cicozz
Çocukluk cicozlarda saklı
İstanbul'un Fethi ile ilgili Gerçek Hikayeler
Fethin Müjdesi
İstanbul'un Fethine geçmeden önce, 1408 sene önce zuhur eden ilahi Mu'cize ve Müjdeyi inceleyelim. Ondan sonra Fethi anlatmaya çalışalım. Peygamber Efendimiz Hadis-i Şeriflerinde; “Konstantiniyye(İstanbul) elbet Feth olunacaktır. Onu Feth eden Kumandan ne güzel Kumandan, Feth eden Asker, ne güzel Askerdir” buyurmuşlardır.
Kur'an-ı Kerim'de, Sebe Süresi'nin 15. Ayetinde geçen; “Allah tarafından koruma altına alınan güzel bir belde vardır.” Bu Ayette geçen “Tayyib” çok güzel, “Belde” yaşanılan yer. “Beldetün Tayyibetün”de ise; Yaşanılan çok güzel bir belde(yer) ye işaret ediliyor.
Molla CAMİİ Hazretleri (İslam Aleminin büyük Alimlerinden) , bu Ayet-i Kerime'yi incelemiş ve “Beldetün Tayyibetün” cümlesinin harflerinin “Ebced ” Heasbına göre toplam, 857(hicri) , Miladi 1453 yılını gösterdiğini ortaya çıkarmıştır. Bu Ayet-i Kerime’de Fethin Mu'cizesi gizlidir. Ancak Kalp Gözü açık olan Din Alimleri bu sırrı çözebilmiş. Biz müjdelerin kısa olanına alışmışız ve hemen olmasını isteriz. Ancak Fethin Müjdesi yaklaşık 857 yıl sonra gerçekleşmiştir.
Yine “Kevser Süresinde”; “İnna E’tayna Kel Kevser, Fesalli Lirabbike Venhar...” ın içerisinde bulunan “Kel Kevser Fe” harflerinin Ebced Kodu, toplam; 857 çıkmaktadır. Bu da Hicri 857, Miladi 1453 yılına tekabül etmektedir. Bu Süre’de de İstanbul’un Fetih tarihine işaret edilmektedir.
“Kevser” Peygamberlere verilen nimet, Fetih manalarına gelmektedir. Bu “Kevser” yani “Fetih” aynı zamanda Peygamber Efendimizin adını da taşıyan Mirasçılarına da verilirmiş. İşte bu “Kevser yani Fetih” Hz. Fatih Sultan Muhammed Han’a da verilmişti. “Kel Kevser”den sonra gelen “F” Harficeri bir kelimenin başına gelince, aciliyet gerektirir. Yani “Kevseri sana verdik, hemen(zanam geçirmeden) Namaz kıl, Secde’ye git” mealine göre hareket eden Fatih, İkindi Namazını kılarak hemen Secde’ye gitmişti. Konunun başında ifade ettiğimiz gibi, her iki Süre’de de İstanbul’un Fetih Tarihi gizlidir.
Bu iki Süre’de gizli olan 857 rakamı, 1453 yılında gerçekleşecek olan Türk Fetih Tarihinin Kur’an’da var olduğuna ve Kur’an-ı Kerimin’de Türkler’in varlığına üstü kapalı değindiğini görmekteyiz.
Yine “Maide Süresi 54. Ayet” te de Türkler’e işaret etmektedir: “Ey iman edenler! İçinizden kim dininden dönerse, şunu (iyi) bilsin: Allah onun yerine öyle bir kavim getirecek ki, Allah onları sever; onlar da Allah’ı severler, Mü’minlere karşı yumuşak gönüllü, Kafirlere karşı onurlu ve başları yukardadır; Allah Yolunda mücadele ederler(ölüme atılırlar) , dil uzatanın kınamasından korkmazlar. İşte bu, Allah’ın ihsanıdır. Onu dilediği kimseye verir. Allah’ın İhsanı geniştir, her şeyi bilendir.”
