Mektup Örnekleri

deep Harbi Aktif Üye
Mektup Örnekleri, Mektup Örneği

Edebi Mektup Örneği

Dostoyevski' den Apollon Nikolayeviç Maikov' a

Cenevre, 18 Mayıs 1868

Mektubuna çok teşekkür ederim sevgili Apollon Nikolayeviç, ve her şeyden evvel, bana kızmayıp, mektuplaşmamıza son vermediğin için sana minnettarım. Ama, her zaman, ruhumun derinliklerinde Apollon Nikolayeviç’in böyle bir şey yapmayacağını hissetmişimdi ben...

Sonia’m öldü. Üç gün evvel gömdük onu. Ölümünden iki saat evvel onun öleceğini hiç bilmiyordum. Ölmeden üç saat evvel, doktor bize, her şeyin daha iyiye doğru gittiğini ve onun yaşayacağını söyledi. Sadece bir hafta hasta yattı. Zatürre olması sebeb oldu ölümüne.

Ah benim sevgili Apollon Nikolayeviç’im, ilk çocuğuma karşı olan sevgim herhalde çok komik bir şeydi. Beni tebrik edenlere öylesine komik mektuplar yazıp hislerimi belirttim ki. Herkesin gözünde, rezil kepaze olduğumdan hiç şüphem yok. Ama sana, sana sevgili dostum, hiçbir şeyi söylemekten utanmıyorum. O zavallı küçük sevgili yaratık, daha üç ayını doldurmadığı halde, benim için kendine has özellikleri ve kişiliği olan bir kimseydi. Daha yeni başlamıştı, beni tanıyıp sevmeye. Ne zaman yanına gitsem daima gülümsüyordu bana. Şimdi gelmişler beni teselli edip muhakkak başka çocuklarımın olacağını söylüyorlar. Peki ama Sonia nerde? İnan bana, eğer hayatta kalabileceğini temin etseydim, onun yaşaması için, çarmıha gerilerek ölmeye çoktan razı olurdum. Artık bundan bahsetmeyeceğim. Karım ağlıyor. Yarından sonra, onun minicik mezarına son bir defa veda edip, başka bir yerlere gideceğiz. Anna Nikolayevna (not: karısının annesi) bizlerle beraber kalıyor. Küçüğümüz ölmeden sadece bir hafta evvel geldi buraya...

On beş gün evvel başlayan Sonia’nın rahatsızlığından bu yana hiç çalışamadım. Katkov’a bir mektup yazarak özür diledim. Roussky Viestnik’in mayıs sayısında kitabımdan sadece üç kısım çıkabilecek. Ama şimdiden sonra gece gündüz çalışabileceğimi umuyorum. Böylelikle haziran sayısından itibaren muntazaman çıkmaya başlıyacak romanım.

Kızımın manevi babası olmayı kabul etmene de ayrıca teşekkür ederim. Ölümünden bir hafta evvel vaftiz edilmişti küçüğüm....

Fiyodor Mihayloviç Dostoyevski

Özel Mektup Örneği

Kabil, 6 Nisan 1934

Oğlusu,

Bu hafta sana mektup yazmak sırası iken, kaptana geçen hafta yazamadığım bazı yüksek ve ağır ilim lakırdılarını yazmak için senin sıranı alıp ona yazacağımı geçen hafta arz ve beyan etmiş isem de, gece Iran elçiliğinde saat bire kadar kokup oturduktan sonra sabah oturup felsefi ve hikemi lakırdılar yumurtlayıp, kabil olduğu kadar hezeyan olmayan birkaç lakırdı yazmak epeyce çetin olacağına göre, sana hafta mektubunu yazmaya başladım.

