Duanın önemi nedir

Ömer
Yönetici
Duanın önemi, Duanın önemi ile ilgili yazı

Dua bir nevi Rabbimize sunduğumuz bir dilekçe gibidir. Zaman gazetesi yazarı Süleyman Sorgun hocamız duanın önemini madde madde anlatan çok güzel bir yazı yazmış. İlgi ile okunması gereken bir yazı.

Söyle kulum ne istiyorsun?
Dua ibadetin özüdür, ruhudur. Aciz, fakir, muhtaç ve kendine yetmediğinin şuurunda olan kulun, tazarru ve alçak gönüllülük içinde, Cenab-ı Hakk’a yönelip, hâlini O’na arz etmesi ve istediklerini O’ndan dilemesidir. Bu aynı zamanda kulun Rabbi’ne karşı iman ve itimadının bir gereğidir.
dua.jpg

Her şeyin olduğu gibi, duanın da bir adabı vardır. Kulun, duasında neleri, nasıl isteyeceği, duanın kabulü ve yöneldiği kapının yüceliği adına önemlidir. Peki bizler, duamızın kabule karin olması için nelere dikkat etmeliyiz?

1- Günah olmayan bir şeyi istemenin bir mahzuru yoktur. Ancak dua ederken Allah’ın yasakladığı şeyleri istemek yanlıştır. Mesela, “Faiz muamelem iyi işlesin. Rüşvetten iyi kazanayım. Çok zengin olayım ve bu şekilde insanlar üzerinde bir hâkimiyet kurayım...” şeklinde dualar etmeyi Allah yasaklamıştır.

2- Allah Resûlü (sallallâhu aleyhi ve sellem) dua ederken gulüvden men etmiştir. Gulüv, bir şeyde aşırı gitmek demektir. İnsanın, daha kısa ve öz ifadelerle halini Allah’a arz edip, bir şeyler istemesi mümkünken, uzun sözlerle gulüv yaparak dua etmesi makbul değildir. Burada hemen şunu ifade edelim ki, Allah’a yapılan uzun münacaatlar bunun dışındadır. Çünkü bunlar, birer istek değildir.

3- Cenab-ı Hak’tan dua maksatlı isteklerde bulunurken detaylara girmekten kaçınmak gerekir. Mesela bir insanın “Ya Rabbi! Beni cennete koy. Cennette beni koyacağın köşkün döşemeleri kavârîr, inci ve lü’lüden olsun. Köşkün direkleri altından, sütunları gümüşten olsun. Hurilerden bazıları sarı, bazıları da esmer olsun...” türünden isteklerde bulunması gereksizdir.

4- Ashab-ı kiramdan Ubâde ibn Sâmit’in yukarıdakine benzer ifadelerle dua eden oğluna yaptığı “Oğlum, ben Resûlullah’tan duada ifrattan sakındıran sözler duydum.” ikazı da bu şekilde anlaşılmalıdır. O ifratı (aşırılığı) meselenin keyfiyetiyle alâkalı detaylarla uğraşma şeklinde anlıyor. Yoksa Cenâb-ı Hak “Ey iman edenler, Allah’ı çok anın, çok yâd edin.” (Ahzab, 33/41) derken, bir insan sabahtan akşama kadar durmadan “Sübhanallâhi ve bihamdihî sübhânallahi’lazîm” dese yine duanın hakkını eda etmiş olamaz. Efendimiz (sallallâhu aleyhi ve sellem) bu duanın sabah akşam yüzer defa söylenmesini tavsiye etmişti. Ümmü Seleme validemiz de taşları veya fasulye tanelerini yanına koyuyor ve onlarla sayarak her gün yüz defa bu duayı okuyordu.

5- Dua, mutlaka ızdırar diliyle yapılmalı. Gecenin bir vakti kalkıp huzur-ı İlahi’de elpençe divan durulmalı ve yüreklerde burkuntu hâsıl eden hususlar samimiyetle dile getirilmelidir. Masum çocuklar, yaşlılar, hastalar mutlaka duaya dâhil edilmeli ve duanın bütün yeryüzünde bir külliyet kesbetmesinin yolları aranmalıdır.

