Kirvelik

EMRE seda kolik
Kirvelik

Kirvelik; yörelere göre "kirve", "kivra", "kivre" isimleriyle de tanımlanmaktadır.

Kirvelik, kısaca birbirine ekonomik ve sosyal olarak eş konumda bulunan iki ailenin, ailelerden birinin sünnet töreni masraflarını karşılamasıyla oluşan bir sanal akrabalık kurumu olarak tanımlanabilir. Kirve, sanal akrabalık kurulacak olan ailenin erkek çocuğunu sünnet esnasında kucağına alarak çocuğun acı çekmemesi için destekte bulunacak ve aynı zamanda törenin ekonomik giderlerine kısmen de olsa katkıda bulunacak olan kişidir. Kirvelik kurumu aracılığıyla nasıl çocuklarını birbiriyle evlendiren kimseler bir hısımlık ilişkisi içerisinde iseler, birbiriyle kirvelik ilişkisi içerisine giren ailelerde kalıcı bir dostluk ilişkisi kurarlar. Daha çok Doğu, Güney, Güneydoğu Anadolu illerimizde yaygın olan Kirvelik kurumunun çıkış noktası hakkında elimizde yeterli bilgi bulunmamaktadır.

Kirvelik kurumu genel olarak aşağıdaki işlevleri yerine getirmesi bakımından geçmişte daha yaygın olmasına karşın günümüzde de halen geçerliliğini sürdürmektedir.

Kirvelik;

- Var olan ilişkileri pekiştirmesi,

- Ailelerin sosyal ilişkiler ağını genişletmesi,

- Sosyal sigorta mekanizması görmesi

- Farklı dil, din ve etnik gruplardaki aileleri birleştirmesi,

- Bir yöreye dışardan gelen kişilerin bu yöreye uyumunu kolaylaştırması,

- Dayanışma ve gücün artmasıyla önemli bir pazarlık gücü kazandırması gibi işlevleri üstleniyor olması bakımından önemli bir toplumsal kurumdur.

Kirvelik yoluyla kurulan ilişki ölene kadar devam eder. Kirve çocukları arasında evlenme yasağı vardır. Bu yasak kirveler arasındaki ilişkinin daha serbest dolayısıyla da daha güçlü ve kalıcı olmasını sağlamaktadır.
Evlenme

Yaşamın temel dönüm noktalarından biri olan evlenme, hem kadın ve erkeğin yaşamını birleştirmesi açısından bireysel; hem de aile ve akrabalık bağlarının kurulması açısından toplumsal bir olgudur. Özellikle küçük köy topluluklarında düğün, köyün tamamını içine alan bir faaliyet olması nedeniyle bir “bayram” anlamı kazanır. Evliliğin aşamaları sırasında yapılan törenlerin bazıları yeme-içme, eğlence havası içinde geçerken, bazıları “ağıt” görünümündedir.

Evliliğin tümünü içine alan töre ve törenlerin sergilendiği aşamalar şöyle sıralanabilir:

A. Düğün öncesi

I. Görücülük, dünürcülük, kız isteme

II. a. Söz kesme

b. Şerbet

c. Nişan

III. Düğün okuntusu

IV. Çeyizin gitmesi ve sergilenmesi

V. Gelin hamamı

B. Düğün

I.Kına gecesi

a. Kız kınası

b. Oğlan kınası

II. Gelin alma

III. Nikah

IV. Gerdek

V. Gerdek ertesi

C. Düğün sonrası uygulamaları

Evlilik kararının verilmesinden sonra yapılacak ilk iş damat adayı için eş seçimidir. Özellikle geleneksel kesimde eş seçimi öncelikle erkeğin anne-babasının öncülüğünde yapılırdı. Son zamanlarda bu durumun yavaş yavaş değişmeye başladığı görülmektedir. Gençler ya doğrudan kendileri tanımak suretiyle evleneceği kişileri seçmekte ya da hep birlikte karar verilerek uygun eş seçilmektedir.

