Ömer
Yönetici
Hz. Muhammed’in (s.a.v) dünyâya gelişini ve onun hayâtındaki peygamber olma, mîrâca çıkma gibi önemli olayların yanı sıra vefatını da anlatan manzum eserdir. Süleyman Çelebi’nin yazdığı bu eserin asıl adı "Vesîletü’n-necât"dir.
Mevlid doğum demektir. Mevlid-i Şerif'te peygamber efendimizin doğum hadisesi Veladet Bahri kısmında yer alır. Süleyman Çelebi bu hadiseyi peygamber efendimizin mübarek annesi Hz. Amine'nin dilinden anlatmaktadır.
Günümüzde kandil gecelerinde, düğünlerde, sünnet düğünlerinde, cenaze merasimlerinde mevlidhanlar tarafından okunmaktadır. Mevlidhanlar bu manzum eseri musiki makamlarına riayet ederek bir ahenk içinde okurlar. Bazı mevlidhanlar bahirlerin arasına peygamber efendimiz için yazılan naat-ı şerifleri kaside olarak okurlar. Mevlid-i şerifin okunuşu esnasında dinleyici cemaat de aralardaki salavatlara iştirak ederler. Bahirler arasında ise Kuran-ı Kerim tilavetleri okunur.
Tevhid Bahri
Mefhar-i Mevcudât, Hazret-i Fahr-i Alem
Muhammed Mustafâ râ Salevât
Allâh adın zikredelim evvelâ
Vâcib oldur cümle işte her kulâ
Allah adın her kim ol evvel anâ
Her işi âsân ider Allah anâ
Allah âdı olsa her işin önü
Hergiz ebter olmaya ânın sonu
Her nefeste Allah adın di müdâm
Allah âdıyle olur her iş tamam
Bir kez Allah dese aşk ile lisân
Dökülür cümle günah misl-i hazân
İsm-i Pâkin pâk olur zikreyleyen
Her murâda erişür Allah diyen
Aşk ile gel imdi Allah diyelim
Derd ile göz yaş ile âh idelim.
Ola kim rahmet kıla ol Pâdişah
Ol Kerîm ü ol Rahîm ü ol ilâh
Birdir ol birliğine şek yokdurur
Gerçi yanlış söyleyenler çokdurur
Cümle âlem yoğ iken ol vâr idi
Yaratılmıştan Ganî Cebbâr idi.
Vâr iken ol yok idi ins-ü melek
Arş-ü ferş-ü ay-ü gün hem nuh-felek
Sun’ ile bunları ol vâr eyledi
Birliğine cümle ikrâr eyledi
Ol dedi bir kerre var oldu cihân
Olma derse mahv olur ol dem hemân
Bâri ne hâcet kılavuz sözü çok
Birdir Allah andan artık Tanrı yok
Haşre dek ger denilirse bu kelâm
Nice haşr ola bu olmaya tamâm
Ger dilersiz bulasız oddan necât
Aşk ile derd ile edin es-salât
Esselâtü vesselamü Aleyke yâ Resûlallah
Esselâtü vesselamü Aleyke yâ Habîballah
Esselâtü vesselamü Aleyke yâ Nuru Arşillah
Ey azîzler işte başlarız söze
Bir vasiyyet kılarız illâ size
Ol vasiyyet kim derim her kim tuta
Misk gibi kokusu canlarda tüte.
