Renkler ile ilgili Bilmeceler

deep Harbi Aktif Üye
Türk halkının hayal zenginliğini, düşünce derinliğini, eşyaya bakış tarzını, dil zevkini en iyi yansıtan edebi türlerden biri, şüphesiz ki bilmecelerdir. Bilmece dilinin söz varlığını oluşturan en önemli unsurlardan biri de renklerdir. Başgöz, bilmecelerdeki bu renk cümbüşüne şöyle dikkat çeker: “Bilmecelerin bin bir nakışla bezeli dünyasını seyrederken, kendinizi bir manav sergisinin önünde sanırsınız. Meyveler büyük bir renk uyumu içinde dizilmiş aralarına da, tabloyu tamamlamak için yeşil yapraklar serpilmiştir sanki.” (Başgöz Tietze 1999: 51-52).

Bilmecelerin söz varlığı içerisinde geniş yer tutan renklerin nicelik olarak belirlenmesi, kullanım sıklığı bakımından sınıflandırılması, halkın eşyaya bakışını, psikolojik ve sosyal algılarını anlama açısından önemlidir. Bu düşünceden hareketle yukarıda adı geçen eserlerdeki bütün renkleri, geçtikleri yeri belirterek fişledik. Ancak, bütün örnekleri tanıklarıyla birlikte bir makale içinde vermek mümkün olmadığından kullanım sıklığına sadece seçtiklerimizi sizlerle paylaşmak istedik.

Gırmızı boyayı boyadım / misafirin önüne dayadım. (çay / THB 208: 175.2)

Bir yanı ala / bir yanı gara / ortası delik / biz onu yerik. (ciğer / THB 199: 150.3t)

İçi kırmızı, dışı beyaz. (ampul ‘elektrik ışığı’ / THB 116: 23.3)

Aldım sarı / oldu mavi / olaydın mavi / koyaydım bari. (kireç / THB 425: 520)

Bir dam dolu / ak yonga. (dişler / THB 249: 253.5d)

Geriden baktım: ağ taş gibi; yanına vardım: sütlaç gibi. (pirinç pilavı ‘pilav’ / THB 537: 682.5)

Bir evim var, içi kıpkırmızı, dışı yeşil. (karpuz / THB 388: 459.6)

Dalda asılı al al gelinler, / Koparsmlar diye beklerler. (elma / TBH 88: 710)

Gara gara goyunlar, bunu bil ki o nedir; beyaz beyaz guzular, bunu bil ki o nedir; içindeki canlılar, bunu bil ki o nedir? (yumurta, tavuk, civciv / THB 688:916 )

Karadır katran gibi, sarıdır safran gibi. (pekmez / THB 532: 672.1)

Akça mezar / dünyayı gezer. (göz / THB 310: 348.34a)

Penbe entarili / kırmızı entarili / siyah düğmeli. (karpuz / THB 387: 459.5c)

Alaca karga, içi dolu kavurga. (kibrit / THB 419: 517.1)

Ala ala karalar, / Ortasında cüce cüce pareler, / Akıllılar fehmedeler bileler, / Akılsızlar mert evinde kalalar! (karpuz / TBH 103:991 )

Ak akça karalar. / Birbirini kovalar. (dalga / TBH 71:415)

Sarı kız sancağile, yedi bin enceğile. (kavun ‘bostan, topatan, karpuz’ / THB 395: 469.2)

Dal doğurdu mavi boncuk. (zeytin / THB 670: 869.6)

Ufacık boylu, yeşil donlu. (bamya ‘nacak’ / THB 158: 79.6)

Gök oğlan göğe bakar, tepesinden karlar akar. (değirmen ‘un değirmeni, el değirmeni’ / THB 235: 225.22)

Masal masal maskara, / Ağzı burnu kaskara. (fırın / TBH 262: 3768)

İçi gızıl, dışı yeşil lâleler / ahıllılar ahıl töke bulalar / ahılsızlar şaşıralar galalar. (karpuz / THB 388: 459.8)

Bir şeyim var, yemyeşil, hiç yaprağı yoktur.(kındıra ‘kovalık’ / THB 415:502)

Kapkara lilli, kupkuru lilli, kemiksiz lilli. (sümük ‘sümük-el, sümük-parmaklar’ / THB 587: 749.6)

Sudan ayaz, şekerden beyaz. (kar / THB 382: 448.35)

Toprak altında kahve rengi atmaca. (çift demiri ‘saban demiri, saban, demir’ / THB 213: 189.1)

Karanlık derede / al gelin oynar. (dil / THB 247: 249.13p)

Yer altında / kara bardak. (turp ‘kara turp, kırmızı turp’ / THB 621: 817.5a)

Pır pır uçar / ak ak s.çar. (değirmen… / THB 234: 225.19)

Çarşıda gördüm Al Fatmayı / beline bağlamış çatmayı / ey sufatsız, nerden öğrendin / ele göbek atmayı? (culuk ‘hindi, gülü’ / THB 200: 152.3b)