Bu Ayet nazil olduğunda henüz Türkler Müslüman değillerdi. O zaman Araplar Müslüman idi. Öyle ise burada “kim dininden dönerse” ikazı, o zamanın Müslüman Araplar’a yapılmıştır. Peki “yerine getirilecek olan kavim” kim olmuştur? Elbetteki asırlar sonra İslam’ın Bayraktarlığını yapan ve İslam Dinini Üç kıtaya yayan Türkler olduğu anlaşılmıştır. Said-i Nursi; “Bu Ayeti okuduğumda, VAllahi bu Ayet Türkler’e işret ediyor dedim.” Diyor. Sıralamış olduğumuz bu üç Ayet’in ve Hadis’in övgüsüne mazhar olan Yüce Türk Milleti’nin, AB’nin kapısında, bir Eyalet olmak için beklemesi onurumuza dokunuyor doğrusu.
Emeviler Devri
Mübarek Ayet-i Kerime'nin ve Hadis-i Şerif'in sırrına mazhar olabilmek için, Peygamber Efendimiz'in vefatından 56 yıl sonra, Abdurrahman Bin VELİD kumandasında bir İslam Ordusu İstanbul'u almaya geldi. Bu Ordunun bir özelliği vardır: Hepsi de SAHABİ, yani Resulullah'ı gören insanlardı. Bu Ordunun arasında 90 yaşında, ak sakallı Eyüp SULTAN da vardı. Peygamber Efendimizi yedi ay evinde misafir etmiş, Bedir, Uhud, Hendek Gazalarına katılmıştır.
İstanbul surlarını geçmek çok zordur, askerlerin bir kısmı, “surlardan içeri atlayalım” derler. Diğer bir kısmı da “çok tehlikeli olur, bu konuda ayet vardır” dediler ve Bakara Süresi'nin 195. ayetini okudular: “Allah yolunda mallarınızı harcayın ve elinizle kendinizi tehlikeye atmayın, Mücahitlere maddi ve manevi ihsan ve yardımda bulunun. Çünkü Allah, muhakkak iyilik ve ihsanda bulunanları sever.” Eyüp SULTAN ayağa kalkarak buna itiraz etti; “Bu ayet nazil olduğunda ben oradaydım. Bütün savaşları kazandık, biraz istirahat edelim, mal mülk toplayalım dediklerinde, Peygamber Efendimiz biraz düşündü ve hemen bu ayet nazil oldu ve Allah'ın Resulü; “Ey Allah'ın kulları kendi elinizle kendinizi tehlikeye atmayın” ayetini bize okudular.” dedi.
İşte bu şavaşta Eyüp SULTAN Hazretleri Şehit olur ve ölümü askerlerden gizli tutulur. Surların yakınlarında bir yere gömülür. Ancak Fatih İstanbul’u Feth ettiği sırada, aradan geçen süre içerisinde, Eyüp SULTAN’ın mezarı belirsiz hale gelmişti. Yine bu mezarı bulmak Akşemseddin’e düşmüştü. Akşemseddin Hazretleri, mezarı ararken çimenlerin üzerinde Secde’ye giderek iki Rek’at Namaz kılar, Allah’a yalvarır. İşte o Secde anında olan olur. Namazı kıldıktan sonra, görevlilere “burayı kazın” emrini verir. Kazılan yerde Eyüp SULTAN Hazretleri’nin mezarı bulunur ve Fatih tarafından Türbesi ve Cami’si yaptırılır.