Hakk Teâlâ rahmet eyleye anâ
Kim beni ol bir duâ ile ana,
Her kim diler bu duâda buluna,
Fâtiha ihsân ede Süleyman kuluna,
El Fatiha
Veladet Bahri - Hz. Muhammed Aleyhissalatu Vesselamın Doğumu
Âmine Hâtûn Muhammed ânesi
Ol sadeften doğdu ol dür dânesi
Çünkü Abdullah’tan oldu hâmile
Vakt erişdi hefte vü eyyâm ile
Hem Muhammed gelmesi oldu yakîn
Çok alâmetler belirdi gelmedîn
Ol Rebîü’l-evvel âyın nîcesi
On ikinci gîce isneyn gîcesi
Ol gece kim doğdu ol hayrul-beşer
Ânesi anda neler gördü neler
Dedi gördüm ol Habîbin ânesi
Bir aceb nûr kim güneş pervânesi
Berk urup çıktı evimden nâgehân
Göklere dek nûr ile doldu cihân
Gökler açıldı ve feth oldu zulem
Üç melek gördüm elinde üç alem
Bîri meşrik biri mağribde anın
Bîri dâmında dikildi Kâbe’nin
Bildim anlardan kim ol halkın yeği
Kim yakîn oldu cihâna gelmeği
İndiler gökten melekler sâf sâf
Kâbe gibi kıldılar evim tavâf
Hûriler geldi bölük bölük buğur
Yüzleri nûrundan evim doldu nûr
Hem hava üzre döşendi bir döşek
Adı sündüs döşeyen anı melek
Çün göründü bana bu işler ayân
Hayret içre kalmış idim ben hemân
Yarılıp duvar çıktı nâgehân
Geldi üç hûrî bana oldu ayan
Çevre yanıma gelip oturdular
Mustafâ’yı birbirine muştular
Dediler oğlun gibi hiç bir oğul
Yâradılâlı cihân gelmiş değil
Bu senin oğlun gibi kadri Cemîl
Bir anaya vermemiştir ol Celîl
Ulu devlet buldun ey dil-dâre sen
Doğuserdir senden ol hulk-i hasen
Bu gelen ilm-i ledün Sultânıdır
Bu gelen tevhîd-ü irfân kânıdır
Bu gelen aşkına devr eyler felek
Yüzüne müştâkdır ins ü melek
Bu gice ol gicedir kim ol şerîf
Nûr ile âlemleri eyler latîf
Bu gice dünyâyı ol cennet kılar
Bu gice eşyâya Hakk rahmet kılar
Bu gice şâdân olur erbâb-ı dil
Bu giceye can verir eshâb-ı dil
Rahmeten lil-âlemîndir Mustafâ
Hem şefîul-müznibîndir Mustafa
Vasfını bu resme tertîb ettiler
Ol mübarek nûru terğîb ettiler
Âmine eder çü vakt oldu tamam
Kim vücûda gele ol hayrü’l-enâm
Susadım gâyet harâretten kati
Sundular bir cam dolusu şerbeti
Şerbeti sundukta bana hûriler
Bûnu sana verdi Allâh dediler
Kardan ak idi ve hem soğuk idi
Lezzeti dâhi şekerde yok idi
İçtim ânı oldu cismim nûra gark
İdemezdim kendimi nûrdan fark
Geldi bir ak kuş kanadıyla revân
Arkamı sığadı kuvvetle hemân
Doğdu ol saatte ol sultan-ı din
Nûr’a gark oldu semâvât ü zemîn
Sallû aleyhi ve sellimû teslîmâ
Hattâ tenâlû cenneten ve naîmâ
Ger dilersiz bulasız oddan necât
Aşk ile derd ile edin es-salât
Esselâtü vesselamü Aleyke yâ Resûlallah
Esselâtü vesselamü Aleyke yâ Habîballah
Esselâtü vesselamü Aleyke yâ Seyyidel Evveline vel-Ahirin
Merhaba Bahri
Yaradılmış cümle oldu şadüman
Gam gidip alem yeniden buldu can
Cümle zerrât–ı cihân edüp sadâ
Çağrışuben dediler kim merhabâ
Merhabâ ey âli sultan merhabâ
Merhabâ ey kân–ı irfan merhabâ
Merhabâ ey sırr–ı furkan merhabâ
Merhabâ ey derde derman merhabâ
Merhabâ ey mâh ü hürşîd–i Hudâ
Merhaba ey Hak’dan olmayan cüdâ
Merhabâ ey bülbül–i bâğ–i cemâl
Merhabâ ey âşinâ–yı Zülcelâl
Merhabâ ey âsi ümmet melcei
Merhabâ ey çâresizler eşfai
Merhabâ ey cân–ı bâkî merhabâ
Merhabâ uşşâka sâkî merhabâ
Merhabâ ey kurretü’l–ayn–i Halîl
Merhabâ ey hâs–ı mahbûb–ı Celîl
