Sanat Tarihi

SaMeT46 Harbi Aktif Üye
İnsanlığın Eskitaş çağlarından bu yana eserleri ile çizdiği grafik izlendiğinde, küçük avcı topluluklarından köylere, köylerden site hayatına, site hayatından kent devletlerine ve daha sonraları, imparatorluklar ile diğer çeşitli devlet yönetimlerine varılır. Toplumun yapı ve kültürünü oluşturan sonsuz faktörlerin kışkırttığı sanatçının eseri, dolayısıyla toplum-sanatçı ikilisinin ortak malı olur. Ancak eser, sanatçıdan çok toplum malı olarak kabul edilir. Bu nedenle sanatçıları, çeşitli kavim ve milletlerin adına göre sıralıyoruz. Bu açıdan bakma, sanat eserinin kişisel bir fantazi olduğu görüşünü de reddeder. Bu yüzden sanat eseri, toplumsal yapıyı ve düşünüşü yansıttığı oranda, sanatçı kişiliğini ve fantazisini de ortaya koymaktadır.
Sanat Tarihi

Réné Hygue’ün de dediği gibi sanat estetikle iç içedir. Çünkü çağların dünya görüşleri, aynı zamanda estetik görüşleri de yansıtır. Sanat eserinin bir dünya görüşü ürünü olduğu kabul edilince, Mısır mimarisinin neden bir Yunan mimarisinden farklı olduğu anlaşılır. Gene aynı şekilde, Hristiyan ve İslam toplumlarının neden ayrı birer dünya görüşünü yansıtan sanat eserine ihtiyaç duydukları da ortaya çıkar. Bu bakımdan biz, devlet yapısının ve inançların, sanat eserinde payları olduğunu anlıyoruz.

Toplum kültürünün sanatçı için ne denli itici bir güç olduğunu biliyoruz. Örneğin, insan toplulukları site haline gelmeden önce, sanatçının teknik yönden geliştiğine tanık olmuyoruz. Site, sanatçı kabiliyetleri, devamlı bu yönde çalışmaya sevketmiş ve sonunda anıtsal sanatların ilk dönemi olan arkaik üsluplu eserlerin ortaya çıkmasında başlıca rolü oynamıştır.

İnsanlık tarihi, büyük bölümler halinde üç önemli kültür dönemine ayrılır. Bunlar, yağma kültürü, tarım kültürü ve bilimsel teknoloji kültürüdür. İnsanlar bu kültür aşamalarının birinden diğerine geçebilmek için, binlerce yıl çabalamak zorunda kalmışlar ve dolayısıyla büyük acılara sebep olmuştur. Örneğin yağma kültüründen tarım kültürüne geçiş, yalnız kişisel ıstıraplarla atlatılmamış, aynı zamanda insanoğluna çok zor gelen, toplumsal yapılarının da tamamen değişmesine neden olmuştur. Çünkü yağma kültürü içinde yaşayan insan, yiyeceğini doğada hazır olarak bulmaya alışmıştı. İşte bu hazıra alışmadan, kendi ürettiği ürün ile yaşama durumuna geçiş, yağma hayatının bütün gereklerini terketmesini zorunlu yapmıştı. Primitif halk sanatları’nın doğuşu, site ile birlikte anıtsal mimarinin ortaya çıkışı, sanat eserinde kompozisyon fikrinin idrak edilmesi, büyük dinlerin belirmesi hep tarımsal kültür döneminde insanlığın malı olacaktı.

Yağma kültüründen sitenin doğmasına kadar geçen zaman içinde, sanat eserlerinin üslubunda anıtsal nitelikler olmadığından, bu devrenin eserlerine ‘primitif halk sanatları’ diyoruz. Primitif halk sanatları, yarı tarımcı ve çobanlıkla geçinen toplumlarda gözleniyor. Bu sanatların diğer bir özelliği, devlet kuramamış aşiret topluluklarının sanatı olmasıdır.
 
Son düzenleme moderatör tarafından:
SaMeT46 Harbi Aktif Üye
Primitif halklarda görülen resimlerin özellikleri :

- Buzul Çağı’nın mağara içlerinde yapılmış olan hayvan resimleri, bu halklarda açık havadaki kayaların üzerine çizilmeye başlanmıştır. Ancak bu kez Buzul Çağı’ndaki gibi yalnız hayvan değil, insan resimlerinin yapılması da söz konusudur.ayrıca bu resimler, Buzul Çağı’nın tek tek yapılmış olan hayvan resimleri de değildir. İnsan ve hayvan , bir konu çerçevesinde bir arada resmedilmiştir. Yalnız konuya tahsis edilmiş belirli bir yüzey düşünülmemiş, konu herhangi bir yüzeyin, bir parçasına işlenmiştir.

- Buzul Çağı’nın hayvan resimlerini karakteri, hayvanın göz önünde teşekkül eden optik görüntüsünde idi. İşte bu optik görüntü, hayvan resimleri için aynı kalmakta, fakat insan , şematik ve çizgi halinde gösterilmekteydi. Yani insan resmi, hayvan resmi gibi optik görüntünün gözdeki yansımasına göre değil, uzuvlarının idrak durumuna göre biçimlendiriliyordu. Demek ki insanın uzuvlarını idrak edip etmemesine göre, yapısal olarak uzuvların yan yana sıralandırılması söz konusu oluyordu.

- Mağara çağının birbirlerini kesen ve birbirleri üzerine resmedilmiş olan figürleri bu kez birbirini kesmeyen fakat birbirleri ile ilişkili olarak, bu konu çevresinde toplanıyorlardı.

- Cinsel uzuvların özellikle belirtilmesi, ilk kez primitif halklarda görülüyor.
- İnsan figürlerinin iç formları belirtilmiyor. Figürler bir gölge resim halinde gösteriliyor.
- İnsan başı önceleri gövde ve başa oranla, çok büyük resmediliyor. Sonraları ise başın oransız olarak büyüdüğü görülüyor. Bu dönem Buzul Çağı’ndan sonra ilk köylerin doğduğu sırada gözlemleniyor. - Resimlerde av ve savaş sahneleri , hayvan sürüleri, dini danslar konu olarak ele alınıyor. Yer yer tek bir hayvanın da resmedildiği görülüyor.

Primitif halklar, devlet kurar kurmaz, siteler halinde yaşamaya başlıyorlar. İşte tunçun işlenmesi ve yazının keşfi de bu sıralara rastlıyor. Demek ki site ile tarih başlıyor. Böylece insanlığın yeni ihtiyaçları sanatta anıtsal nitelikli taş yapılara, heykellere biçim veriyor. Bu önemli oluşum sonucu, sanatta ‘arkaik üslup’ dediğimiz üslupta eserlerin doğması mümkün olmuştur. Arkaik üslup, anıtsal sanatların ilk aşaması olarak kabul edilir. Arkaik üslup özellikleri, her işi yapan köy insanı yerine, herkesin iş bölümü yüzünden ayrı bir meslek sahibi olduğu toplum ortamında oluşudur. Bu nedenle belli bir teknik yetkinlik, arkaik üsluplu eserin önemli bir isteği olarak belirmiştir. Ölçü birimlerinin tespiti de bu devrede görülür. Geometrik ve matematik ölçüler, yapıda geçerli olur. İş bölümü yüzünden sanatçı, kendi alanında yeterince çalışmış, sanat eserinin vasat el işinden farklarını anlamıştır. Daima kendi alanında çalıştığından, yeni gözlemlerini eski eskilerinin üstüne katmasını öğrenmiştir. Bu nedenlerle, arkaik üslupta çalışan bir sanatçının kişiliğinde, primitif halk sanatlarının sanatçısına oranla, çok farklı bir sanatçı kültürü doğmuştur.

