SÖZCÜKTE ANLAM
SÖZCÜKLERİN ANLAM ÇEŞİTLERİ
a) GERÇEK ANLAM
Sözcüğün tek başına ele alındığında düşündürdüğü anlam, uyandırdığı izlenim, o sözcüğün gerçek anlamıdır.
Kimi sözcüklerde tek bir gerçek anlam varken kimilerinin birden fazla gerçek anlamı vardır. Bu özellik nedeni ile GERÇEK anlam, TEMEL ve YAN ANLAM olmak üzere ikiye ayrılır.
Duyunca köpürmek
Boş yere incitmek
Keskin bir bakış atmak
Kirli düşüncelerden kurtulamamak
Elleri uyuşmak
a-1) TEMEL ANLAM
Sözcüğün belirttiği ilk ve asıl anlamdır. Çekirdek anlam, asıl anlam adı da verilir. Sözcüklerde, sözcük açıklanırken birinci sırada verilen anlamdır.
Boğaz : Boynun ön kısmı
Diş : Çene kemiklerine dizilmiş çiğnemeye yarayan beyaz sert organlardan her biri
Adamcağız çok acı çekti
Söylediği sözler çok acı verdi
Düştüğü durum çok acıydı
Acı günlerini geride bırakmak istiyordu
Biberin tadı diğerlerine göre acı
a-2) YAN ANLAM
Sözcüğün temel anlamına bağlı olarak uyandırdığı izlenimlerin her biridir. Kullanılış anlamı da denilir. Anlamı bir kavramlar zincirine benzetecek olursak, ilk halka temel, diğer halkalar yan anlamdır.
Boğaz; Bazı nesnelerin ağzına yakın dar kısmı
Diş ; Çark, testere gibi nesnelerdeki çıkıntılardan her biri
Uzun zamandır orada durmak
Kapının önünde durmak
Söylenen yerde durmak
Saatlerdir lokanta önünde durmak
Gittiği yerde çok durmak
b) MECAZ ANLAM
Sözcüğün gerçek anlamlarından sıyrılarak, başka bir sözcük ya da kavram yerine kullanılmasıyla kazandığı anlamdır.
Boğaz tokluğuna çalışmak
Nedensiz diş bilemek
b) TERİMSEL ANLAM
Sözcüklerin bir bilim, meslek, spor ve sanat dalında özel ve belirli bir kavramı karşılayan anlamlarıdır.
Faul-ofsayt-penaltı (spor)
Çıkarma-üçgen-açıortay (matematik)
c) ARGO ANLAM
Aynı meslek veya topluluktan kişilerin kullandığı, özel anlamlar kazanmış sözcüklerin oluşturduğu dildir.
Sakız ; Yapışkan
Matiz Olmak ; Sarhoş olmak
d) ANLAMDAŞ SÖZCÜKLER
Anlam yönünden birbirinin yerini tutabilecek sözcüklerdir.
Hür-özgür/misafir-konuk/misal-örnek/bina-yapı/taviz-ödün
NOT. Gerçek anlamdaşı olan bazı sözcükler aynı cümlede birbirlerinin yerine kullanılmayabilir.
Gür ve siyah/kara saçları vardı.
Ak/beyaz saçlar yaşlılığın kanıtı mıdır
Alnı ak/beyaz neden utansın
e) SESTEŞ SÖZCÜKLER
Anlamları farklı, sesleri aynı olan sözcüklerdir. Sesteş sözcükler yalnızca ad anlamlı olabilecekleri gibi hem ad, hem de eylem anlamlı olabilir.
Gül : Çiçek adı
Gül : Eylem
Dik : Yatık veya eğik olmayan
Dik : Eylem
Ak : Renk adı
Ak : Eylem
f) KARŞIT ANLAMLI SÖZCÜKLER
Anlamca birbirinin tam tersi kavramları anlatan sözcüklerdir.
Dost-düşman/İyi-kötü/Uzak-yakın/Karanlık-aydınlık
NOT . Anlamca ters yönde olup da karşıt olmayan sözcükler uzak anlamlıdır.
Zayıf sözcüğünün karşıt anlamlısı şişman sözcüğüdür. Dolgun sözcüğü ise zayıf sözcüğünün uzak anlamlısıdır.
g) SOYUT ve SOMUT ANLAMLI SÖZCÜKLER
Duyu organlarının en az biriyle algılanabilen, zihinde belli bir imgeyi kesin olarak canlandıran kavramları karşılayan sözcükler somut anlamlıdır. Varlığı kabul edilen ancak duyu organlarıyla algılanamayan kavramları karşılayan sözcükler ise soyut anlamlıdır.
