deep
Harbi Aktif Üye
Erdal Özyağcılar Röportajı, Erdal Özyağcılar ile Röportaj
Erdal Özyağcılar'ı uzun zamandır beyazperdede göremiyoruz. "Sinemaya küsmedim." diyen oyuncu, neden filmlerden uzak kaldığını açıkladı. Şu sıralar, öyküsü kendine ait '2 Yaka Bir İsmail' dizisinde oynayan 'emekli tiyatrocu' Özyağcılar, tiyatro tartışmasında çözümün kolay olduğunu düşünüyor.
Kimi zaman Kemal Sunal'dan, kimi zaman da Şener Şen'den rol çaldı... Oynadığı onlarca filmin üstesinden başarıyla gelse de, adı hep 'yardımcı erkek oyuncu' olarak yazıldı. Bu durum onu etkilemedi ancak yıllar geçtikçe sinema ile arasındaki mesafe açıldı. En son, 2002'de çekilen Abdülhamit Düşerken filminde perdede görsek de, o kendi yolunu çizmiş, dizi filmlerin aranan yüzü olmuştu. Peki Kibar Feyzo, Çöpçüler Kralı ve Davaro gibi pek çok önemli filmde başarıyla izlediğimiz Erdal Özyağcılar sinemadan kendini neden çekmişti? Şükrü karakteriyle 8 sezon evlerimize konuk olan Bizimkiler (1996) dizisinin bunda payı var mıydı? Şu sıralar bir balıkçının 20 yıldır Ege'nin yakasında; biri Türk, diğeri Yunan iki kadınla sürdürdüğü evliliği anlatan "2 Yaka Bir İsmail" adlı dizide oynuyor. Hem de kendi imzasını taşıyan bir öykünün baş kahramanı olarak. 'Nerede o eski Türk sineması?' diyen Özyağcılar ile Ayvalık'ta diziyi, sinemayı ve son dönemin tartışmalı konularından 'tiyatro'yu konuştuk.
Yabancı Damat, Elveda Rumeli ve 2 Yaka Bir İsmail derken Balkanlar'ın barış elçisi oldunuz. Bu hassasiyet planlı bir şekilde mi gelişiyor?
Önceden planlanmış bir olay değil. Balkanlar'daki Osmanlı'nın oradaki insanların hatıra defterlerini açtık. Yabancı Damat Türk-Yunan dostluğu, şimdi de bu 2 Yaka Bir İsmail... Biraz rast geldi.
Olumlu etkileri var mı bu dizilerin, size neler yansıyor?
Var tabii ki. Yabancı Damat döneminde, Türklere karşı olan Yunanlı bir gazeteci, dizinin Türk-Yunan dostluğuna çok büyük katkısı olduğunu, Dışişleri'nin bile bu kadar fayda sağlamadığını yazdı. Osmanlı Arnavut'uyum, Osmanlı Türk'üyüm, Osmanlı Rum'uyum, diyen insanlar var.
'ÖKÜZ ALTINDA BUZAĞI ARAMASINLAR!'
Dizi, çok evliliğe teşvik ediyor, diye eleştirildi...
Böyle bir şey olamaz. Bugün dünyanın her yerinde ve dünya tiyatrosunda çift kadınlılar üzerinden komiklik çıkar. Bütün klasik vodvil'lerin Fars'ların temelinde bir yaşlı erkeğin iki eşli olmasından komedi çıkar. Biz de bunu bir Ege kasabasına uyarladık. Bu, İsmail'in iki kadın arasındaki trajikomik hikâyesidir. Hiçbir şeye özendirilmiyor. Hiç öküz altında buzağı aramasınlar!
Yunan oyuncularla çalışmak, onların bir Türk dizisinde rol alması... Nasıl bir ortam var sette?
Hepsi profesyonel, iyi oyuncular. Şu an 9 oyuncu var. Yalnız, onların en büyük derdi Türkçe konuşamamaları. Ama kısa zamanda üstesinden gelecekler. Mesele, siyasi amaçlı doktrinlerle düşman edilmiş iki toplumu yakınlaştırmanın ötesinde sanatın gücünde yatıyor. O daha farklı bir konu...
Erdal Özyağcılar denince aklımıza onlarca film geliyor. Sizi sinemada neden göremiyoruz artık?
Nerede o eski sinema? Küsmedim tabii ki. Dizilerin yoğunluğu var. Teklifler geliyor, ama kendi kafama göre proje olmuyor. İnsanlar beni perdede görmek istiyor diye önüme gelen senaryoya hop diye atlayamam ki...
Hiç mi size uyan bir teklif gelmiyor?
