Dinimizde yemin etmenin önemi

mahir Harbi Aktif Üye
Dinimizde yalan yere yemin etmek, İslamda yemin

'Vallahi ne yapalım, iyiyiz', 'Vallahi şöyle olsa güzel olur', 'Vallahi mi?'
Farkında olmadan sürekli ağzımızdan çıkıyor bu yemin ifadeleri. Oysa kişinin sözünü kutsal tuttuğu bir değere bağlaması anlamına gelen yemine çok özel durumlarda başvurulması gerekiyor.

Tutamayacağı sözü vermenin, yok yere yemin etmenin ve bu yeminden kolayca yüz çevirmenin ne kadar güven sarstığı tartışılmaz. Başta Peygamber Efendimiz’in (sas) münafık sıfatı olarak saydığı vaadinden caymak, binler esef ki toplumumuzda revaç buluyor. En ufak meselelerde dahi yemin üstüne yemin etme alışkanlığı, farkında olmadan büyük günahlara girmeye de bir sebep. Bu konuyu gündeme taşımamızın vesilesi ise sebebi, yalan yere yemin etmenin ayyuka çıktığı bir televizyon bilgi yarışması. Her hafta yayınlanan yarışmanın düzeni, rakiplerin birbirini ikna ederek ortak karar verebilmeleri üzerine kurulu.
dinimizde-yemin.jpg

Geçtiğimiz hafta büyük ödüle uzanmak isteyen iki ortak yarışmacı çok başarılı bir performansın ardından finale kaldı. Fakat yarışmanın son anları uzun süre konuşulacak bir hadiseye sahne oldu. Takım arkadaşına ödülü bölüşmek üzere güven veren ve hatta ‘Kur’an çarpsın’ diyerek yemin eden Cihan Gümüş, sözünde durmadı. Hırslı yarışmacı, ortaklığı son anda bozdu ve ödülün tamamını kendisi alarak tüm seyircileri şoke etti. İşin en ilginç yanı arkadaşını yarı yolda bırakan Gümüş’ün yarışma sonrasındaki sözleri oldu. Gümüş, “Yani sonuçta bu yarışmanın formatı güven vermek ve inandırmak. Ben de bunu yaptım. ‘Kur’an çarpsın’ benim jargonumda hep kullandığım bir sözdür.” diyerek işin içinden sıyrılmak istese de beceremedi.

Allah’ın adını ağzına sakız edenler

Yemin, kişinin, kendi sözünü kutsal tuttuğu bir değere bağlaması anlamına geliyor. Yani insanların hedefe varabilmek için başvurdukları güçlü bir ahit. Yemin etmek, dinimizce yasak olmasa da ikna etmek için çokça baş vurulması hoş görülmüyor. Ancak yalan yere vaatlerde bulunan ve bunu Allah’ın ismi üzerine yapan kimseler, Kur’an-ı Kerim’de birçok kez tedip ediliyor. Çokça yemin edip vaadinden caymak büyük günahlar arasında yer alıp bir münafık sıfatı olarak addedilmiş. İslâm fıkhı, bu tür yemin etmeyi ‘yemin-i gamus’ olarak nitelendirmiş ve kefareti geçersiz sayılarak doğrudan günah olarak adlandırılmış. Cenab-ı Hak, Âli İmran sûresinin 77. ayetinde “Allah’a karşı verdikleri sözü ve yeminlerini az bir paraya satanlara gelince; işte bunların ahirette bir nasibi yoktur. Allah kıyamet günü onlarla konuşmayacak, onlara bakmayacak ve onları temize çıkarmayacaktır. Onlar için elem verici bir azap vardır.” buyuruyor.

Allah’tan başkası üzerine yemin edilmez

Yarışmada gerçekleşen yemin hadisesi sonrasında, pek çok kişi Cihan Gümüş’e medya üzerinden tepki gösterdi. Gümüş, daha sonra herkesten özür dileyip para ödülünü paylaşacağını bildirse de, bu olumsuz sahneler toplumumuzun kanayan bir yarasını ortaya koydu. Yalan yere yemin etmek, sözünü doğru olmadığı halde herhangi bir kutsala bağlamak ne yazık ki günümüzde her çevrede görülen bir hastalık. 20. yüzyılın en önemli psikiyatristlerinden biri olan ve analitik psikolojinin kurucusu kabul edilen Karl Gustav Jung, bu durumu, modern yaşamın kutsalını kaybetmesi olarak özetliyor. Kendi inandırıcılığını yitiren zayıf karakterdeki kişiler kutsal değerleri bir can simidi olarak görüp yemini öne sürmeyi bir marifet biliyor. Kişisel güven büyük yaralar alırken, toplumda hürmet ile telaffuz edilen Allah, kitap (Kur’an), anne, ekmek gibi isimler basit menfaatler uğruna dile alınıyor. Prof. Dr. Faruk Beşer, bu noktaya şöyle bir şerh koyuyor ve dinimizde Allah’tan başka varlıklar üzerine yemin etmenin doğru olmadığını hatırlatıyor: “Yemin insanın vaadini en kutsi bir güce bağlamak demektir. Yemin yapmak dinimizce caizdir. Fakat bazı alimler Allah’tan başkasını dayanak tutup, onun yerine başkasını koyarak yemin yapmaya şirk demişler.”