Arkaik resim sanatının özellikleri :

- Arkaik resim sanatı, arkaik rölyef biçimlendirmesinin özelliklerini taşır.
- Primitif halk sanatlarının resim anlayışı, arkaik resmin ilk döneminde aynen görülür. Yani, çeşitli olayların şematik figürlerle ifade edilmesi devam eder.
- Figürlerde, vücut cepheden, baş ve ayaklar yandan gösterilir. Vücut normal ölçülerinde gerçeğe yakın olarak gösterilir. Kompozisyon içindeki figürler birbirlerini kesmezler. - Yüzlerde kişisel ifade yoktur. Figürler belli kişileri temsil ederler. Figürlerin büyüklükleri toplumdaki mevki hiyerarşisine göre tespit edilir.
- Figür resimleri daima yazı ile yanyana ve içiçedir. Resimler, dinlerin ya da devlet şeklinin yapısına göre temsil edici ya da hikaye edici bir özellik taşır. Resimler süs niyeti ile yapılmazlar.

- Arkaik üsluplu resim, şematik, kaba ve katı biçimlerdedir. Bunlar, din ve devlet kurumlarındaki önemli kişilerin hayatlarını sembolik olarak yansıtırlar. Ya da o kişilerin bizzat kendisi olarak kabul edilirler.
Arkaik üslup niteliklerinin giderek ‘klasik üslup’a varması, toplum yapısında ve teknik buluşlarda önemli gelişmelerin yapılmasını gerektirir. Arkaik dönemde, yani tarımsal kültürlerin arkaik devresinde, sanatçının tamamen din ya da devlet adamının emrinde olduğunu görüyoruz. Klasik üslup ise sanatçıya farklı bir görev yüklüyordu. Böylece ele alınan yapı dini değil, birinci planda saray ve devlet yapıları oluyor. Fakat devlet yapısında din kurumunun etkisi henüz çoktur. Böylece yeni bir sistem ve yeni bir dünya görüşünün ortaya çıktığı, eserlerin özelliklerinden anlaşılıyor. Eğitimden aile anlayışına, devlet kurumlarına, iş hayatına, devlet adamlarının yaşayış tarzlarına kadar her şey değişiyor.

Klasik üsluplu resmin özellikleri :

- Konu gene insandır. İnsan yapısı, doğa gözlemine göre biçimlendiriliyor. Anatomi, doğru ve optik bir gözleme dayanıyor.
- Resimde insan, bir mekan içinde gösteriliyor.
- Resimlerde, tek ve üçlü figürler dikkati çekiyor. Pramidal kompozisyon, tablo resimlerinin biçimlendirilmesinde önemli bir düzen görüşü oluyor.
- Profan konular, dini konuları ikinci plana itiyor.
- Kapalı kompozisyon dediğimiz, bütün figürlerin tablo içerisinde yer aldığı resim düzeni, dikkatle uygulanıyor.
- Resimlerde, tek bir noktadan gelen ışık değil, tablonun her tarafını aydınlatan üniversal ışık önem kazanıyor. Yani ışık-gölge, vücutları ile mekanı şekillendirmiyor. Işık-gölge, resim sanatının olgun klasik devresinde yavaş yavaş ortaya çıkıyor.
- Vücut ve mekan, renk perspektifi ile değil, çizgi perspektifine göre hacimleştiriliyor.
- Yüzlerin ifadesi heykelde olduğu gibi iç duyguları yansıtmıyor.

- Arkaik resmin mantıki ve yüzeysel vücut biçimi, tamamen ortadan kayboluyor. Klasik üslup döneminden sonra, sanat eserlerinde başka bir biçimlendirme tarzı görülür. ‘Barok üslubu’ adı verilen bu dönemde krallıklar büyümüş, imparatorluk halini almıştır. Saray olanca haşmetiyle gelişmiştir. Kentler büyümüştür. Sanatçı bu kez imparatorun saray konuları yanında, halk tabakasının hayatını da resmetmeye başlamıştır. Bu bakımdan ressam ya da heykelci, bir yanda saray mensuplarını konu edinirken, diğer yanda halkın içindeki önemsiz kişileri de tasvir etmeye başladığından, kişilere özgü doğal güzelliğin keşfedildiği görülür. Barok üsluplu eserler, imparatorluklar gibi çok karışık unsurların kompozisyonudur. Bir kere barok, son derece detaylı bir sanat niteliğini taşır. Bu detaylılık, mimari olsun, heykel ve resim olsun aynıdır. Yapılar bir süs ve azamet hastalığına tutulmuş gibidir.

Barok üsluplu resim sanatının özellikleri :

- Kompozisyon bakımından klasik üsluplu resmin özellikleri bu devrede ortadan kalkmaya başlar.Kompozisyon dağılır. Pramidal ya da üçlü kompozisyon yerini dağınık, diagonal düzenlere bırakır. Kapalı kompozisyon yerini açık kompozisyon alır.
- Resim yüzeyi, mimari yüzeyler gibi parçalanır, ayrıntılaşır.
- Vücut anatomisi küçük adalelere, damarlara kadar gösterilir.
- Dolayısıyla sağlam duruşlu, klasik vücut kuruluşu dağılır ve yerini adeta bir adale yığını alır.

- Klasik üslubun durgun yüz ifadesi, yerini hisli, ıstıraplı ve neşeli tavırlara terkeder. Duruk yüzler ve sade vücut hareketleri yerlerini teatral denilen mübalağalı, hissi duruşlara, yüzlere, mimiklere, el, kol ve vücut hareketlerine bırakır. Figürler, adeta tiyatro sahnesindeymişcesine pozlar takınırlar. Sahte hareketli bir figür topluluğu, süslü saray, ev ve kır atmosferi içinde kompoze edilir.

- Lüks, süs, tantana, ipekli kumaşlar, boya, peruka, dans gibi dünyevi yaşamın fantazi züppeliği, resimlerin konusu olur. Hayvani arzuların hüküm sürdüğü sahneler ortaya çıkar. Günlük ve anlık janr resimleri ilk kez itibar görür.
- Manzara resmi, resim sanatında müstakil olarak kandini ilk kez göstermeye başlar. Bu manzara ifadesi, klasik üsluplu resimlerde görülen hayali ve itibari manzaralara hiç benzemez. Bunlar doğa karşısında etüd edilmiş, figüre fon olmayan, müstakil açık hava resimleridir.

- Resimdeki hacim ifadesi ışık-gölge ile elde edilir. Klasik resmin üniversal ışık anlayışı ortadan kalkar. Mevzi, tek noktadan gelen ışık biçimlendirme de esas olur.
- Klasik resimde görülmeyen etin ten rengi, ifade edilmeye başlanır. Şehvani duyguları belirten resimler ortaya çıkar.

- Hikaye etme düşüncesi ile kompozisyonlar düzenlenir.
- Çizgisel desenle biçimlendirilen klasik devre resminin objesi yanında, barok resim, boyanın resmedilen şeyin maddesini yansıtmasını amaç edinir. Boyanın madde güzelliği keşfedilir. Böylece tarihte ilk kez tuş resminin ortaya çıktığı görülür. Doğa güzelliği yanında resimde ilk kez beliren boya güzelliği, bir sanat değeri olarak kabul edilir.

- Barokun son aşaması olan rokoko ile üslup gelişimi, süsleyici ve sahteci bir resim anlayışı içinde kendini tüketir.