Üç dört senedir burada Fransız elçiliği eden efendi bugünlerde memleketine gidiyor. Bir daha da gelmeyecek imiş. Bu münasebetle ingiliz elçisi onun adına bir akşam yemeği verdi. Arkasından Rus elçisi de bir akşam yemeği dayandı. Daha arkadan İran elçisi de bir akşam yemeği verdi. Bu yemeklere misyon şefleri ile, dans eden sefaret kâtiplerini çağırıyorlar. Hiçbir memlekette Kabil'de olduğu kadar frak giyilmez. Giyinip gidiyoruz. Vakası olmayan, hayatı uyku içinde geçen bu memlekette, birbirini haftada üç kere gören diplomatların aralarında ne konuşacakları olabilir! Hiç olmazsa biri ile teklifsiz olsan. Dünyanın hiçbir yerinde olmayan enine boyuna, dört köşe bir teşrifat. Yemek odasına giderken kim önden geçecek? Bir mesele! Bir ziyafette, bir çayda, duayyen olan Rus elçisi kalkıp gitmedikçe kimse gidemez imiş! Bu âdeti ilk defa burada görüyorum.

Konuşmalar, lakırdılar o kadar ıkınarak, o kadar zoraki ki insanın lakırdıdan sonra oturup ağlayacağı geliyor. Dün gece yemekte ben susuyor imişim. Rus elçisinin karşımda oturan karısı: - Ne düşünüyorsunuz? diye sordu. - Madam, yarın yağmur yağarsa öbür gün de yağar mı diye düşünüyorum, dedim. Kadın bu "derin düşünceme, bu haklı düşünceme hayran kaldı!

Yemek hiç olmazsa iyi olursa bir nimettir. Ya olmazsa? Dün gece zerzevat unundan yapılmış bir çorba vardı. Sanki çorbanın içine biraz kum dökülmüş gibi, onun da suyuna karışmamış, dibine çökmüş, tadı, tuzu da hak getire. Arkasından kutu sardalyasından üç balık, yanında biraz da mayonez gibi bir şey. Mide bozma ilacı! Daha arkadan mayonezli tavuk, üstüne de zelatin dökülmüş. Tavuk eyi pişmiş. Pişmiş olsa da bir şey değil ya! Arkasından yumurta akının köpüğünden yapılmış bir tatlı, arkasından da yemiş. Şurasını arz edeyim ki buralarda kayısı ve üzüm gibi bazı yaz meyvelerinden ağız tadı ile yenilecek yemiş bulacağını zannedenler aldanırlar.

Yemekten sonra kahveler içilir, o da tamam olunca gramofonu açar dansa başlarlar. Kime sorsan danstan hoşlanmadığını söyler gibidir ama doğru değildir. Belli bir şey ki kadın erkek birbirine fazlaca sokulup sürtünmekten kadını erkeği bir zevk bulurlar. Bu gizli zevk ne dereceye kadar hoş bir şeydir bilmem. Ama hoşlanır ve sürtünürler.

Bu toplantıların bütün lütfü bu cinsi iştahın gıcıklanmasından ibaret kalır. Dans etmeyenler ne yapar? Faide Hanım İran doktoru, Rus kâtibi ile tavla oynar. Ben zavallı öteki beriki kadınlara sokulur sümsüklerim. Kadınlar arasında: - Niçin dans etmiyorsunuz? deye soranlar olur. - İhtiyarladım madam! deye cevap veririm. Artık ne anlarsan anla! Kadın bana dese ki: - İyi güzel ama sümsükleniyorsunuz! Ne cevap veririm. Derim ki: - O da eski alışkanlık madam, kusura bakmayınız, sizi rahatsız edecek değilim, derim.
Hepinizin gözlerinden öperim. Oğlusu mektup yaz. Fatma ağaçları yetiştirsin, sonrası kolay, öyle söyle.

M. Şevket
 

Benzer Konular

Yanıtlar
0
Görüntülenme
18B
Yanıtlar
1
Görüntülenme
162B
Yanıtlar
0
Görüntülenme
2B
Yanıtlar
0
Görüntülenme
11B
Yanıtlar
0
Görüntülenme
6B
Üst