Yok, gelmiyor. Kimse alınmasın, sıkılmasın; bana ait, benim oynayabileceğim bir şey gelmiyor. Benim olmadığım bazı güzel hikâyeler çekiliyor, görüyoruz. Belki de bu durum benimle ilgilidir.
Sinemaya küsme ya da ondan soğuma yok değil mi?
Küsmem de soğumam da. Neye küseyim? Tiyatro, sinema, dizi... Bunlar hep bir bütün.
'Tiyatronun çözümü Kürt meselesinden daha kolay'
Şehir Tiyatroları'ndan emekli oldunuz. Tiyatroların özelleşmesi gündemde, siz bir çözüm görüyor musunuz?
Bu olayda garip bir şekilde keskin tavırlar alınmaya başladı. Bu olmaz. Çünkü sanatçı insan naiftir. Sanatçı insanın ilk andaki tepkileri duygusal olur, o naif tepkilere aynı naiflikle yaklaşmak gerekir. Bugün tiyatroda ne kadar yapısal eksiklik varsa sosyal kurumların çoğunda da aynı eksik var. Biz toplumun genelinden soyutlanamayız. Bu konuda oyuncuya saygı duyularak, karşılıklı görüşerek, anlaşarak toplumun tiyatro ihtiyacı doğrultusunda bir şeyler yapılmalı.
Daha çok üsluba itirazınız var, öyle mi?
Tamam, tiyatronun belki kurumsal anlamda eksikleri var ama bunları, saygıyı sevgiyi bozmadan sıcak diyalogla çözebiliriz. Herkes her eksiğini biliyor, eksiğini bilmek suç değil, meziyet. Beraber, bir orta yol bulmak çok önemli. Kalp kırılmaması lazım. Benim gördüğüm kadarıyla uzlaşmacı yanıyla hükümetin böyle bir fonksiyonu yok. Güneydoğu açılımından daha kolay bizim işimiz.
Peki, bir orta yol bulunabilir mi?
Bizim bir sendikamız var, oturulur konuşulur, eksikler yapılır. İşin eylemi dışında söz düelloları, sözlerin gidip gelmesi ve böylece bir kamuoyu oluşturulması çok yanlış. Türkiye'de her konu böyle tartışlıyor. Daha konuşulmadan, ortaya bir şey konmadan herkes her tarafta söyleme giriyor. Yanlış anlaşılmalar oluyor, kırıcı oluyor. Ne lüzumu var? Ortada bir prosedür yok iken o kadar çok laf ediliyor ki...
Erdal Özyağcılar'ı uzun zamandır beyazperdede göremiyoruz. "Sinemaya küsmedim." diyen oyuncu, neden filmlerden uzak kaldığını açıkladı. Şu sıralar, öyküsü kendine ait '2 Yaka Bir İsmail' dizisinde oynayan 'emekli tiyatrocu' Özyağcılar, tiyatro tartışmasında çözümün kolay olduğunu düşünüyor.
Kimi zaman Kemal Sunal'dan, kimi zaman da Şener Şen'den rol çaldı... Oynadığı onlarca filmin üstesinden başarıyla gelse de, adı hep 'yardımcı erkek oyuncu' olarak yazıldı. Bu durum onu etkilemedi ancak yıllar geçtikçe sinema ile arasındaki mesafe açıldı. En son, 2002'de çekilen Abdülhamit Düşerken filminde perdede görsek de, o kendi yolunu çizmiş, dizi filmlerin aranan yüzü olmuştu. Peki Kibar Feyzo, Çöpçüler Kralı ve Davaro gibi pek çok önemli filmde başarıyla izlediğimiz Erdal Özyağcılar sinemadan kendini neden çekmişti? Şükrü karakteriyle 8 sezon evlerimize konuk olan Bizimkiler (1996) dizisinin bunda payı var mıydı? Şu sıralar bir balıkçının 20 yıldır Ege'nin yakasında; biri Türk, diğeri Yunan iki kadınla sürdürdüğü evliliği anlatan "2 Yaka Bir İsmail" adlı dizide oynuyor. Hem de kendi imzasını taşıyan bir öykünün baş kahramanı olarak. 'Nerede o eski Türk sineması?' diyen Özyağcılar ile Ayvalık'ta diziyi, sinemayı ve son dönemin tartışmalı konularından 'tiyatro'yu konuştuk.
Yabancı Damat, Elveda Rumeli ve 2 Yaka Bir İsmail derken Balkanlar'ın barış elçisi oldunuz. Bu hassasiyet planlı bir şekilde mi gelişiyor?
Önceden planlanmış bir olay değil. Balkanlar'daki Osmanlı'nın oradaki insanların hatıra defterlerini açtık. Yabancı Damat Türk-Yunan dostluğu, şimdi de bu 2 Yaka Bir İsmail... Biraz rast geldi.
