Ömer
Yönetici
Avrupalıların kendilerine verdikleri Fransızca "Jön Türkler" (Jeunes Turcs) adıyla tanınan ve Abdülhamit yönetimine muhalif hareketin üyeleri. Bu kişilere "Yeni Osmanlılar" ve "Genç Türkler" de denir.
Tanzimat Devri'nden sonra I. Meşrutiyet gelir. Bu kısa dönemin hemen ardından da Sultan Abdülhamid Devri başlar. Abdülhamid'in 40 yılı bulan yönetimi sırasında ona muhalefet eden sözde aydınlar ise "Jön Türkler" (Genç Türkler) olarak bilinirler. Jön Türkler ortak bir fikre sahip değildirler. Ancak çoğu, Batılı felsefe, ideoloji ve sistemleri benimsemiş ve Osmanlı'nın kurtuluşunun bunları benimsemekten geçtiğini sanan kimselerdir. Sözde ülkeyi kurtarma iddiasıyla yola çıkmalarına rağmen, savundukları fikirlerin önemli bir bölümü yanlıştır. Nitekim Abdülhamid'i devirdikten sonra ülkeyi sadece bir on yıl içinde yıkmaları, bunun tarihsel bir kanıtı olmuştur. Jön Türkler'in bir grubu olmasına karşın, 1910'dan itibaren bu hareketin tümüne egemen olan, 1913'ten itibaren de ülkenin tek gerçek yöneticisi haline gelen İttihat ve Terakki Partisi, Abdülhamid karşıtlığının Osmanlı'yı iyiye götürmediğinin ispatıdır.
Jön Türkler'in başlıca üyeleri Mehmed Bey, Ali Suavi, Ziya Paşa, Reşat Bey, Ayetullah Bey, Namık Kemal, Nuri Bey, Refik Bey ve Agah Efendi'dir. Gizli bir teşkilat olarak kurulan Yeni Osmanlılar Cemiyetinin kurulduğunun öğrenilmesinden sonra, Jön Türkler'in bir kısmı Avrupa'ya kaçtılar. Ziya Paşa, Ali Suavi ve Namık Kemal, Avrupa'da bulundukları sırada Osmanlı yönetimi ile ilgili olumsuz yayınlar yapmaya başladılar. Aynı yıllarda, Mustafa Fazıl Paşa'nın Paris'ten yazdığı mektup, Türkçe'ye tercüme edilerek Tasvir-i Efkar gazetesinde yayınlandı. Meşrutiyet fikirleri ve Meşrutiyet'in ilanına duyulan özlemi anlatırken, Osmanlı Devleti'ne karşı ağır ithamlarda bulunan bu mektubun arkasından, Jön Türkler'in Avrupa'daki yayın faaliyeti genişleyerek devam etti. Bir süre sonra ülkeye tekrar dönen Jön Türkler, devlet yönetiminde çeşitli görevlere tayin edildiler. Bu süre boyunca ülkede Meşrutiyet fikirlerinin yayılması ve güçlenmesinde büyük rol oynadılar. Jön Türkler'in etkisinde kalan genç subayların büyük kısmı, İkinci Abdülhamid yönetimine karşıydı ve kurdukları gizli derneklerle mücadelede bulunuyorlardı. Tüm bu gizli dernekler birleşerek İttihat ve Terakki Cemiyeti adını aldılar.
Başlangıçta Jön Türkler'in amacı Sultan Abdülhamid'in görevden alınması, 1876 Anayasası'nı yeniden yürürlüğe koymak ve bu Anayasa'ya uygun reformlar yapmaktı. Avrupa'da Meşrutiyet ve Cumhuriyet idarelerinin kurulduğu dönemde faaliyetlerine başlayan Jön Türkler, Osmanlı'da Batı tarzı fikirlerin gelişip yayılması ve Batı tarzı yönetim sistemine geçilmesi için çalışmalar yaptılar. Osmanlı İmparatorluğu'nun ancak böylece yabancı güçler tarafından parçalanmaktan kurtarılabileceğini öne sürdüler.
Osmanlı İmparatorluğu'na Meşrutiyet yönetimini tekrar getirip ülkeyi daha iyi idare etmek hedefi ile yola çıktıkları halde, Jön Türkler bu amaç doğrultusunda her yöntemi meşru kabul ederek ülke içinde ayrılıkçılarla ve dışta Batılı devletlerle iş birliğine girdiler. Uyguladıkları bu hatalı yöntemler ile Jön Türkler'in, Osmanlı Devleti'nin parçalanmasına katkıda bulunduklarını söylemek mümkündür. Bu duruma, Osmanlı'nın çöküş yılları sırasında yetişmiş olan Jön Türkler'in, büyük Osmanlı kültüründen, inanç ve ideallerinden uzak bir fikri yapıya sahip olmaları da etkili olmuştur. Bu şartlar altında ülke içinde dört bir yanda isyanlar ve iç savaşlar baş göstermiş, kargaşa ve savaş ortamı meydana gelmiştir. Birinci Dünya Savaşı'nın başlamasıyla Jön Türkler'in Osmanlı içindeki faaliyetleri son bulmuş ve tekrar yurt dışına kaçmışlardır.
