçhul ile,
Besteli hasretlikler yalnız geride kalan
Böyle mahzun yapışır hüzzam şarkılar dile.

Naim Özdamar
26 Kasım 2008
 
Güzel boynunu öpen ipek şalını sevdim;
Çift gamzeli yanakta bayrak alını sevdim;
Sen en güzel düşlerde yaşatılan meleksin,
Masallarda Leyla’ya çalan halını sevdim.

Naim ÖZDAMAR
28 KASIM 2008
 
Nazlı Beyitler

Günlerini serpip giden mevsimler,
Fırtınayla biten yazlar nazlıdır.

Ömürler tükenir,zamanlar akar,
Sonsuza uzanan güzler nazlıdır.

Zeybek vurur yere,çılgın yay gibi,
Halay çekip dönen dizler nazlıdır.

Sevdadan tutuşan, halim bilmeyen,
Gönlüme akmayan gözler nazlıdır.

Söz düşmez dudaktan,hecesi nice,
Nağmeleri susmuş sazlar nazlıdır.

Nazlıdır sedalar,adsız güfteler,
İlansız duygular,sözler nazlıdır.
Naim ÖZDAMAR

6 Mart 1976
 
33 Yıl önce

Başlığı kandan kara çıktı bugün Millet’in;
Bu ne hüzün Tanrım, bu ne kasvetli hâldir?
Otağda başköşede, oturtmaksa niyetin,
Başımızdan aldığın, devlet Atsız Nihâl’dir.


Naim ÖZDAMAR
11 Aralık 1975
 
Son düzenleme moderatör tarafından:
O An

O An
Şu şen şakrak gönlüne, ne hüzünler çökecek,
Gönül bağımdan esen hislerle dolduğun an,
Tek başına kalışın alev gibi yakacak,
Umarsız hasretimle baş başa kaldığın an.
* * *
Hem vefasız sevdana hem bahtıma darıldım,
Senin kör kurşununla yüreğimden vuruldum,
O gizemli dünyandan yaban ele sürüldüm,
Zorba aşkınla beni uzağa saldığın an.
* * *
Bundan geri bin gönül bir aşka yetmeyecek,
Git desen de bu sevda başından gitmeyecek,
Birikmiş sevapların beş para etmeyecek,
Bin kere tövbe edip saçını yolduğun an.
* * *
En tizinden perdeler inip de durulacak,
Notalar diz çökecek, makamlar yorulacak,
Ayrılığım kalbine mıh gibi vurulacak,
Eskimiş pikaplarda bestemi çaldığın an.
* * *
Her ayrı kalışımda yastığın boş kalacak,
Şafaksız gecelerde uykun zehir olacak,
Adımın kovulduğu her an kâbus olacak,
Ben olmadan bir gece rüyaya daldığın an
* * *
Bahar güneşleriyle şenlenirken her bir yan,
Gama batar sevincin, en şen gününde, inan!
Ayaza kalmış çiğdem gibi aklına ziyan,
Güneşin kararacak gül gibi solduğun an.


Naim Özdamar



14 Aralık 2008
 
Hayal Gibi

Bir çöl sıcağı gibi yüreğimi kavurup,
Sevdalı başımızdan yaz olup geçiverdin.
Dalımızdan sapsarı, yaprak yaprak savurup,
Kuru gazel estiren güz olup geçiverdin.
* * *
Erguvan sarayımda sultanca yer almadan,
Bir ömür boyu gönül sayfamızda solmadan,
Sazımda güzelleme, dilde beste olmadan,
Apansız, dudağımdan söz olup geçiverdin.
* * *
Kırıp kör inadımı düşmüşüm bucağına;
Yüz sürmeye gelerek kapına, ocağına,
Hepten hasret kalmışken sıcak yâr kucağına,
Şöyle bir göz süzüp de naz olup geçiverdin.
* * *
Yıllar var ki aradım, hırçınında, uysalda,
Hikâyede aradım, şiirde, bir masalda,
Mehtabın çırılçıplak yıkandığı kumsalda,
Dalgaların koynundan iz olup geçiverdin.
* * *
Gamı, kasveti, hüznü, üzüntüyü silerken,
Peri mutluluğunu, ta gönülden dilerken,
Aşk sarhoşluğu ile güller gibi gülerken,
Ömrümün ortasından haz olup geçiverdin.
* * *
Hayal gibi, endamın arkasından yetişip,
Gönül titremen sevda köşkümüzde yatışıp,
Sevda çırası gibi alev alev tutuşup,
Bir anda yüreğimden köz olup geçiverdin.