Ses-ışık-kitap-uçak somut anlamlı
Dostluk-Özgürlük-Aşk-Özlem soyut anlamlıdır.
h) DOLAYLAMA
Tek sözcükle anlatılabilecek bir kavramın birden çok sözcükle anlatılmasıdır.
Derya kuzuları taze mi / Yazarın romanı beyaz perdeye aktarıldı. / Kaleci meşin yuvarlağı son anda yakalar.
I DEĞİŞMECE – Mecaz-ı Mürsel
Bir kavramın, benzetme amacı güdülmeden, bağıntılı, ilgili olduğu başka bir kavramı karşılayan sözcükle anlatılmasıdır. Bu duruma AD AKTARIMI da denir ve kavramlar arasında çeşitli ilişkilere dayanır.
* PARÇA – BÜTÜN İLİŞKİSİ
Saçlarını kestirince gözlerinin ortaya çıkması (Bir bölümünü)
Atalarımız canlarını hilal uğruna feda ettiler. ( Bayrak)
* İÇ – DIŞ İLİŞKİSİ
Reçeli dolaba koymayı unutmuş (Reçel kavanozunu)
Tencereyi çöpe dökmelisin (Tenceredeki yemeği)
* NEDEN – SONUÇ İLŞKİSİ
Bereketin yağması köylüyü güldürdü (Yağmur)
Tatilin yağmasına hepimiz sevindik (Kar)
* SANATÇI – YAPIT İLİŞKİSİ
Orhan PAMUK’ u daha evvel okudum (Romanlarını)
Mozart’ ı dinlerken kendimden geçiyorum. (Bestelerini)
* SOYUT – SOMUT İLİŞKİSİ
Bu konu kafamda netleşince söylerim. (Zihnimde)
Türk gençliği ilkelerinden ödün vermez (Genç insanlar)
i) YAKIŞTIRMA
Öz adı olmayan ya da bilinmeyen varlıkların, çeşitli yönlerden yakışan sözcüklerle adlandırılmasıdır. Sözcüklerin yan anlam kazanması bu yolla gerçekleşir.
Uçağın kanadı kuleye çarptı
Masanın ayağı kırılmış
Makinenin kolunu hızlı çevirmeli
j) EYLEM ve DUYU AKTARIMI
Bir varlığa ilişkin bir eylemin,başka bir varlığa; duyuya ilişkin kavramın,başka bir duyuya aktarılmasıdır.
Tatlı sözleri ile gönlümüzü kazandı. (Tatmadan işitmeye)
Soğuk bakışları sorun olduğunu anlatıyordu. (Dokunmadan görmeye)
Buraya gelmek aklına nereden esti (Eylem aktarımı)
Onurumu kimsenin ayakları altına sermem (Eylem aktarımı)
k) GÜZEL ADLANDIRMA
Söylenmesi sakıncalı, ürkütücü ya da hoş olmayan sözcüklerin yerine onlardan daha güzel olduğu varsayılan sözcüklerin kullanılmasıdır.
Korkunç bir kazada yaşamını yitirdi. (Öldü)
Gelecekte kötü hastalığın çaresinin bulunacağına inanıyorum. (Kanser)
İki gün sonra toprağa verilecek. (Gömülecek)
l) GENEL ANLAM ve ÖZELLİKLERİ
Nesneler sınıfının tüm özeliklerini yansıtan kavramlar, genel; tek bir nesnenin özelliklerini yansıtan kavramlar özel anlamlıdır. Ancak sözcüğün genel bir anlam mı, özel bir anlam mı taşıdığı cümledeki kullanımıyla belirlenir.
Bütün canlıları, hayvanları, köpekleri çok severim. (Genelden özele)
Menekşeye, çiçeklere, bütün bitkilere ışık ve su hayat verir. (Özelden genele)
Dağa tırmanmayı seviyor. (Genel)
Bizim köyün yolunu kısaltmak için dağa tünel yapılacak. (Özel)
m) SÖZCÜKLERDE ÇOK ANLAMLILIK
Bir sözcüğün temel anlamını yitirmeden, temel anlamıyla ilgili yeni kavramları anlatacak biçimde kullanılmasıdır. Çok anlamlılık, soyut kavramları anlatan sözcüklerde görülür. Yan anlamları olan bütün sözcüklerde çok anlamlılık vardır.