Tarımsal kültürlerin sanat üslupları, bu özellikler ile binlerce yıl devam eder durur. Ama sonunda tarım kültürü ve ekonomisi, yerini başka bir dünya görüşüne, başka bir kültür ve ekonomiye bırakır. Öyle ki, XIX. yüzyılın başından itibaren Parlementer- Bilimsel-Teknoloji çağı diye yeni bir çağ başlar. Artık tarımsal kültürün bütün değerleri iflas eder. Önce saray, sonra din ve kısa zamanda tarımsal kültürle ilgili bütün kurumlar değişir. Askeri taktiklerden aileye ve milli eğitime kadar herşey yerini yeni kurulan dünyaya göre ayarlar. Bu yeni oluşum, insanlığın büyük ölçüde çarpıştığı, birbirini yediği yeni bir dönemi hazırlar. Bilimsel araştırmalar, teknoloji ve parlementer düzen, sanatçıyı da yeni bir ortam içinde bırakır. Sanatçı artık ona görev veren sarayı yanında bulamaz ve yalnız kalır. Böylece sanat ilk kez, din kurumları ve saray dışında sanatçının kendi kişisel görüşlerini yansıtır. Bu yüzdendir ki, biz XIX. yüzyılın başından itibaren kişisel görüşlerin kaynaştığı bir akımlar devrinin açıldığını görüyoruz. Bilimsel Teknoloji Çağı’nın tarımsal kültürlerden ayrı, yeni bir arkaik, klasik ve barok sanatı ortaya çıkar.
 
SaMeT46 Harbi Aktif Üye
1-PALEOLİTİK ÇAĞ:

Bu dönem insanlarının ilk yerleşim yerleri doğa şartları nedeniyle mağaralar ya da kaya sığınakları olmuştur. Üretimden uzak, avcılık ve toplayıcılığın esas olduğu bu çağ insanlarının bıraktıkları kültür verileri genellikle, çakmak taşından yontularak oluşturulmuş delici ve kesici aletlerdir.

Avrupa’nın birçok yerinde mağaralarda bu döneme ait resimler bulunmaktadır. Örnek olarak Fransa’da Lascaux Mağarası, İspanya’da Altamira mağarası sayılabilir.

Anadolu’da Paleolitik Çağ’da yerleşim yerleri : Antalya Beldibi, Karain, Belbaşı, Öküzini, Adıyaman Palanlı, mağaraları v.b.

2-MEZOLİTİK ÇAĞ:

Paleolitik Çağ’dan büyük farklılık göstermez. Paleolitik Çağ ile Neolitik Çağ arasında bir geçiş dönemidir. Bu çağın en özgün buluntuları ‘mikrolit’ diye adlandırılan çakmaktaşından yapılmış geometrik biçimli minik aletlerdir. Anadolu’da Mezolitik Çağ’da, Samsun Tekkeköy, Antalya Beldibi ve belbaşı kaya sığınaklarına rastlanmıştır.

3-NEOLİTİK ÇAĞ:

Yeni Taş veya Cilalı Taş Devri olarakda anılır. İlk üretim ve mağara dışında ilk köy yerleşimi başlamıştır. Yine bu çağda göçebeliğin yerini tarım ve hayvancılık almıştır. Anadolu’da Söğüt Tarlası-Urfa, Çatalhöyük-Konya, Hacılar-Burdur, Köşkhöyük-Niğde bu çağın önemli yerleşim merkezleridir.

4-KALKOLİTİK ÇAĞ:

Avcılığa olan ilgi azalmış, mağara duvarlarına yapılan avcılıkla ilgili duvar resimleri önemini kaybetmiş ve giderek ortadan kalkmıştır. Bu dönemde genellikle çeşitli çanak-çömlekler üzerine geometrik bezemeler biçiminde resim yapılmıştır. Anadolu’da Beyce Sultan-Çivril,Denizli , Fikirtepe-İstanbul, İkiztepe-Samsun ve Kumtepe-Çanakkale bu dönemin önemli merkezlerindendir.

5-MADEN ÇAĞI:

Maden Çağı dört kısımda incelenir:

Eski Tunç (M.Ö. 3000-2000)
Orta Tunç (M.Ö. 2000-1500)
Son Tunç (M.Ö. 1500-1000)
Demir Çağı (M.Ö. 1000)

Bu dönemde taş aletler yerlerini parlak perdahlı, yüzleri, kulpları, yiv biçimindeki bezemeleriyle madeni kapların taklit edildiği çanak çömleğe bırakmıştır. Anadolu’nun Maden Çağı, Orta Tunç döneminde itibaren tarih çağlarına girer. Bu çağdaki yerleşim alanları, güneyde Çukurova ve Amik bölgesinde, batıda Troia (Truva) çevresinde, İç Anadolu’da Ahlatlıbel, Polatlı-Gordion, Alişar, Alacahöyük ve Kültepe’de ağırlıklı olarak karşımıza çıkmaktadır.
 
SaMeT46 Harbi Aktif Üye

İLK ÇAĞDA ANADOLU SANATI​

1-HİTİT SANATI​

Yakındoğu tarihinin Mezopotamya dışında en büyük kültürünü kurmuşlardır(M.Ö. 2000) Merkezleri Hattuşaş’tır . Korunma amacıyla yapılan surlar, kente girişi sağlayan kapılar yapılmıştır. Kapıların altında ” Potern” denilen yeraltı yeraltı geçitleri bulunmaktadır.

2-FRİG SANATI​

Merkezleri Polatlı yakınlarında Gordiondur (M.Ö. 8.yy). Megaron planlı (bir giriş holü ve bunu izleyen büyük salondan oluşan yapı) yapılar en fazla kullandıkları mimari yapı tipidir. Kaya mezarlarının yanısıra tümülüsler (toprak yığması ile oluşan yapay tepelerden meydana gelen mezar) aynı ölçüde önemlidir.

3-LİDYA SANATI​

Merkezleri Sard’dır (M.Ö.2000). Lidya tümülüsleri taştan yapılan bir mezar odası ve buraya dıştan ulaştırılan yollar bakımından Frigya tümülüsünden ayrılır. Lidya Sanatında küçük el sanatları yaygındır. Lidya seramikleri biçim yönünden Yunan Seramiği’nden etkilenmiştir. Fildişi oymacılığı ve altın işçiliği ön sıralarda yeralır.

4-URARTU SANATI​

Başkentleri Tuşpa (Van) dır (M.Ö. 9-6.yy). Saraylar, tapınaklar, kuleler ve benzeri eserler vermişlerdir.

ÖN ASYA UYGARLIKLARI​

1-MISIR SANATI​

Eski Krallık (M.Ö. 3000-2100)
Orta Krallık (M.Ö. 2100-1560)
Yeni Krallık (M.Ö. 1560-715)
Geç Dönem (M.Ö. 715-332)

Eski Krallık döneminde mezarlar basit odalar şeklindedir. Tuğla duvarlar ahşap ile kaplıdır. Bunların üzerinde asıl lahdin bulunduğu yer kirişlerle örtülür. Mezar odası ve tören yeri toprağın oldukça altındadır. Buraya genellikle ölü heykelleri konulur. Bu gelenek ölünün mumyalanması kadar önemlidir. Mezar odasının ve tören yerinin toprak altında olmasına rağmen, toprak üzerinde, kenarları eğimli dikdörtgen planlı bir yapı yer almaktadır. ‘Mastaba’ adı verilen bu düzenleme ile birlikte piramitlere geçişin ilk adımı atılmış olur.