20 Aralık 2008
Naim ÖZDAMAR

 
Çöker üstüme sarhoş bir İskeçe gecesi,
Balkan poyrazıyla ayılmaz.
Kopmuşum havasından İskeçe’nin,
Gözlerim kör, kulaklarım sağır;
Adımlarım Arnavut kaldırımlarında,
Bir Anadolu, bir de senin hasretinle ağır.

Beyzi saat kulesinin,
Uzanır gölgesi üstüme yağız mı yağız;
Sessiz çanı duyulur yüreğimde,
Toprağa hasret,
Bayrağa hasret,
Ve benim gibi yalnız.

Çınar camisi serinliğinde ellerim,
Balık pazarı kokusu sinmiş avuçlarıma,
Kadehlerime şimdiden dolar,
Yapışkan uzonun kirli, beyaz rengi,
Artık bir kalem daha eklenecek suçlarıma.

Bu saatten sonra,
Bir puslu meyhaneye düşer yolum;
Yolculuğum, rasttan, hüseyni türkülere derbeder,
Ud sesine eşlik eder klarnetle buzuki;
Aldanır rembetiko giriş taksimine,
Zeybek oynamaya kalkan iki kolum.


Sen gelirsin aklıma,
Nice on ikilikten sonra;
Dudaklarım bin ayrılık şarkısının,
Bin bestesi ve binlerce ayık hecesinde.
Seni özlerim birden;
Kıskançlıktan; şişeleri kavrarım;
Seni arzular her hücresi beynimin,
Ve seninle olmak bir İskeçe gecesinde.

Adımlarım yükselir Kırmızı Çeşme Sokağı’na.
Omuzlarıma basarken bir İskeçe gecesi.
Bende ılık gözyaşı,
Onda serin sular kesilmiş,
İçip de kanmamış sevdalıların nicesi.

Geri gider adımlarım;
Ya beni istemezsen?
Deva bulunur mu, ?
Bu geceden geri yürek sızılarıma…
Ya açılmazsa kapın,
Sarhoş arzularıma.

Bilirim;
Sen de gönlünde beni taşımaktasın.
Çaldığımda kapını ürkek ürkek,
Yaşarken bir demet tereddüdü,
Ardında demir kapının,
Benim için üşümektesin,

Bir İskeçe gecesinde.

Naim ÖZDAMAR
 
Hasretliğe İntizar

HASRETLİĞE İNTİZAR
Ayrılık günlerinin şafakları atanda,
Kapanıp dizlerinde yıllarca kalamadım.
Varlığımda küçüldüm, kahroldum yokluğuna,
Kahve gözünü öpüp, saçını koklamadım.

Ne hancılar bıraktım ne de kervansaraylar,
Yürüdüm yollarından, geçti mevsimler aylar,
Akşam karanlığında su dökündüğün çaylar,
Sırrıma ermediler, aradım, bulamadım.

Gezmişsin bahçesinde bin bir renk çiçeklerin,
Rastladım rüzgârlarda uçarken eteklerin,
Kahroldum kıskançlıktan; kırılsın bileklerin,
Güllerden sakındım da elinde solamadım.
Naim ÖZDAMAR


4 Mayıs 1976
Koyunkaya
 
Kerkük Ağıdı

KERKÜK AĞIDI
Dün gece senin için ağladım,
Şanlı Kerkük,
Kanlı Kerkük.

Dün gece seni dinledim,
Yüreğinden,
Küleğinden.
Hoyratlarda dinledim seni,
Divan makamı türkülerden.