Göz
Temel anlamı ; Görme organı
Yan anlamları ; Suyun gözü (Kaynak), İğnenin gözü (Delik), Masanın gözü (Çekmece)
n) BENZETME
Bir varlığın herhangi bir niteliğini belirginleştirmek amacıyla başka bir varlığın örnek gösterilmesidir. Varlıklar arasında ortak yön ilişkisiyle söz, etkili ve güçlü kılınır.
Nefret, kezzap gibidir. Ondan uzak durmalısın.
Oturduğu ev sanki mağaraydı.
o) EĞRETİLEME
Bir sözcüğün benzetme ilişkisiyle başka bir sözcük yerine kullanılmasıdır.
Babam yine kükrüyor (Aslan gibi)
Haberi duyunca uçarak geldim (Kuş gibi)
Meşin eldivenlerimiz üç madalya kazandı (Boksörlerimiz)
ö) ABARTMA
Bir sözcüğün etkisini güçlendirmek amacıyla ya olmayacağı biçimde, ya da olduğundan az veya çok gösterilmesidir.
Bu işin de üstesinden gelir, gözünü budaktan sakınmaz.
Sesleri duyunca yüreğim ağzıma geldi.
p) DEĞİNMECE - DEĞİŞMECE
Bir sözcüğün hem gerçek, hem de değişmece anlamını çağrıştıracak biçimde kullanılmasıdır.
Bir günde dört kapı yaptı. - (Dört kapı imal etti, gerçek anlamı
(Dört yere gitti – Değişmece)
Adamın yüzü kızardı. – (Yüzünün rengi değişti , gerçek anlamı)
(Utandı – Değişmece anlamı)
q) YANSIMA SÖZCÜKLER
Ses taklidi yoluyla doğadaki seslerden türetilen sözcüklerdir.
Horultu – mırıltı – cızırtı – fısıltı
q) İKİLEMELER
Anlatımın gücünü arttırmak, anlamı pekiştirmek amacıyla aynı sözcüğün yinelenmesi, aralarında ses veya anlam ilgisi bulunan iki sözcüğün yan yana kullanılmasıdır. İkilemeyi oluşturan sözcükler arasında çeşitli ilgiler vardır.
* Ayni sözcüğün yinelenmesiyle
Buzlu buzlu sulardan doya doya içti
* Anlamdaşı sözcüklerin kullanılmasıyla
Herkeslerden köşe bucak kaçıyor
* Yakın anlamlı sözcüklerin kullanılmasıyla
İlacı içince ağrı sızı kalmadı
* Karşıt anlamlı sözcüklerin kullanılmasıyla
Onunla iyi kötü günler yaşadık
* Bir sözcüğü anlamlı olan ikilemeler
Eski püskü arabayla oraya gidemezsiniz
* İki sözcüğü de tek başına anlamlı olmayan ikilemeler
Bunun da ıcığını cıcığını çıkardın
r) DEYİMLE
En az iki sözcüğün gerçek anlamlarından sıyrılarak bir varlığı, bir durumu daha etkili ve güçlü biçimde anlatmasını sağlayan kalıplaşmış sözlerdir.
Deyimlerin biçimsel ve anlamsal özellikleri vardır. Bu özellikler onların diğer kalıplaşmış sözlerle karşılaştırılmasını engeller.
Kısa ve öz anlatımlıdırlar. Yol gösterici veya öğüt verici özellikleri yoktur.
GÖZE GELMEK
Deyimi oluşturan sözcüklerin yerleri değiştirilemez, sözcükler anlamdaşlarıyla yer değiştiremez.
Kafa tutmak – Baş tutmak olmaz.
Deyimler çoğunlukla mastar halinde bulunur. Zaman ekleriyle kişilere göre çekimlenebilirler.
Dönmesini dört gözle bekliyorum.
Deyimi oluşturan sözcükler az veya çok gerçek anlamlarından sıyrılmıştır.
Bu iş gerçekleşirse köşeyi döneriz.
s) ATASÖZLERİ
Uzun denemeler ve gözlemler sonucu söylenmiş, toplumun malı olmuş, söyleyeni belli olmayan, genel kural niteliği taşıyan, kalıplaşmış sözlerdir.