Görücü usulü olarak literatüre geçmiş olan evlilik türünde önce erkeğin annesi ve aileye yakın kadınlar kız tarafına giderek kızı görürler. Kız beğenildikten sonra damada gösterilir, o da beğenirse kızın istenmesine karar verilir.

Kız evine gidilerek kızın babasından istenmesine dünürlük, dünürlüğe gitme, elçiliğe gitme gibi isimler verilir. Ailenin ileri gelen kadınları ve erkekleri daha önce belirlenmiş olan hayırlı bir günde (genellikle Perşembe ve Pazar günleri uğurlu gün sayılır) kızı Allah’ın emri peygamberin kavliyle ailesinden istemek üzere giderler. Ancak kız evi biraz da naz evi olması nedeniyle ilk istemede kız verilmez. Birkaç defa daha kız istendikten sonra, kız evi yeterince düşündükten sonra olumlu cevabı oğlan tarafına bildirir. Böylece karar verildiği için söz kesilmiş olur. Tarafların isteğine göre bazen aynı gün gelin damada nişan yüzükleri de takılır, bazen de ayrıca düzenlenecek nişan töreninde bu işlem gerçekleştirilir. Söz kesildikten yaygın bir gelenek olarak arada tatlılığı sağlamak dileğiyle şerbet içilir. Şerbetin içilmesi artık kızın kesin verildiği ve evlilik kararının kesinleştiği anlamına gelir. Ayrıca söz kesme sırasında aileler nişan ve düğün tarihleri, alınacak eşyalar ya da başlık parası miktarı gibi konuşmalar da yaparlar.

Her iki taraf da hazırlıklarını tamamladıktan sonra kız evinde daha çok kadınların katılımıyla nişan töreni yapılır. Erkek tarafı gelin için alınan takıları takar ve diğer hediyeleri verir; karşılığında kız tarafı da hediyeler verir. Nişan töreni isteğe bağlı olarak yemekli de olabilir. Eğlencelerle bu mutlu olay aynı zamanda kutlanmış olur. Nişan, hem evliliğe atılan bir adım, hem de her iki taraf için bir tanışma ve uyum, düğün için kararlaştırılan sürenin başlangıcı anlamlarına gelmektedir. Eğer taraflar arasında herhangi bir anlaşmazlık ortaya çıkarsa nişan bozulabilir. Ancak bu, hiçbir zaman tercih edilen bir durum değildir.

Bundan sonra düğün aşaması gelmektedir. Öncelikle çevredeki insanların düğüne çağrılması gerekmektedir. Düğüne çağrı aşamasında son zamanlarda daha az uygulanan bir gelenek de köyde bulunan kişilere “okuntu” dağıtmaktır. Okuntu için bir anlamda düğün davetiyesidir demek mümkündür. Bunun için uygun bir kişi görevlendirilir ve bu kişi köyü dolaşarak okuntuyu dağıtır. Okuntu, daha önceden hazırlanmış bir parça kumaş, bir mendil, bir yazma gibi hediyeler olabileceği gibi, şeker, börek gibi yiyecek türünden şeyler de olabilir. Bunlar düğün okuntusu olarak dağıtılırken misafirler düğüne davet edilmiş olur.

Masallarda her ne kadar kırk gün kırk gece süren düğünlerden söz edilse de, Anadolu’da düğünler genellikle üç gün sürmektedir. Son zamanlarda ise yalnız hafta sonları olan iki günlük düğünler hem ekonomik hem de sosyal açıdan tercih edilmektedir.

Evlenme olayının temelini teşkil eden düğün de iki ana bölümden oluşmaktadır:
a. Kına gecesi

b. Gelin alma


Düğünden bir gün önce kız evinde ve oğlan evinde yapılan törene kına gecesi denir. Kına gecesi her iki tarafta da yapılabilir, ama yoğun olarak ve daha detaylı bir biçimde kız evinde kadınlar arasında yapılır.