Merhabâ ey rahmeten li’l–âlemîn
Merhabâ sensin şefî’ü’l–müznibîn
Merhabâ ey pâdişâh–ı dü cihân
Senin için oldu kevn ile mekân
Ey cemâli gün yüzü bedr–i münîr
Ey kamu düşmüşlere sen dest–gîr
Destgîrisin kamu üftâdenin
Hem penâhı bende vü âzâdenin
Ey gönüller derdinin dermânı sen
Ey yaratılmışların sultânı sen
Sensin ol sultân–ı cümle enbiyâ
Nûr–i çeşm–i evliyâ ve asfiyâ
Ey risâlet tahtının sen hâtemi
En nübüvvet mihrinin sen hâtemi
Çünkü nûrun rûşen etti âlemi
Gül cemâlin gülşen etti âlemi
Yâ Habîballah bize imdâd kıl
Son nefeste lûtfun ile şâd kıl
Allâhümme salli alâ seyyidinâ
Muhammedinillezî câ ebilhakkıl mübîn
Ve erseltehû rahmetel lil âlemin
Mirac Bahri I ve II
Sâhibü’l-hulleti ve’t-tâç ve râkibü’l-bürâkı fi leyleti’l-mirac
Hazret-i Fahri Alem Muhammed Mustafâ râ Salevât
Söyleşirken Cebrâil ile kelâm
Geldi Refref önüne verdi selâm
Aldı ol şâh-ı cihânı ol zamân
Sidre’ye gitti ve götürdü hemân
Bir fezâ oldu o demde rûnümâ
Ne mekân var anda ne arz-u semâ
Kim, ne hâlidir, ne mâli, ol mahal
Akl ü fikr etmek o hâli fehmü hal
Ref’ olup ol şâha yetmiş bin hicâb
Nûr-ı tevhîd açtı vechinden nikâb
Her birisinden geçerken îlerû
Emr olundu Yâ Muhammed gel berû
Çünki kamûsun görüp geçti öte
Vardı îrişdi ol Ulû Hazrete
Şeş cihetden ol münezzeh Zülcelâl
Bî kemû-keyf âna gösterdi Cemâl
Zâten ol sultân-ı mâzâgal-basar
Eylemişdi Hakk’a tahsîs-i nazar
Âşikâre gördü Rabbü’l-İzzetî
Âhiretde öyle görünür ümmeti
Bî-hurûf-ü lâfz-u savt ol pâdişâh
Mustafa’ya söyledî bî-iştibâh
Dedi kim matlûb ü maksûdün benem
Sevdiğin cân ile mâbûdün benem
Gece gündüz durmayub istediğin
Nola kim görsem cemâlin dediğin
Gel habîbim sâna müştâk olmuşam
Cümle halkı sâna bende kılmışam
Ne murâdın vâr ise kîlam revâ
Eyleyem bir derde bin türylü devâ
Mustafâ dedi: “Eyâ Rabbe’r-Rahîm
Vey hatâ pûş ü atâsı çok kerîm
Ol zaîf ümmetlerim hâlî nola
Hazretîne nîce anlar yol bula
Gece gündüz işler isyân kamû
Korkarım ki yerleri ola tamû
Yâ İlâhî, hazretinden hâcetim
Bûdurur kim ola makbûl ümmetim”
Hak-Teâlâdan erişdi bir nidâ:
Yâ Muhammed ben sâna kıldım atâ
Ümmetini sâna verdim ey habîb
Cennetîmi anlara kıldım nasîb
Yâ habîbim nedir ol kim dîledin
Bir avuç toprağa minnet meyledin
Ben sanâ Müştâk olunca ey şerîf
Senin olmaz mî dün-âlem ey lâtif
Zâtıma mir’at edindim zâtıni
Bîle yazdım âdım ile âdıni
Hem dedi kim: “Yâ Muhammed ben seni
Bilûrem görmeğe doymazsın beni
Avdet edûp davet et kullarımı
Tâ gelûben göreler dîdârımı
Sen ki mi’râc eyleyûb etdin niyâz
Ümmetin mîrâcını kıldım namâz”
Her kaçan kim bû namâzı kılalar
Cümle gök ehli sevâbın bûlalar
Çünki her türlü ibâdet bundadır
Hakk’a kurbiyyetle vuslat bundadır
Sıdk ile beş vakt olundukça edâ
Elli vaktin ecrin eyler Hakk atâ
Mâhasal ol anda doksan bin kelâm
Sebk idüp bulduktan encâm ü hitâm
Tarfetül-ayn içre ol Fahr-i cihân
Ümmühân’ın evine geldi hemân
Her ne vâki oldu ise serteser
Cümlesin eshâbına verdi haber
Dediler: “Ey Kıble-i İslâmü dîn
Kutlu olsun sâna mîrâc-i güzîn
Biz kamûmuz kullarız sen şâhsın
Gönlümüz îçinde rûşen mâhsın
Ümmetin olduğumuz devlet yeter
Hizmetin kıldığımız izzet yeter!”
