mahir
Harbi Aktif Üye
Refleks nedir - Refleks nasıl oluşur
Refleks, dıştan gelen bir uyarı sonucunda doğan ve devinim, salgı gibi iç tepkilere yol açan istem dışı sinir etkinliğidir.
Vücudumuzun dışarıdan gelen ışık ses gibi bir uyarıda ani ve hızlı bir hareketle tepki göstermesine refleks denir. Refleks sözcüğü, Latince "yansımak" anlamına gelen "reflectere" sözcüğünden türetilmiştir. Belirli bir uyarı etkisiyle düşünme sürecinden önce oluşan refleks, sinir sisteminin bir olayıdır. Merkezi sinir sisteminin işleyiş yasalarına göre refleksin ana özelliği aynı türden uyarılara hep aynı tepkinin verilmesidir. Refleks, sinir sisteminin işleyişinde büyük öneme sahip bir etkinliktir. Refleksleri olmayan canlı organizmaların, dış etkilere karşı yeterince hızlı tepki verememeleri nedeniyle, yaşamlarını sürdürme olanakları azalır. Refleks mekanizması omurilik tarafından yönetilir.
Omurilik refleksleri kalıtsaldır ve ikiye ayrılır:
Pavlov'un köpekler üzerinde yaptığı klasik koşullanma deneyleri ünlüdür; Köpeğe ilk olarak birkaç kez zil çalınır. Köpek buna tepki vermez. Sonradan zil çalınır ve et verilir. Daha sonra et verilmediği halde zil çalındığında köpeğin salya salgıladığı görülür. Şartlı ya da şartlandırılmış refleks denen olay da budur. Vikipedi
Her refleksin bir hikmeti var
Refleksler, bir nevi insan vücudundaki pürüzleri gideren sistem. Elimizde olmadan yaptığımız ve otomatikleşmiş hareketlerin sırlarının hepsini çözemesek de keşfedebildiğimiz kadarıyla büyük hikmetler taşıyorlar.
İnsan vücudu, birbirinden ilginç kabiliyetlerle donatılmış. Bu melekelerin bir kısmı Kudreti Sonsuz tarafından insan ihtiyarına bırakılırken, diğer ve büyük kısmı ise bilinç dışı çalışmayla yükümlü. Bilinç dışı ve iradeye bağlı olmadan çalışan organlar bir yana, insanın vücudunun günlük hayatta sık sık yaptığı istem dışı birçok hareket bulunuyor. Vücuda dışarıdan gelen tehlikelere karşı koruyan bu ani hareketlenme mekanizmasının büyük işlevi bulunuyor. İrticalen (kendiliğinden) ortaya çıkan bu tepkilere tıp dilinde refleks deniyor. Peki, bir ömür boyu gayri ihtiyari gerçekleşen bu ani hareketler nasıl oluşur, ne işe yarar?
150 km hızla üflemek kolay değil!
Havada bulunan partiküllerin solunum yollarına girmesiyle vücudun oluşturduğu otomatik bir reaksiyon, hapşırık. Güneş ışığına hassas kimselerde sık sık görülebiliyor. Burun mukozası hassaslaşması ve ağır kokulu, yoğun kirli ortamlarda da sıkça hapşırmak mümkün. Hapşırık sırasında 150 km hızla vücutta bulunan 40 bin partikül dışarı atılır. Bu sayede solunum yollarında bulunan bakteriler dışarı atılır. Ertesinde vücutta bir rahatlama ve hoşnutluk hissi oluşur. Bazı kimseler, bu reflekslerinin çok gürültülü olduğundan dolayı ağız-burun yollarını kapayarak engelliyor. Fakat özelikle kafa bölgesinde büyük bir basınç oluşturması sebebiyle hapşırık kesinlikle engellememeli. Zira kafatasında artan basınç özellikle yüksek tansiyon hastaları için tehlikeli ve beyin damarlarında kanamalara sebep olabiliyor.
