Namaz, Beden ve Ruh Temizliği

şeker Üye
Namaz, Beden ve Ruh Temizliği

Ebû Hüreyre (r.a.)anlatıyor:

“ALLAH Resûlü’nü (s.a.v.) şöyle derken dinledim:

–Ne dersiniz; birinizin kapısının önünden bir nehir aksa, günde beş defa o nehirden yıkansa, onda kirden eser kalır mı?!

Sahabîler:

–Hayır, onda kirden eser kalmaz, dediler. Bunun üzerine ALLAH Resûlü (s.a.v.) :

–Beş vakit namaz da işte bu nehir gibidir. ALLAH, beş vakit namazla günahları yıkar, yok eder, buyurdu.”


Buhârî, Müslim, Tirmizî, Nesaî ve İbn Mâce

Bir nehir!

Açılıp kapatılan bir musluk değil. Bir su deposu da değil dolan ve boşalan.

Bilakis gürül gürül akan, suyu berrak ve hoş bir nehir. Suyunda bir bulanıklık ya da renk yok, tad ve kokusunda da bir bozulma söz konusu değil. Sürekli veren, daima cömert.

Herhangi birimizin kapısı önünden bir nehir aksa, temizlenmek maksadıyla günde beş sefer içine girip yıkansa, o kimsenin üzerinde hiç kir kalır mı?!

Hayır...

ALLAH’ın Resûlü Muhammed’in (s.a.v.) , huzurunda kendisini dinleyen sahâbeye yönelttiği soruya sahâbe hiç düşünmeden cevap verdi:

–Hayır, onda kirden eser kalmaz..

Bunun üzerine ALLAH Resûlü (s.a.v.) :

–Beş vakit namaz da işte bu nehir gibidir. ALLAH, beş vakit namazla günahları yıkar, yok eder”
buyurdu.

Hz Peygamber’in bir başka hadisinde buyurduğu gibi: “Temizlik imandandır.”

Bazı yönlerden ve alakalı olduğu konular bakımından farklı olsalar da bu iki hadis birbirine çok benzemektedir.

İman, kalbe bağlı ince manevi bir duygudur. Temizlik ise maddi bir dış görünümdür. Aralarında nasıl bir bağı, benzerlik ve uyum olabilir?!

İman, -Hz. Peygamber’in haber verdiği üzere- kalbe yerleşip de amelin kendisini tasdik ettiği şeydir.

Bu açıdan temizlik; imanın bir göstergesidir. İmanı haber verir, onu işaret eder ve onu çağrıştırır.

Sevgili gençler...

Birey ve toplum hayâtında İslam gibi maneviyat ile maddiyatı birbirine bağlayan bir başka din asla bulamazsınız.

Bunlar bir anda akla gelen ve kalemin pervasızca satıra döktüğü düşüncelerdir. Arzetmekte olduğum hadisle olan yakınlık, ilişki ve uyumundan dolayı bu düşüncelerimi sizlerle paylaşmak istedim.

Hadis-i şerîfe dönüyoruz...

Hadisin içimize fısıldadığı düşüncelerden biri de şudur:

Nehir suyunun kesintisiz bir şekilde akışının sürüp gitmesi ve insanın o suya girip yıkanması gibi, namaz kılmaya da ara vermeksizin devam etmek.

“Nehir” sözcüğü, zihnin düşünce ve hayâl dünyasında bir görüntü meydana getirmektedir. Nehir sözcüğünün zihinde bıraktığı bu görüntü aralıksız bir akıntıdır. Nehir sözcüğü telaffuz edilir edilmez zihne bu görüntü âdeta nakşoluyor.

Akıp gitmekte olan su, kimi zaman bir kayaya çarpabilir kimi zaman da bir çukur onu kolları arasına alabilir. Ancak çok geçmeden su, önüne çıkan bu engelleri süratle aşar. Yolunu kesen engeller karşısında gök gibi gürleyerek, aslan gibi kükreyerek direnir ve meydan okur. Daha sonra suyun, ardında köpük bırakarak zafer marşlarını andıran kendine has sesiyle şırıl şırıl akıp gittiğini görürsün.

Yaşam şartları, suyun kenarında veya civarında oturan insanı yaptığı işin durumuna göre, suyu kullanarak hayâtın kirlerinden temizlenmeye mecbur ediyor. Suyun kenarında veya civarında oturan insan, su aramadığı gibi aramak için herhangi bir gayret de göstermez. Zira su hemen onun yakınında, görme ve duyma alanlarının sınırları içindedir; suyun akışını görmekte ve şırıltısını işitmektedir. Kendisi hiçbir zahmet ve gayret göstermediği halde bu su onun istifadesine sunulmuştur. Temizlenmek için aralıksız olarak suya gelir temizlenir. Nehir suyunun kesintisiz olarak akışının sürüp gitmesine benzer bir şekilde o insanın da maddi temizliği sürer gider...