Derdini söylemeyen derman bulamaz.
Taşıma su ile değirmen dönmez.
Kardeş kardeşi atar, yar başında tutar.
* Atasözlerinin biçimsel ve anlamsal özellikleri, onların – özellikle – deyimlerle karıştırılmasını önler.
* Deyimler gibi kalıplaşmış sözlerdir.
* Sözcüklerin yerleri değiştirilemez, hiçbir sözcüğün yerine anlamdaşı kullanılmaz.
* Kısa ve özlü sözlerdir.
* Yol gösterici, öğüt verici; gelenekleri, inançları, doğa olaylarını anlatan, genel kural özelliği taşıyan sözlerdir. Deyimler gibi anlık değildir.
* Deyimlerde olduğu gibi sözcükler gerçek anlamlarıyla kullanılmazlar. Ancak çok az sayıdaki atasözünün kalıplaşmış anlamı sözcüklerin gerçek anlamıyla aynı doğrultudadır.
ANLAM ÖZELLİKLERİ İLE İLGİLİ TAMAMLAYICI BİLGİLER
* Anlam Daralması
Sözcüğün önceden pek çok kavramı karşılarken zamanla birini karşılayacak şekilde kullanılmasıdır.
YEMİŞ ; Bütün meyveler – Geniş
İNCİR ; Dar anlamlı
* Anlam Genişlemesi
Sözcüğün zamanla yeni anlamlar kazanmasıdır.
ÖDÜL ; Güreşçilere verilen armağanlar – Dar –
Özendirici bütün armağanlar – Geniş –
* Anlam Kayması
Yeni bir kavramı karşılayacak şekilde sözcüklerin gerçek anlamlarından sıyrılarak kalıplaşmasıdır. Bileşik sözcüklerde genellikle bu özellikler vardır.
İmambayıldı ; Sözcükler gerçek anlamlarından sıyrılmış bir yemeğin adı olmuştur.
* Öznel ve Nesnel Anlam
Sözcüğün anlamları kişiden kişiye değişiyorsa, öznel; değişmiyorsa, nesneldir.
Çekiç ; nesnel / Utanç ; öznel
SÖZCÜKLERİN ANLAM ÇEŞİTLERİ
a) GERÇEK ANLAM
Sözcüğün tek başına ele alındığında düşündürdüğü anlam, uyandırdığı izlenim, o sözcüğün gerçek anlamıdır.
Kimi sözcüklerde tek bir gerçek anlam varken kimilerinin birden fazla gerçek anlamı vardır. Bu özellik nedeni ile GERÇEK anlam, TEMEL ve YAN ANLAM olmak üzere ikiye ayrılır.
Duyunca köpürmek
Boş yere incitmek
Keskin bir bakış atmak
Kirli düşüncelerden kurtulamamak
Elleri uyuşmak
a-1) TEMEL ANLAM
Sözcüğün belirttiği ilk ve asıl anlamdır. Çekirdek anlam, asıl anlam adı da verilir. Sözcüklerde, sözcük açıklanırken birinci sırada verilen anlamdır.
Boğaz : Boynun ön kısmı
Diş : Çene kemiklerine dizilmiş çiğnemeye yarayan beyaz sert organlardan her biri
Adamcağız çok acı çekti
Söylediği sözler çok acı verdi
Düştüğü durum çok acıydı
Acı günlerini geride bırakmak istiyordu
Biberin tadı diğerlerine göre acı
a-2) YAN ANLAM
Sözcüğün temel anlamına bağlı olarak uyandırdığı izlenimlerin her biridir. Kullanılış anlamı da denilir. Anlamı bir kavramlar zincirine benzetecek olursak, ilk halka temel, diğer halkalar yan anlamdır.
Boğaz; Bazı nesnelerin ağzına yakın dar kısmı
Diş ; Çark, testere gibi nesnelerdeki çıkıntılardan her biri
Uzun zamandır orada durmak
Kapının önünde durmak
Söylenen yerde durmak
Saatlerdir lokanta önünde durmak
Gittiği yerde çok durmak
b) MECAZ ANLAM
Sözcüğün gerçek anlamlarından sıyrılarak, başka bir sözcük ya da kavram yerine kullanılmasıyla kazandığı anlamdır.