Münacat Bahri
Yâ İlâhî, ol Muhammed hakkı çün
Ol şefâat kân-ı Ahmed hakkı çün
Sidrevü arş-î muallâ hakkı çün
Ol süluk-i seyr-i âlâ hakkı çün
Ol gece söyleşîlen söz hakkı çün
Ol gece Hakk’ı gören göz hakkı çün
Sırr-ı fürkân nûr-i âzam hakkı çün
Kuds ü Kâbe Merve Zemzem hakkı çün
Gözü yâşı hakkı çün âşıkların
Bağrı bâşı hakkı çün sâdıkların
Aşk odundan ciğeri püryân içün
Derd ile kan ağlayan giryan içün
Sıdk ile yolundan kâim kul içün
Hazretine doğru vâran yol içün
Şol zaman kim müddet-i ömrü hayât
Âhir ola ere hengâm-i memât
Yâ İlâhi, saklagıl îmânımız
Verelim îman ile tâ cânımız
Biz günâhkâr âsî mürîm kulları
Yarlıgâyüb kıl günâhlardan berî
Kabrimiz imân ile pür-nûr kıl
Mûnisi ğilmân ile hem-hûr kıl
Hem dahî mîzânımız eyle sakîl
Cennete girmeğe lütfun kıl delîl
Mustafa’ya hem civâr et, yâ Kerîm
Cennetü’l-firdevs içinde, yâ Rahim
Lutf ile göster bize didârını
Nimetinle topla-gıl kullarını
Afvedüb isyânımız kıl rahmeti
Ol habîbin yûzü sûyû hörmeti
Sâna lâyık kullarınla hemdem et
Ehl-i derdin sohbetine mahrem et
Hem Süleymân-ı fakîre rahmet et
Yoldaşın îmân makâmın cennet et
Yâ İlâhi, kılma bizi dâllîn
Bu dûâya cümleniz deyin âmîn
Ümmetinden râzı olsun ol muîn
Rahmetullâhi aleyhim ecmâin
Not: Bu bahirler en bilinen bahirlerdir. Bunların dışında mevlid-i şerifte Nur Bahri, Vefat Bahri gibi başka bahirlerde bulunmaktadır.
Mevlid doğum demektir. Mevlid-i Şerif'te peygamber efendimizin doğum hadisesi Veladet Bahri kısmında yer alır. Süleyman Çelebi bu hadiseyi peygamber efendimizin mübarek annesi Hz. Amine'nin dilinden anlatmaktadır.
Günümüzde kandil gecelerinde, düğünlerde, sünnet düğünlerinde, cenaze merasimlerinde mevlidhanlar tarafından okunmaktadır. Mevlidhanlar bu manzum eseri musiki makamlarına riayet ederek bir ahenk içinde okurlar. Bazı mevlidhanlar bahirlerin arasına peygamber efendimiz için yazılan naat-ı şerifleri kaside olarak okurlar. Mevlid-i şerifin okunuşu esnasında dinleyici cemaat de aralardaki salavatlara iştirak ederler. Bahirler arasında ise Kuran-ı Kerim tilavetleri okunur.
Tevhid Bahri
Mefhar-i Mevcudât, Hazret-i Fahr-i Alem
Muhammed Mustafâ râ Salevât
Allâh adın zikredelim evvelâ
Vâcib oldur cümle işte her kulâ
Allah adın her kim ol evvel anâ
Her işi âsân ider Allah anâ
Allah âdı olsa her işin önü
Hergiz ebter olmaya ânın sonu
Her nefeste Allah adın di müdâm
Allah âdıyle olur her iş tamam
Bir kez Allah dese aşk ile lisân
Dökülür cümle günah misl-i hazân
İsm-i Pâkin pâk olur zikreyleyen
Her murâda erişür Allah diyen
Aşk ile gel imdi Allah diyelim
Derd ile göz yaş ile âh idelim.
Ola kim rahmet kıla ol Pâdişah
Ol Kerîm ü ol Rahîm ü ol ilâh
Birdir ol birliğine şek yokdurur
Gerçi yanlış söyleyenler çokdurur
Cümle âlem yoğ iken ol vâr idi
Yaratılmıştan Ganî Cebbâr idi.
