Türkiye'de Müzecilik Tarihi

mahir Harbi Aktif Üye
Türkiye'de Müzecilik Tarihi, Türkiyede müzecilik faliyetleri
TDK Türkçe Sözlük’te müze “sanat ve bilim eserlerinin veya sanat ve bilime yarayan nesnelerin saklandığı, halka gösterilmek için sergilendiği yer veya yapı” olarak tanımlanmaktadır.
muze.jpg
ICOM (International Council of Muzeum) tarafından yapılan bir tanıma göre müze, “Sadece kar amacı gütmeyen, toplumun ve gelişiminin hizmetinde olan, halka açık, insana ve yaşadığı çevreye dair tanıklık eden malzemeler üzerinde araştırma yapan, onları toplayan, koruyan, bilgiyi paylaşan ve sonunda inceleme, eğitim ve eğlence gibi amaçlar doğrultusunda sergileyen ve sürekliliği olan bir kurumdur.”

Türkiyede ilk müzeciliği kim başlatmıştır

Türk Müzeliğinin temelini ve gelişimini maddeler halinde özetleyecek olursak

  • Selçuklular Döneminde 1221’de Konya Alaeddin Tepe’sinin etrafı surla çevrilirken daha önceki dönemlere ait taş eserler duvarda süsleme amacıyla kullanılmıştır.
  • Fatih Sultan Mehmet’in İstanbul’u fethinden sonra mimari eserlerin özenle korunduğu, birçok mimari parçanın sarayın avlusunda toplandığı bilinmektedir.
Ülkemizde ilk müze 1846 yılında Tophane-i Emire Müşiri Ahmet Fethi Paşa tarafından İstanbul Aya İrini Kilisesi ’nde kurulmuştur.
  • İlk Müze, Mecmua-i Asar-ı Atika (Eski Eserler Koleksiyonu) ve Mecmua-i Esliha-i Atika (Eski Silahlar Koleksiyonu) adı verilen iki bölümden oluşuyordu.
  • Kurulan bu ilk müze daha çok bir depo görünümündeydi.
  • 1869’da müzehane adı “Müze-i Hümayun” (İmparatorluk Müzesi) olarak değiştirilir.
  • Müzenin müdürlüğüne 1869 yılında Galatasaray Lisesi tarih öğretmenlerinden Edward Goold getirilir.
  • 1871 yılında Ali Paşa’nın yerine Mahmut Nedim Paşa geçince müze müdürlüğünü kaldırır.
  • Ressam Teranzio bir yıl eserlere muhafızlık yapar.
  • 13 Şubat 1869 tarihli Âsar-ı Âtika Nizamnamesi

Maarif Nezaretinden izin alınmadan kazı yapılamayacağı, kazı sonucu bulunan eserlerin başkalarına satılabileceği, ancak yurt dışına çıkarılamayacağı, şahısların kendi mülkleri içinden çıkan eserlerin kendi malı olacağı, sikkelerin yurt dışına çıkarılabileceği, bir devlet tarafından resmen eski eser talebi halinde olabilecek iltimas kabulünün yalnızca padişaha ait olduğu belirtilmiştir.

  • 1872 yılında Ahmet Vefik Paşa müze müdürlüğünü yeniden kurarak, müdürlüğüne Avusturya Lisesinin Müdürü Alman Dr. Philipp Anton Déthier’i getirir.
  • Déthier, müzeye yeni eserler kazandırmaya ve mevcut eserlerin tasnifini yapmaya çalışır.
  • Müze 1875 yılında Çiniliköşk’e taşınır.
  • 1881 yılında ziyaretçilerden para alınmaya başlanır.
  • Déthier, 1874 yılında o zamana kadar hiçbir yasağa bağlı olmayan eski eser kaçakçılığını önleyebilmek amacıyla bir Âsar-ı Âtika Nizamnamesi (Eski Eserler Tüzüğü) hazırlayarak yürürlüğe koydurur.
  • 7 Nisan 1874 tarihli Âsar-ı Âtika Nizamnamesi
Tüzüğe göre kazılardan çıkan eserlerin üçte birinin kazı yapana, üçte birinin devlete, üçte birinin de arazi sahibine verilmesi öngörülüyordu. Tüzükte, yurtdışına eser kaçırılamayacağına dair herhangi bir madde bulunmadığı için, yabancılar kazı yaptıkları arazileri satın alarak arazi sahiplerinin hisselerini de yurtdışına kaçırmışlardır. Déthier’in 1881’de ölümünden sonra Müze-i Hümayun’un başına bir Türk, Osman Hamdi Bey getirilir.

