Cumhuriyet Sonrası Türk Resim Sanatı

Ömer
Yönetici
Cumhuriyet Dönemi Sonrası Türk Resim Sanatı ve Sanatçıları

Geleneksel çizgide ilerleyen Türk sanatı; 18.yüzyıldan itibaren belirginleşmeye başlayan batılılaşma hareketlerinin sonucunda bir sonraki yüzyılda batı sanatının seyrine girmiştir. Böylece günümüze değin uzanan ve çağdaş Türk sanatı olarak isimlendirilen süreç ortaya çıkmıştır.

Ancak Osmanlı İmparatorluğu'nun batı kültürüne, bilgisine, teknolojisine, kurumlarına ve yaşam tarzına henüz kapılarını açmadığı dönemlerde resim sanatının geleneksel anlamda nasıl ele alındığını, üretim alanları ve biçimlerini özlü bir şekilde anmaksızın konuya girmek son derece sağlıksız olacaktır. Bu, çağdaş Türk resim sanatının kökenlerini geleneksel resim anlayışına dayandırma gerekliliğinden dolayı değildir. Hatta denilebilir ki, günümüz Türk resminin temelleri geleneksel resim anlayışına pek az şey borçludur ve büyük ölçüde ayrı temeller üzerinde kurulmuştur.

Ancak yeni değerler eski değerlere ne kadar az şey borçlu olurlarsa olsunlar, sonuçta onların yerini almışlardır ve yerini aldıkları şeyi anlamadan yeni değerleri anlamlandırmaya çalışmak boş ya da en azından havada kalan bir uğraş olur.

Türkler Anadolu'ya hakim olduklarında oldukça zengin bir mirasla karşılaştılar. Batı kültür ve sanatının en erken dönemlerden kalma ürünlerini tanıma fırsatını buldular. Ayrıca tarih boyunca batıyla savaş, ticaret v.s. gibi nedenlerle olan ilişkiler sonucunda ya da zaman zaman saraya davet edilen yabancı sanatçılar aracılığıyla batı sanatını bir ölçüde tanıyabildiler. Ancak Prof.Dr. Mustafa Cezar'ın çok yerinde bir tespitinde olduğu gibi; batıya karşı üstün oldukları sürece onlardan kültürel, teknolojik ya da sanatsal anlamda yararlanma ihtiyacı duymadılar. Böylece 19.yüzyıla değin geleneksel sanat anlayışlarını sürdürdüler.

Geleneksel sanat anlayışının, resimdeki yansıması minyatür ve bazı duvar resmilerinde kendisini göstermiştir.

Başlıca Cumhuriyet Dönemi Ressamlarından bahsedelim isterseniz.

ŞEKER AHMET PAŞA:

1841'de İstanbul'da doğdu, 1970'de İstanbul'da öldü. Asıl adı Ahmet Ali'dir. Küçük yaşta Tıbbiye Mektebine girdi (1855). Resim yeteneği nedeniyle bu okulda resim öğretmenliği yardımcılığına getirildi. Daha sonra okuldan ayrılarak Harbiye'ye geçti. Abdülaziz'in ilgisini çekince, resim öğrenimi için Paris'e gönderildi (1864). Önce Mektebi Osmani'ye devam etti. Paris Güzel Sanatlar Akademisi'ne geçti ve G. Boulanger, J. L. Gerome gibi öğretmenlerden dersler aldı. Paris Uluslararası Fuar sergisinde resimleri sergilendi (1867). Resimleri Salon'a kabul edildi (1869, 1870) Abdülaziz, Avrupa gezisi sırasında sergideki resimleri gördü ve Ahmet Ali'yi resim seçip almakla görevlendirdi. 1870'te akademiyi bitiren Ahmet Ali, "Prix de Rome"u kazanarak, üç ay süreyle Roma'ya gönderildi. Yurda dönünce kolağası rütbesiyle Sultanahmet'teki Sanat Mektebi'ne resim öğretmeni olarak atandı (1871). Uzun hazırlık ve çalışmalardan sonra, Türk ve yabancı ressamların eserlerinden oluşan bir resim sergisi açmayı başardı (27-Nisan-1873). Bu sergi, Türkiye'de açılan ilk resim sergisiydi. İkinci sergiyi 1 Temmuz 1875'te Darülfünun binası salonunda açtı. Bu sergide kendi resimleri, başka Türk ressamların eserleri, çoğunlukla Hıristiyan ve yabancı ressamların eserleri yer aldı. Ahmet Ali, Abdülaziz'in takdirini kazanarak, padişah yaverliğine atandı. Bu görevi sırasında manzara resimlerinden uzaklaştı ve Mercandaki konağındaki atölyesinde natürmort çalışmaları yaptı. 1884'te mirliva (tuğgeneral), 1890'da da ferik (tümgeneral) rütbesine yükseldi.