Vâr iken ol yok idi ins-ü melek
Arş-ü ferş-ü ay-ü gün hem nuh-felek
Sun’ ile bunları ol vâr eyledi
Birliğine cümle ikrâr eyledi
Ol dedi bir kerre var oldu cihân
Olma derse mahv olur ol dem hemân
Bâri ne hâcet kılavuz sözü çok
Birdir Allah andan artık Tanrı yok
Haşre dek ger denilirse bu kelâm
Nice haşr ola bu olmaya tamâm
Ger dilersiz bulasız oddan necât
Aşk ile derd ile edin es-salât
Esselâtü vesselamü Aleyke yâ Resûlallah
Esselâtü vesselamü Aleyke yâ Habîballah
Esselâtü vesselamü Aleyke yâ Nuru Arşillah
Ey azîzler işte başlarız söze
Bir vasiyyet kılarız illâ size
Ol vasiyyet kim derim her kim tuta
Misk gibi kokusu canlarda tüte.
Hakk Teâlâ rahmet eyleye anâ
Kim beni ol bir duâ ile ana,
Her kim diler bu duâda buluna,
Fâtiha ihsân ede Süleyman kuluna,
El Fatiha
Veladet Bahri - Hz. Muhammed Aleyhissalatu Vesselamın Doğumu
Âmine Hâtûn Muhammed ânesi
Ol sadeften doğdu ol dür dânesi
Çünkü Abdullah’tan oldu hâmile
Vakt erişdi hefte vü eyyâm ile
Hem Muhammed gelmesi oldu yakîn
Çok alâmetler belirdi gelmedîn
Ol Rebîü’l-evvel âyın nîcesi
On ikinci gîce isneyn gîcesi
Ol gece kim doğdu ol hayrul-beşer
Ânesi anda neler gördü neler
Dedi gördüm ol Habîbin ânesi
Bir aceb nûr kim güneş pervânesi
Berk urup çıktı evimden nâgehân
Göklere dek nûr ile doldu cihân
Gökler açıldı ve feth oldu zulem
Üç melek gördüm elinde üç alem
Bîri meşrik biri mağribde anın
Bîri dâmında dikildi Kâbe’nin
Bildim anlardan kim ol halkın yeği
Kim yakîn oldu cihâna gelmeği
İndiler gökten melekler sâf sâf
Kâbe gibi kıldılar evim tavâf
Hûriler geldi bölük bölük buğur
Yüzleri nûrundan evim doldu nûr
Hem hava üzre döşendi bir döşek
Adı sündüs döşeyen anı melek
Çün göründü bana bu işler ayân
Hayret içre kalmış idim ben hemân
Yarılıp duvar çıktı nâgehân
Geldi üç hûrî bana oldu ayan
Çevre yanıma gelip oturdular
Mustafâ’yı birbirine muştular
Dediler oğlun gibi hiç bir oğul
Yâradılâlı cihân gelmiş değil
Bu senin oğlun gibi kadri Cemîl
Bir anaya vermemiştir ol Celîl
Ulu devlet buldun ey dil-dâre sen
Doğuserdir senden ol hulk-i hasen
Bu gelen ilm-i ledün Sultânıdır
Bu gelen tevhîd-ü irfân kânıdır
Bu gelen aşkına devr eyler felek
Yüzüne müştâkdır ins ü melek
Bu gice ol gicedir kim ol şerîf
Nûr ile âlemleri eyler latîf
Bu gice dünyâyı ol cennet kılar
Bu gice eşyâya Hakk rahmet kılar
Bu gice şâdân olur erbâb-ı dil
Bu giceye can verir eshâb-ı dil
Rahmeten lil-âlemîndir Mustafâ
Hem şefîul-müznibîndir Mustafa
Vasfını bu resme tertîb ettiler
Ol mübarek nûru terğîb ettiler
Âmine eder çü vakt oldu tamam
Kim vücûda gele ol hayrü’l-enâm
Susadım gâyet harâretten kati
Sundular bir cam dolusu şerbeti
Şerbeti sundukta bana hûriler
Bûnu sana verdi Allâh dediler
Kardan ak idi ve hem soğuk idi
Lezzeti dâhi şekerde yok idi