II. Murat Devri
Daha 17 yaşında iken tahta geçen, 25 yaşına kadar at sırtında inmeyen Murat HAN... Onun zamanında Mana Alemi'nin anahtarı, Ehl-i Beytt'en, Hoca Ahmet YESEVİ’ye, oradan Horasan'a yansıyıp, oradan da birer Manevi Füze olarak Anadolu'ya atılan Aksaraylı Hamid Hazretleri'nin Ankaralı Müridi Hacı Bayram-ı Veli'de idi. Hacı Bayram-ı Veli'de, birincisi; İstanbul'un kalelerinin, ikincisi ise kendisinden 500 sene sonra Başkent olacak olan Ankara'nın Manevi Anahtarları gizli idi. Ankara’nın ileride Başkent olacağını bildirmekle; Osmanlı’nın ömrünün tamamlanacağını ve Tükenmek üzere olan bir milletten yeni bir Türk Devletinin doğacağını ve bu devletin Fatihi’nin de Mustafa Kemal ATATÜRK olacağını söylemek istemişti adeta...
II. Murat, Hacı Bayram'la daha ilk görüşmesinde onun yüceliğini keşfetmiş ve gönlünde yatan isteği dile getirmekte acele etmişti. Hacı Bayram-ı Veli'ye şöyle demişti:
“Himmet etseniz de şu İstanbul işini bitiriversek” deyiverdi. Hacı Bayram Hazretleri güldü ve o sırada yerde oturmakta olan Küçük Mehmet'le kapının yanında duran Müridi Akşemseddin'i işaret ederek; “Sultanım, o iş(fetih) şu Beşikteki çocuk ile Eşikteki Köse'ye(Akşemseddin) nasip olacaktır.” dedi. Yüce Veli, adeta Kader Ekranında okuyordu geleceği...
Yüce Allah Sevgisi ile dolu olan ve her üç geceden birinde Peygamber Efendimiz'i(sav) mutlaka rüyasında gören II. Murat, Hacı Bayram'ın bu müjdesi üzerine Küçük Mehmet'in yetiştirilmesini Molla GÜRANİ(Gurmanç ve Zazalar Güranidir) nin ellerine teslim etti. Molla GÜRANİ, Hikmetler Diyarı Horasan İlinden gelen Mana Nakışlarını Küçük Mehmet'in gönlüne nakşetmiş ve bu şerefli vazifeyi daha sonra Akşemseddin'e devretmiştir.
Fethin Müjdesi
İstanbul'un Fethine geçmeden önce, 1408 sene önce zuhur eden ilahi Mu'cize ve Müjdeyi inceleyelim. Ondan sonra Fethi anlatmaya çalışalım. Peygamber Efendimiz Hadis-i Şeriflerinde; “Konstantiniyye(İstanbul) elbet Feth olunacaktır. Onu Feth eden Kumandan ne güzel Kumandan, Feth eden Asker, ne güzel Askerdir” buyurmuşlardır.
Kur'an-ı Kerim'de, Sebe Süresi'nin 15. Ayetinde geçen; “Allah tarafından koruma altına alınan güzel bir belde vardır.” Bu Ayette geçen “Tayyib” çok güzel, “Belde” yaşanılan yer. “Beldetün Tayyibetün”de ise; Yaşanılan çok güzel bir belde(yer) ye işaret ediliyor.
Molla CAMİİ Hazretleri (İslam Aleminin büyük Alimlerinden) , bu Ayet-i Kerime'yi incelemiş ve “Beldetün Tayyibetün” cümlesinin harflerinin “Ebced ” Heasbına göre toplam, 857(hicri) , Miladi 1453 yılını gösterdiğini ortaya çıkarmıştır. Bu Ayet-i Kerime’de Fethin Mu'cizesi gizlidir. Ancak Kalp Gözü açık olan Din Alimleri bu sırrı çözebilmiş. Biz müjdelerin kısa olanına alışmışız ve hemen olmasını isteriz. Ancak Fethin Müjdesi yaklaşık 857 yıl sonra gerçekleşmiştir.
Yine “Kevser Süresinde”; “İnna E’tayna Kel Kevser, Fesalli Lirabbike Venhar...” ın içerisinde bulunan “Kel Kevser Fe” harflerinin Ebced Kodu, toplam; 857 çıkmaktadır. Bu da Hicri 857, Miladi 1453 yılına tekabül etmektedir. Bu Süre’de de İstanbul’un Fetih tarihine işaret edilmektedir.