Başlıca eserleri: Karpuz Dilimli ve Üzümlü natürmort, Ağaçlar Arasında Karaca, Manolya ve Meyveler, Talim Yapan Erler, Manzara, Tepe Üzerindeki Kale.

Şeker Ahmet Paşa, çağdaş Türk Resim Sanatı'nın temel taşlarından biri olarak değerlendiriliyor. Batıdaki deneyimleri özümseyen bir istemle, peyzaj temasına yaptığı dünya çapındaki üslup katkısı, sanatçının mekan derinliği ve atmosfer ilişkilerini yorumlayan duyarlığının ürünü olarak görünür. Şeker Ahmet Paşa'nın düzen anlayışına mal olan lirizm, özgün bir şema geometrisiyle dengeleniyor.

SÜLEYMAN SEYİD:

1842 yılında İstanbul'da doğdu, 1913 yılında İstanbul'da öldü. Maltepe ve Maçka askeri rüştiyesinde okudu. İdadi ve Harbiye'de resim yeteneğiyle öğretmenleri Chirans ve Kess'in dikkatlerini çekti. Paris'e gönderilerek, Abdülaziz tarafından Türk öğrenciler için açılmış olan Mektebi Osmani'de öğrenim görmeye başladı. Önce Rolrobens'le, Mektebi Osmani'ye kapatılınca da A. Cabanel ile çalıştı. Paris Güzel Sanatlar Okulu'nu bitirdi. Bazı kaynaklara göre de bir yıl Roma'da kaldı. 1875'te yurda döndü ve Osman Nuri Paşa'nın yardımcılığını yaptı. Harbiye'ye resim öğretmeni olarak atandı. Fakat Şeker Ahmet Paşa ile resim anlayışı konusunda ters düşünce, Kuleli Askeri Lisesinde öğretmenliğini sürdürmek zorunda kaldı. Ayrıca uzun yıllar da Askeri İdadisi'nde resim öğretmenliği yaptı (1884-1910). Süleyman Seyyid'in İstiklal ve Osmanlı gazetelerinde yazı ve çevirileri de çıkmıştır. Bazı okullarda Fransızca öğretmenliği de yapmıştır. Fenn-i Menazır adlı basılmamış bir eseri vardır.

Natürmort temasına karşı yoğun ilgisiyle bilinen Süleyman Seyyid, peyjaz ve figür alanında da üstün yeteneklerini kanıtlıyor. Süleyman Seyyid özellikle resim düzeninin içerdiği yön zıtlıklarında ifadesini bulan üslup dinamizmi ile özgün yerini kazanıyor.

İBRAHİM ÇALLI:

1882 yılında Denizli'nin Çal kasabasında doğdu, 1960 yılında İstanbul'da öldü. İlk ve orta öğrenimini kasabasında, lise öğrenimini İzmir'de yaptı. Askeri okulda okumak için İstanbul'a geldi. Burada parasını çaldırıp zor durumda kalınca çalışmaya başladı. Bir resim öğretmeninden ve ressam Roben Efendiden resim dersleri aldı. Şeker Ahmet Paşa'nın oğlu İzzet Bey ile tanıştı ve arkadaşının yardımıyla Sanayii Nefise Mektebine girdi (1906). Altı yıllık okulu üç yılda bitirdi ve devlet tarafından Paris'e gönderilerek, Fernand Cormon'un atölyesinde öğrenimini sürdürdü (1910-1914). 1. Dünya Savaşı'nın başlamasıyla yurda döndü. Sanayii Nefise Mektebinde Vallaury'nin yardımcısı oldu. Atölye öğretmeni olduktan sonra, 1947'de emekli oluncaya kadar bu görevde kaldı. Devlet Resim ve Heykel sergilerine aralıklı olarak katıldı. Ölümünden bir yıl sonra, Ankara Türk-Amerikan Derneği'nde son toplu sergisi açıldı (1961). Güzel Sanatlar Birliği'nin kurucularından biriydi.

En tanınmış eserleri: Türk Topçularının Mevzie Girişi, Tefli Kız, İstiklâl Savaşında Zeybekler, Manolyalar, Atatürk Portresi, İnönü Portresi, Yahya Kemal Portresi, Mevleviler Dizisi.

İbrahim Çallı, kendi kuşağı içindeki sanatçılar arasında uçarı denilebilecek bir üslup dinamizmiyle karşımıza çıkar. Resimlerine yerel bir atmosferin tadını kazandırmakta, izlenimci sınırları aşan bir duyarlığa sahiptir.