Yanlış üzerine edilen yemin bozulmalı

İnsanlar arasında bir iyi ya da kötü hedefe ulaşmak için edilen yemini, fıkıhçılar (yemini münakide) olarak tesmiye ediyor. Yani yarın bir yere gideceği veya falanca kişiyle konuşmayacağı üzerine yemin etme gibi. Bu durumlarda kişi eğer ahdini tutamayarak bozarsa kefaret ödemesi gerekli. Aksi halde yemine sadık kalmamak, bir günah olarak deftere kaydediliyor. Kur’an-ı Kerim’in Maide sûresi 89. ayetinde “…yeminin kefareti, ailenize yedirdiğiz orta hallisinden fakire yedirmek, yahut onları giydirmek. Yahut da bir köle âzat etmektir. Bunları bulamayan üç gün oruç tutmalıdır. Yemin ettiğiniz takdirde yeminlerinizin kefareti işte budur.” buyrulmakta. Bununla birlikte, Peygamber Efendimiz (sas) Ebu Hureyre’nin rivayet ettiği hadiste yemin ile ilgili şu önemli detayı aktarır: “Kim bir şey hususunda yemin eder, sonra da hilafını daha hayırlı görürse, derhal kefaret vererek yemininden vazgeçsin ve yemin ettiği husustan daha hayırlı olanı yapsın.”

Dinimiz yeminini bozanları ise ‘yemin keffareti’ ile yükümlü tutuyor. Yemin keffareti on fakiri doyurarak ya da giydirerek yerine getiriliyor. Bu imkanı bulamayan fakirler, üç gün arka arkaya oruç tutuyorlar.

Hangi yeminden mesul değiliz?

Günlük hayatımızda belki de en fazla kullandığımız kelimeler arasındaki ‘vallahi’ geliyor. “Vallahi ne yapalım, iyiyiz”, “Vallahi şöyle olsa güzel olur”, “Vallahi mi?” ibarelerini çoğaltmak mümkün. Peki cümleler arasında farkında olmadan kullandığımız bu kelimelerden de mesul tutuluyor muyuz? Allahü Teala, inananları bu noktada sorumlu tutmuyor. Art niyet olmadan ve fikrini ifade etme sırasında kullanılan ‘vallahi’ yemini, yüce kitabımız Kur’an-ı Kerim’de ‘lağv’ yani (yok ve anlamsız) olarak nitelendirilmiş. Kişi doğruluğuna emin olduğu fakat hakikatte yanlış bilgiler üzerine ettiği yeminden mesul değil. Bunun için kefarete de gerek duyulmuyor. Bu konuda Bakara Suresi’nin 225. ayetinde şöyle buyrulmuş: “Allah, sizi yeminlerinizde bilmeyerek ettiğiniz lağv(herhangi bir kasıt olmadan, kanaate göre yanlış yere yapılan yemin)den sorumlu tutmaz. Fakat kalbinizin kazandığı yalan yere yapılan yeminden sorumlu tutar. Allah çok bağışlayıcıdır, çok halimdir.”

Baskıcı aile yok yere yemini tetikliyor

Çocuklar okul öncesi çağında ebeveynlerin elinde bir hamur gibi şekillenir. Dünya kavramı, doğru-yanlış ölçütleri aile ortamında kazanılır. Psikologların çocuklarda görülen sıkça yemin etme ve sözünden dönme vakalarının belki de en büyük müsebbibini sıkboğaz eden ebeveynler olarak gösteriyor. Zira ailenin baskıcı ve yargılayıcı tutumunun çocuğu sık sık yemin etmeye iteceğinin altını çizen uzmanlara göre, çocuklar anadilini öğrendiği gibi davranış dili de silsile halinde aktarılıyor. Ayrıca okul veya sokak ortamına kapı aralayan çocuklar bu yeni dönemde farklı mefhumlarla karşılaşıp menfi yönde etkilenebiliyor. Bu noktada aileler, çocuklarını bu kötü alışkanlığa karşı duyarlı kılmalı ve arkadaşlarını inandırmada sık sık yemine başvurmaması gerektiğini öğretmeli.

Dinimizin kullanılmasını hoş görmediği yemin ibareleri:

İnan olsun, ölümü gör, evladımın ölüsünü göreyim ki, Ku’ran nimet çarpsın, Allah canımı alsın ki, ekmek mushaf çarpsın, akşama ermek nasip olmasın, yarına çıkmak nasip olmasın evladımın ölüsünü göreyim, iki gözüm önüme aksın ki, şuradan şuraya gitmek nasip olmasın ki Taş olayım, Allah seni inandırsın... Yazan: Erkam Emre
 
cicozz Çocukluk cicozlarda saklı
bir şeyin üzerine yemin ederken çok çok düşünmek gerekiyor bunları. hele ki yalan yere yemin etmek çok çok günah bir şey. ancak malesef dilimize bu yeminler adeta pelesenk olmuş. istemeden bile bazen ağzımızdan yemin çıkabiliyor.
 

Benzer Konular

Yanıtlar
0
Görüntülenme
2B
Yanıtlar
0
Görüntülenme
16B
Yanıtlar
0
Görüntülenme
11B
Yanıtlar
0
Görüntülenme
2B
Yanıtlar
0
Görüntülenme
4B
Üst