Mısır Mimarisi’nde Piramitler:

Keops, Kefren, Mikerinos piramitleri ile görkemli sfenks aynı döneme aittir. Bu eserler Gize Ovası üzerindedir ve Mısır’ın sembolü olarak kabul edilir.

Resim Sanatı :

Konu olarak, cenaze törenleri ve diğer dini gelenekler işlenmiştir. Bunların dışında hükümdara hediye sunuşlar, tarlalarda çalışan insanlar gibi değişik ve güncel konulara yer verilmiştir. Boya olarak, topraktan elde edilen doğal renkler; fırça olarakda ucundan püsküller çıkana kadar çiğnenmiş kamış kullanılırdı. Figürlerde, yüz profilden, gözler önden görülürmüşcesine yapılırdı. Vücutta, omuzlar kalçaya kadar cepheden, bacaklar ise profilden verilirdi.

2-MEZOPOTAMYA SANATI​

Dicle ve Fırat nehirleri arası bölgeye verilen isimdir, iki nehir arası anlamına gelir. Sümerler astronomi ile yakından ilgilenmişlerdir. Yüksek tapınakları dini işlevinden ayrı olarak rasathane aracı olarak ta kullanılmıştır. Mısır piramitleri ile aynı dönemde yapılan bu kule-tapınaklar arasında birtakım benzerlikler vardır.
Heykellerinde, çoğunlukla ellerini göğsünün üstünde kavuşturmuş, tüylü bir kürk giymiş, tapınan insan figürleri tasvir edilmiştir. Kabarma konularında dönemin politik olaylarına yer verilmiştir.
 
SaMeT46 Harbi Aktif Üye

ANADOLU’DA YUNAN - ROMA VE BİZANS SANATI​

YUNAN SANATI​


Mimari

Yunan mimarisinin ortaya koyduğu en önemli yapı tipi tapınaklardır. Tapınaklar tanrının evidir. Dor Nizamı(Anadolu’da, Dor Nizamında yapılan tapınaklara bir örnek Assos’taki Athena tapınağıdır) , İyon Nizamı(Efes Artemis tapınağı), Korint Nizamı(Silifke civarında Uzunburç’ta bulunan Zeus Tapınağı) olarak bölümler halinde incelenir.

Heykeltraşlık:

1.Arkaik Dönem (7.yy) : Mısır ve Mezopotamya sanatının etkileri görülür. Frontal duruş devam etmektedir. Eller yumruk halinde aşağıya sarkıtılmıştır. Adaleler kabarık bir haldedir. Vücut tamamen çıplaktır. (örn. Delfi’de bulunan atlet heykeli)

2.Klasik Dönem (5. ve 4. yy): Vücut ağırlığının iki ayağa eşit olarak dağıtılması yerine ağırlık bir bacağa bindirilmiş ve böylece bünye düz bir hat yerine eğri bir hat çizerek daha gerçekçi bir görünüm kazanmıştır.(örn. Miron’un disk atan heykeli)

3.Hellenistik Dönem (M.Ö. 330-30) : Heykellerdeki tanrısal ifade ortadan kalkmştır. İnsan duyguları ve karakteri ana konu olmuştur. İdeal insan yerini sıradan insanlara bırakmıştır.(örn. Laakoon ve oğulları heykeli)

ROMA SANATI​

Bu dönemde Tapınaklar,Forum,Bazilika gibi mimari kuruluşlar vardır. Amfitiyatrolar, hamamlar, stadyum, hipodromlar sosyal hayatı canlandırmıştır.
Romalılar Etrüsk yapı tekniği ve kireç harcı kullanarak kemer ve kubbe tekniklerini geliştirmiş ve bunlarla geniş mekanlı binaların üstünü kolaylıkla örtmüşlerdir. Roma’da M.S. 80’de yapılan Colloseum, Pantheon Tapınağı, Pompei’deki evler bu dönemin başlıca yapıtlarıdır. Heykellerinde ve kabartmalarında dini konular ağırlıktadır.

ERKEN HRİSTİYAN VE BİZANS SANATI

Bizans Sanatı , Roma İmparatorluğu’ndaki siyasal değişikliklerin bir sonucu olarak ortaya çıkmıştır. Büyük ölçüde Roma Sanatı ile ilişkili bir sanat olmuştur. Hristiyanlığın yasak olduğu yıllarda dini ibadetlerini gerçekleştirmek için katakomplar yapmışlardır. Burada sembolik bir sanat vardır. Erken Hristiyan Sanatının gelişmesinde en önemli bölge Kapadokya bölgesidir. Bu alandaki kaya mezarlarında birçok resime rastlanır. Bizans Sanatı’nın dönemleri:

1.Erken Bizans Dönemi : 5. yy sonundan 726 yılına kadar devam eder. Bu dönemde Hellenistik ve Roma sanatı özellikleri Bizans sanatı üzerinde etkili olmuştur.

2.İkonoklaşma Dönemi : (726-842) Bu dönemde tasvir yasağı vardır.

3.Orta Bizans Sanatı : (842-1204) Bizans sanatının kendine özgü karakterini bulduğu dönemdir. İslam uygarlığı ile beraber, ilkçağın bilgi ve doğunun sanat zevkinin egemen kıldıkları bir dönemdir.

4.Son Dönem : 1261’den 1453’e kadarki son eserlerin verildiği dönemdir.
 
SaMeT46 Harbi Aktif Üye

ORTAÇAĞ AVRUPA SANATI​

ROMAN SANATI (900-1200)​

Roman Sanatı’nın doğuşunu hazırlayan etken , kiliseyle devletin bir sanat yarışına girmeleri olmuştur. Tamamen dinin etkisindedir ve dini mimari görülür. Eski dönem bazilika planı esas alınmıştır. Fransa’da Saint Etienne Kilisesi, Almanya’da Spayer Katedrali, İtalya’da Modena Katedrali, Pisa Katedrali bu sanatın önemli örneklerindendir. Roman sanatında heykel mimariyle birlikte verilmiştir. Skolastik düşünce devam eder.

GOTİK SANATI (12. yy)​

Yapılan eserlerin hepsinde bir bütünlük vardır. Çizgisel, sivri kemerli ve köşeli biçim anlayışı taş, ahşap ve mermer dakorasyonda da ele alınır. Gotik mimaride duvarlar önemini yitirmiş ve duvarlarda açılan kemerler ve vitraylarla kilisenin içi dış dünyaya açılmıştır. Fransa’da Notre Dame Katedrali, İngiltere’de Canterbury Katedrali, Almanyada Elizabeth Katedrali, İspanya’da Burgos Katedrali ve İtalya’da San Francesca Bazilikası Gotik Sanatın değerli örneklerinden bazılarıdır.

RÖNESANS SANATI (15. yy)​

Avrupa’da Antik Yunan ve Roma medeniyetine ait unsurların ön plana alınarak sanat, edebiyat ve bilimde 15 ve 16.yy ilk yarısında gerçekleştirilen büyük gelişme Rönesanstır. Kelime anlamı ‘yeniden doğuş’tur. İtalya’da görülmeye başlanmış ve buradan Avrupa’nın birçok ülkesine yayılmıştır.

Ortaçağın skolastik düşünce sisteminin katılığı özellikle sanatçılarda büyük tepki yaratır. Kilisenin, din adamlarının, insanların inançları nedeniyle baskı yapmadıkları bir dünya özlemi başlar. Rönesansla birlikte artık dinin sanat üzerindeki etkisi azalır ve sanatçılar artık eserlere imzalarını atmaya, din dışında yapıtlar vermeye, tabiata ait motifler yapmaya başlarlar.