Sarı sarı sarkar, / Yere düşmeğe korkar! (ayva / TBH 89: 731)

Yol üstünde sarı çenber. (sidik ‘sadır, su dökme’ / THB 567: 724.3)

Ak oğlanı perçeminden asmışlar. (mum / THB 493: 619.8)

Üç ineğimiz var, biri kurşuni, biri kırmızı, biri siyah; kurşunisi / yatar, kalkmaz / kırmızısı yer, doymaz / siyahı / gider, gelmez. (ateş, duman, kül; ateş, duman, ocak / THB 699: 946.1m)

Lâle rengi, desdeğirmi, adı lili, başı kıllı. (soğan / THB 579: 735.6)

Dışı kömür karası,/ İçi peynir mayası. (kestane / TBH 111: 1149)

Nice bin enhar / içinde kırmızı su akar / insanın hayatı o suyun akmasına bakar. (damar, kan / THB 693: 928)

Gara gara goyunlar, bunu bil ki o nedir; beyaz beyaz guzular, bunu bil ki o nedir; içindeki canlılar, bunu bil ki o nedir? (tavuk, yumurta, civciv / THB 688: 916)

Ak üstünde karalar, birbirini kovalar. (kitap ‘mevlüt, mevlüt kitabı’ / THB 428: 524.10)

Karşıdan baktım kapkara, yanına vardım kırk para. (deve dışkısı / THB 243: 237.1)

Gırmızı at içerde, boz at dışarda. (ateş, duman / THB 698: 945.1)

Ektim beyaz / bitti yeşil / kırmızı meşin. (biber ‘kırmızı biber, acı biber, karabiber’/ THB 170: 102.9).

Sarıdır safran gibi / karadır katran gibi / eller üstünde dolaşır / Şehzade Sultan gibi. (altın ‘altın para’ / THB 115: 21.8n)

Kırmızı dağ üstünde / ağça kuş oturur. (dişler / THB 252: 253.26f)

Kara kara odalar / birbirini kovalar. (tren / THB 619: 815.10d)

Beyaz tarlada siyah çekirdek. (kitap ‘mevlüt, mevlüt kitabı’ / THB 427: 524.5)

Sürdüm hamur, sildim kömür. (kına ‘kınalı parmaklar’ / THB 415: 501.15a)

Kırmızı hendek, içinde kürek. (dil / THB 245: 249.6a)

Al duvar üstünde / beyaz güvercin. (dişler / THB 252: 253.26e)

Tanesi darı, / Kendi sapsarı.(mısır / TBH 132: 1559)

Yeşil atlas / suya batmaz. (zeytinyağı / THB 671: 870a)

Yeşil yeşil yaprağı var, / Kırmızı kırmızı lokma var. (vişne / TBH 97: 874)

Alası, alası, kaplan alası; bilenler bilesi, bilmeyenler on iki köy veresi. (önlük / THB 519: 652.1)

Ak abalı, altın küpeli. (mum / THB 492: 619.4)

Garşıdan gelir hor hor, ayakları mor mor; guş içinde guş görüm, dizi belden yuharı. (çekirge / THB 208: 178.1a)

Altı tavan, üstü tavan / içinde bir kırmızı oğlan. (dil / THB 246: 249.10)

Yerde yatar annesi, yeşil yeşil memesi. Ne güzeldir yemesi. (hıyar ‘salatalık, bostan, angurya’ / THB 331: 387.3)

Arap indi, beyaz bindi. (çörek ‘kete, kömbe’ / THB 225: 210.2)

Dışı tava karası / içi peynir sarısı. (kestane / THB 409: 498.9b)

Aktır onun tepesi, yeşildir hem kubbesi, içinde dizilidir kara kara küpesi. (kavun ‘bostan, topatan, karpuz’ / THB 396: 469.11)

Altı mermer, üstü mermer / içinde sarı ceylân gezer. (dil / THB 247: 249.13m)

Gök oğlak kökende bağlı. (kavun ‘bostan, topatan, karpuz’ / THB 395: 469.6)

Bir sürü çocuğum var / burunları karaca, karaca. (böğrülce / THB 176:120.1)

Önce yeşildi sonra kesildi, dumana gömüldü, kiraz kesildi. (odun ‘meşe’ / THB 511: 638.1)

Kara tavuk kakıldar, kanatları şakıldar. (elek ‘un eleği, kalbur’ / THB 271: 287.7)

Dağdan gelir Arapçık / ayağında kızıl çorapcık. (arı ‘bal arısı, kovan arısı’ / THB 120: 39.11a)

Bir sahan haşıl, ortası yeşil. (ayna / THB 138: 59.5)

Gökçe kaçar, / Akça kovar. (iğne, iplik / TBH 305: 4575)

Çukurda mısın, appak yumurtasın, kızıl pinti, sen daha burda mısın? (mantar ‘göbelek, cifi’ / THB 473: 588.11)