Esnemek beyni soğutuyor
Esneme sırasında ağız içindekilerin görülmesi hoş bir görüntü oluşturmaz. Kapama sırasında gelen kaba ses de çabası... Bu yüzden nezaketen bu görüntü ve sesin perde edilmesi beklenir. Uykuyla ezelden beri ilişkilendirilen bu hareketin şimdiye kadar herhangi bir çözümlemesi yapılamasa da öne sürülen tezler bir hayli ilginç. Evrimciler esnemenin ilkel dönemlerden kalan davranış olduğunu öne sürüyor. Çene kaslarının büyükçe açılması rakibe karşı bir güç gösterisi olarak yorumlanıyor. Bu hareket, zamanla evrilmiş ve günümüz insanına esneme olarak miras kalmış. Amerikalı profesör Andrew C. Gallup’a göre esneme hadisesi beynin çok ısındığı zamanlarda vücudun gösterdiği bir refleks. Bu sayede çok ısınan beyin tıpkı bir bilgisayar fanı etkisi gibi soğuyor. Yapılan istatistiklerde esneyen insanları gören kişilerde de esneme görülüyor.
İnatçı hıçkırıklardan korkun
Belirli aralıklarla diyafram kasının kasılmasıyla ciğerlere ani nefes alınıyor. Bu sırada ses telleri arasındaki açıklık istem dışı olarak kapanıyor ve hava arada sıkışarak o istemediğimiz ‘Hıck’ sesi meydana geliyor. Hıçkırmak kendiliğinden sona eren bir refleks ve hastalıksal sebepleri dışında birçok nedeni bulunuyor. Bunların arasında yemek yerken lokmaları çabuk yutmak, heyecan, korku, stres, alkol ve sair sebepler bulunuyor. Kısa süre devam eden bu kısa sıçramaları, nefesini tutmak, su içmek, amuda kalkmak gibi iptidai yöntemlerle gidermek mümkün. Hatta kimi yerlerde şeker emmek, torba içine solumak, dilin çekilmesi, buzlu suyla gargara, tiksindirme ve korkutma yollarına başvuranlar bulunuyormuş. Lakin uzun süreli ve inatçı hıçkırıklar büyük hastalıkların habercisi olabilir ve doktor muayenesi gerekebilir.
Yanlış sinyal beyne giderse?
Bacak bacak üstüne atıldığında, dirsekler dayandığında, bağdaş kurarak uzun süreli oturmalarda sıklıkla yaşanır karıncalanma. Vücudun uyuşan yerlerine binlerce iğnenin batırıldığını hissetmek asap bozucudur. Karıncalanma geçici ve zararsız bir his olmakla beraber sık yaşanması başka hastalığın belirtisi olabiliyor. Bu hissin başlıca nedeni eklemlerin kapanmasıyla çevresel sinirlere yüklenen basınç. Beyin vücudun her yerinden devamlı surette mesaj alır. Uzun süre bacak bacak üstüne oturursak dizin iç yüzeyine yakın sinirler, altta kalan bacak tarafından sıkıştırılır ve beyne giden duyumlar düzensiz hale gelir. Buradan sonra beyin bölgeden gelen verileri farklı algılar. Ardından vücudu uyarır. Bulunduğu konumdan daha rahat bir pozisyona geçmesi için mesajlar gönderir. Uyuşan bölgelere hafif masajları yaparak kaşıntı giderilebilir.
Gerinip duruyorsan rahatladın demektir
Sabahları uyanınca yaptığımız ilk iştir gerinmek. Peki vücudun tüm kaslarını kopma noktasına gelene kadar germenin sebebi nedir? Özellikle masa başında çalışanların sık sık yaptığı bu refleksin arkasında kaslarımızdaki protein lifleri var. Kemikleri saran kaslarda aktin ve miyosinden oluşan lifler iç içe geçmiş halde bulunuyor. Hareket ettiğimizde kaslar bu moleküller arasındaki bağların çalışmasıyla güç üretiyor. Durgun haldeyken kaslarda herhangi bir hareket olmasa da bu bağlar kaslara az miktarda gerilim sağlar. Zaman içinde gerilim artarak azami dereceye geldiğinde vücudun hareketsiz kısımlarında sertlik hissi uyanır. İşte gerinme refleksi bu sırada devreye girer ve kaslar uzun süre hareketsiz kalmaktan kurtulur. Vücuda yapılan masaj ve fizyoterapi uygulamalarının ardından vücutta oluşan rahatlık da bu sayede oluşur.