Boğaz tokluğuna çalışmak
Nedensiz diş bilemek
b) TERİMSEL ANLAM
Sözcüklerin bir bilim, meslek, spor ve sanat dalında özel ve belirli bir kavramı karşılayan anlamlarıdır.
Faul-ofsayt-penaltı (spor)
Çıkarma-üçgen-açıortay (matematik)
c) ARGO ANLAM
Aynı meslek veya topluluktan kişilerin kullandığı, özel anlamlar kazanmış sözcüklerin oluşturduğu dildir.
Sakız ; Yapışkan
Matiz Olmak ; Sarhoş olmak
d) ANLAMDAŞ SÖZCÜKLER
Anlam yönünden birbirinin yerini tutabilecek sözcüklerdir.
Hür-özgür/misafir-konuk/misal-örnek/bina-yapı/taviz-ödün
NOT. Gerçek anlamdaşı olan bazı sözcükler aynı cümlede birbirlerinin yerine kullanılmayabilir.
Gür ve siyah/kara saçları vardı.
Ak/beyaz saçlar yaşlılığın kanıtı mıdır
Alnı ak/beyaz neden utansın
e) SESTEŞ SÖZCÜKLER
Anlamları farklı, sesleri aynı olan sözcüklerdir. Sesteş sözcükler yalnızca ad anlamlı olabilecekleri gibi hem ad, hem de eylem anlamlı olabilir.
Gül : Çiçek adı
Gül : Eylem
Dik : Yatık veya eğik olmayan
Dik : Eylem
Ak : Renk adı
Ak : Eylem
f) KARŞIT ANLAMLI SÖZCÜKLER
Anlamca birbirinin tam tersi kavramları anlatan sözcüklerdir.
Dost-düşman/İyi-kötü/Uzak-yakın/Karanlık-aydınlık
NOT . Anlamca ters yönde olup da karşıt olmayan sözcükler uzak anlamlıdır.
Zayıf sözcüğünün karşıt anlamlısı şişman sözcüğüdür. Dolgun sözcüğü ise zayıf sözcüğünün uzak anlamlısıdır.
g) SOYUT ve SOMUT ANLAMLI SÖZCÜKLER
Duyu organlarının en az biriyle algılanabilen, zihinde belli bir imgeyi kesin olarak canlandıran kavramları karşılayan sözcükler somut anlamlıdır. Varlığı kabul edilen ancak duyu organlarıyla algılanamayan kavramları karşılayan sözcükler ise soyut anlamlıdır.
Ses-ışık-kitap-uçak somut anlamlı
Dostluk-Özgürlük-Aşk-Özlem soyut anlamlıdır.
h) DOLAYLAMA
Tek sözcükle anlatılabilecek bir kavramın birden çok sözcükle anlatılmasıdır.
Derya kuzuları taze mi / Yazarın romanı beyaz perdeye aktarıldı. / Kaleci meşin yuvarlağı son anda yakalar.
I DEĞİŞMECE – Mecaz-ı Mürsel
Bir kavramın, benzetme amacı güdülmeden, bağıntılı, ilgili olduğu başka bir kavramı karşılayan sözcükle anlatılmasıdır. Bu duruma AD AKTARIMI da denir ve kavramlar arasında çeşitli ilişkilere dayanır.
* PARÇA – BÜTÜN İLİŞKİSİ
Saçlarını kestirince gözlerinin ortaya çıkması (Bir bölümünü)
Atalarımız canlarını hilal uğruna feda ettiler. ( Bayrak)
* İÇ – DIŞ İLİŞKİSİ
Reçeli dolaba koymayı unutmuş (Reçel kavanozunu)
Tencereyi çöpe dökmelisin (Tenceredeki yemeği)
* NEDEN – SONUÇ İLŞKİSİ
Bereketin yağması köylüyü güldürdü (Yağmur)
Tatilin yağmasına hepimiz sevindik (Kar)
* SANATÇI – YAPIT İLİŞKİSİ
Orhan PAMUK’ u daha evvel okudum (Romanlarını)
Mozart’ ı dinlerken kendimden geçiyorum. (Bestelerini)
* SOYUT – SOMUT İLİŞKİSİ
Bu konu kafamda netleşince söylerim. (Zihnimde)
Türk gençliği ilkelerinden ödün vermez (Genç insanlar)
i) YAKIŞTIRMA
Öz adı olmayan ya da bilinmeyen varlıkların, çeşitli yönlerden yakışan sözcüklerle adlandırılmasıdır. Sözcüklerin yan anlam kazanması bu yolla gerçekleşir.