  • İlk Türk Müzecisi Osman Hamdi Bey, 1881’den 1910 yılına kadar müdürlük yapar.
  • Osman Hamdi Bey’in babası İbrahim Ethem Bey Osmanlının eğitim için Avrupa’ya önderdiği ilk dört gencinden birisidir. Osmanlı ve batı kültürüyle yetişmiştir. Dahiliye Nazırlığı ve Sadrazamlık görevlerinde bulunmuştur. Osman Hamdi Bey, Fransa’da hukuk, arkeoloji ve resim eğitimi almıştır.
  • Osman Hamdi Bey, Müzeye yeni eserler kazandırabilmek ve ülkemizden eser kaçırmasının önüne geçebilmek için Müze-i Hümayun adına 1883-1895 yılları arasında kazılar yapmıştır.
  • İlk kazısını 1883 yılında Nemrud Dağı’nda yapmıştır
  • 1887 yılında Lübnan’da yer alan Sayda’da kazılar yaparak ünlü İskender Lahdi’nin de içinde bulunduğu çok önemli eserleri müzeye kazandırır.
  • Geniş yankı uyandıran bu keşif onu tüm dünyada üne kavuşturur.
  • 1891 – 1892 yıllarında

Muğla - Lagina Hekate Tapınağı’nda kazı yapar.
Planları mimar A. Vallaury tarafından çizilen Türkiye’nin ilk müze binası olan Müze-i Hümayun (İstanbul Arkeoloji Müzesi) 13 Haziran 1891 yılında hizmete açılır.
Osman Hamdi Bey, yaptığı kazılar ve düzenlemelerle Müze-i Hümayun’u dünyanın en önemli birkaç müzesinden biri haline getirmiştir.Ülkemizde müzeciliğin temeli onun zamanında atılmıştır.

  • 1884 yılında eski eserlerimizin
  • yurt dışına kaçırılmasını önlemek amacıyla bir Âsar-ı Âtika izamnamesi hazırlayarak yürürlüğe girmesini sağlar.
  • 21 Şubat 1884 tarihli Âsar-ı Âtika Nizamnamesi
  • Nizamnamede kazı yapmak için ruhsat alınması zorunluluğu getirilmiş, kazılarda çıkan tüm eserlerin devlete verileceği ve ülke dışına çıkartılamayacağı belirtilmiştir. “ Memalik-i Osmaniye’de zuhur eden her türlü asarı atikanın diyarı ecnebiye nakil ve ihracı kattiyen memnudur .”
  • 23 Nisan 1906 tarihli Âsar-ı Âtika Nizamnamesi:

Türk-İslam eserlerinin de devlet malı olduğu belirtilmiş ve eski eser ticareti ruhsata bağlanmıştır.

Cumhuriyet döneminde de kullanılan nizamname 1973 yılına kadar, tek koruma mevzuatı olma özelliğini korumuştur.Osman Hamdi Bey 1910 yılında arkasında Avrupa düzeyinde bir müze bırakarak vefat etmiştir.

