Mevlidi Şerif Sözleri

Ömer
Yönetici
Hz. Muhammed’in (s.a.v) dünyâya gelişini ve onun hayâtındaki peygamber olma, mîrâca çıkma gibi önemli olayların yanı sıra vefatını da anlatan manzum eserdir. Süleyman Çelebi’nin yazdığı bu eserin asıl adı "Vesîletü’n-necât"dir.

Mevlid doğum demektir. Mevlid-i Şerif'te peygamber efendimizin doğum hadisesi Veladet Bahri kısmında yer alır. Süleyman Çelebi bu hadiseyi peygamber efendimizin mübarek annesi Hz. Amine'nin dilinden anlatmaktadır.

Günümüzde kandil gecelerinde, düğünlerde, sünnet düğünlerinde, cenaze merasimlerinde mevlidhanlar tarafından okunmaktadır. Mevlidhanlar bu manzum eseri musiki makamlarına riayet ederek bir ahenk içinde okurlar. Bazı mevlidhanlar bahirlerin arasına peygamber efendimiz için yazılan naat-ı şerifleri kaside olarak okurlar. Mevlid-i şerifin okunuşu esnasında dinleyici cemaat de aralardaki salavatlara iştirak ederler. Bahirler arasında ise Kuran-ı Kerim tilavetleri okunur.

Tevhid Bahri

Mefhar-i Mevcudât, Hazret-i Fahr-i Alem
Muhammed Mustafâ râ Salevât

Allâh adın zikredelim evvelâ
Vâcib oldur cümle işte her kulâ

Allah adın her kim ol evvel anâ
Her işi âsân ider Allah anâ

Allah âdı olsa her işin önü
Hergiz ebter olmaya ânın sonu

Her nefeste Allah adın di müdâm
Allah âdıyle olur her iş tamam

Bir kez Allah dese aşk ile lisân
Dökülür cümle günah misl-i hazân

İsm-i Pâkin pâk olur zikreyleyen
Her murâda erişür Allah diyen

Aşk ile gel imdi Allah diyelim
Derd ile göz yaş ile âh idelim.

Ola kim rahmet kıla ol Pâdişah
Ol Kerîm ü ol Rahîm ü ol ilâh

Birdir ol birliğine şek yokdurur
Gerçi yanlış söyleyenler çokdurur

Cümle âlem yoğ iken ol vâr idi
Yaratılmıştan Ganî Cebbâr idi.

Vâr iken ol yok idi ins-ü melek
Arş-ü ferş-ü ay-ü gün hem nuh-felek

Sun’ ile bunları ol vâr eyledi
Birliğine cümle ikrâr eyledi

Ol dedi bir kerre var oldu cihân
Olma derse mahv olur ol dem hemân

Bâri ne hâcet kılavuz sözü çok
Birdir Allah andan artık Tanrı yok

Haşre dek ger denilirse bu kelâm
Nice haşr ola bu olmaya tamâm

Ger dilersiz bulasız oddan necât
Aşk ile derd ile edin es-salât

Esselâtü vesselamü Aleyke yâ Resûlallah
Esselâtü vesselamü Aleyke yâ Habîballah
Esselâtü vesselamü Aleyke yâ Nuru Arşillah

Ey azîzler işte başlarız söze
Bir vasiyyet kılarız illâ size

Ol vasiyyet kim derim her kim tuta
Misk gibi kokusu canlarda tüte.

