Filogeni nedir?

mahir Harbi Aktif Üye
Filogeni nedir, Filogeni ne demek
Canlıların herhangi bir grubunun sözde evrimsel öyküsüne "filogeni" denir. Filojeni olarak da bilinir. Evrim teorisine inanan bilim adamlarının, gruplar arasındaki akrabalık derecesini belirleme, her türün ya da grubun mümkün olan tüm yapısal benzerliklerini ve ayrılıklarını ortaya koyma ve geçmişteki sözde atalarını kademe kademe gösterme çabalarıdır. Evrimciler canlıların ortak bir atadan geldiği hakkında delil ararken, her türün ve grubun ait olduğu geçmiş atasına ulaşma ümidiyle çalışırlar. Bu tür yöntemlerle canlılar arasında varsaydıkları atatorun ilişkilerini gösterebilmeyi amaçlarlar. Ayrıca canlılardaki birtakım benzerliklere dayanarak, tüm canlıları evrimsel soy ağacının üzerine çeşitli dallandırmalarla yerleştirmeye çalışırlar. Ancak tüm bunlar evrimcilerin ön kabullerine dayanılarak yapılan hayali ve hiçbir bilimsel destek ve kanıt taşımayan çalışmalardır. 150 yıldır filogeni alanında yaptıkları çalışmalardan bilimsel bir sonuç çıkaramamışlardır.

Evrimciler canlılar arasında hayali bir filogeni diğer bir deyişle akrabalık ilişkisi kurmakta ve sonra da taksonomik grupları bu hayali ilişkiye göre bir sıraya oturtmaya çalışmaktadırlar. Ancak bu sıralama bir türlü söz konusu şemayla uyuşmamaktadır. Taksonomik sınıflamanın evrim teorisi tarafından asla açıklanamayan yönleri vardır.

Biyolojik (ya da diğer bir ifadeyle taksonomik) sınıflandırma, 18. yüzyılda yaşamış olan ünlü İsveçli biyolog Carl Linnaeus tarafından geliştirilmiş bir yöntemdir. Bu yöntem içinde canlılar önce bitkiler, havyanlar gibi temel alemlere, sonra omurgalılar, omurgasızlar gibi filumlara, sürüngen, memeli gibi alt sınıflara ayrılırlar. Bu sınıflama içinde en gerçekçi sınıflama düzeyinin "tür" olduğu kabul edilir. Bir tür, benzer özelliklere sahip bulunan ve birbiriyle çiftleşip döl verebilen canlılar olarak tanımlanır.

Evrim teorisi ise, bu biyolojik sınıflandırmayı, kendi iddiasına göre bir sıraya oturtmuştur. Teori, önce tek hücreli canlıların oluştuğunu, bunlardan omurgasız deniz canlılarının evrimleştiğini, sonra da sırasıyla balıkların, amfibiyenlerin ve sürüngenlerin birbirlerinden evrimleştiklerini iddia etmektedir. Aynı iddiaya göre sürüngenlerden de kuşlar ve memeliler iki ayrı kol olarak doğmuş ve bu evrim insana kadar devam etmiştir.

Taksonomik şemanın evrime delil olarak yorumlanmasını gerektiren bir neden yoktur. Aksine, bu şema, yaratılışa uygun biçimde de yorumlanabilir. Canlıların balıklar, sürüngenler, memeliler, kuşlar gibi sınıflara ayrılabilir olmaları, aralarında akrabalık (filogeni) olması, evrime delil oluşturan bir durum değildir. Örneğin evrimci iddiaya göre, tüm kuşlar sürüngenlerden gelen ortak bir atadan evrimleşmişlerdir. Bu iddialarının sebebi, kuşların fosil kayıtlarında daha geç belirmeleri ve aynı sürüngenler gibi yumurtlayarak çoğalmalarıdır. Oysa kuşlar ile sürüngenler arasında dev farklar vardır. Sürüngenlerin tümünün vücutları pullarla kaplıdır, buna karşılık kuşların vücutları ise tüylerle kaplanmıştır. Pullar ile tüyler arasında hiçbir benzerlik yoktur. Kuşlarla sürüngenlerin kemiklerin yapısı da farklıdır. Evrimciler tarafından kuşların atası olarak kabul edilen dinozorların kemikleri, büyük ve cüsseli yapıları nedeniyle kalındır ve içleri dolguludur. Buna karşın yaşayan ve soyu tükenmiş tüm kuşların kemiklerinin içleri boştur ve bu sayede çok hafiftir. Bu hafif kemik yapısı, kuşların uçabilmesinde büyük önem taşır.

Sürüngenler ve kuşlar arasındaki bir diğer farklılık da metabolik yapıdır. Sürüngenler canlılar dünyasında en yavaş metabolik yapıya sahipken, kuşlar bu alandaki en yüksek rekorları ellerinde tutar. Örneğin bir serçenin vücut ısısı hızlı metabolizması nedeniyle zaman zaman 48°C'ye kadar çıkabilir. Diğer tarafta ise sürüngenler kendi vücut ısılarını bile kendileri üretmez, bunun yerine vücutlarını güneşten gelen ısıyla ısıtırlar. Sürüngenler doğadaki en az enerji tüketen canlılar iken, kuşlar en fazla enerji tüketen canlılardır.

Kuşların solunum sistemi de sürüngenlerden tamamen farklıdır. Sürüngenlerde ve memelilerde hava nefes borusuyla ciğerlere alınır, sonra yine aynı borudan dışarı verilir. Ama kuşlarda hava, akciğer kanalları boyunca tek taraflı hareket yapar; ciğere bir taraftan girer, diğer taraftan çıkar. Diğer hiçbir canlı grubunda rastlanmayan bu solunum sistemi sayesinde, kuşlar havayı çok verimli kullanırlar. Bu sayede oksijen yoğunluğunun son derece düşük olduğu 8.000 metre yükseklikte bile uçabilmektedirler.

Bütün bunlar evrim teorisinin iddialarının temelsizliğini ortaya koymak bakımından yeterli delillerdir. Kuşlar tarihin her döneminde kuş, sürüngenlerde sürüngen olarak var olmuşlar hiçbir şekilde evrim geçirmemişlerdir
 

Benzer Konular

Yanıtlar
0
Görüntülenme
4B
Yanıtlar
0
Görüntülenme
9B
Yanıtlar
0
Görüntülenme
14B
Yanıtlar
0
Görüntülenme
2B
Yanıtlar
0
Görüntülenme
4B
Üst