Uçağın kanadı kuleye çarptı
Masanın ayağı kırılmış
Makinenin kolunu hızlı çevirmeli
j) EYLEM ve DUYU AKTARIMI
Bir varlığa ilişkin bir eylemin,başka bir varlığa; duyuya ilişkin kavramın,başka bir duyuya aktarılmasıdır.
Tatlı sözleri ile gönlümüzü kazandı. (Tatmadan işitmeye)
Soğuk bakışları sorun olduğunu anlatıyordu. (Dokunmadan görmeye)
Buraya gelmek aklına nereden esti (Eylem aktarımı)
Onurumu kimsenin ayakları altına sermem (Eylem aktarımı)
k) GÜZEL ADLANDIRMA
Söylenmesi sakıncalı, ürkütücü ya da hoş olmayan sözcüklerin yerine onlardan daha güzel olduğu varsayılan sözcüklerin kullanılmasıdır.
Korkunç bir kazada yaşamını yitirdi. (Öldü)
Gelecekte kötü hastalığın çaresinin bulunacağına inanıyorum. (Kanser)
İki gün sonra toprağa verilecek. (Gömülecek)
l) GENEL ANLAM ve ÖZELLİKLERİ
Nesneler sınıfının tüm özeliklerini yansıtan kavramlar, genel; tek bir nesnenin özelliklerini yansıtan kavramlar özel anlamlıdır. Ancak sözcüğün genel bir anlam mı, özel bir anlam mı taşıdığı cümledeki kullanımıyla belirlenir.
Bütün canlıları, hayvanları, köpekleri çok severim. (Genelden özele)
Menekşeye, çiçeklere, bütün bitkilere ışık ve su hayat verir. (Özelden genele)
Dağa tırmanmayı seviyor. (Genel)
Bizim köyün yolunu kısaltmak için dağa tünel yapılacak. (Özel)
m) SÖZCÜKLERDE ÇOK ANLAMLILIK
Bir sözcüğün temel anlamını yitirmeden, temel anlamıyla ilgili yeni kavramları anlatacak biçimde kullanılmasıdır. Çok anlamlılık, soyut kavramları anlatan sözcüklerde görülür. Yan anlamları olan bütün sözcüklerde çok anlamlılık vardır.
Göz
Temel anlamı ; Görme organı
Yan anlamları ; Suyun gözü (Kaynak), İğnenin gözü (Delik), Masanın gözü (Çekmece)
n) BENZETME
Bir varlığın herhangi bir niteliğini belirginleştirmek amacıyla başka bir varlığın örnek gösterilmesidir. Varlıklar arasında ortak yön ilişkisiyle söz, etkili ve güçlü kılınır.
Nefret, kezzap gibidir. Ondan uzak durmalısın.
Oturduğu ev sanki mağaraydı.
o) EĞRETİLEME
Bir sözcüğün benzetme ilişkisiyle başka bir sözcük yerine kullanılmasıdır.
Babam yine kükrüyor (Aslan gibi)
Haberi duyunca uçarak geldim (Kuş gibi)
Meşin eldivenlerimiz üç madalya kazandı (Boksörlerimiz)
ö) ABARTMA
Bir sözcüğün etkisini güçlendirmek amacıyla ya olmayacağı biçimde, ya da olduğundan az veya çok gösterilmesidir.
Bu işin de üstesinden gelir, gözünü budaktan sakınmaz.
Sesleri duyunca yüreğim ağzıma geldi.
p) DEĞİNMECE - DEĞİŞMECE
Bir sözcüğün hem gerçek, hem de değişmece anlamını çağrıştıracak biçimde kullanılmasıdır.
Bir günde dört kapı yaptı. - (Dört kapı imal etti, gerçek anlamı
(Dört yere gitti – Değişmece)
Adamın yüzü kızardı. – (Yüzünün rengi değişti , gerçek anlamı)
(Utandı – Değişmece anlamı)
q) YANSIMA SÖZCÜKLER
Ses taklidi yoluyla doğadaki seslerden türetilen sözcüklerdir.