Rönesans resim sanatı : Rönesansın resim sanatına kazandırdığı en önemli katkı zenginleşen konulardır. Dini tasvirlerin yanında tabiata ait motifler tüm canlılığıyla tuvallere taşınmıştır. Çeşitlenen konular yanında, resim sanatçıları iç dünyalarını, kendi düşlerini özgürce işleme serbestisini Rönesans ile kazanmışlardır. Bu dönemin önemli ressamları olarak Giotto, Leonardo da Vinci, Tiziano, Raphael, Brueghel, Albrecht Dürer, Michelangelo ve Ghiberti sayılabilir.

MANİYERİZM (16.yy)​

Toplumsal gerilimler ve sorunlar sanatçıları büyük ölçüde etkilemeye başlar. Bu etki , onların klasik çağın ve rönesansın özelliklerinden giderek uzaklaşmalarına neden olur. Michelangelo’nun sanatının büyük etkisi altında doğan bu yeni tarza ‘Maniera di Michelangelo’ ya da kısaca ‘Maniyerizm’ adı verilir.

Sanatçılar seyredenleri sonsuza çekercesine mekan derinliği kullanmışlardır. Bu derinlik nedeniyle seyredenler figürleri havada duruyormuş zannına kapılırlar. Bu özellikle resime ince ve zarif bir görünüm kazandırır. Rönesansta insan vücuduna verilen önem maniyerizmde önemini yitirir. El Greco bu akımın öncülerindendir.

BAROK SANATI(17.ve18.yy)​

Bu üslubun oluşmasında ,İtalyan kilisesinin reforumları ve Otuz Yıl Savaşları karşısında kendini yenileme çabaları temel etkendir.Barok Sanatı Roma’da gelişmiş oradan bütün Avrupa’ya yayılmıştır.Barok resminde sanatında ;insanlarda dini heyecan uyandırmayı amaçlayan çarmıha gerilme, din yolunda öldürülme, göğe yükselme gibi konuların yanısıra mitolojik konularda bulunur.Rönesanstaki denge kavramının ve uyumlu ölçülerin aksine büyük bir hareketlilik göze çarpar. Bu sanat tarzı dinin ve kilisenin egemen sınıf olarak gücünün artmasına yardım eder. Öncüleri Rubens, Rembrand, Bernini’dir.
 
SaMeT46 Harbi Aktif Üye

ROKOKO SANATI​

XIX.YÜZYIL SONRASI SANAT AKIMLARI

1.NEOKLASİZM (YENİ KLASİKÇİLİK)​

Barok ve Rokoko akımlarına tepki olarak, 18. yüzyılın ikinci yarısında tüm Avrupa’yı etkisi altına alan bir sanat anlayışı ve tarzıdır. Bu yüzyılın en önemli toplumsal olayı Fransız Devrimi’ dir. Devrim, Yunan ve Roma şehir devletlerinde görülen demokrasiyi, Avrupa’ya uzun bir dönem sonrasında ancak bu yüzyılda taşıyabilmiştir. Neoklasik resim : Yeni tarzın teknik özellikleri, ışığın getirdiği etkilerden uzak, perspektif ve derinlik aramayan, arka plana ağırlık veren -keskinleşen- çizgilerdir.

Bu akımın en büyük ustası Jacques Louis David’dir.

Neoklâsik akımın en etkili olduğu alan mimarlıktır, İtalyan mimar andrea Palladio (Palladiyo) Neoklâsik mimarînin temellerini atmıştır.

Vicenza’da ki Villa Rotondo(1550-1551) Maser’ deki Villa Barbaro (1555-1559) mimarın bu tarzını en iyi yansıtan yapılarındandır. Bu dönemin diğer mimarları:
italya’da Bianchi(Biyanki), Luigi della Canonica(Luici della Kanonika);
Fransa’da Pierre François Leonard Fontaine(Fonten), Armond
Raimond(Remon); ingiltere’de John Nash (Con Ne.), Robert Adam(Rabırt)

Villa Rotonda

Villa Rotonda, Vicenza, Andrea Palladio
(Resim1).


Neoklâsik tarzda heykel üreten sanatçı Yunan ve Roma heykellerini kendine örnek olarak almış, Yunan ve Roma heykeltıraşlarının çok sevdiği beyaz mermerle benzer tarzda yeni eserler yapmıştır.

sivil-yapi-mimari.webp

(Resim2)
Neoklâsik tarzda yapılmış bir sivil yapı


İtalyan heykeltıraş Antonio Canova (Kanova) (1757-1852)’nın, Napolyon’un kız kardeşi Pauline Borghese’nin heykeli (Resim 3)

Modelin saçına ve duruşuna kadar tam bir klâsik heykeldir.
Dönemin heykeltırşlarını etkileyen Canova dışında, Alman Gotfried Schadow
(şadov) (1764-1850),ingiliz John Flaxman (Fleksm›n)(1755-1826),
Danimarkalı heykeltıraş Bertel Thorwaldsen (Torvaldsen) (1770- 1844) de bu tarz heykeller yapmıştır.

Pauline-Borghese.webp


(Resim 3)
Pauline Borghese’nin Heykeli, Antonio Canova


Bu dönemde yapılan resimlerin konusunu, tarihsel olaylar oluşturmuştur.
Ayrıca Yunan mitolojisi de Neoklâsik tarzda yapılan resimlerde sıklıkla işlenmiştir.
Neoklâsik resmin en önemli sanatçısı Fransız Jacques Louis David(Jak Lui David)(1748-1825)’dir.
Fransız Devrimi öncesindeki yeni cumhuriyetçi düşüncelerini tuvaline aktarmaya çalıştığı Horas Kardeşlerin Yemini,
Marat’ın Öldürülmesi, Paris ve Helen’in Aşkları, Sabinler’in Kaçırılışı,
Napolyon portreleri ve Madam Vernicac (Resim 4) ressamın eserlerindendir.
Bu dönemin diğer ünlü ressamı David’in öğrencisi Jean Dominique Ingres (1780-1867)’tir.
Zeus ve Thetis, Büyük Odalık ve Kaynak sanatçının resimlerindendir.

Madam-Verninac.webp

(Resim 4) Madam Verninac, Jacques Louis David
 
SaMeT46 Harbi Aktif Üye

2.ROMANTİZM​

19.yüzyıl, sanatı ve toplumu değişime uğratacak önemli toplumsal olaylara sahne olmuştur. 1830, 1848 ayaklanmaları, 1870 savaşı, 1789 Fransız Devrimi, gelişmekte olan sanayinin neden olmaya başladığı bunalımlar, bu dönemdeki toplumsal olayların en belirginleridir.

18.yüzyılın sonlarında doğan Romantizm güzel sanatlar alanında ünlü sanatçılar yetiştirmiştir. Bu akımın en önemli sanatçıları Fransisko Goya, Teodore Gericault, Eugene Delacroix’tir.

Romantik sanat duyguyu temel alır sanatçı doğrudan kendisine yönelmiştir, güzellik yerine ifadeyi ön plânda tutar.

Duyguları, iç dünyası, kendi gücü onun tek kaynağıdır. Bu akımda sanatçının bireysel olarak kendini yorumlaması, kişiliğinin duygusal yanını en iyi biçimde anlatabilmesi onun başarısıdır.
Sonbahar ve gece bu sanatın işlediği konular arasında yer alır.