Kemiklerimiz neden çıtlar?
Kimilerinin bayıla bayıla yaptığı bu hareket kimilerinde tike dönüşebiliyor. İleri yaşlarda kireçlenme gibi önemli rahatsızlıklara sebebiyet veriyor. Fakat çıtlatma işlemi zamanla bilinç dışı bir alışkanlığa dönüşebiliyor. Aslında bu ‘çıt’ sesinin kemiklerden geldiğini zannetmek büyük yanılgı. En kolay çıtlayan yerler vücudumuzun küçük ve sürtünmeli kemiklerinin bulunduğu parmaklar. Burada eklemlerde kemiklerin rahat hareket etmesini sağlayan ve yağlı sıvıyla dolu kapsüller bulunuyor. Parmaklar gerilince eklem yerleri de düzleşerek gerilir ve sıvının içinde erimiş haldeki gazlar kabarcıklaşır. İşte bu çıtlama sesleri o kabarcıkların patlama sesidir. Çıtlamadan sonra eklemin hareket alanı genişler. Bu sayede eklemler daha rahat hareket eder. Çıtlatma hareketi üst üste tekrarlanmaz. Zira gaz kabarcıklarının sıvı içinde tekrar erimesi gerekir. ERKAM EMRE
Refleks, dıştan gelen bir uyarı sonucunda doğan ve devinim, salgı gibi iç tepkilere yol açan istem dışı sinir etkinliğidir.
Vücudumuzun dışarıdan gelen ışık ses gibi bir uyarıda ani ve hızlı bir hareketle tepki göstermesine refleks denir. Refleks sözcüğü, Latince "yansımak" anlamına gelen "reflectere" sözcüğünden türetilmiştir. Belirli bir uyarı etkisiyle düşünme sürecinden önce oluşan refleks, sinir sisteminin bir olayıdır. Merkezi sinir sisteminin işleyiş yasalarına göre refleksin ana özelliği aynı türden uyarılara hep aynı tepkinin verilmesidir. Refleks, sinir sisteminin işleyişinde büyük öneme sahip bir etkinliktir. Refleksleri olmayan canlı organizmaların, dış etkilere karşı yeterince hızlı tepki verememeleri nedeniyle, yaşamlarını sürdürme olanakları azalır. Refleks mekanizması omurilik tarafından yönetilir.
Omurilik refleksleri kalıtsaldır ve ikiye ayrılır:
- Doğuştan gelen refleks
- Sonradan kazanılan refleks
- Doğuştan gelir, sonradan kazanılmaz.
- Aynı türün bireylerinde görülür.
- Bu refleksler omuriliğin kontrolündedir.
- Öksürme, hapşırma, iğne batan ve ateş deyen elin çekilmesi, göz kapağının kırpılması, çocuktaki emme davranışı, hapşırınca gözün kapanması.
- Sonradan öğrenmeyle oluşur.
- Bireyden bireye farklılık gösterebilir.
- Örneğin bisikletin sürmeyi öğrenirken, öğrenme işlevi beynin kontrolündedir. Ancak her gün bisiklet sürerek bu davranışı alışkanlık haline getiririz. O zaman davranış omuriliğin kontrolüne geçer.
Pavlov'un köpekler üzerinde yaptığı klasik koşullanma deneyleri ünlüdür; Köpeğe ilk olarak birkaç kez zil çalınır. Köpek buna tepki vermez. Sonradan zil çalınır ve et verilir. Daha sonra et verilmediği halde zil çalındığında köpeğin salya salgıladığı görülür. Şartlı ya da şartlandırılmış refleks denen olay da budur. Vikipedi
Her refleksin bir hikmeti var
Refleksler, bir nevi insan vücudundaki pürüzleri gideren sistem. Elimizde olmadan yaptığımız ve otomatikleşmiş hareketlerin sırlarının hepsini çözemesek de keşfedebildiğimiz kadarıyla büyük hikmetler taşıyorlar.