  • Osman Hamdi Beyin ölümü üzerine yerine kardeşi Halil Ethem Bey getirilmiştir.
  • 1910 – 1931 yılları arasında 21 yıl müze müdürlüğü yapmıştır.
  • O da ağabeyinin izinde ve temposunda çalışmış, özellikle anıtların korunması için amansız bir mücadele ermiştir.
  • 31 temmuz 1912 tarihinde Halil Ethem Bey zamanında “Muhafaza-i Abidat Hakkında Nizamname” yürürlüğe sokulur. Nizamname ile taşınmaz kültür varlıklarının korunması amaçlanmıştır. 1917 yılında müze dışındaki eski eserleri ve anıtları korumaya yönelik çalışmalar yapmak üzere “ Muhafaza-i Âsar-ı Âtika Encümen-i Daimisi “ (Eski Eserler Koruma Kurulu) kurulmuştur.
  • Müze-i Hümayun adına Priene, Milet, Efes ve Sard’da kazılar yapmıştır.
  • Gustav Mendel’e 1912-1914 yılları arasında üç ciltlik ”Cataloque de Sculptures Grecques, Romaines et Byzantines” isimli İstanbul Arkeoloji Müzesini dünyaya tanıtan taş eserler katalogunu hazırlatmıştır.
  • Thedor Makridi 1892 – 1930 yılları arasında arkeolog-müzeci olarak Müze-i Hümayun’da çalışmıştır.
  • Müzenin kazı ve teşhir-tanzim işlerinde görev almış, birçok kazıya komiser olarak görevlendirilmiştir.
  • 1906-1907 ve 1911-1912 yıllarında Almanların Boğazköy’de yaptığı kazılara katılmıştır. Ancak kısa bir süre sonra patlak veren I. Dünya Savaşı nedeniyle kazılara ara verilmiştir.
  • 1925 yılında Ankara tren garının arkasındaki tümülüslerde yaptığı kazı, Türkiye Cumhuriyeti Milli Eğitim Bakanlığı adına gerçekleştirilen ilk bilimsel çalışmadır.
  • Büyük Millet Meclisi’nin açılışından hemen sonra kurulan
  • ilk hükümet tarafından 10 Mayıs 1920 günü Maarif Vekaletine bağlı olarak, "Türk Âsar-ı Âtikası Müdürlüğü" kurulur.

Müdürlük, her türlü arkeolojik ve etnoğrafik buluntunun toplanması ve korunmasına yönelik çalışmaları üstlenmiştir.

Atatürk’ün emriyle 5 Kasım 1922 yılında Milli Eğitim Bakanı İsmail Safa tarafından “Müzeler ve Âsar-ı Âtika Hakkında Talimat” başlığı adı altında bir genelge yayınlanır.

  • Türk Müzeciliğinin geleceği için önemli bir adım olan bu genelgede; müzelerin görev ve sorumlulukları açıklanarak, çalışmaların ne şekilde yapılacağı ifade edilmiştir.
  • Atatürk’ün emriyle 5 Kasım 1922 yılında Milli Eğitim Bakanı İsmail Safa tarafından “Müzeler ve Âsar-ı Âtika Hakkında Talimat” başlığı adı altında bir genelge yayınlanır.
  • Türk Müzeciliğinin geleceği için önemli bir adım olan bu genelgede; müzelerin görev ve sorumlulukları açıklanarak, çalışmaların ne şekilde yapılacağı ifade edilmiştir.
  • Atatürk’ün direktifleri ile 1923 yılında Heyet-i İlmiye kurulmuştur.
  • Heyet-i İlmiye’nin görev alanları arasında; Ankara’da bir Milli Müze kurulması,
  • Türk Etnografya Müzesi’nin hemen açılması
  • ve Âsar-ı Âtika Nizamnamesi’nin
  • gözden geçirilmesi konuları da yer almıştır.
  • 3 Nisan 1924 tarihli Bakanlar Kurulu kararı ile Topkapı Sarayı Müze olarak ziyarete açılmıştır.
  • Konya Mevlana Türbesive Dergahı 1926 yılında Müze olarak ziyarete açılmıştır.
  • Ankara Etnografya Müzesi Cumhuriyet’in müze olarak inşa edilen ilk binasıdır. Bizzat Atatürk’ün emirleri ve denetimi altında inşa edilerek 1930 yılında ziyarete açılmıştır.
  • Ülkemizde Osman Hamdi Bey’in kişisel çabalarıyla başlayan müzecilik, Cumhuriyet döneminde Atatürk’ün akılcı politikalarıyla çağdaş bir seviyeye erişmiştir.
 