“Kevser” Peygamberlere verilen nimet, Fetih manalarına gelmektedir. Bu “Kevser” yani “Fetih” aynı zamanda Peygamber Efendimizin adını da taşıyan Mirasçılarına da verilirmiş. İşte bu “Kevser yani Fetih” Hz. Fatih Sultan Muhammed Han’a da verilmişti. “Kel Kevser”den sonra gelen “F” Harficeri bir kelimenin başına gelince, aciliyet gerektirir. Yani “Kevseri sana verdik, hemen(zanam geçirmeden) Namaz kıl, Secde’ye git” mealine göre hareket eden Fatih, İkindi Namazını kılarak hemen Secde’ye gitmişti. Konunun başında ifade ettiğimiz gibi, her iki Süre’de de İstanbul’un Fetih Tarihi gizlidir.
Bu iki Süre’de gizli olan 857 rakamı, 1453 yılında gerçekleşecek olan Türk Fetih Tarihinin Kur’an’da var olduğuna ve Kur’an-ı Kerimin’de Türkler’in varlığına üstü kapalı değindiğini görmekteyiz.
Yine “Maide Süresi 54. Ayet” te de Türkler’e işaret etmektedir: “Ey iman edenler! İçinizden kim dininden dönerse, şunu (iyi) bilsin: Allah onun yerine öyle bir kavim getirecek ki, Allah onları sever; onlar da Allah’ı severler, Mü’minlere karşı yumuşak gönüllü, Kafirlere karşı onurlu ve başları yukardadır; Allah Yolunda mücadele ederler(ölüme atılırlar) , dil uzatanın kınamasından korkmazlar. İşte bu, Allah’ın ihsanıdır. Onu dilediği kimseye verir. Allah’ın İhsanı geniştir, her şeyi bilendir.”
Bu Ayet nazil olduğunda henüz Türkler Müslüman değillerdi. O zaman Araplar Müslüman idi. Öyle ise burada “kim dininden dönerse” ikazı, o zamanın Müslüman Araplar’a yapılmıştır. Peki “yerine getirilecek olan kavim” kim olmuştur? Elbetteki asırlar sonra İslam’ın Bayraktarlığını yapan ve İslam Dinini Üç kıtaya yayan Türkler olduğu anlaşılmıştır. Said-i Nursi; “Bu Ayeti okuduğumda, VAllahi bu Ayet Türkler’e işret ediyor dedim.” Diyor. Sıralamış olduğumuz bu üç Ayet’in ve Hadis’in övgüsüne mazhar olan Yüce Türk Milleti’nin, AB’nin kapısında, bir Eyalet olmak için beklemesi onurumuza dokunuyor doğrusu.
Emeviler Devri
Mübarek Ayet-i Kerime'nin ve Hadis-i Şerif'in sırrına mazhar olabilmek için, Peygamber Efendimiz'in vefatından 56 yıl sonra, Abdurrahman Bin VELİD kumandasında bir İslam Ordusu İstanbul'u almaya geldi. Bu Ordunun bir özelliği vardır: Hepsi de SAHABİ, yani Resulullah'ı gören insanlardı. Bu Ordunun arasında 90 yaşında, ak sakallı Eyüp SULTAN da vardı. Peygamber Efendimizi yedi ay evinde misafir etmiş, Bedir, Uhud, Hendek Gazalarına katılmıştır.
