Güzel Ramazan Nükteleri
Her biri adeta bir merasim olan ve bir kısmı günümüzde hala devam eden güzel Ramazan adetlerimizden biri..
Cami ve evlerde Ramazan hazırlıkları, kandiller, mahyalar, mukabeleler, ihtişamlı iftarlar, teravih, iftar sonrası sohbetleri, tiyatrolar, meddah, karagöz, orta oyunu, kukla, hokkabaz gösterileri vs..
Bütün bunlar olur da Ramazana mahsus latifeler, fıkralar, nükteler olmaz mı?
Elbette Ramazan nükteleri de sıcak iftar ve sahur sohbetlerinin vazgeçilmez bir parçası..
Maksat Ramazanı latifeleriyle de yadedip, tebessümlere vesile olmak..
Ramazanınız mübarek olsun...
İşte sizler için derlediğimiz Ramazan Nükteleri
Sağ elinin verdiğini sol eline duyurmayanlar...
Ramazan günlerinde çoğunlukla zenginler tebdil-i kıyafetle hiç tanımadıkları mıntıkalara giderler, tenha zamanları kollayarak bakkal, manav dükkanlarına girer ve sorarlarmış:
"Zimem defteriniz (veresiye defteri) var mı?"
Esnaf bu defteri çıkarınca gelen şöyle dermiş:
"Lütfen baştan sondan veya ortadan şu kadar sahifenin yekununu yapınız."
Esnaf söyleneni yapar, gelen de kesesini çıkarır ve hesabı ödermiş. Ardından da:
"Silin borçlarını... Allah kabul etsin!" der ve çeker gidermiş.
Borcu ödenen, borcu ödeyenin kim olduğunu, borcu sildiren de kimi borçtan kurtardığını bilmezmiş. Çünkü hepsi sadece ve yalnız Allah rızası içinmiş...
•••
Adamın biri ramazan günü erik yiyormuş. Bunu gören başka bir adam:
"Yahu, Müslüman olan böyle oruç yer mi?" demiş.
Adam:
"Hayır oruçluyum" cevabını verince diğeri, avurdunun şişliğini işaret ederek:
"Ağzındaki nedir?" diye sormuş.
Adam:
"Eriktir" demiş, "İftara kadar yumuşasın diye ağzımda tutuyorum."
•••
Üçüncü Selim bir Ramazan günü, saltanat kayığıyla Kâğıthane deresinde dolaşırken birkaç kişinin köprü başında sofra kurarak demlendikleri gözüne ilişir.
Saltanat kayığının görünmesiyle ne yapacaklarını şaşıran adamlar, hemen işret tepsisinin üzerine bir örtü örttükten sonra hep birden namaza dururlar. Muziplikten hoşlanan Padişah, önlerinden geçerken kayığını yavaşlatır. Eğilecek olurlarsa kadehlerinin, sürahilerin şangırtısı duyulacak, belki örtü açılıp her şey meydana çıkacaktır. Bu sebeple uzun süre ayakta dururlar. Hünkâr kıs kıs gülerek yanındakilere:
"Bu namazın hiç rüku ve secdesi yok mu?" diye sorar.
Yanındakilerden biri:
"Efendim der, ne yapsınlar, mazurdurlar. Secde edecek olurlarsa bir daha başlarını kaldıramayacaklarından korkuyorlar."
•••
Nasreddin Hocanın Hesabı
Eskiden şimdiki gibi muntazam takvimler yoktu. Ayları, günleri hesaplamak kolay bir iş değildi. Böyle bir Ramazan ayında Nasreddin Hoca kendi kendine der ki: "Bir müddet sonra, ayın kaçı oldu, diye sorarlar bilemeyebilirim. İyisimi her gün çömleğe bir taş bırakayım da soran olunca, taşları sayıp cevap veririm."
Hoca bir çömlek alır, her gün içine bir çakıl taşı koymaya başlar. Bunu fark eden şakacı birisi, gizlice çömleğe bir avuç çakıl taşı bırakır. Tam o sıralarda biri: "Bugün Ramazanın kaçı Hocam?" diye sorar. "Bekle" der, "gidip çömleğe bakayım." Gider, çömlekteki taşları sayar. Görür ki 70 tane. "Ay bu kadar uzun olamaz" diye düşünür; gelir adama der ki: "Bugün ayın 35'i." Adam: "Hocam ay 35 gün olur mu?" der. Hoca: "Sen gene şükret" der, "çömlek hesabına baksaydık bugün ayın 75'iydi!"