6- Dua eden, ettiği duanın şuurunda olmalıdır. Muhterem Fethullah Gülen Hocaefendi’nin ifadeleriyle “ağzından çıkan her söze, şuurundan ve vicdanından vize almalıdır.” Zira hadis-i şerifte buyurulduğu üzere “Allah, ne söylediğinin farkında olmayan gafil bir kalbin duasını kabul etmez.”

7- Duaya Efendimiz’e (aleyhi’s-salâtüve’s-selâm) salât ü selamla başlanmalı ve yine salât ü selamla noktalanmalıdır. Daha sonra üzerimizde hakkı olan, eserlerinden, sohbetlerinden çokça istifade ettiğimiz büyüklerimize, dünyanın dört bir yanında hizmet eden erkek, kadın kardeşlerimize, mazlum, mağdur Müslümanlara, anne-babamıza, aile efradımıza, birlikte omuz omuza hizmet ettiğimiz mesai ve hizmet arkadaşlarımıza mutlaka dua etmeliyiz. Vatanımızın ve milletimizin selameti için kelle koltukta gayret gösterip çırpınan fedakar emniyet kuvvetlerimize ve askerlerimize de dualarımızda mutlaka yer vermeliyiz. Kendimizle alakalı sadece uhrevi taleplerde bulunmalı, ihlas, samimiyet, sadakat ve istikametten ayırmaması için Rabb’imize dua dua yalvarmalıyız.

8- Müslümanların ve hizmet arkadaşlarımızın vifak ve ittifakı için her zaman dua etmek de önemli bir vecibedir. Fitne fesadın kol gezdiği, şeytanın kalbleri birbirinden koparmak için fırsat kolladığı böyle bir zamanda “Allah’ım kalblerimizi te’lif buyur, vifak ve ittifak içinde hizmet etmeye bizleri muvaffak kıl, aramıza fitnenin, fesadın, hasedin, kinin ve nefretin girmesine fırsat verme. Birliğimizi, dirliğimizi muhafaza eyle. Bizi birbirimize daha çok sevdir.” diyerek dua etmeliyiz.

9- Duayı belli vakitlere hapsetmemeliyiz. Hayatın her anında dua edilebileceğini gösteren Nebiler Sultanı’nı (aleyhi ekmelü’t-tehâya) örnek alarak her gelişmeyi duaya bahane kılmalıyız. Evden çıkarken, eve girerken, işe başlarken, istişareden dağılırken vs. hep dua etmeliyiz. Böylece kendimizi boş lakırdılardan, gıybetten ve yanlış konuşmalardan da muhafaza etmiş oluruz.

10- En az bir vakit namazında çocuklarımızı yanımıza alarak onlarla sesli dualar etmeliyiz. Onlarda dua bilincinin oluşmasına katkıda bulunurken, bir yandan da o masum gönüllerin iştirakiyle duamızı daha da kabule karin hale getirmeliyiz. İçinde aile efradının her gün dua ettiği bir evin cennet bahçesinden farksız olacağını da unutmamalıyız.

11- En önemlisi de duamıza mutlaka icabet edileceğine yürekten inanmalıyız. Dua ettiğimiz Zât’ın (c.c.) her şeye gücünün yettiğini, dilerse istediklerimizi biz daha ellerimizi indirmeden verebileceğini, söylediklerimizi değil sinemizden geçenleri bile bildiğini düşünerek tam bir teveccüh ve eksiksiz bir teslimiyetle dua etmeliyiz.

İşte o zaman elimizi kaldırıp “Ya Rabbi!” dediğimizde vicdanımızda “Söyle kulum, ne istiyorsun!” cevabını duyacağız.
 

Benzer Konular

Yanıtlar
0
Görüntülenme
64B
Yanıtlar
0
Görüntülenme
4B
Yanıtlar
1
Görüntülenme
2B
Yanıtlar
0
Görüntülenme
4B
Yanıtlar
0
Görüntülenme
2B
Üst