Halka Önderlik Eden Özgürlük, Eugene Delacroix

Fransa’da Romantik resim Eugene Delacroix (Öjen Dölakruva, 1798-1863) ile ileri bir düzeye ulaşmıştır. Sanatçı Neoklâsisist tarzdaki sağlam çizgi ve desen resmine karşılık, rengi ön plâna çıkaran, daha çok dönemin siyasî yapısına ışık tutan tarihi konulu resimler çalışmıştır. 1830 ayaklanmasını hatırlatan Halka Önderlik Eden Özgürlük tablosunda (Resim5) Fransız halkının her kesiminden kadın ve erkeği yürüyüş halinde resimlemişitir. Resimde özgürlüğü temsil eden yarı çıplak bir kadın dikkati çeker. Dante’nin Kayığı, Mezarcı ve Hamlet, Cezayirli Kadınlar, Yahudi Düğünü, Aslan Avı, Chopin ve kendi portreleri sanatçının çalışmalarındandır.

Alman Romantik resim sanatı Caspar David Friedrich (Fredrik) (1774-1840) ile kendini sanat dünyasına tanıtır. Sanatçı genelde dağları,ormanları, Kuzey Denizi kıyılarını, ilkbahar ve sonbaharı, güneşin doğuş ve batış anını, gökkuşağı ve kayalıkları resimlemiştir. Resimlerinde doğa birinci, figürler ise ikinci plândadır. Deniz Üzerinde Ayın Doğuşu sanatçının ünlü bir yapıtıdır. Meşe Ormanındaki Manastır, Dağ Manzaraları, Sabah Işığı, Rugen’deki Beyaz Kayalar

(Resim 5) diğer eserlerindendir.

Beyaz-Kayalar-Friedrich.webp

(Resim 5): Rugen’deki Beyaz Kayalar, Friedrich

Giyinik-Maya.webp

(Resim 6): Giyinik Maya, Francisco Goya

İspanyol Romantiklerinden Francisco Goya(1746-1828) saray ressamı olmasına kaşın, döneminin bütün olumsuzluklarını resimlerinde eleştirmiştir. İhtilâl döneminin büyük sanatçısı, klâsik anlayışın sert çizgili, ideal tiplerinin aksine, rengi ön planda tutan romantik fırçasını sıklıkla kullanmıştır. Sokak Savaşçı larının Kurşuna Dizilmesi, Çıplak ve Giyinik Maya, (Resim 6) şemsiye eserlerinden bazılarıdır.

Buharli-Gemi-William-Turner.webp

(Resim 7) Bir Kar Fırtınasındaki, Buharlı Gemi William Turner

İngiliz Romantik ressamlarının en önemlisi William Turner(1775-1851)’dir. Daha çok manzara çalışan sanatçının resimlerinde tren dumanları, denizin sisi içinde kadırgalar, ışığın dağıttığı görünümler, batan güneşin altında romantik bir tarzla verilmiştir (Resim 7).
 
SaMeT46 Harbi Aktif Üye

3.REALİZM (GERÇEKÇİLİK)​

19. yüzyılın ortalarına doğru Fransa’da ortaya çıkan bu akım, günlük yaşam ve sorunlarını olduğu gibi, özelikle resim ve heykelde biçimleyen bir anlayıştır. Avrupa sanatına Rönesans ile birlikte giren bu anlayış 20.yüzyılın başına kadar etkilerini sürdürmüştür. Akım, manzara ve tarihî tabloların yerine yaşanan gerçeği, köylü ve işçilerin yaşamlarına ilişkin kesitleri tuvale aktarır.

En önemli özelliği, gerçek olanı, gözle görülüp elle tutulanı tıpkı bir ayna gibi ifade etmesidir. Realist sanatçı Courbert “ Ben hiç melek resmi yapmadım, çünkü hiç melek görmedim” demektedir. Realist akımın izleyicileri, bir sanatçının zengin ve görkemli dünyasını tasvir etmek yerine dünya gerçeklerini gözler önüne sermişlerdir. Bu akımın öncüleri Courbert, Corot, Millet ve Honore Daumier’dir.

Firtina-Sonrasi-Etretat-Kayaliklari.webp

(Resim 8) Fırtına Sonrası Etretat Kayalıkları, Gustave Courbet

Fransız ressam Gustave Courbet (Kurbe,1819-1877) realizmin babası sayılır.Sanatçı, Taş Kırıcılar tablosunda eski elbiseler içinde yüzleri güneşten yanmış, elleri çalışmaktan sertleşmiş iki emekçiyi bütün gerçekçiliğiyle göstermiştir. Fırtınadan Sonra Etratet Kayalıkları adlı tablosu daha çok İzlenimci etkiler içerir (Resim 8).

Jean Francois Millet (Mile, 1818-1875) de Başak Toplayan Kadınlar adlı eserinde üç köylü kadını hasattan geri kalanları toplarken, benzer bir tarzda resimlemiştir(Resim 9). Fransa’da Realizmin öncülerinden biri de Honore Dauimer (Domye,1810-1879) olmuştur. Karikatür sanatının önemli ismi olan sanatçının resimlerinde mahkeme salonu, tiyatro ve sirkten alınma sahneler realist bir tarzda resimlenmiştir.

Basak-Toplayan-Kadinlar.webp

(Resim 9):Başak Toplayan Kadınlar,Jean Francois
 
SaMeT46 Harbi Aktif Üye

4.EMPRESYONİZM(İZLENİMCİLİK)​

19.yüzyılın sonlarında Fransa’da ortaya çıkan bir resim akımı ve anlayışı olan Empresyonizm, gerçekçi anlayışın resimdeki son halkası olarak değerlendirilebilir.İzlenimcilik anlamına gelen empresyonizmde sanatçılar dış dünyaya ait olanı; ışığı, renkleri, tepkileri, hüzünleri işlemekte ve yakalanan anlık konuları resmetmektedir. Bu akım ışık ile resim yapma olarak tanımlanmaktadır. İzledikleri temel kaynak güneştir. Resimlerinde ışıklar sarı, turuncu, kırmızı gölgeler de mavi,mor ve yeşil renkle boyanmıştır.Konu ışık yansımaları arasında kaybolmuştur. En önemli temsilcileri Manet, Monet ve Renoir’dir.

Ev-Agaclar-Cezanne.webp

(Resim 10): Ev Ve Ağaçlar, Cézanne

Temsilcileri Edouard Manet,(1832-1883),Claude Monet (1840-1926),
Alfred Sısley(1839-1899), Edgar Degas(1834-1917), Henrı De Toulosue Lautrec(1864-1901), Pıerre-August Renoir(1841-1919), Paul Cézanne (1839-1906),Paul Gauguin (1848-1903),Vincent Van Gogh (1853-1890)’dur. Folies Bergeres(Foli Berjer) Barı, Balkon (Resim 11) Flüt Çalan Çocuk, Kırda Yemek; Manet’in, Arundel Değirmeni ve Kalesi (Resim 13); Constable’nin, İmpression (İzlenim), Deniz Üzerinde Teras, Saman Yığınları, Kayıklar, Nilüferler, Bahçedeki Kadınlar; Monet’in, Lauvencienne’de Kış;Sisley’in, Denizciler Partisi, Salıncak, Loca, Okuyan Genç Kız; Renoir’in, Bale Okulu, At Yarış Ütü Yapan Kadınlar, Eldivenli şarkıcı Degas’ın, Güzel Angele, Pazar Yeri, Kumsalda Atlılar, Kumsalda Tahitili Kızlar (Resim 12) , Selam Sana Maria, Çiçekli Kadın; Gaugin’in, Buğday Tarlası Üstünde Kargalar, Ay Çiçekleri, Yatak Odası, Arles’de Bir Kahve, Zambak Çiçekleri (Resim 14)Van Gogh’un eserlerinden bazılarıdır.
 