Her biri adeta bir merasim olan ve bir kısmı günümüzde hala devam eden güzel Ramazan adetlerimizden biri..
Cami ve evlerde Ramazan hazırlıkları, kandiller, mahyalar, mukabeleler, ihtişamlı iftarlar, teravih, iftar sonrası sohbetleri, tiyatrolar, meddah, karagöz, orta oyunu, kukla, hokkabaz gösterileri vs..
Bütün bunlar olur da Ramazana mahsus latifeler, fıkralar, nükteler olmaz mı?
Elbette Ramazan nükteleri de sıcak iftar ve sahur sohbetlerinin vazgeçilmez bir parçası..
Maksat Ramazanı latifeleriyle de yadedip, tebessümlere vesile olmak..
Ramazanınız mübarek olsun...
İşte sizler için derlediğimiz Ramazan Nükteleri
Sağ elinin verdiğini sol eline duyurmayanlar...
Ramazan günlerinde çoğunlukla zenginler tebdil-i kıyafetle hiç tanımadıkları mıntıkalara giderler, tenha zamanları kollayarak bakkal, manav dükkanlarına girer ve sorarlarmış:
"Zimem defteriniz (veresiye defteri) var mı?"
Esnaf bu defteri çıkarınca gelen şöyle dermiş:
"Lütfen baştan sondan veya ortadan şu kadar sahifenin yekununu yapınız."
Esnaf söyleneni yapar, gelen de kesesini çıkarır ve hesabı ödermiş. Ardından da:
"Silin borçlarını... Allah kabul etsin!" der ve çeker gidermiş.
Borcu ödenen, borcu ödeyenin kim olduğunu, borcu sildiren de kimi borçtan kurtardığını bilmezmiş. Çünkü hepsi sadece ve yalnız Allah rızası içinmiş...
•••
Adamın biri ramazan günü erik yiyormuş. Bunu gören başka bir adam:
"Yahu, Müslüman olan böyle oruç yer mi?" demiş.
Adam:
"Hayır oruçluyum" cevabını verince diğeri, avurdunun şişliğini işaret ederek:
"Ağzındaki nedir?" diye sormuş.
Adam:
"Eriktir" demiş, "İftara kadar yumuşasın diye ağzımda tutuyorum."
•••
Üçüncü Selim bir Ramazan günü, saltanat kayığıyla Kâğıthane deresinde dolaşırken birkaç kişinin köprü başında sofra kurarak demlendikleri gözüne ilişir.
Saltanat kayığının görünmesiyle ne yapacaklarını şaşıran adamlar, hemen işret tepsisinin üzerine bir örtü örttükten sonra hep birden namaza dururlar. Muziplikten hoşlanan Padişah, önlerinden geçerken kayığını yavaşlatır. Eğilecek olurlarsa kadehlerinin, sürahilerin şangırtısı duyulacak, belki örtü açılıp her şey meydana çıkacaktır. Bu sebeple uzun süre ayakta dururlar. Hünkâr kıs kıs gülerek yanındakilere:
"Bu namazın hiç rüku ve secdesi yok mu?" diye sorar.
Yanındakilerden biri:
"Efendim der, ne yapsınlar, mazurdurlar. Secde edecek olurlarsa bir daha başlarını kaldıramayacaklarından korkuyorlar."
•••
Nasreddin Hocanın Hesabı
Eskiden şimdiki gibi muntazam takvimler yoktu. Ayları, günleri hesaplamak kolay bir iş değildi. Böyle bir Ramazan ayında Nasreddin Hoca kendi kendine der ki: "Bir müddet sonra, ayın kaçı oldu, diye sorarlar bilemeyebilirim. İyisimi her gün çömleğe bir taş bırakayım da soran olunca, taşları sayıp cevap veririm."
Hoca bir çömlek alır, her gün içine bir çakıl taşı koymaya başlar. Bunu fark eden şakacı birisi, gizlice çömleğe bir avuç çakıl taşı bırakır. Tam o sıralarda biri: "Bugün Ramazanın kaçı Hocam?" diye sorar. "Bekle" der, "gidip çömleğe bakayım." Gider, çömlekteki taşları sayar. Görür ki 70 tane. "Ay bu kadar uzun olamaz" diye düşünür; gelir adama der ki: "Bugün ayın 35'i." Adam: "Hocam ay 35 gün olur mu?" der. Hoca: "Sen gene şükret" der, "çömlek hesabına baksaydık bugün ayın 75'iydi!"
Son düzenleme: