deep
Harbi Aktif Üye
Hareket Sistemi Nedir
Bir insanın hareket edebilmesi için gerekli olan sistemler bütünü. Sağlıklı doğan bir bebek yaşaması için gerekli olan ve tüm ihtiyaçlarını eksiksiz karşılayacak organlarla beraber doğar. Bu organların ortak özellikleri hepsinin son derece kompleks bir yapıya sahip olmaları ve birbirlerini mükemmel bir biçimde tamamlamalarıdır.
Bir insanın yürüme fiilini gerçekleştirebilmesi için gerekli unsurlar şunlardır:
1. Taşıyıcı sistem
2. Hareketi sağlayan sistem
3. Denge ve koordinasyon
Yürümenin ilk şartı vücudu taşıyan özel bir sistemin var olmasıdır. Vücudumuzdaki taşıyıcı sistem diğer organları taşıyabildiği gibi ekstra yükleri ve zorlanmaları da kaldırabilir: Örneğin; uyluk kemiği, dikey durumda bir ton ağırlığı kaldırabilecek kapasitededir. 16 kilogram ağırlığında kemik, 80 kilo ağırlığında bir insan bedenini taşır. Nitekim atılan her adımda bu kemiğimize, vücut ağırlığımızın üç katı kadar bir yük binmektedir. Hatta sırıkla yüksek atlama yapan bir atlet yere inerken kalça kemiğinin her santimetrekaresi 1400 kiloluk bir basınca maruz kalır. Tüm bunları mümkün kılan, kemiklerin olağanüstü yaratılışıdır. Kemiklerin iç yapısı, insanların binalarda ve köprülerde kullandığı kafes yapı sistemine benzer. Ancak kemiklerin içindeki sistem, insanların geliştirdiğinden çok daha üstün ve karmaşıktır. Bu yapı kemiklerin hem son derece sağlam, hem de çok hafif olmasını sağlar.
İskelet sistemimizde vücudun üst kısmının ağırlığını omurga taşır. İnsanın rahat hareket edip yürüyebilmesini sağlar. Omurga, "omur" denilen 33 tane küçük kemiğin birbirlerinin üzerine dizilmesiyle oluşur. Omurgamızda sinirsel iletişim ağının geçmesi için koruyucu bir kanal unutulmamıştır. Her adım atışımızda omurgamızı meydana getiren omurlar birine sürtünecek şekilde hareket eder. Bu durumda omurların zaman içinde aşınarak yapısının bozulması beklenebilirdi. Ancak hiçbir zaman böyle olmaz. Omurların arasına yerleştirilmiş olan kıkırdak yapılı diskler otomobil tekerleklerindeki yükü emen amortisörler gibi çalışarak aşınmayı engellerler.
Omurganın S şeklinde kıvrımlı yapısı, üzerindeki yükün eşit dağıtılmasını sağlar. Yürümek için attığınız her adımda, vücut ağırlığınız nedeniyle yerden vücudunuza doğru bir tepki kuvveti gelir. Bu kuvvet, omurganın sahip olduğu amortisörler ve "kuvvet dağıtıcı" kıvrımlı şekli sayesinde, vücuda zarar vermez. Eğer tepkiyi azaltan amortisörler ve kıvrımlı özel yapı olmasa, atılan her adımda ortaya çıkan kuvvet direkt olarak kafatasına iletilirdi ve omurganın üst ucu kafatası kemiklerini parçalayarak beynin içine girerdi.
İnsanın yürüyebilmesi dahası hareket edebilmesi için kasların ve kemiklerin birbirine bağlanmasının da ayrı bir önemi vardır. Kaslar kemiklere özel bir yapı ile bağlanırlar. Eğer bu bağ şimdikinden daha gevşek olsaydı kemik kastan ayrılırdı. Daha sıkı olsaydı kaslar hareket edemezdi.
Yürürken 100'e yakın kas çalışır. Bu kadar çok kas çalışmasına karşın yürüme sırasında harcanan enerji oldukça düşüktür. Gerçekten de kas lifleri %25 verimle çalışan mekanizmalardır ki, bu modern otomobil motorlarının verimine yaklaşık olarak eşdeğer bir orandır.