Kına gecesinin yapılacağı gün erken bir saatte erkek evinin çatısına bayrak asılır. Bayrak, özel olarak seçilen bayraktar tarafından, kalabalık grubun da eşliğiyle eğlencelerle toplu olarak asılır. Bazı yerlerde bu eğlence sırasında “bayrak ekmeği” denilen yemek orada bulunanlara ikram edilir. Bayrağın asılması düğünün başladığının resmen ilan edilmesi demektir.

Kına gecesinin olduğu gün ya da birkaç gün öncesinde gelinin çeyizleri kız evinden alınır, oğlan evine getirilerek gelinin odası hazırlanır. Gelinin çeyizleri bazen düğünden birkaç gün önce kız evinde, bazen de düğün ve sonrasında oğlan evinde sergilenerek misafirlere gösterilir. Çeyiz kız evinden alınırken bir kişinin sandığın üstüne oturarak bahşiş istemesi oldukça yaygın olarak rastlanan geleneklerdendir. Kına gecesinin olduğu gün aynı zamanda günün erken bir saatinde erkek tarafından bir grup kadın, o gece yakılacak kınayı, gelinin giysilerini ve misafirlere ikram edilecek yiyecekleri eğlencelerle kız evine götürürler.

Kına gecesinde kız evinde toplanan kadınlar bir süre eğlendikten sonra, açıklı türküler söyleyerek gelini ağlatmaya çalışırlar. Daha önceden suyla yoğrulan kına bir tepsi içerisinde etrafına mumlar dizili şekilde ortaya getirilir. Bazı yerlerde önce geline kına yakıldıktan sonra misafirlere de kına dağıtılır; bazı yerlerde de o sırada orada bulunanlara kına dağıtıldıktan sonra herkes gittikten sonra geline kına yakılır. İsteğe bağlı olarak gelinin ellerine, ayaklarına ve saçına da kına yakıldığı olur. Genellikle kınanın yoğrulması, dağıtımı ve geline kına yakılması işlerinde “başı bütün” olarak adlandırılan mutlu evlilik sürdüren bir kadının görevlendirilmesine dikkat edilir. Gelinin bir eline kadın, bir eline de genç kız kınayı koyar. Kına yakılmadan önce gelinin avuç içine bozuk para ya da altın konur.

Kına gecesinin ertesi günü hem gelin alma günü hem de esas düğün günüdür. Her iki tarafta da konuklara yemek ikram edilir, genellikle davul-zurna eşliğinde eğlenceler yapılır. Gelin alma günü erken saatlerde oğlan evinde damat tıraşı, güvey giydirme gibi adlar alan törenler yapılır. Kız evinde de gelinin hazırlanması söz konusudur. Bunun için köylerde her zaman bütün düğünlerde görev alan, genellikle düğün yemeğini de hazırlayan aşçı kadınlar görevlendirilir. O gün oğlan tarafından konuklar toplanarak kız evine gelin almaya gelirler. Gelin evden çıkarken erkek kardeşi ya da amcası tarafından beline gayret kemeri de denen kırmızı kuşak bağlanır. Gelin ailesiyle vedalaştıktan sonra hayır dualarla, bazen ilahilerle bazen de davul-zurna eşliğinde eğlencelerle evden çıkarılır. Gelin evden ayrılırken geride kalan bekar arkadaşları da evlenebilsin diye birtakım şeyler yapar. Örneğin, henüz bitmemiş bir çorabı sökerek evden çıkar ki, diğer kızlar da çorap söküğü gibi evlenebilsinler... Gelin baba evinden çıkarken olsun oğlan evinin kapısından girerken olsun evliliğin yolunda gitmesi, çiftin mutlu olmasını sağlamak için birtakım dinsel-büyüsel işlemler yapılmaktadır. Örneğin, gelin evden çıkarken arkasından ayna tutularak aydınlık bir hayatının olması isteği ifade edilir. Aynı şekilde oğlan evinin kapısından girerken kapının eşiğine ve tavanına yağ, bal gibi şeyler sürdürülerek gelinin yeni evindeki kişilerle iyi geçinmesi sağlanmaya çalışılır.