SaMeT46 Harbi Aktif Üye
Balkon-Edouard-Manet.webp

( Resim 11) Balkon,Edouard Manet

Kumsalda-Tahitili-Kizlar.webp

(Resim 12)Kumsalda Tahitili Kızlar, Paul Gauguin

Arundel-Degirmeni-ve-Kalesi.webp

(Resim 13) Arundel Değirmeni ve Kalesi, Constable

Zambak-Cicekleri-Van-Gogh.webp

(Resim 14)Zambak Çiçekleri, Van Gogh
 
SaMeT46 Harbi Aktif Üye

5.EKSPRESYONİZM (DIŞAVURUMCULUK)​

Ekspresyonizm 20.yüzyıl başlarında İskandinav (Norveç, İsveç) ve bazı Alman sanatçılarının oluşturdukları, geliştirdikleri bir sanat hareketidir. Ekspresyonist resim, çağının psikolojik, politik ve dinsel sorunlarını, insanı ve yaşamın dramını dile getirmeye çalışır.

Olu-Ana.webp

(Resim 15) Ölü Ana, Edvard Munch

Mandrill-Kokoschka.webp

(Resim 16) Mandrill, Kokoschka

James Ensor(1860-1945) ve Eduard Munch(1863-1944) ekspresyonizmin öncülerindendir.1905’de die Brücke (Köprü) grubuna giren sanatçılardan Ernst Ludwig Kirchner (1880-1938), Karl Rottluff (1884), Erich Heckel (1883-1970), Emil Nolde(1867-1956) ve Otto Müller (1874-1930) ve Oskar Kokoschkada bu tarz resim çalışmışlardır (Resim 16).

Eduard Munch’un eserleri sanatçının ruhsal yaşamını yansıtır. Çocuk yaşta annesini ve iki kız kardeşini yitiren sanatçı yapıtlarında ölüm ve ruhsal bunalım temalarını işlemiştir.Çığlık, Korku, Ertesi Gün, Ergenlik Çığı, Yaşam Dansı, Ölü Ana (Resim 15) ve Bunalım Norveçli sanatçının bu tür resimlerine örnek verilebilir.

Die Brücke üyelerinden Kirchner daha çok kadın resimleri yapmıştır. Sandelyede Oturan Genç Kız, şapkalı Nü, Ayna Karşısında Kadın sanatçının eserlerindendir.
 
SaMeT46 Harbi Aktif Üye

6.FOVİZM​

19. yy ikinci yarısında sanata bakış açısı tamamen değişmiştir. Artık sanatçının eserine özgürce sahip olma düşüncesi egemen olmaya başlamıştır. Fovizm’de çiğ ve sert renkler kullanılması bu akımın başlıca özelliğidir. Resim elden geldiğince sade ve temiz boyalıdır. Önemli sanatçıları Henri Matisse, Brague ve Derain’dir

Grubun başlıca sanatçıları Henri Matisse(1869-1954), Albert Marquet(1875-1947),
Andre Derain (1884-1954), Maurice Vlaminck (1876-1958), Othon Friesz (1879-1949),
Raoul Dufy(1877-1953), Van Dogen(1877-1968)’dir.

Muzik-Henri-Matisse.webp

(Resim 17): Müzik, Henri Matisse

Kopru-Andre-Derain.webp

(Resim 18) Köprü, Andre Derain

Peyzaj (manzara resmi), natürmort ve insan figürlü konuları çalışan fovistler ana renkleri geniş yüzeyler halinde boyamşlardır. Resimlerinde rengin etki gücü nesnenin yerini almış, yüzeysel anlatım, renk, çevre çizgileri (kontur)asıl öge olmuş, derinliğe (perspektif) yer verilmememiş, objeler deforme(bozma) edilmiştir.

Matisse’in Dans ve Tuvalet, Müzik, (Resim 17) Marquet’in Fecamp Plajı, Dufy’nin Bayraklarla Süslü Sokak, Vlaminck’in Kırmızı Ağaçlar ve Kır Gezintisi, Derain’in Köprü adlı (Resim 18) tabloları bu tarzı yansıtan örneklerdendir.
 
SaMeT46 Harbi Aktif Üye

7.KÜBİZM​

Cezanne’in "Doğadaki her şey küreye, koniye ve silindire dayanır." sözünden hareket eden bu akımın sanatçıları, çevrelerindeki her şeyi geometrik biçimler olarak algılamışlardır. Empresyonist akıma bir tepki olarak görebileceğimiz bu akımın sanatçıları empresyonizmdeki renk oyunlarını bırakarak, varlıkları geometrik biçimleri olarak resimlemişlerdir. Pablo Picasso bu akımın en önemli öncüsü olmuştur.

Pablo Picasso (1881-1973), Georges Braque (1882-1963), Juan Gris, Fernand Leger bu akım temsilcilerindendir.
Avignonlu Genç Kızlar, Salon, Keçi, Barış, Üç Müzisyen; Picasso’nun, şömine Rafında Klarnet ve Rom şisesi; Brauque’in, Gitar; Gris’in (Resim 19) başlıca eserlerindendir.

Gitar-Juan-Gris.webp

(Resim 19) Gitar, Juan Gris
 
SaMeT46 Harbi Aktif Üye

8.FÜTÜRİZM​

20. yy başlarında, Kübizm’e tepki olarak ortaya çıkmıştır. Bu akım çok az sayıda ressam tarafından benimsenmiştir .Çağdaş uygarlığın en önemli ögeleri olan hız ve hareketi, dinamizmi, hızlı makineleşmenin insanın iç dünyasını, duygularını nasıl etkilediği bu resimlerde rahatlıkla izlenebilir.savaşın güzelliğini (Akımın bir anlayış olarak görüldüğü yıllarda bir dünya savaşı yaşanmaktadır.) anlatan Fütürizm, bir İtalyan akımı olarak çağdaşlık ve vatanseverlik tutkularına ilişkin yorumlarda bulunmuş,bazı politik eğilimleri de sanata yansıtmıştır. Umberto Boccioni (Bocconi, 1882-1916), bu akımın öncülüğünü yapmıştır.

Fütürizmin diğer temsilcileri ise Giacomo Balla (1871-1958), Carlo Carra (Karlo Karra) (1881-1966), Gino Severini (1883-1966) Luigi Russolo (1885-1947)’dır. Boccioni’nin Galeride Ayaklanma, Esneklik, Yükselen Kent isimli tabloları, Mekan içinde Bir şişenin Gelişimi, (Resim 20)

Mekan içinde Hareket adlı yontuları ;Balla’nın Bir işçinin Günü, Kırlangıçların Uçuşu, Tasmanın Ucunda Köpek,Keman Yayının Ritmleri,Bir Otomobilin Hızı+Işıklar isimli tabloları modern yaşamın dinamizmini yakalamak amacıyla hareket halindeki varlıkları bir arada gösteren soyutlamalardır. Bu akımın diğer sanatçıları ise kübist ve fütürist akımı birleştiren Marcel Duchamp (Marşel Düşamp), Francis Picabia (Pikabya), Fernand Leger ‘dir.

Sisenin-Gelisimi.webp

(Resim 20)
 
SaMeT46 Harbi Aktif Üye

9.SOYUT RESİM SANATI​

Non-figüratif, Abstre, Non-objektif gibi isimlerle de bilinir. Doğuş yeri Fransa’dır. Soyut resimde, ışık ve rengi kullanarak kompozisyon oluşturma esası vardır. Doğa görüntülerine bağlı olmayan bir akımdır. Sanatçılar iç dünyalarını ya da herhengi bir objeyi tuvale aktarırlar. Uygulama alanı biçim ve renklere sonsuz bir serbestlik tanıması nedeniyle resim, heykel mimarî ve süsleme gibi sanat dallarını da etkisi altına almıştır. Jackson Pollock, Joseph Albers soyut resim sanatının önemli sanatçılarındandır.