mahir Harbi Aktif Üye
KÜLTÜR ve TURİZM BAKANLIĞI KÜLTÜR VARLIKLARI ve MÜZELER GENEL MÜDÜRLÜĞÜNÜN KURULUŞU VE TARİHÇESİ

"Tedrisati Aliye" yoluyla yürütülen müzecilik faaliyetleri, 1922 yılında "Asar-ı Atika ve Müzeler" adıyla teşkilatlanmış müdürlükçe yürütülmeye başlanmıştır.
1933 tarihinde "Maarif Vekâleti Merkez ve Taşra Teşkilatı Vazifelerine Ait Kanun" ile teşkilat, "Antikiteler ve Müzeler Direktörlüğü" olarak Maarif Vekâleti içerisinde yer almıştır.
1946 yılında Millî Eğitim Bakanlığı'nın kuruluşu ile ilgili kanun gereğince "Eski Eserler ve Müzeler Genel Müdürlüğü" olarak kurulmuştur.
1965 yılında Millî Eğitim Bakanlığı içerisindeki kültür hizmetlerini yürüten birimler, Kültür Müsteşarlığı'nda toplanmıştır.
1971 yılında "Kültür Bakanlığı" kurulmuş ve Kültür Müsteşarlığı ile ilgili görevler bu Bakanlığa devredilmiş, Eski Eserler ve Müzeler Genel Müdürlüğü de bu Bakanlık içerisinde yer almıştır.
1972 tarihinde yeni bir kararla söz konusu Bakanlık yeniden müsteşarlık haline getirilmiş ve Başbakanlığa bağlanmıştır. Bu bağlantı sırasında Eski Eserler ve Müzeler Genel Müdürlüğü de müsteşarlık bünyesinde kalmıştır.
1974 tarihinde Kültür Bakanlığı yeniden kurulmuş ve aynı tarihte Kültür Müsteşarlığı'nın görevleri de yeni kurulan bu Bakanlığa verilmiştir.
1977 yılında Kültür Bakanlığı kaldırılarak Millî Eğitim ve Kültür Bakanlığı kurulmuştur. Eski Eserler ve Müzeler Genel Müdürlüğü de bu Bakanlığın bünyesinde bırakılmıştır. Aynı yıl içerisinde Millî Eğitim ve Kültür Bakanlığı kaldırılarak yeniden Kültür Bakanlığı kurulmuştur.
1982 yılında Kültür Bakanlığı kaldırılarak Turizm ve Tanıtma Bakanlığı ile birleştirilmiş ve adı da "Kültür ve Turizm Bakanlığı" olmuştur. Eski Eserler ve Müzeler Genel Müdürlüğü de bu Bakanlığın Kültür bünyesinde bırakılmıştır.
1989 tarihinde Kültür Bakanlığı, Kültür ve Turizm Bakanlığı'ndan ayrılarak yeniden Kültür Bakanlığı olarak faaliyetini sürdürmüş ve Eski Eserler ve Müzeler Genel Müdürlüğü bu Bakanlık içerisinde yer almıştır.
364 sayılı KHK ile Eski Eserler ve Müzeler Genel Müdürlüğü adı, Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Başkanlığı olarak değiştirilmiştir.
Söz konusu Başkanlık, Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Başkanlığı olarak Kültür Bakanlığı bünyesinde görevini sürdürmekte iken, 06.11.1989 gün ve 379 KHK ile Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Genel Müdürlüğü ile Anıtlar ve Müzeler Genel Müdürlüğü olarak iki ayrı Genel Müdürlüğe ayrılmıştır.
Söz konusu kararname ile Anıtlar ve Müzeler Genel Müdürlüğü ile Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Genel Müdürlüğü'nün görevleri ayrı ayrı belirlenerek Kültür Bakanlığı bünyesindeki faaliyetlerini 28 Nisan 2003 tarihine kadar sürdürmüşlerdir.
29 Nisan 2003 tarihinde çıkartılan 4848 sayılı yasa ile Kültür ve Turizm bakanlıkları birleştirilmiş ve Genel Müdürlüğümüzün ismi de "Kültür Varlıkları ve Müzeler Genel Müdürlüğü" olarak değiştirilmiştir
 
mahir Harbi Aktif Üye
TÜRKİYE'DEKİ MÜZELER

Ülkemizdeki bazı önemli müzeler hakkında bilgi

Adana
Karatepe Açıkhava Müzesi. Kadirli ilçesinde İÖ 8. yüzyılda yaşamış olan Hitit Kralı Asistavandas'ın kendi adını vererek kurmuş olduğu kale ve kent 1945'te bölgede başlatılan kazılar sonucu ortaya çıkarıldı.

Afyonkarahisar
Afyonkarahisar Arkeoloji Müzesi (1937). Taş Devri ve Tunç Çağı'ndan kalma kaplar, madenden bıçak, silah ve baltalar, fildişinden cerrahlık araçları, Kibele, Apollon, Eros ve Zeus heykelleri, ölü gömme töreni kabartmalarından başka kitaplığında 8 bin kitap vardır.

Ankara
Anadolu Medeniyetleri Müzesi (1967). Taş Devri ve Tunç Çağı'ndan kalma arkeolojik buluntular, Hitit, Frig, Urartu sikkeleri ve altın süs eşyaları sergilenmektedir.