Gelinin başından şeker, bozuk para, kuruyemiş gibi şeyler atılarak bolluk-bereket getirmesi dileği ifade edilir.

Düğün olduğu akşam, erkek tarafında kalmış az sayıda misafire yemek verilir ve gelinle damadın imam nikahı kıyılır. Önceleri resmi nikah düğünden sonra herhangi bir tarihte yapılabilirken, son zamanlarda düğün öncesinde resmi nikahın mutlaka yapılmış olmasına özen gösterilmektedir. Genellikle düğün alışverişi için taraflar bira araya geldiklerinde resmi nikah da yapılmaktadır. İmam nikahı kıyılıp dualar okunduktan sonra gelinle damat kendiodalarında bir araya gelirler. Bu sırada gelinle damadın uyumlu bir biçimde birlikte olabilmelerini sağlamak amacıyla da birtakım dinsel büyüsel işlemlere başvurulur. Örneğin, odanın kapısına bir bıçak saplamak, kapı önünde bir kilidi açmak vb. Bunun dışında orada bulunan kişilerin ellerini ve kollarını bağlamamaları istenir. Daha önceden kız tarafından o gece yenmek üzere özel olarak hazırlanmış ve gelinin sandığına konmuş olan yiyecekler ve başka şeylerin de bulunduğu yemek tepsisi odaya bırakılır. Bazı yerlerde tepsiye tek kaşık, tek çatal, tek bardak konarak gelinle damadın bunları ortaklaşa kullanmaları sağlanır. Böylece birbirlerine daha çabuk ısınacaklarına inanılır. Bu aşamada gelinin masum ve temiz olduğunun simgesi olan çarşafa bakma adeti gündeme gelir. Düğünde görevli olan yenge ya da aşçı kadın tarafından gelinin durumu öğrenilerek ailelere bildirilir. Bazen de gelinin bakire çıkmaması durumunda baba evine gönderilmesi söz konusudur.

Düğünün ertesi günü duvak günü, yüz açımı, baş bağlama gibi adlar altında birtakım eğlenceler düzenlenir. Bu eğlence daha sade bir biçimde yalnız kadınlar arasında yapılır. Önceleri duvak günü eğlenceleri sırasında gelin çeşmeye götürülerek su getirmesi sağlanırmış. Gelin hamur yoğurup börekler yaparmış. Böylece eve bolluk bereket gelir inancı varmış. Ancak bunlar artık unutulmuş geleneklerdir. Duvak günü eğlenceleri de pek çok yerde yapılmamaktadır.

Askerlik

Toplumumuzda gelenekselleşmiş köklü bir geçmişe sahip olan askerlik kutsal bir görev olarak değerlendirilir. Asker olmak onurlu ve erdemli bir insan olmayla özdeşleştirilir. Özellikle kırsal kesimde askerliğini yapmayan kişiler hoş karşılanmaz, sözleri dikkate alınmaz.

Topluma bu denli önem verilen bu görevin başlangıcında ve bitişinde diğer geçiş dönemlerinde olduğu gibi çeşitli törenler yapılmaktadır. Uğurlama ve karşılama törenleri bölgesel farklılıklar göstermektedir.

Yurdumuzun her yöresinde yaygın olarak yapılan uygulamalardan biri, pusulası (askere çağrı mektubu) gelen gençlerin akrabaları ve arkadaşları tarafından sırayla yemeğe davet edilmelidir. Bu yemek yalnızca asker adayına verildiği gibi, ailesiyle birlikte ağırlandığı da olmaktadır. Yemek sırası ve sonrasında eğlenceler yapılması da yaygın bir uygulamadır.