Yaz gelince bize yeşil sarıklı, mor cübbeli. uzun külahlı dervişler gelir. (bamya ‘nacak’ / THB 158: 79.5)

"Ağ kız, apak kız. nerden gelirsin?" "Ağ dereden." "Nasıl geldin?" "Yüze yüze." (yayık / THB 644: 843.9)

Bir küçücük boyu var, al kadife donu var. (iğde / THB 345: 403.14a)

Pır pır uçar ağ ağ döker.(değirmen…./ THB 233:225.19.c)

Mavi tarla üstünde, beyaz güvercin yürür. (gemi ‘kayık, vapur, kelek’ / THB 294:332.29)

Sakalı var, sözü geçmez, pek uzağı gözü seçmez; kara nohut eker gider, taştan taşa seker gider; akça suyu içerler, şeytan deyip geçerler. (keçi / THB 401: 481.9)

Kara kaşık, duvara yapışık. (sinek / THB 574: 731.3)

Yeşil kuyruklu ak beygir. (pırasa / THB 534: 680.8)

Kara ağzını açtı / kırmızı içine kaçtı. (pekmez, tuluk; tulum, pekmez / THB 706: 967a

Gittim çıktım kır tepeye, yular vurdum kır sıpaya. (çarık / THB 205: 170.1a)

Gara gölde gara balıh. (mürekkep, yazı kalemi; hokka, kalem / THB 723: 1025)

Kırmızı dağ üstünde / ağça kuş oturur. (dişler / THB 252: 253.26f) Mavi tarla üstünde, beyaz güvercin yürür. (gemi ‘kayık, vapur, kelek’ / THB 294:332.29)

Garadır gatran değil, sarıdır safran değil; ganatlıdır guş değil; boynuzludur, goç değil. (çekirge / THB 208: 178.4)

Pır pır uçar, akça akça saçar. (kar / THB 378: 448.20)

Masal masal maliki./ Oğlu kızı oniki, / Topuğunda tozu var, / İki elâ gözü var.(kefelik / TBH 144 :1756)

Mavi göklerden indim, al atlaslar giyindim. Küçük olsanız bile, sizlerde var ümidim. (bayrak / THB 164: 85)

Penbe yanah, al dudah. (elma / THB 273: 290.2); Yeşil çarşaflı / Pembe büluzlu, / Siyah düğmeli. (karpuz / TBH 104: 1014)

Gök oğlak göğe bakar, g...ünden ayran akar. (elek ‘un eleği, kalbur’ / THB 272: 287.9a)

Ayın yarısı, meyva sarısı. (altın ‘altın para’ / THB 114: 21.4)

Kaynanam karaca, giyer ferace, içer tütünü, sallar g...ünü. (baca ‘bacalık’ / THB 146: 64.29)

Ev üstünde kara koyun. (duman ‘sis, dumlu, körduman, ateş, baca dumanı’ / THB 261: 267.7)

Bir gutum var gapgara / tarlada yatar avara / kuyruğu var misli sıçan kuyruğu / bunu yiyen padişahlar buyruğu. (turp ‘kara turp, kırmızı turp’ / THB 622: 817.12a)

Dışı esmer, içi cevher. (incir / THB 350: 409.20)

Fır fır uçar, bembeyaz kusar. (pamuk makinesi…/ THB 525: 659.1b)

Bindim bir gır ata; elimden çıkmaz heta, gızını aldım, babam bene gaynata. (tavuk / THB 607: 787.1)

Sarı sarı sandıra, bir sarıca kundura. (soğan / THB 578: 735.1)

Yemeğimizi Arap pişirir; bizi Arap ısıtır. (kömür / THB 432: 538.4)

Ak ineğim göğe bakar / kıçından ayran akar. (elek ‘un eleği, kalbur’ / THB 272: 287.9)

Gök keçi göğe bakar, g...ünden çara akar. (çam ‘çam ağacı’ / THB 203: 159.1)

Karşıdan baktım: ap appak; yanına gittim: kaykıt: kuppak. (sabun /THB 549: 695.6)

Çarşıdan aldım simsiyah / eve getirdim kıpkızıl. (kömür / THB 432: 538.1d)


Bilmecelerin sonunda verilen rakamlar Türk Halkının Bilmeceleri (THB ) ve Türk Bilmeceler Hazinesi (TBH) adlı kitaplardaki sayfa ve bilmece numaralarını gösterir.

Arap; patlıcan, kahve, ekmek sacı, tencere, tava, zincir, baca, duman, körük vb. varlıklar için kullanılmıştır.

Gök, halk bilmecelerinde yeşil, mavi, boz, gri gibi renklere karşılık olarak kullanılmıştır.
 
Son düzenleme moderatör tarafından:

Benzer Konular

Yanıtlar
1
Görüntülenme
7B
Yanıtlar
0
Görüntülenme
2B
Yanıtlar
0
Görüntülenme
16B
Yanıtlar
1
Görüntülenme
6B
Yanıtlar
7
Görüntülenme
2B
Üst