İçtim ânı oldu cismim nûra gark
İdemezdim kendimi nûrdan fark
Geldi bir ak kuş kanadıyla revân
Arkamı sığadı kuvvetle hemân
Doğdu ol saatte ol sultan-ı din
Nûr’a gark oldu semâvât ü zemîn
Sallû aleyhi ve sellimû teslîmâ
Hattâ tenâlû cenneten ve naîmâ
Ger dilersiz bulasız oddan necât
Aşk ile derd ile edin es-salât
Esselâtü vesselamü Aleyke yâ Resûlallah
Esselâtü vesselamü Aleyke yâ Habîballah
Esselâtü vesselamü Aleyke yâ Seyyidel Evveline vel-Ahirin
Merhaba Bahri
Yaradılmış cümle oldu şadüman
Gam gidip alem yeniden buldu can
Cümle zerrât–ı cihân edüp sadâ
Çağrışuben dediler kim merhabâ
Merhabâ ey âli sultan merhabâ
Merhabâ ey kân–ı irfan merhabâ
Merhabâ ey sırr–ı furkan merhabâ
Merhabâ ey derde derman merhabâ
Merhabâ ey mâh ü hürşîd–i Hudâ
Merhaba ey Hak’dan olmayan cüdâ
Merhabâ ey bülbül–i bâğ–i cemâl
Merhabâ ey âşinâ–yı Zülcelâl
Merhabâ ey âsi ümmet melcei
Merhabâ ey çâresizler eşfai
Merhabâ ey cân–ı bâkî merhabâ
Merhabâ uşşâka sâkî merhabâ
Merhabâ ey kurretü’l–ayn–i Halîl
Merhabâ ey hâs–ı mahbûb–ı Celîl
Merhabâ ey rahmeten li’l–âlemîn
Merhabâ sensin şefî’ü’l–müznibîn
Merhabâ ey pâdişâh–ı dü cihân
Senin için oldu kevn ile mekân
Ey cemâli gün yüzü bedr–i münîr
Ey kamu düşmüşlere sen dest–gîr
Destgîrisin kamu üftâdenin
Hem penâhı bende vü âzâdenin
Ey gönüller derdinin dermânı sen
Ey yaratılmışların sultânı sen
Sensin ol sultân–ı cümle enbiyâ
Nûr–i çeşm–i evliyâ ve asfiyâ
Ey risâlet tahtının sen hâtemi
En nübüvvet mihrinin sen hâtemi
Çünkü nûrun rûşen etti âlemi
Gül cemâlin gülşen etti âlemi
Yâ Habîballah bize imdâd kıl
Son nefeste lûtfun ile şâd kıl
Allâhümme salli alâ seyyidinâ
Muhammedinillezî câ ebilhakkıl mübîn
Ve erseltehû rahmetel lil âlemin
Mirac Bahri I ve II
Sâhibü’l-hulleti ve’t-tâç ve râkibü’l-bürâkı fi leyleti’l-mirac
Hazret-i Fahri Alem Muhammed Mustafâ râ Salevât
Söyleşirken Cebrâil ile kelâm
Geldi Refref önüne verdi selâm
Aldı ol şâh-ı cihânı ol zamân
Sidre’ye gitti ve götürdü hemân
Bir fezâ oldu o demde rûnümâ
Ne mekân var anda ne arz-u semâ
Kim, ne hâlidir, ne mâli, ol mahal
Akl ü fikr etmek o hâli fehmü hal
Ref’ olup ol şâha yetmiş bin hicâb
Nûr-ı tevhîd açtı vechinden nikâb
Her birisinden geçerken îlerû
Emr olundu Yâ Muhammed gel berû
Çünki kamûsun görüp geçti öte
Vardı îrişdi ol Ulû Hazrete
Şeş cihetden ol münezzeh Zülcelâl
Bî kemû-keyf âna gösterdi Cemâl
Zâten ol sultân-ı mâzâgal-basar
Eylemişdi Hakk’a tahsîs-i nazar
Âşikâre gördü Rabbü’l-İzzetî
Âhiretde öyle görünür ümmeti
Bî-hurûf-ü lâfz-u savt ol pâdişâh
Mustafa’ya söyledî bî-iştibâh
Dedi kim matlûb ü maksûdün benem
Sevdiğin cân ile mâbûdün benem
Gece gündüz durmayub istediğin
Nola kim görsem cemâlin dediğin
Gel habîbim sâna müştâk olmuşam
Cümle halkı sâna bende kılmışam