Bu akımın diger temsilcileri Wassily Kandinsky (1866-1944) ve Piet Mondrian (1872-1944)’dır.
Kazaklar, Birkaç Çember ve Kompozisyon -7(Resim 21)Kandinsky’nin serlerindendir.
Mondrian’ın Kompozisyon adını verdiği çok sayıda çalışması vardır.

Broadway Türünde Caz Müziği tabloda sanatçının eserlerindendir (Resim 22)

Kompozisyon-7-Wassily-Kandnisky.webp

(Resim 21) Kompozisyon -7, Wassily Kandnisky

Broadway-Boogie-Woogie.webp

(Resim 22) Broadway Türünde Caz Müziğ (Broadway Boogie Woogie)i, Piet Mondrian
 
SaMeT46 Harbi Aktif Üye

10.METAFİZİK RESİM​

Varlığın, en genel prensipleriyle, temelindeki ilk nedenleri araştıran bir disiplin anlayışıdır. İmgelem, düş ve bilinçaltı patlamalarına dayanan, savaşın getirdiği yalnızlık ve huzursuzluk ortamının etkilerini yansıtan gerçeküstücü bir tutum gösteren resim akımdır. Resim sanatında hareketliliği reddeder. Sanatçı, akılcılıktan ve mantıktan uzak, tamamen düşlerden oluşan kompozisyonlar oluşturur. Öncüsü Georgia da Chirica olmuştur

1917’de bir araya gelen Carlo Carra (Karra) (1881-1966) ve Giorgio de Chirico (şiriko, 1888-1978) adlı İtalyan ressamlarca başlatılmış, 1920’li yılların sonlarına kadar etkin olmuştur.Chirico’nun yapıtlarında sonsuzluğun ifadesi vardır. Boş meydanlar bazen tek insan figürleri ile resimlenmiştir. Bu resimler sonsuzluk ve yalnızlık duyguları uyandırmaktadır. Eserlerde soğuk, solgun bir ışık, gri ve kahverengi renkler kullanılmıştır. Chirico’nun eserleri sürrealist resimlerin öncüleridir. Sonsuzluk Hasreti, Bir Sokağın Gizemi ve Melânkolisi sanatçının tanınmış Yapıtlarındandır. Taşıyıcı Periler (Resim 23).

Tasiyici-Periler.webp

(Resim 23) Taşıyıcı Periler, Chirico
 
SaMeT46 Harbi Aktif Üye

10.DADAİZM​

İsmini Fransızca ‘tahta at’ sözcüğünden almıştır. I. ve II. Dünya savaşları arasındaki dönem; enflasyon, işsizlik, politik ve toplumsal karışıklıklarla doludur. Bu durum yeni ve daha büyük bir savaşa; II. Dünya savaşına neden olur. Her zaman olduğu gibi bu süre içinde de sanat; toplumsal gerçeklerdeki değişmelere tepki gösterir. Dada hareketi böyle bir tepki, geleneksel olan her şeye kesin bir biçimde karşı çıkışıtır. Savaşta yan tutmayan İsviçre’nin Zürih kentine çeşitli ülkelerden gelmiş sol eğilimli aydın gençlerden oluşan bir grup tarafından aralarında hiçbir mantıksal ilişki bulunmayan, yalnız ses uyumuna dayanan şiirler ve çeşitli gündelik eşyaların birleştirilmesiyle oluşan kompozisyonlar, sanat yapıtı olarak değerlendirilir.

İsviçre’de ortaya çıkan Dada hareketi, sıradan ürünler dışında yapıt verememiştir. Hans Arp (1887-1966)’ın kolajları (yapıştırma resimleri) ve yontuları bu tür yapıtlardandır. Savaşın son yıllarında Dadaizm, ABD’de de görülür.

Marcel Duschamp (1887-1968) yapıtlarında bir bisiklet tekerleğini bir iskemlenin üstüne yerleştirir, tuvaletlere "su kaynağı" adını takar, şişe kurutmaya yarayan bir makineyi bir sütun tabanı üstüne oturtur. Man Rey (1890- 1976), işlevsiz makineler ve fotomontajlar yapar. Francis Picabia (1878-1953) çok karmaşık, ama bütünüyle anlamsız araçlar için modeller geliştirir. Savaşta yenik düşmüş Almanya’da ise Dadaizm, diğer ülkelerdekinden daha belirgin özellikler göstermiştir. Max Ernst (1891-1976) çöplerle, kolajlar yapar. Kurt Schwitters (1887-1948) kullanıp buruşturulmuş mektup zarflarından,tramvay bileti koçanlarından, eski gazetelerden ve buna benzer başka atıklardan tablolar yapar.
 
SaMeT46 Harbi Aktif Üye

11.SÜRREALİZM (GERÇEKÜSTÜCÜ SANAT)​

Sürrealizm, 1916’dan bugüne kadar etkisini sürdüren çağdaş sanat akımıdır. Sürrealist ressamlar doğanın görünüşünü değil, insanın bilinçaltında ve rüyalarındaki dünyayı göstermek istemişlerdir. Eserlerinde zıt renkler kullanarak anlatımı çarpıcı bir boyuta taşımışlardır. Sürrealist sanatçılar ilkel toplumların sanatlarından da etkilenmişlerdir. En güçlü temsilcisi Salvadore Dali’dir.

Senecio-Klee.webp

(Resim 24) Senecio’nun Portresi, Klée

Bu akımın temsilcileri Paul Klée (1879-1940), Jean Miro (1893-1983) ve Salvador Dali (1904-1989)’dir.
Melânkoli, Uyku, Diriliş, Gecenin Görünüşü,Çürüyen Eşek ve Bal Kandan Tatlıdır,
Ağustos Ayında Yamyamlık(Resim 25)Dali’nin, Ay Işığında Kadınlar, Miro’nun,
Senecio’nun portresi (Resim 24) Klee’nin eserlerinden bazılarıdır.

Yamyamlik-Salvador-Dali.webp

(Resim 25) Ağustos Ayında Yamyamlık, Salvador Dali
 
SaMeT46 Harbi Aktif Üye

12.POP ART​

Pop Art, 1950’ lerin sonunda İngiltere’de ortaya çıkan, 1960’ larda da Avrupa ve Amerika’ya yayılan bir sanat akımıdır. Bu sanat az sayıda resim ve heykel ürünü vermiştir. Bu akımın sanatçıları, endüstri toplumunun günlük tüketim eşyalarını resimli roman ya da reklâmcılık tekniklerini kullanarak resmederler. Konular hamburgerden konserve kutusuna ve sigara paketine kadar her şey olabilir. Claes Oldenburg bu sanatın öncüsü olmuştur.

Muzlar-ve-Greyfurtlar.webp

(Resim 26 Muzlar ve Greyfurtlar, Roy Lichtenstein

Amerikalı Tom Wesselmann (1931-1962) ile Alman Roy Linchtenstein bu tarz resimleri ile tanınırlar. Amerikan Çıplağı ve Sakin Yaşam Wesselmann’ın; Arabada ve Muz ve Grayfurt (Resim 26) Lichtenstein'ın
eserlerindendir.
 

Benzer Konular

Yanıtlar
0
Görüntülenme
2B
Yanıtlar
0
Görüntülenme
11B
Yanıtlar
0
Görüntülenme
2B
Yanıtlar
1
Görüntülenme
4B
Üst