Hükümet Hicaz’a, müftünün raporu Davos’a

_MeçHuL_ [..вιя NΣFΣS нυzυя..]
Hükümet Hicaz’a, müftünün raporu Davos’a

Türkiye’nin Filistin hassasiyetleri nedeniyle bu yıl resmi olarak katılmadığı Davos toplantıları öncesinde hazırlanan inanç raporuna, İran’ın eski Cumhurbaşkanı Muhammed Hatemi de bir makale yazdı.

Türkiye “one minute” krizinin devamı olarak bu yıl resmi olarak Davos-Klosters toplantılarına katılmaz ve Hükümet Emirlikler-Suudi Arabistan turuna çıkarken, yıllık toplantılar öncesinde Dünya Ekonomik Forumu tarafından hazırlanan “İnanç ve Küresel Gündem” raporunda, İstanbul Müftüsü Prof.Dr. Mustafa Çağrıcı’nın bir makalesi yer aldı. Çağrıcı makalesinde, “Gazzeli çocukların İstanbul, Londra ve New York’taki çocuklar kadar hakkı yok mu?” diye sordu.
“İnanç ve Küresel Gündem: Kriz Sonrası Ekonomiler İçin Değerler” başlıklı raporda İran eski Cumhurbaşkanı Hatemi’nin yanı sıra, “Ekümenik Patrik Bartholomeo” diye sunulan Fener Rum Patriği Bartholomeo da bir makale yazdı.
-BATI MODERNİZMİNİN ÜRÜNÜ...-
İstanbul Müftüsü Mustafa Çağırıcı rapordaki makalesinde, özellikle teknoloji ve bilimde daha önce benzeri görülmemiş kalkınmanın yaşandığı toplumlarda, dinin oluşturduğu sağlam sorumluluk duygusu ve dini hayatın zayıfladığını belirterek, “Bilgi çağı olarak adlandırılan bir dönemde, bilgi gerçekte, insanlığın hâkimiyet ve kendini tatmini için şiddetli arzularını karşılamaya yönelik bilim ve teknoloji üretmekten başka bir şeye hizmet etmemiştir” dedi. İstanbul Müftüsü Çağrıcı’nın raporda dile getirdiği görüşlerden bazıları şöyle:
“-Bugün devlet, siyaset, eğitim ve ekonomi gibi sosyal organlar, bu açgözlü dürtüleri tatmin etmenin imkân ve fırsatları için kullanılmaktadır. Böylece ekonomik dengesizlikler, krizler ve küresel çevre sorunlarında artış ortaya çıkmaktadır.
-Geçmişte de insanlara, diğer canlılara ve doğal çevreye zarar veren toplumlar görülmüştür. Ancak şimdi, bilinen insanlık tarihinde ilk kez, Batı modernizminin bir ürünü olan insanlık ve dünyanın pozitivist ve hazcı algılaması, küreselleşme sürecinde tüm kültürleri yutmuştur. Sonuç olarak insanlar arasındaki birlik ve sevgi bağı, yukarımızda, çevremizde ve altımızda bulunanlar ile (yani Herşeye Kadir Tanrı ile, insan kardeşlerimizle ve doğayla bağımız) dağılmaya başlamıştır. Bu parçalanma sürecinde insanlık, kutsal kanunlar tarafından iyiliğimiz için indirilen bir dizi ahlaki değeri fırlatıp atmıştır. Bundan dolayı Allah’a karşı isyan ederek özgürlük elde etmeye çalışan insanlık doğayı istismar etmektedir.
-Dünya Ekonomik Forumu’nun Küresel Yenidentasarım Projesi (Global Redesign Project) gibi önemli girişimlere kesinlikle saygı duyuyorum. Ancak küresel ekonomik kriz olmamış olsaydı, dünyanın ikiyüzlü ve adaletsiz düzeni karşısında sessizliğimize devam mı edecektik? Gerçekte ana problem budur. Güçlünün işleri yolunda gitseydi, her hangi biri insanlığın en az yarısının maruz kaldığı (örneğin Afrika’nın bütünü ve Asya ve Güney Afrika’nın önemli bir bölümü) açlığa, yoksulluğa ait bir şey düşünecek miydi?
-GAZZELİ ÇOCUKLAR…-
İstanbul Müftüsü Çağrıcı, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın da özellikle duyarlığı olduğu bir konu olan Gazzeli çocuklar konusuna da makalesinde yer vererek şöyle devam etti:
“Şu anda az gelişmiş ülkelerde, en çok da Afganistan ve Irak’ta çeşitli projeler uygulanmaktadır. Görünüşte bu projeler demokrasi, barış ve bu ülkelere uyum getirmeyi hedeflemektedir… fakat -yüzyıllarca yaşandığı gibi- işin aslı Doğu’nun kaynaklarının Batı’ya transfer etme amacı değil midir? Dünya bunu bilmiyor mu? Doğal olarak Doğu da bunu biliyor ve bu durum Doğu’nun kalbinde korkunç bir güvensizlik duygusu üretiyor. Bu gibi güvensizlikler yüz milyonlarca kalpte yaşarken küresel barış ve istikrar nasıl başarılabilir?
Ben bir din adamıyım. Yüce Allah, insanlık ve vicdanım karşısında şu soruyu sormanın görevim olduğuna inanıyorum: Gazzeli çocukların, İstanbul, Londra ya da New York’taki çocuklar kadar yaşamaya, güvenlik içinde olmaya, iyi sağlık ve eğitime ihtiyacı yok mu? Besbelli hiç kimse bunu inkar etmez ve edemez fakat, Gazze’de başlarına bunlar gelen çocukların onda biri Paris ya da New York, Londra’daki çocuklara olsa dünya aynı davranışı gösterir mi? Biz din önderleri bu gibi dehşet verici iki yüzlülük ve adaletsizlikler karşısında ne yaptığımızı sorgulamalıyız.”
Mustafa Çağrıcı, dünya çaresiz bir yıkıma sürüklenmeden, birlikte içinden geçilen krizden ders çıkarma zamanının yaşandığını bildirdi. Çağrıcı, “Küreselleşme tarafından, abartılı, bireyci, hedonist, materyalist ve son tahlilde yıkıcı bir insanlık modeli kullanarak bu içerikte oluşacak bir siyasi ve ekonomik arenayı kesinlikle idare etmemiz mümkün değildir” dedi.


 

Benzer Konular

Yanıtlar
0
Görüntülenme
1B
Yanıtlar
0
Görüntülenme
2B
Yanıtlar
0
Görüntülenme
18B
Yanıtlar
1
Görüntülenme
4B
Yanıtlar
1
Görüntülenme
3B
Üst