Hakk Teâlâ rahmet eyleye anâ
Kim beni ol bir duâ ile ana,

Her kim diler bu duâda buluna,
Fâtiha ihsân ede Süleyman kuluna,

El Fatiha

Veladet Bahri - Hz. Muhammed Aleyhissalatu Vesselamın Doğumu

Âmine Hâtûn Muhammed ânesi
Ol sadeften doğdu ol dür dânesi

Çünkü Abdullah’tan oldu hâmile
Vakt erişdi hefte vü eyyâm ile

Hem Muhammed gelmesi oldu yakîn
Çok alâmetler belirdi gelmedîn

Ol Rebîü’l-evvel âyın nîcesi
On ikinci gîce isneyn gîcesi

Ol gece kim doğdu ol hayrul-beşer
Ânesi anda neler gördü neler

Dedi gördüm ol Habîbin ânesi
Bir aceb nûr kim güneş pervânesi

Berk urup çıktı evimden nâgehân
Göklere dek nûr ile doldu cihân

Gökler açıldı ve feth oldu zulem
Üç melek gördüm elinde üç alem

Bîri meşrik biri mağribde anın
Bîri dâmında dikildi Kâbe’nin

Bildim anlardan kim ol halkın yeği
Kim yakîn oldu cihâna gelmeği

İndiler gökten melekler sâf sâf
Kâbe gibi kıldılar evim tavâf

Hûriler geldi bölük bölük buğur
Yüzleri nûrundan evim doldu nûr

Hem hava üzre döşendi bir döşek
Adı sündüs döşeyen anı melek

Çün göründü bana bu işler ayân
Hayret içre kalmış idim ben hemân

Yarılıp duvar çıktı nâgehân
Geldi üç hûrî bana oldu ayan

Çevre yanıma gelip oturdular
Mustafâ’yı birbirine muştular

Dediler oğlun gibi hiç bir oğul
Yâradılâlı cihân gelmiş değil

Bu senin oğlun gibi kadri Cemîl
Bir anaya vermemiştir ol Celîl

Ulu devlet buldun ey dil-dâre sen
Doğuserdir senden ol hulk-i hasen

Bu gelen ilm-i ledün Sultânıdır
Bu gelen tevhîd-ü irfân kânıdır

Bu gelen aşkına devr eyler felek
Yüzüne müştâkdır ins ü melek

Bu gice ol gicedir kim ol şerîf
Nûr ile âlemleri eyler latîf

Bu gice dünyâyı ol cennet kılar
Bu gice eşyâya Hakk rahmet kılar

Bu gice şâdân olur erbâb-ı dil
Bu giceye can verir eshâb-ı dil

Rahmeten lil-âlemîndir Mustafâ
Hem şefîul-müznibîndir Mustafa

Vasfını bu resme tertîb ettiler
Ol mübarek nûru terğîb ettiler

Âmine eder çü vakt oldu tamam
Kim vücûda gele ol hayrü’l-enâm

Susadım gâyet harâretten kati
Sundular bir cam dolusu şerbeti

Şerbeti sundukta bana hûriler
Bûnu sana verdi Allâh dediler

Kardan ak idi ve hem soğuk idi
Lezzeti dâhi şekerde yok idi

İçtim ânı oldu cismim nûra gark
İdemezdim kendimi nûrdan fark

Geldi bir ak kuş kanadıyla revân
Arkamı sığadı kuvvetle hemân

Doğdu ol saatte ol sultan-ı din
Nûr’a gark oldu semâvât ü zemîn

Sallû aleyhi ve sellimû teslîmâ
Hattâ tenâlû cenneten ve naîmâ

Ger dilersiz bulasız oddan necât
Aşk ile derd ile edin es-salât

Esselâtü vesselamü Aleyke yâ Resûlallah
Esselâtü vesselamü Aleyke yâ Habîballah
Esselâtü vesselamü Aleyke yâ Seyyidel Evveline vel-Ahirin