Ne murâdın vâr ise kîlam revâ
Eyleyem bir derde bin türylü devâ
Mustafâ dedi: “Eyâ Rabbe’r-Rahîm
Vey hatâ pûş ü atâsı çok kerîm
Ol zaîf ümmetlerim hâlî nola
Hazretîne nîce anlar yol bula
Gece gündüz işler isyân kamû
Korkarım ki yerleri ola tamû
Yâ İlâhî, hazretinden hâcetim
Bûdurur kim ola makbûl ümmetim”
Hak-Teâlâdan erişdi bir nidâ:
Yâ Muhammed ben sâna kıldım atâ
Ümmetini sâna verdim ey habîb
Cennetîmi anlara kıldım nasîb
Yâ habîbim nedir ol kim dîledin
Bir avuç toprağa minnet meyledin
Ben sanâ Müştâk olunca ey şerîf
Senin olmaz mî dün-âlem ey lâtif
Zâtıma mir’at edindim zâtıni
Bîle yazdım âdım ile âdıni
Hem dedi kim: “Yâ Muhammed ben seni
Bilûrem görmeğe doymazsın beni
Avdet edûp davet et kullarımı
Tâ gelûben göreler dîdârımı
Sen ki mi’râc eyleyûb etdin niyâz
Ümmetin mîrâcını kıldım namâz”
Her kaçan kim bû namâzı kılalar
Cümle gök ehli sevâbın bûlalar
Çünki her türlü ibâdet bundadır
Hakk’a kurbiyyetle vuslat bundadır
Sıdk ile beş vakt olundukça edâ
Elli vaktin ecrin eyler Hakk atâ
Mâhasal ol anda doksan bin kelâm
Sebk idüp bulduktan encâm ü hitâm
Tarfetül-ayn içre ol Fahr-i cihân
Ümmühân’ın evine geldi hemân
Her ne vâki oldu ise serteser
Cümlesin eshâbına verdi haber
Dediler: “Ey Kıble-i İslâmü dîn
Kutlu olsun sâna mîrâc-i güzîn
Biz kamûmuz kullarız sen şâhsın
Gönlümüz îçinde rûşen mâhsın
Ümmetin olduğumuz devlet yeter
Hizmetin kıldığımız izzet yeter!”
Münacat Bahri
Yâ İlâhî, ol Muhammed hakkı çün
Ol şefâat kân-ı Ahmed hakkı çün
Sidrevü arş-î muallâ hakkı çün
Ol süluk-i seyr-i âlâ hakkı çün
Ol gece söyleşîlen söz hakkı çün
Ol gece Hakk’ı gören göz hakkı çün
Sırr-ı fürkân nûr-i âzam hakkı çün
Kuds ü Kâbe Merve Zemzem hakkı çün
Gözü yâşı hakkı çün âşıkların
Bağrı bâşı hakkı çün sâdıkların
Aşk odundan ciğeri püryân içün
Derd ile kan ağlayan giryan içün
Sıdk ile yolundan kâim kul içün
Hazretine doğru vâran yol içün
Şol zaman kim müddet-i ömrü hayât
Âhir ola ere hengâm-i memât
Yâ İlâhi, saklagıl îmânımız
Verelim îman ile tâ cânımız
Biz günâhkâr âsî mürîm kulları
Yarlıgâyüb kıl günâhlardan berî
Kabrimiz imân ile pür-nûr kıl
Mûnisi ğilmân ile hem-hûr kıl
Hem dahî mîzânımız eyle sakîl
Cennete girmeğe lütfun kıl delîl
Mustafa’ya hem civâr et, yâ Kerîm
Cennetü’l-firdevs içinde, yâ Rahim
Lutf ile göster bize didârını
Nimetinle topla-gıl kullarını
Afvedüb isyânımız kıl rahmeti
Ol habîbin yûzü sûyû hörmeti
Sâna lâyık kullarınla hemdem et
Ehl-i derdin sohbetine mahrem et
Hem Süleymân-ı fakîre rahmet et
Yoldaşın îmân makâmın cennet et
Yâ İlâhi, kılma bizi dâllîn
Bu dûâya cümleniz deyin âmîn
Ümmetinden râzı olsun ol muîn
Rahmetullâhi aleyhim ecmâin
Not: Bu bahirler en bilinen bahirlerdir. Bunların dışında mevlid-i şerifte Nur Bahri, Vefat Bahri gibi başka bahirlerde bulunmaktadır.