İnsan vücudu, birbirinden ilginç kabiliyetlerle donatılmış. Bu melekelerin bir kısmı Kudreti Sonsuz tarafından insan ihtiyarına bırakılırken, diğer ve büyük kısmı ise bilinç dışı çalışmayla yükümlü. Bilinç dışı ve iradeye bağlı olmadan çalışan organlar bir yana, insanın vücudunun günlük hayatta sık sık yaptığı istem dışı birçok hareket bulunuyor. Vücuda dışarıdan gelen tehlikelere karşı koruyan bu ani hareketlenme mekanizmasının büyük işlevi bulunuyor. İrticalen (kendiliğinden) ortaya çıkan bu tepkilere tıp dilinde refleks deniyor. Peki, bir ömür boyu gayri ihtiyari gerçekleşen bu ani hareketler nasıl oluşur, ne işe yarar?
150 km hızla üflemek kolay değil!
Havada bulunan partiküllerin solunum yollarına girmesiyle vücudun oluşturduğu otomatik bir reaksiyon, hapşırık. Güneş ışığına hassas kimselerde sık sık görülebiliyor. Burun mukozası hassaslaşması ve ağır kokulu, yoğun kirli ortamlarda da sıkça hapşırmak mümkün. Hapşırık sırasında 150 km hızla vücutta bulunan 40 bin partikül dışarı atılır. Bu sayede solunum yollarında bulunan bakteriler dışarı atılır. Ertesinde vücutta bir rahatlama ve hoşnutluk hissi oluşur. Bazı kimseler, bu reflekslerinin çok gürültülü olduğundan dolayı ağız-burun yollarını kapayarak engelliyor. Fakat özelikle kafa bölgesinde büyük bir basınç oluşturması sebebiyle hapşırık kesinlikle engellememeli. Zira kafatasında artan basınç özellikle yüksek tansiyon hastaları için tehlikeli ve beyin damarlarında kanamalara sebep olabiliyor.
Esnemek beyni soğutuyor
Esneme sırasında ağız içindekilerin görülmesi hoş bir görüntü oluşturmaz. Kapama sırasında gelen kaba ses de çabası... Bu yüzden nezaketen bu görüntü ve sesin perde edilmesi beklenir. Uykuyla ezelden beri ilişkilendirilen bu hareketin şimdiye kadar herhangi bir çözümlemesi yapılamasa da öne sürülen tezler bir hayli ilginç. Evrimciler esnemenin ilkel dönemlerden kalan davranış olduğunu öne sürüyor. Çene kaslarının büyükçe açılması rakibe karşı bir güç gösterisi olarak yorumlanıyor. Bu hareket, zamanla evrilmiş ve günümüz insanına esneme olarak miras kalmış. Amerikalı profesör Andrew C. Gallup’a göre esneme hadisesi beynin çok ısındığı zamanlarda vücudun gösterdiği bir refleks. Bu sayede çok ısınan beyin tıpkı bir bilgisayar fanı etkisi gibi soğuyor. Yapılan istatistiklerde esneyen insanları gören kişilerde de esneme görülüyor.
İnatçı hıçkırıklardan korkun
Belirli aralıklarla diyafram kasının kasılmasıyla ciğerlere ani nefes alınıyor. Bu sırada ses telleri arasındaki açıklık istem dışı olarak kapanıyor ve hava arada sıkışarak o istemediğimiz ‘Hıck’ sesi meydana geliyor. Hıçkırmak kendiliğinden sona eren bir refleks ve hastalıksal sebepleri dışında birçok nedeni bulunuyor. Bunların arasında yemek yerken lokmaları çabuk yutmak, heyecan, korku, stres, alkol ve sair sebepler bulunuyor. Kısa süre devam eden bu kısa sıçramaları, nefesini tutmak, su içmek, amuda kalkmak gibi iptidai yöntemlerle gidermek mümkün. Hatta kimi yerlerde şeker emmek, torba içine solumak, dilin çekilmesi, buzlu suyla gargara, tiksindirme ve korkutma yollarına başvuranlar bulunuyormuş. Lakin uzun süreli ve inatçı hıçkırıklar büyük hastalıkların habercisi olabilir ve doktor muayenesi gerekebilir.