Merhaba Bahri

Yaradılmış cümle oldu şadüman
Gam gidip alem yeniden buldu can

Cümle zerrât–ı cihân edüp sadâ
Çağrışuben dediler kim merhabâ

Merhabâ ey âli sultan merhabâ
Merhabâ ey kân–ı irfan merhabâ

Merhabâ ey sırr–ı furkan merhabâ
Merhabâ ey derde derman merhabâ

Merhabâ ey mâh ü hürşîd–i Hudâ
Merhaba ey Hak’dan olmayan cüdâ

Merhabâ ey bülbül–i bâğ–i cemâl
Merhabâ ey âşinâ–yı Zülcelâl

Merhabâ ey âsi ümmet melcei
Merhabâ ey çâresizler eşfai

Merhabâ ey cân–ı bâkî merhabâ
Merhabâ uşşâka sâkî merhabâ

Merhabâ ey kurretü’l–ayn–i Halîl
Merhabâ ey hâs–ı mahbûb–ı Celîl

Merhabâ ey rahmeten li’l–âlemîn
Merhabâ sensin şefî’ü’l–müznibîn

Merhabâ ey pâdişâh–ı dü cihân
Senin için oldu kevn ile mekân

Ey cemâli gün yüzü bedr–i münîr
Ey kamu düşmüşlere sen dest–gîr

Destgîrisin kamu üftâdenin
Hem penâhı bende vü âzâdenin

Ey gönüller derdinin dermânı sen
Ey yaratılmışların sultânı sen

Sensin ol sultân–ı cümle enbiyâ
Nûr–i çeşm–i evliyâ ve asfiyâ

Ey risâlet tahtının sen hâtemi
En nübüvvet mihrinin sen hâtemi

Çünkü nûrun rûşen etti âlemi
Gül cemâlin gülşen etti âlemi

Yâ Habîballah bize imdâd kıl
Son nefeste lûtfun ile şâd kıl

Allâhümme salli alâ seyyidinâ
Muhammedinillezî câ ebilhakkıl mübîn
Ve erseltehû rahmetel lil âlemin

Mirac Bahri I ve II

Sâhibü’l-hulleti ve’t-tâç ve râkibü’l-bürâkı fi leyleti’l-mirac
Hazret-i Fahri Alem Muhammed Mustafâ râ Salevât

Söyleşirken Cebrâil ile kelâm
Geldi Refref önüne verdi selâm

Aldı ol şâh-ı cihânı ol zamân
Sidre’ye gitti ve götürdü hemân

Bir fezâ oldu o demde rûnümâ
Ne mekân var anda ne arz-u semâ

Kim, ne hâlidir, ne mâli, ol mahal
Akl ü fikr etmek o hâli fehmü hal

Ref’ olup ol şâha yetmiş bin hicâb
Nûr-ı tevhîd açtı vechinden nikâb

Her birisinden geçerken îlerû
Emr olundu Yâ Muhammed gel berû

Çünki kamûsun görüp geçti öte
Vardı îrişdi ol Ulû Hazrete

Şeş cihetden ol münezzeh Zülcelâl
Bî kemû-keyf âna gösterdi Cemâl

Zâten ol sultân-ı mâzâgal-basar
Eylemişdi Hakk’a tahsîs-i nazar

Âşikâre gördü Rabbü’l-İzzetî
Âhiretde öyle görünür ümmeti

Bî-hurûf-ü lâfz-u savt ol pâdişâh
Mustafa’ya söyledî bî-iştibâh

Dedi kim matlûb ü maksûdün benem
Sevdiğin cân ile mâbûdün benem

Gece gündüz durmayub istediğin
Nola kim görsem cemâlin dediğin

Gel habîbim sâna müştâk olmuşam
Cümle halkı sâna bende kılmışam

Ne murâdın vâr ise kîlam revâ
Eyleyem bir derde bin türylü devâ

Mustafâ dedi: “Eyâ Rabbe’r-Rahîm
Vey hatâ pûş ü atâsı çok kerîm

Ol zaîf ümmetlerim hâlî nola
Hazretîne nîce anlar yol bula

Gece gündüz işler isyân kamû
Korkarım ki yerleri ola tamû

Yâ İlâhî, hazretinden hâcetim
Bûdurur kim ola makbûl ümmetim”