Horultu – mırıltı – cızırtı – fısıltı
q) İKİLEMELER
Anlatımın gücünü arttırmak, anlamı pekiştirmek amacıyla aynı sözcüğün yinelenmesi, aralarında ses veya anlam ilgisi bulunan iki sözcüğün yan yana kullanılmasıdır. İkilemeyi oluşturan sözcükler arasında çeşitli ilgiler vardır.
* Ayni sözcüğün yinelenmesiyle
Buzlu buzlu sulardan doya doya içti
* Anlamdaşı sözcüklerin kullanılmasıyla
Herkeslerden köşe bucak kaçıyor
* Yakın anlamlı sözcüklerin kullanılmasıyla
İlacı içince ağrı sızı kalmadı
* Karşıt anlamlı sözcüklerin kullanılmasıyla
Onunla iyi kötü günler yaşadık
* Bir sözcüğü anlamlı olan ikilemeler
Eski püskü arabayla oraya gidemezsiniz
* İki sözcüğü de tek başına anlamlı olmayan ikilemeler
Bunun da ıcığını cıcığını çıkardın
r) DEYİMLE
En az iki sözcüğün gerçek anlamlarından sıyrılarak bir varlığı, bir durumu daha etkili ve güçlü biçimde anlatmasını sağlayan kalıplaşmış sözlerdir.
Deyimlerin biçimsel ve anlamsal özellikleri vardır. Bu özellikler onların diğer kalıplaşmış sözlerle karşılaştırılmasını engeller.
Kısa ve öz anlatımlıdırlar. Yol gösterici veya öğüt verici özellikleri yoktur.
GÖZE GELMEK
Deyimi oluşturan sözcüklerin yerleri değiştirilemez, sözcükler anlamdaşlarıyla yer değiştiremez.
Kafa tutmak – Baş tutmak olmaz.
Deyimler çoğunlukla mastar halinde bulunur. Zaman ekleriyle kişilere göre çekimlenebilirler.
Dönmesini dört gözle bekliyorum.
Deyimi oluşturan sözcükler az veya çok gerçek anlamlarından sıyrılmıştır.
Bu iş gerçekleşirse köşeyi döneriz.
s) ATASÖZLERİ
Uzun denemeler ve gözlemler sonucu söylenmiş, toplumun malı olmuş, söyleyeni belli olmayan, genel kural niteliği taşıyan, kalıplaşmış sözlerdir.
Derdini söylemeyen derman bulamaz.
Taşıma su ile değirmen dönmez.
Kardeş kardeşi atar, yar başında tutar.
* Atasözlerinin biçimsel ve anlamsal özellikleri, onların – özellikle – deyimlerle karıştırılmasını önler.
* Deyimler gibi kalıplaşmış sözlerdir.
* Sözcüklerin yerleri değiştirilemez, hiçbir sözcüğün yerine anlamdaşı kullanılmaz.
* Kısa ve özlü sözlerdir.
* Yol gösterici, öğüt verici; gelenekleri, inançları, doğa olaylarını anlatan, genel kural özelliği taşıyan sözlerdir. Deyimler gibi anlık değildir.
* Deyimlerde olduğu gibi sözcükler gerçek anlamlarıyla kullanılmazlar. Ancak çok az sayıdaki atasözünün kalıplaşmış anlamı sözcüklerin gerçek anlamıyla aynı doğrultudadır.
ANLAM ÖZELLİKLERİ İLE İLGİLİ TAMAMLAYICI BİLGİLER
* Anlam Daralması
Sözcüğün önceden pek çok kavramı karşılarken zamanla birini karşılayacak şekilde kullanılmasıdır.
YEMİŞ ; Bütün meyveler – Geniş
İNCİR ; Dar anlamlı
* Anlam Genişlemesi
Sözcüğün zamanla yeni anlamlar kazanmasıdır.
ÖDÜL ; Güreşçilere verilen armağanlar – Dar –
Özendirici bütün armağanlar – Geniş –
* Anlam Kayması
Yeni bir kavramı karşılayacak şekilde sözcüklerin gerçek anlamlarından sıyrılarak kalıplaşmasıdır. Bileşik sözcüklerde genellikle bu özellikler vardır.
İmambayıldı ; Sözcükler gerçek anlamlarından sıyrılmış bir yemeğin adı olmuştur.
* Öznel ve Nesnel Anlam
Sözcüğün anlamları kişiden kişiye değişiyorsa, öznel; değişmiyorsa, nesneldir.
Çekiç ; nesnel / Utanç ; öznel