Gönlümden Kerkük geçer,
Gönlüme düşer sızısı,
Yokluğun,
Çöle inen bir soğuk damla gibi.

Hoyrat geçer Kerkük’ten,
At geçer,
Fırat geçer,
Yaşanmamış dizi dizi hayat geçer.

Dün gece seni andım,sana ağladım.
Ben Kerkük oldum,
Kerkük ben oldu.
Kerkük’e kan,
Yüreğime hasret doldu.
Naim ÖZDAMAR
 
Ozan

(Batı Trakya’lı ozan Reşit Salim’e)

Bin gönüle dolar gelir,
Drama’dan Gümülcine düzüne,
Kan kokan, sevda kokan Balkan türküleri;
Dudaklarında Mustafçova kızlarının,
Çiçek çiçek yakılmış;
Bahar yağmurları gibi,
Gül olup, avuçlarına dökülmüş;
Yaprak yaprak derlediğin
Bu türküler, ah bu türküler!
Çizgi çizgi alnına akseder.


Volkanlar patlar sesinden,
Türkü söylemeye hasret,
Tütün kokulu nefesinden,
Şiirler serpilir ak kâğıda mısra mısra;
Ucunda kara kalemin,
Kelimelerin raks eder.


Ne de geç gelir hanene,
Ilık bahar akşamları.
Oturunca efkâr sofrasına,
Bir yaka köyünde,
Bulaşır yasemin kokusuna kirazın kırmızısı;
Muhabbetler karışırken akşamın karasına,
Ansızın…
Nerden düşer aklına bilinmez;
Bir İstanbul hasreti nükseder.


Naim ÖZDAMAR



 
Yürekten severiz Türkmen kızını,
Yalın iffetine öze vurgunuz.
Görmüşlüğümüz yok ele bakarken,
Acı kahve renkli göze vurgunuz.
*
Hüzün var, neşe var insan olanda,
Oynar yiğitlerim meydan bulanda,
Hoplar yüreğimiz davul çalanda,
Curaya, sipsiye, saza vurgunuz,
*
Çepikli bizimdir, Delilo bizim;
Davulla zurnayla açılmış gözüm;
Hoyratta türküde dizilmiş sözüm,
Aydın zeybeğinde dize vurgunuz.
*
Serin yaylalarda suya kanarız,
Güneşte kararır, kışta donarız,
Yağmurda ıslanır, günde yanarız,
Güzüne, kışına yaza vurgunuz.
*
Yayla bir, ova bir, ilimiz aynı;
Ülkü bir, gaye bir, yolumuz aynı;
Şiir bir, şarkı bir, dilimiz aynı;
Atalardan ibret, söze vurgunuz.
*
Çalıydık, çırpıydık olduk bir orman,
Ata’dan mirastır bu eşsiz vatan,
Hepten gururluyuz böyle olmaktan,
Türk’üz dedikçe biz, bize vurgunuz.

Naim Özdamar
 
Aşk Vakti

Bütün yollar sevdaya çıkıyorsa eğer,
Ümit kokan patikalar sana sapacak.
*
Başın dönecek böyle puslu akşamlarda;
Bir daha yatışmamak üzere yüreğin,
Ürperecek fasılasız;
Gör! Sevgim kaderine ne büyüler yapacak.
*
"Geldim" ,diyen sesimi duyduğun an,
Bir ahizenin tebessümünde,
Kalbin kalbimin gölgesinde çarpacak.
*
Her ne varsa koklanan,
En uysal baharlarla beraber,
Itırlar, yasemin kokan saçlarına tapacak.
*
Parmaklarım, perçemine tarak olduğu an,
Kirpik uçlarından esen,
Bahar rüzgârları saçlarını öpecek.
*
Ömrü gün batımından öte yitik,
Kulelerde tüneyen bütün güvercinlerin,
Göz olacak, dil olacak kanatları;
Vuracak aşk vaktine saatler,
Zaman, bir yerinden incelip kopacak.


Naim Özdamar


[/FONT][/FONT]
 
Üst