Kars'da askere gidecek kişi köy ve şehirdeki akrabalarını ziyaret edip, "Allahaısmarladık" demekle bu ziyaretler sırasında kendisine harçlık ve yolluk olarak hazırlanan çöreklerden verilmektedir.

Silifkenin Kırtıl köyünde ise askere gidileceği günün akşamı, askere gidecek olanlar, kız ve erkek arkadaşlarını eve davet eder, geç saatlere kadar eğlenirler, mengi oynanır. Askerlerin ceplerine uğur parası denilen harçlıklar konulur.

Ankara - Kızılcahamam - Verimli köyünde yaşlı erkekler ve kadınlar "Uğur parası" adı verilen parayı verirken "Benim için nöbet tut, buna karşılık" diyerek gencin gönlünü almaktadırlar.

Seydişehir'de uğurlama töreninde kadınlar hazırladıkları çöreği üçe bölerler. Bir parçası kurda kuşa yem olsun diye suya atılır. Bir parçası delikanlının gömleğine sarılarak sandıkta saklanır. Bir parçası da yemesi için delikanlının yolluğuna konur. Her izine geldiğinde gömleğe sarılı parçadan bir bölümü koparılarak gence yedirilir. Asker uğurlamasından sonra kadınlar bir pınarın başında toplanarak yemek yerler. Yemek yerken tahta kaşık kullanılmaz, tahta kaşık kullanılırsa delikanlıların askerde çok dayak yiyeceğine inanılır.

Eskişehir - Seyitgazi - Şükranlı köyünde askere gidecek genç nişanlı ise nişanlı evinin odununu gitmeden önce asker adayına kestirirler, zorluklara alışsın diye.

Yaşamının bir bölümü ile ilgili bu denli zengin uğurlama törenlerinin yanında, karşılama törenleri de zengin uygulamalara sahne olmaktadır.

Silifkenin - Kırtıl köyünde asker terhis olduktan sonra kına alıp getirir. Köye geldiği günün akşamı kendisine hoşgeldine gelenlere hazırlanan kınadan yakılır. "Asker kınası" adı verilen bu kınanın yakılması uğurlu sayılır.

Askerlikle ilgili konulardan birisini de askerde yoğun özlem ve hasret duygularıyla yazılan asker mektupları oluşturur. Asker mektupları genellikle selamla başlayıp, durum anlatıldıktan sonra bir mani ile biter.
Mektuplarda bütün akraba ve tanıdıklara selam söylenir. İletişim araçların yaygın olmadığı dönemlerde tek iletişim yolu olan mektuplarda, evli olan askerin baba evinde olan eşine duygularını açıkça ifade edememesi, mektubun başka kişilerce de okunacağı düşüncesi ile kimi zaman şifre içerikli maniler yazdığı da görülür.

Yürü mektubum yürü
Haberini al da gel
Bir iken iki olduk
Üç olduk mu sor da gel


Diyerek, manide çocuğu olup olmadığı üstü kapalı bir biçimde sorduğu gibi.

Durum bildiren bu tür mektuplar dışında bir de mizahi asker mektupları vardır ki bu tür mektuplar daha çok arkadaşlar arasında yazılmaktadır.

Askerliğin bitip eve dönülmesinde de büyük bir coşku yaşanır, eğlenceler düzenlenir. Akrabaları ve arkadaşları on onbeş gün ziyaretine gider ve bu sürede evde misafir gibi ağırlanıp, iş yaptırılmaz. Bazı yörelerde bu ziyaretler sırasında gence hediyeler verildiği de olur.
 

Benzer Konular

Yanıtlar
0
Görüntülenme
6B
Yanıtlar
0
Görüntülenme
5B
Yanıtlar
0
Görüntülenme
12B
LAL
Yanıtlar
0
Görüntülenme
6B
LAL
Yanıtlar
0
Görüntülenme
5B
Üst