NAMIK İSMAİL:

1890'da İstanbul'da doğdu, 1935 yılında İstanbul'da öldü. Galatasaray Lisesinde okurken okul müdürü Tevfik Fikret'in kurduğu resim atölyesinde resim çalışmalarına başladı. Daha sonra Sanayii Nefise Mektebi'ni bitirdi. Ailesi tarafından Fransa'ya gönderildi. Burada Julian Akademisinde, Ecole Nationale des Arts Dêcoratif'te ve Cormon'un atölyesinde çalışmalarını sürdürdü. Yurda dönünce 1. Dünya Savaşı yıllarında Kafkas cephesinde yedek subay olarak görev yaptı. Bu sırada savaş resimleri çizdi. Bu resimleri daha sonra Viyana ve Berlin'de (Celâl Esat Arseven ile birlikte) sergiledi. Bir süre Berlin'de Liebermann ve Corynth'in atölyelerinde çalıştı. Yurda dönünce İstanbul'da resim öğretmenliğine başladı. Güzel Sanatlar Akademisinde çalıştı. Paris'e gidip döndükten sonra, Güzel Sanatlar Akademisine müdür olarak atandı (1928). Lâle Devri, Tifüs Girdabı, Harman en tanınmış eserleridir.

Namık İsmail, Türk resim sanatında kişisel üslup ayrımının belirginlik kazanmasını sağlayan büyük ustalardan biridir. Temalara biçimsel yaklaşımı belli sınırları aşmayan bir deformasyon eğilimi yansıtır.

MALİK AKSEL:

1903'te Selanik'te doğdu. İlkokulu Serez'de ve İstanbul'da okudu. Darülmuallimin'de öğrenimini sürdürdü. Burada Şevket Bey resim öğretmeniydi. Aksel'in çalışmalarını Şevket Bey yönlendirdi. 1921'de öğretmen olan Aksel, 1928'de sınav kazanarak Almanya'ya gitti. Berlin Yüksek Öğretmen Okulunda Prof. Grossmann'ın atölyesinde çalıştı. Yurda dönünce Ankara'da açılan Resim Öğretmen Okulunda görev yaptı (1932). Gazi Eğitim Enstitüsü'nün kuruluşuna katkıları oldu ve uzun yıllar bu okulun Resim-İş Bölümünde yöneticilik ve öğretmenlik yaptı. 1951'de İstanbul'daki Çapa Enstitüsüne atandı. 1968'de emekli oluncaya kadar burada görev yaptı. "Suluboyacı Malik" diye de anılıyordu.

Başlıca eseleri: Halı Önünde, Şu Karalı Kızlar, Çingeneler, Kız Çocuğu, Kardeşler. Ayrıca resim sergisinde Otuz Gün, İstanbul Minaresinde Kuş Evleri, Anadolu Halk Resimleri, Türklerde Dini Resimler, Sanat ve Folklor, İstanbul'un Ortası adlı kitapları da vardır.

Geniş bir folklor bilgisine sahip olan Malik Aksel, hem eğitici ve araştırmacı, hem de resim uğraşları içinde gündelik yaşam kesitlerinin bazen dramatik, bazen mizahi içerik değerlerine ulaşbilmektedir.

EŞREF ÜREN:

1897'de İstanbul'da doğdu. 1984'te Ankara'da öldü. Bursa Ziraat Okulu'ndan sonra Güzel Sanatlar Akademisi'nde okudu. Burada İbrahim Çallı ve Hikmet Onat atölyelerinde çalıştı. Bir süre Paris'te Andrê Lhote ve Othon Griesz'in atölyelerine devam etti(1928-1929). Yurda dönüşünde çeşitli illerde resim öğretmenliği yaptı. "D Grubu"na katıldı. Resimleri bu grubun sergilerinde ve Galatasaray Sergilerinde yer aldı. Katıldığı Devlet Resim ve Heykel sergilerinin bazılarında ödül aldı(1942'de üçüncülük, 1945'te ikincilik, 1964'te birincilik). Ayrıca Venedik Bienaline, Paris (UNESCO), San Francisco ve Atina sergilerine katıldı.

En tanınmış eserleri: Ankara'da Kış, Gençlik Parkı, Beynam Ormanları, Karadeniz Kadınları, Paris.

Özellikle kent oluşumundan kesitleri işleyen peyzajlarında, Eşref Üren'in düzene açık ve sınırsız bir ifade boyutu getiren duyarlılığın canlı titreşimlerine tanık olunabilir.