Hak-Teâlâdan erişdi bir nidâ:
Yâ Muhammed ben sâna kıldım atâ

Ümmetini sâna verdim ey habîb
Cennetîmi anlara kıldım nasîb

Yâ habîbim nedir ol kim dîledin
Bir avuç toprağa minnet meyledin

Ben sanâ Müştâk olunca ey şerîf
Senin olmaz mî dün-âlem ey lâtif

Zâtıma mir’at edindim zâtıni
Bîle yazdım âdım ile âdıni

Hem dedi kim: “Yâ Muhammed ben seni
Bilûrem görmeğe doymazsın beni

Avdet edûp davet et kullarımı
Tâ gelûben göreler dîdârımı

Sen ki mi’râc eyleyûb etdin niyâz
Ümmetin mîrâcını kıldım namâz”

Her kaçan kim bû namâzı kılalar
Cümle gök ehli sevâbın bûlalar

Çünki her türlü ibâdet bundadır
Hakk’a kurbiyyetle vuslat bundadır

Sıdk ile beş vakt olundukça edâ
Elli vaktin ecrin eyler Hakk atâ

Mâhasal ol anda doksan bin kelâm
Sebk idüp bulduktan encâm ü hitâm

Tarfetül-ayn içre ol Fahr-i cihân
Ümmühân’ın evine geldi hemân

Her ne vâki oldu ise serteser
Cümlesin eshâbına verdi haber

Dediler: “Ey Kıble-i İslâmü dîn
Kutlu olsun sâna mîrâc-i güzîn

Biz kamûmuz kullarız sen şâhsın
Gönlümüz îçinde rûşen mâhsın

Ümmetin olduğumuz devlet yeter
Hizmetin kıldığımız izzet yeter!”

Münacat Bahri

Yâ İlâhî, ol Muhammed hakkı çün
Ol şefâat kân-ı Ahmed hakkı çün

Sidrevü arş-î muallâ hakkı çün
Ol süluk-i seyr-i âlâ hakkı çün

Ol gece söyleşîlen söz hakkı çün
Ol gece Hakk’ı gören göz hakkı çün

Sırr-ı fürkân nûr-i âzam hakkı çün
Kuds ü Kâbe Merve Zemzem hakkı çün

Gözü yâşı hakkı çün âşıkların
Bağrı bâşı hakkı çün sâdıkların

Aşk odundan ciğeri püryân içün
Derd ile kan ağlayan giryan içün

Sıdk ile yolundan kâim kul içün
Hazretine doğru vâran yol içün

Şol zaman kim müddet-i ömrü hayât
Âhir ola ere hengâm-i memât

Yâ İlâhi, saklagıl îmânımız
Verelim îman ile tâ cânımız

Biz günâhkâr âsî mürîm kulları
Yarlıgâyüb kıl günâhlardan berî

Kabrimiz imân ile pür-nûr kıl
Mûnisi ğilmân ile hem-hûr kıl

Hem dahî mîzânımız eyle sakîl
Cennete girmeğe lütfun kıl delîl

Mustafa’ya hem civâr et, yâ Kerîm
Cennetü’l-firdevs içinde, yâ Rahim

Lutf ile göster bize didârını
Nimetinle topla-gıl kullarını

Afvedüb isyânımız kıl rahmeti
Ol habîbin yûzü sûyû hörmeti

Sâna lâyık kullarınla hemdem et
Ehl-i derdin sohbetine mahrem et

Hem Süleymân-ı fakîre rahmet et
Yoldaşın îmân makâmın cennet et

Yâ İlâhi, kılma bizi dâllîn
Bu dûâya cümleniz deyin âmîn

Ümmetinden râzı olsun ol muîn
Rahmetullâhi aleyhim ecmâin

Not: Bu bahirler en bilinen bahirlerdir. Bunların dışında mevlid-i şerifte Nur Bahri, Vefat Bahri gibi başka bahirlerde bulunmaktadır.
 

Benzer Konular

Yanıtlar
0
Görüntülenme
11B
Yanıtlar
0
Görüntülenme
43B
Yanıtlar
0
Görüntülenme
7B
Yanıtlar
0
Görüntülenme
8B
Yanıtlar
0
Görüntülenme
12B
Üst