Bir insanın hareket edebilmesi için gerekli olan sistemler bütünü. Sağlıklı doğan bir bebek yaşaması için gerekli olan ve tüm ihtiyaçlarını eksiksiz karşılayacak organlarla beraber doğar. Bu organların ortak özellikleri hepsinin son derece kompleks bir yapıya sahip olmaları ve birbirlerini mükemmel bir biçimde tamamlamalarıdır.
Bir insanın yürüme fiilini gerçekleştirebilmesi için gerekli unsurlar şunlardır:
1. Taşıyıcı sistem
2. Hareketi sağlayan sistem
3. Denge ve koordinasyon
Yürümenin ilk şartı vücudu taşıyan özel bir sistemin var olmasıdır. Vücudumuzdaki taşıyıcı sistem diğer organları taşıyabildiği gibi ekstra yükleri ve zorlanmaları da kaldırabilir: Örneğin; uyluk kemiği, dikey durumda bir ton ağırlığı kaldırabilecek kapasitededir. 16 kilogram ağırlığında kemik, 80 kilo ağırlığında bir insan bedenini taşır. Nitekim atılan her adımda bu kemiğimize, vücut ağırlığımızın üç katı kadar bir yük binmektedir. Hatta sırıkla yüksek atlama yapan bir atlet yere inerken kalça kemiğinin her santimetrekaresi 1400 kiloluk bir basınca maruz kalır. Tüm bunları mümkün kılan, kemiklerin olağanüstü yaratılışıdır. Kemiklerin iç yapısı, insanların binalarda ve köprülerde kullandığı kafes yapı sistemine benzer. Ancak kemiklerin içindeki sistem, insanların geliştirdiğinden çok daha üstün ve karmaşıktır. Bu yapı kemiklerin hem son derece sağlam, hem de çok hafif olmasını sağlar.
İskelet sistemimizde vücudun üst kısmının ağırlığını omurga taşır. İnsanın rahat hareket edip yürüyebilmesini sağlar. Omurga, "omur" denilen 33 tane küçük kemiğin birbirlerinin üzerine dizilmesiyle oluşur. Omurgamızda sinirsel iletişim ağının geçmesi için koruyucu bir kanal unutulmamıştır. Her adım atışımızda omurgamızı meydana getiren omurlar birine sürtünecek şekilde hareket eder. Bu durumda omurların zaman içinde aşınarak yapısının bozulması beklenebilirdi. Ancak hiçbir zaman böyle olmaz. Omurların arasına yerleştirilmiş olan kıkırdak yapılı diskler otomobil tekerleklerindeki yükü emen amortisörler gibi çalışarak aşınmayı engellerler.
Omurganın S şeklinde kıvrımlı yapısı, üzerindeki yükün eşit dağıtılmasını sağlar. Yürümek için attığınız her adımda, vücut ağırlığınız nedeniyle yerden vücudunuza doğru bir tepki kuvveti gelir. Bu kuvvet, omurganın sahip olduğu amortisörler ve "kuvvet dağıtıcı" kıvrımlı şekli sayesinde, vücuda zarar vermez. Eğer tepkiyi azaltan amortisörler ve kıvrımlı özel yapı olmasa, atılan her adımda ortaya çıkan kuvvet direkt olarak kafatasına iletilirdi ve omurganın üst ucu kafatası kemiklerini parçalayarak beynin içine girerdi.
İnsanın yürüyebilmesi dahası hareket edebilmesi için kasların ve kemiklerin birbirine bağlanmasının da ayrı bir önemi vardır. Kaslar kemiklere özel bir yapı ile bağlanırlar. Eğer bu bağ şimdikinden daha gevşek olsaydı kemik kastan ayrılırdı. Daha sıkı olsaydı kaslar hareket edemezdi.
Yürürken 100'e yakın kas çalışır. Bu kadar çok kas çalışmasına karşın yürüme sırasında harcanan enerji oldukça düşüktür. Gerçekten de kas lifleri %25 verimle çalışan mekanizmalardır ki, bu modern otomobil motorlarının verimine yaklaşık olarak eşdeğer bir orandır.