Tanzimat Devri'nden sonra I. Meşrutiyet gelir. Bu kısa dönemin hemen ardından da Sultan Abdülhamid Devri başlar. Abdülhamid'in 40 yılı bulan yönetimi sırasında ona muhalefet eden sözde aydınlar ise "Jön Türkler" (Genç Türkler) olarak bilinirler. Jön Türkler ortak bir fikre sahip değildirler. Ancak çoğu, Batılı felsefe, ideoloji ve sistemleri benimsemiş ve Osmanlı'nın kurtuluşunun bunları benimsemekten geçtiğini sanan kimselerdir. Sözde ülkeyi kurtarma iddiasıyla yola çıkmalarına rağmen, savundukları fikirlerin önemli bir bölümü yanlıştır. Nitekim Abdülhamid'i devirdikten sonra ülkeyi sadece bir on yıl içinde yıkmaları, bunun tarihsel bir kanıtı olmuştur. Jön Türkler'in bir grubu olmasına karşın, 1910'dan itibaren bu hareketin tümüne egemen olan, 1913'ten itibaren de ülkenin tek gerçek yöneticisi haline gelen İttihat ve Terakki Partisi, Abdülhamid karşıtlığının Osmanlı'yı iyiye götürmediğinin ispatıdır.
Jön Türkler'in başlıca üyeleri Mehmed Bey, Ali Suavi, Ziya Paşa, Reşat Bey, Ayetullah Bey, Namık Kemal, Nuri Bey, Refik Bey ve Agah Efendi'dir. Gizli bir teşkilat olarak kurulan Yeni Osmanlılar Cemiyetinin kurulduğunun öğrenilmesinden sonra, Jön Türkler'in bir kısmı Avrupa'ya kaçtılar. Ziya Paşa, Ali Suavi ve Namık Kemal, Avrupa'da bulundukları sırada Osmanlı yönetimi ile ilgili olumsuz yayınlar yapmaya başladılar. Aynı yıllarda, Mustafa Fazıl Paşa'nın Paris'ten yazdığı mektup, Türkçe'ye tercüme edilerek Tasvir-i Efkar gazetesinde yayınlandı. Meşrutiyet fikirleri ve Meşrutiyet'in ilanına duyulan özlemi anlatırken, Osmanlı Devleti'ne karşı ağır ithamlarda bulunan bu mektubun arkasından, Jön Türkler'in Avrupa'daki yayın faaliyeti genişleyerek devam etti. Bir süre sonra ülkeye tekrar dönen Jön Türkler, devlet yönetiminde çeşitli görevlere tayin edildiler. Bu süre boyunca ülkede Meşrutiyet fikirlerinin yayılması ve güçlenmesinde büyük rol oynadılar. Jön Türkler'in etkisinde kalan genç subayların büyük kısmı, İkinci Abdülhamid yönetimine karşıydı ve kurdukları gizli derneklerle mücadelede bulunuyorlardı. Tüm bu gizli dernekler birleşerek İttihat ve Terakki Cemiyeti adını aldılar.
Başlangıçta Jön Türkler'in amacı Sultan Abdülhamid'in görevden alınması, 1876 Anayasası'nı yeniden yürürlüğe koymak ve bu Anayasa'ya uygun reformlar yapmaktı. Avrupa'da Meşrutiyet ve Cumhuriyet idarelerinin kurulduğu dönemde faaliyetlerine başlayan Jön Türkler, Osmanlı'da Batı tarzı fikirlerin gelişip yayılması ve Batı tarzı yönetim sistemine geçilmesi için çalışmalar yaptılar. Osmanlı İmparatorluğu'nun ancak böylece yabancı güçler tarafından parçalanmaktan kurtarılabileceğini öne sürdüler.
Osmanlı İmparatorluğu'na Meşrutiyet yönetimini tekrar getirip ülkeyi daha iyi idare etmek hedefi ile yola çıktıkları halde, Jön Türkler bu amaç doğrultusunda her yöntemi meşru kabul ederek ülke içinde ayrılıkçılarla ve dışta Batılı devletlerle iş birliğine girdiler. Uyguladıkları bu hatalı yöntemler ile Jön Türkler'in, Osmanlı Devleti'nin parçalanmasına katkıda bulunduklarını söylemek mümkündür. Bu duruma, Osmanlı'nın çöküş yılları sırasında yetişmiş olan Jön Türkler'in, büyük Osmanlı kültüründen, inanç ve ideallerinden uzak bir fikri yapıya sahip olmaları da etkili olmuştur. Bu şartlar altında ülke içinde dört bir yanda isyanlar ve iç savaşlar baş göstermiş, kargaşa ve savaş ortamı meydana gelmiştir. Birinci Dünya Savaşı'nın başlamasıyla Jön Türkler'in Osmanlı içindeki faaliyetleri son bulmuş ve tekrar yurt dışına kaçmışlardır.