Temizlik sadece dış görüntüyle olmaz, sadece bedenle sınırlı kalmaz. Çünkü insan, beden ve ruhtan meydana gelmektedir.

Örneğin: Sabah namazını kılıp da işine giden insan... Kendisini geçim mücadelesinin ortasına atacak, menfaat ve kazancının peşinden koşacak, böylece nefsi tahrik edici ağlarada takılacaktır. Bu insan kaçınılmaz olarak keyfi arzularının (heva) etkisinde kalarak –bir sınıra kadar– şehevi arzuları ve çıkar peşinde sürüklenecektir. Bu durumdaki bir insan kendisine bulaşan kir ve pisliklerden ruhunu ve gönlünü nasıl arındırıp temizleyecektir?!

Bu kişi nasıl davranmalı ki, kalın bir tabaka halini almış yoğun günah kiri katmanından, kalpleri kapkara kesilmiş insanlardan da olmasın. Bunun için hemen öğle namazına koşar. ALLAH’ın huzurunda kıyam durarak farzı eda eder. Kendini hesaba çeker; günahını hatırlayarak ALLAH’tan kendini bağışlamasını niyaz eder.

Hiç şüphesiz o, bu davranışıyla, suyu berrak ve temiz olan bir nehirde yıkanan insan gibidir.

Yıkanıyor da yıkanıyor... Beş kez... Ardından gecenin karanlığı gelip onu bürüyor, kendini uykunun kollarına bırakıyor... Bu esnada hiçbir yanlış davranışta bulunmuyor, kendisine hiçbir kir bulaşmıyor. Çünkü uyuyan insan, ölü gibidir.

Sonra yaşama yeniden dönüyor...
 
şeker Üye
Gerçekte namaz, sınırlı dakikalar içerisinde ALLAH’a yapılmış bir yolculuktur. İftitah tekbiri’nden selâm’a, ayaktaki başlangıcından oturarak namaz bitimine kadar yerin ve evrenin maddiliğinden kopmadır, madde ile ilişki ve bağların kesilmesidir.

Namazdaki her söz, her hareket ve tabii her görüntü bir yükseliş ve yüceliş; hem de yücelere yükseliştir. Ayrıca sürekli bir temizlenme ve devamlı bir arınmadır.

Kıyam, rüku, secde ve “ALLAH-u Ekber” sözüyle başlama arasındaki bağlantının anlamını kavraman gerekmez mi?!
 
şeker Üye
Keşke bu anlamı yaşayabilseydik... O takdirde gözlerimizde ve duyularımızda varlık küçülecek ve bütün genişliğine rağmen dünya gözbebeğimizde ve vicdanımızda ufacık olacaktır.

ALLAH-u ekber” sözü bizi tüm keyfi arzu ve dürtülerinden, her türlü dünyevi dalalet ve sapıklıktan kurtarır. Böylece ALLAH’ın huzurunda duruşumuz temiz ve saf bir kıyam halini alır.

Bu söz, namazın rüku, secde ve kıyam olarak bir bölümünden diğer bir bölümüne geçiş anında, içinde ve üzerinde bulunduğumuz gerçekleri bize hatırlatır. Hem de, saf mü’min gönle pek çok hakikatler, anlamlar ve ibretler fısıldayıp ilham ederek ve onu devamlı kesintisiz bir canlılık ve sınırsız bir güçle donatıp besleyerek.

Yeryüzünün farklı ülkelerinden milyarlarca müslüman kardeşinle aynı kıbleye yönelişteki birliğin anlamını kavraman gerekmez mi?!

Nitelikte, görünüşte ve yönde... Sözde, eylemde ve harekette birlik...

Buradaki kardeşliğin anlamını, daha da geniş bir şekilde kavraman gerekmez mi?!
 
şeker Üye
Söze daha fazla devam edemeyeceğiz. Zira namaz konusu bu sayfalara sığacak gibi değil. Kaldı ki daha fazla devam edersek konu dışına çıkma endişesi de söz konusu...

Yoksa namaz hakkında çok söz söylenebilir.

Bu seferlik, namazın sadece manevi temizlik boyutundan, yaşamın ve dünyanın kirlerinden sürekli bir temizliğin kaçınılmazlığından bahsetmekle yetiniyoruz.

kaynaklar: Hz. Muhammed. net (Allahumme salli ala seyyidina muhammedin ve ala ali seyyidina muhammed)
kitap: Hz. Peygamberden gençlere 50 nasihat ( Muhammed Ali Kutup)
 

Benzer Konular

Yanıtlar
2
Görüntülenme
2B
Yanıtlar
0
Görüntülenme
2B
Yanıtlar
2
Görüntülenme
2B
Yanıtlar
0
Görüntülenme
3B
Yanıtlar
0
Görüntülenme
2B
Üst