İstanbul surlarını geçmek çok zordur, askerlerin bir kısmı, “surlardan içeri atlayalım” derler. Diğer bir kısmı da “çok tehlikeli olur, bu konuda ayet vardır” dediler ve Bakara Süresi'nin 195. ayetini okudular: “Allah yolunda mallarınızı harcayın ve elinizle kendinizi tehlikeye atmayın, Mücahitlere maddi ve manevi ihsan ve yardımda bulunun. Çünkü Allah, muhakkak iyilik ve ihsanda bulunanları sever.” Eyüp SULTAN ayağa kalkarak buna itiraz etti; “Bu ayet nazil olduğunda ben oradaydım. Bütün savaşları kazandık, biraz istirahat edelim, mal mülk toplayalım dediklerinde, Peygamber Efendimiz biraz düşündü ve hemen bu ayet nazil oldu ve Allah'ın Resulü; “Ey Allah'ın kulları kendi elinizle kendinizi tehlikeye atmayın” ayetini bize okudular.” dedi.
İşte bu şavaşta Eyüp SULTAN Hazretleri Şehit olur ve ölümü askerlerden gizli tutulur. Surların yakınlarında bir yere gömülür. Ancak Fatih İstanbul’u Feth ettiği sırada, aradan geçen süre içerisinde, Eyüp SULTAN’ın mezarı belirsiz hale gelmişti. Yine bu mezarı bulmak Akşemseddin’e düşmüştü. Akşemseddin Hazretleri, mezarı ararken çimenlerin üzerinde Secde’ye giderek iki Rek’at Namaz kılar, Allah’a yalvarır. İşte o Secde anında olan olur. Namazı kıldıktan sonra, görevlilere “burayı kazın” emrini verir. Kazılan yerde Eyüp SULTAN Hazretleri’nin mezarı bulunur ve Fatih tarafından Türbesi ve Cami’si yaptırılır.
II. Murat Devri
Daha 17 yaşında iken tahta geçen, 25 yaşına kadar at sırtında inmeyen Murat HAN... Onun zamanında Mana Alemi'nin anahtarı, Ehl-i Beytt'en, Hoca Ahmet YESEVİ’ye, oradan Horasan'a yansıyıp, oradan da birer Manevi Füze olarak Anadolu'ya atılan Aksaraylı Hamid Hazretleri'nin Ankaralı Müridi Hacı Bayram-ı Veli'de idi. Hacı Bayram-ı Veli'de, birincisi; İstanbul'un kalelerinin, ikincisi ise kendisinden 500 sene sonra Başkent olacak olan Ankara'nın Manevi Anahtarları gizli idi. Ankara’nın ileride Başkent olacağını bildirmekle; Osmanlı’nın ömrünün tamamlanacağını ve Tükenmek üzere olan bir milletten yeni bir Türk Devletinin doğacağını ve bu devletin Fatihi’nin de Mustafa Kemal ATATÜRK olacağını söylemek istemişti adeta...
II. Murat, Hacı Bayram'la daha ilk görüşmesinde onun yüceliğini keşfetmiş ve gönlünde yatan isteği dile getirmekte acele etmişti. Hacı Bayram-ı Veli'ye şöyle demişti:
“Himmet etseniz de şu İstanbul işini bitiriversek” deyiverdi. Hacı Bayram Hazretleri güldü ve o sırada yerde oturmakta olan Küçük Mehmet'le kapının yanında duran Müridi Akşemseddin'i işaret ederek; “Sultanım, o iş(fetih) şu Beşikteki çocuk ile Eşikteki Köse'ye(Akşemseddin) nasip olacaktır.” dedi. Yüce Veli, adeta Kader Ekranında okuyordu geleceği...
Yüce Allah Sevgisi ile dolu olan ve her üç geceden birinde Peygamber Efendimiz'i(sav) mutlaka rüyasında gören II. Murat, Hacı Bayram'ın bu müjdesi üzerine Küçük Mehmet'in yetiştirilmesini Molla GÜRANİ(Gurmanç ve Zazalar Güranidir) nin ellerine teslim etti. Molla GÜRANİ, Hikmetler Diyarı Horasan İlinden gelen Mana Nakışlarını Küçük Mehmet'in gönlüne nakşetmiş ve bu şerefli vazifeyi daha sonra Akşemseddin'e devretmiştir.