Yanlış sinyal beyne giderse?
Bacak bacak üstüne atıldığında, dirsekler dayandığında, bağdaş kurarak uzun süreli oturmalarda sıklıkla yaşanır karıncalanma. Vücudun uyuşan yerlerine binlerce iğnenin batırıldığını hissetmek asap bozucudur. Karıncalanma geçici ve zararsız bir his olmakla beraber sık yaşanması başka hastalığın belirtisi olabiliyor. Bu hissin başlıca nedeni eklemlerin kapanmasıyla çevresel sinirlere yüklenen basınç. Beyin vücudun her yerinden devamlı surette mesaj alır. Uzun süre bacak bacak üstüne oturursak dizin iç yüzeyine yakın sinirler, altta kalan bacak tarafından sıkıştırılır ve beyne giden duyumlar düzensiz hale gelir. Buradan sonra beyin bölgeden gelen verileri farklı algılar. Ardından vücudu uyarır. Bulunduğu konumdan daha rahat bir pozisyona geçmesi için mesajlar gönderir. Uyuşan bölgelere hafif masajları yaparak kaşıntı giderilebilir.
Gerinip duruyorsan rahatladın demektir
Sabahları uyanınca yaptığımız ilk iştir gerinmek. Peki vücudun tüm kaslarını kopma noktasına gelene kadar germenin sebebi nedir? Özellikle masa başında çalışanların sık sık yaptığı bu refleksin arkasında kaslarımızdaki protein lifleri var. Kemikleri saran kaslarda aktin ve miyosinden oluşan lifler iç içe geçmiş halde bulunuyor. Hareket ettiğimizde kaslar bu moleküller arasındaki bağların çalışmasıyla güç üretiyor. Durgun haldeyken kaslarda herhangi bir hareket olmasa da bu bağlar kaslara az miktarda gerilim sağlar. Zaman içinde gerilim artarak azami dereceye geldiğinde vücudun hareketsiz kısımlarında sertlik hissi uyanır. İşte gerinme refleksi bu sırada devreye girer ve kaslar uzun süre hareketsiz kalmaktan kurtulur. Vücuda yapılan masaj ve fizyoterapi uygulamalarının ardından vücutta oluşan rahatlık da bu sayede oluşur.
Kemiklerimiz neden çıtlar?
Kimilerinin bayıla bayıla yaptığı bu hareket kimilerinde tike dönüşebiliyor. İleri yaşlarda kireçlenme gibi önemli rahatsızlıklara sebebiyet veriyor. Fakat çıtlatma işlemi zamanla bilinç dışı bir alışkanlığa dönüşebiliyor. Aslında bu ‘çıt’ sesinin kemiklerden geldiğini zannetmek büyük yanılgı. En kolay çıtlayan yerler vücudumuzun küçük ve sürtünmeli kemiklerinin bulunduğu parmaklar. Burada eklemlerde kemiklerin rahat hareket etmesini sağlayan ve yağlı sıvıyla dolu kapsüller bulunuyor. Parmaklar gerilince eklem yerleri de düzleşerek gerilir ve sıvının içinde erimiş haldeki gazlar kabarcıklaşır. İşte bu çıtlama sesleri o kabarcıkların patlama sesidir. Çıtlamadan sonra eklemin hareket alanı genişler. Bu sayede eklemler daha rahat hareket eder. Çıtlatma hareketi üst üste tekrarlanmaz. Zira gaz kabarcıklarının sıvı içinde tekrar erimesi gerekir. ERKAM EMRE