Olumlu etkileri var mı bu dizilerin, size neler yansıyor?
Var tabii ki. Yabancı Damat döneminde, Türklere karşı olan Yunanlı bir gazeteci, dizinin Türk-Yunan dostluğuna çok büyük katkısı olduğunu, Dışişleri'nin bile bu kadar fayda sağlamadığını yazdı. Osmanlı Arnavut'uyum, Osmanlı Türk'üyüm, Osmanlı Rum'uyum, diyen insanlar var.
'ÖKÜZ ALTINDA BUZAĞI ARAMASINLAR!'
Dizi, çok evliliğe teşvik ediyor, diye eleştirildi...
Böyle bir şey olamaz. Bugün dünyanın her yerinde ve dünya tiyatrosunda çift kadınlılar üzerinden komiklik çıkar. Bütün klasik vodvil'lerin Fars'ların temelinde bir yaşlı erkeğin iki eşli olmasından komedi çıkar. Biz de bunu bir Ege kasabasına uyarladık. Bu, İsmail'in iki kadın arasındaki trajikomik hikâyesidir. Hiçbir şeye özendirilmiyor. Hiç öküz altında buzağı aramasınlar!
Yunan oyuncularla çalışmak, onların bir Türk dizisinde rol alması... Nasıl bir ortam var sette?
Hepsi profesyonel, iyi oyuncular. Şu an 9 oyuncu var. Yalnız, onların en büyük derdi Türkçe konuşamamaları. Ama kısa zamanda üstesinden gelecekler. Mesele, siyasi amaçlı doktrinlerle düşman edilmiş iki toplumu yakınlaştırmanın ötesinde sanatın gücünde yatıyor. O daha farklı bir konu...
Erdal Özyağcılar denince aklımıza onlarca film geliyor. Sizi sinemada neden göremiyoruz artık?
Nerede o eski sinema? Küsmedim tabii ki. Dizilerin yoğunluğu var. Teklifler geliyor, ama kendi kafama göre proje olmuyor. İnsanlar beni perdede görmek istiyor diye önüme gelen senaryoya hop diye atlayamam ki...
Hiç mi size uyan bir teklif gelmiyor?
Yok, gelmiyor. Kimse alınmasın, sıkılmasın; bana ait, benim oynayabileceğim bir şey gelmiyor. Benim olmadığım bazı güzel hikâyeler çekiliyor, görüyoruz. Belki de bu durum benimle ilgilidir.
Sinemaya küsme ya da ondan soğuma yok değil mi?
Küsmem de soğumam da. Neye küseyim? Tiyatro, sinema, dizi... Bunlar hep bir bütün.
'Tiyatronun çözümü Kürt meselesinden daha kolay'
Şehir Tiyatroları'ndan emekli oldunuz. Tiyatroların özelleşmesi gündemde, siz bir çözüm görüyor musunuz?
Bu olayda garip bir şekilde keskin tavırlar alınmaya başladı. Bu olmaz. Çünkü sanatçı insan naiftir. Sanatçı insanın ilk andaki tepkileri duygusal olur, o naif tepkilere aynı naiflikle yaklaşmak gerekir. Bugün tiyatroda ne kadar yapısal eksiklik varsa sosyal kurumların çoğunda da aynı eksik var. Biz toplumun genelinden soyutlanamayız. Bu konuda oyuncuya saygı duyularak, karşılıklı görüşerek, anlaşarak toplumun tiyatro ihtiyacı doğrultusunda bir şeyler yapılmalı.
Daha çok üsluba itirazınız var, öyle mi?
Tamam, tiyatronun belki kurumsal anlamda eksikleri var ama bunları, saygıyı sevgiyi bozmadan sıcak diyalogla çözebiliriz. Herkes her eksiğini biliyor, eksiğini bilmek suç değil, meziyet. Beraber, bir orta yol bulmak çok önemli. Kalp kırılmaması lazım. Benim gördüğüm kadarıyla uzlaşmacı yanıyla hükümetin böyle bir fonksiyonu yok. Güneydoğu açılımından daha kolay bizim işimiz.
Peki, bir orta yol bulunabilir mi?
Bizim bir sendikamız var, oturulur konuşulur, eksikler yapılır. İşin eylemi dışında söz düelloları, sözlerin gidip gelmesi ve böylece bir kamuoyu oluşturulması çok yanlış. Türkiye'de her konu böyle tartışlıyor. Daha konuşulmadan, ortaya bir şey konmadan herkes her tarafta söyleme giriyor. Yanlış anlaşılmalar oluyor, kırıcı oluyor. Ne lüzumu var? Ortada bir prosedür yok iken o kadar çok laf ediliyor ki...