İlk Türkiye Büyük Millet Meclisi Müzesi (1961). 1923'te cumhuriyetin ilan edildiği bu binada ilk meclisten kalma mobilya ve eşyalar, Kurtuluş Savaşı'na ilişkin harita, plan ve belgeler, meclis üyelerinin fotoğrafları bulunmaktadır.

Etnografya Müzesi. Ankara'nın başkent oluşundan sonra kurulan ilk müzedir. Anadolu'dan derlenmiş çeşitli giysi, el işi, halı, ikilimden başka sini, kazan, mangal gibi bakır işçiliği örnekleri; yazma yapıtlar ve minyatürler; çeşitli tekkelere ait eşyalar sergilenmektedir.

Gordion Müzesi (1965). Polatlı'nın Yassıhöyük köyünde Tunç Çağı, Hitit ve Frig dönemi buluntuları sergilenmektedir.

Hatay
Hatay Arkeoloji Müzesi (1948). Çeşitli tarihsel yapıtların yanı sıra dünyanın ikinci büyük mozaik koleksiyonunu barındırmaktadır. 2. ve 3. yüzyıl Roma ve Bizans mozaiklerinden Sarhoş Dionysos ile Orphe-us bunların en güzellerindendir.

Tel Açana Açık Hava Müzesi. İÖ 5500 - İÖ 3500 döneminden kalma saray ve tapınak kalıntıları vardır.

İstanbul
istanbul Arkeoloji Müzesi (1880) üç bölümden oluşur: istanbul Arkeoloji Müzesi'nde Eski Yunan ve Roma yapıtları; Eski Şark Eserleri Müzesi'nde Mezopotamya, Mısır Anadolu ve islamiyet öncesi Arabistan uygarlıkları yapıtları; Türk Çini ve Seramikleri Müzesi'nde çini ve seramikler sergilenir.

Resim ve Heykel Müzesi (1937). Ünlü Türk heykelci ve ressamlarının yapıtları sergilenmektedir.
Topkapı Sarayı Müzesi (1924). Dünyanın sayılı birkaç müzesinden biridir. Osmanlı Devleti'ne ilişkin çok zengin bir eşya koleksiyonundan başka, değerli Çin ve Japon porselenleri. Kutsal Emanetler, elyazma-ları, minyatürler, hazine eşyaları ve Harem Dairesi görülebilir.

Türk-lslam Eserleri Müzesi, ilk kez 1913'te Evkaf-ı islamiye adıyla kuruldu. 1927'de bugünkü adını aldı. 1984'te çağdaş müzecilik anlayışına uygun biçimde yeniden düzenlendi. Anadolu, Iran, Kafkas ve Selçuk halıları, elyazmaları, etnografik eşyalar sergilenmektedir.

İzmir
izmir Arkeoloji Müzesi. 1927'de kurulduktan sonra 1951'de Efes, Bergama, Milet, Afrodisias, Sart başta olmak üzere ilin çeşitli yerlerinde yapılmış kazılardan buluntular sergilenmektedir.
Efes Arkeoloji Müzesi (1929). Eski Yunan, Roma, Bizans, Selçuk ve Osmanlı yapıtları görülebilir.
Bergama Müzesi (1936). Arkeoloji ve etnografya olmak üzere iki bölümden oluşmaktadır. Arkeoloji Eski Yunan, Roma ve Bizans buluntularını kapsar. Yöreye özgü bakır ve ahşap araçlar, halı, kilim ve giysiler etnografya bölümünde sergilenir.

Konya
Mevlana Müzesi. 1925'te tekke ve türbeler kapatıldıktan sonra Mevlana Dergâhı ve Türbesi müze olarak düzenlendi. Mevlana'nın yapıtlarının eski kopyaları, elyazmaları, ney, rebap, kudüm, tanbur gibi müzik aletleri, tespihler, halılar, kumaş örnekleri ve dergâha özgü çilehane, mevlevi sofrası ve dervişlerin semah öğrendikleri yer gibi görülebilecek ilginç bölümleri olan bir müzedir.
 

Benzer Konular

Yanıtlar
0
Görüntülenme
4B
Yanıtlar
0
Görüntülenme
3B
Yanıtlar
0
Görüntülenme
5B
Yanıtlar
0
Görüntülenme
6B
Yanıtlar
0
Görüntülenme
7B
Üst