NURULLAH BERK:

1906'da İstanbul'da doğdu. 1982 yılında İstanbul'da öldü. İlkokulu Heybeliada'da, orta okulu Nişantaşı'nda okudu. Galatasaray Lisesi'ni bitirdikten sonra, Sanayii Nefise'ye girdi. Burayı Hikmet Onat ve İbrahim Çallı atölyelerinde öğrenim görerek bitirdi (1924). Daha Paris'e giderek, Paris Güzel Sanatlar Yüksek Okulunda Ernest Laurent'nin öğrencisi oldu. Yurda dönüşün de İstanbul'da arkadaşlarıyla birlikte "Müstakil Ressamlar ve Heykeltıraşlar Birliği"ni kurdu(1928). 1933yılında tekrar Paris'e gitti. Andrê Lhote ve Fernand Lêger‘in yanında çalıştı. Aynı yılın sonunda yurda dönünce, arkadaşlarıyla"D Grubu"topluluğunu kurdu. 1939'da İstanbul Güzel Sanatlar Akademisinde öğrenim üyesi oldu. 1962'de de İstanbul Resim ve Heykel Müzesi müdürlüğüne getirildi. Berk, UNESCO'ya bağlı "Uluslararası Sanat Eleştirmenleri Türkiye Komitesi"ni Suut Kemal Yetkinle birlikte kurmuş, Paris, Moskova, Bükreş, Leningrad ve Brüksel sergilerinde komiserlik yapmıştır. Sao Paolo ve Venedik bienallerine katıldı.1967'de de Ankara devlet Resim ve Heykel Sergisi'nde birincilik kazandı.

En tanınmış eserleri: İskambil Kağıtlı Natürmort, Ütü Yapan Kadın, Çömlekçi, Dikenler.

Nurullah Berk'i kübizmen A. Lhote"tan esinlenen ve oldukça dekoratif bir yön tutturan uygulamaları içinde görüyoruz.

ADNAN VARINCA:

1918'de İstanbul'da doğdu. Saint-Josephe Fransız Erkek Lisesini bitirdikten sonra, Güzel Sanatlar Akademisinde Lêopold Lêvy ve Bedri Rahmi Eyüboğlu atölyelerinde öğrenim gördü. Bu okulu 1948'de bitirdi. Bir süre resim öğretmenliği yaptı. 1957-1973 yıllarında, Paris'te çalıştı. Besançon'da açılan "Paris'te Altı Türk Ressamı" sergisinde ve İstanbul Devlet Güzel Sanatlar Akademisi'ndeki "Paris'teki Türk Ressamları" sergisinde yer aldı. Yurda döndükten sonra kişisel sergiler açtı. 4. Sedat Simavi Vakfı Görsel Sanatlar Ödülü'nü Turan Erol'la paylaştı(1980).

Resimsel oluşuma iç dünyasının kişisel yorum güçleriyle yaklaşan Adnan Varınca'yı "pentür" alanında az rastlanır bir üslupçu olarak kavrıyoruz.

NURİ İYEM:

1915'te İstanbul'da doğdu Güzel Sanatlar Akademisinde Nazmi Ziya Güran, Hikmet Onat, İbrahim Çallı ve Lêopold Levy atölyelerinde öğrenim gördü (1933-1937). Arkadaşlarıyla birlikte İstanbul'da "Liman Resim Sergisi"ni düzenledi (1940). 1941'de Ferruh Başağa, Avni Arbaş, Selim Turan, Fethi Karakaş, Mümtaz Yener, Turgut Atalay, Nejat, Agop Arad, Haşmet Akal'la birlikte "Yeniler Grubu"da yer aldı. Bu grubun her yıl iki kez açılan sergilerine katıldı(1941-1951).
1946-1983 yılları arasında yaklaşık kırk kadar kişisel sergi açtı. Paris'te, Hollanda'da, Venedik'te, Sao Paolo'da resimlerini sergiledi.

Başlıca eserleri: Nalbant, Halk Şairi, Çeşme Başı, Aile, Orkestra, Ana Şefkati, Kardeşler.

Nuri iyem, figüratif ve soyut çalışmalarının tümünde özenli bir işçiliğin giderek ustalık katına ulaştığı bir gelişme içinde görülür.

SAMİ YETİK:

1878'de İstanbul'da doğdu. 1945'te İstanbul'da öldü. İlköğrenimini Taşmektep'te, ortaöğrenimini Çiçekpazarı Rüştiyesi'nde ve Mülkiye İdadisi'nde yaptı. Askerliğe ilgi duyduğu için Kuleli'ye geçti. 1898'de de Harbiye'yi bitirdi. Okul dönemimde Osman Nuri Paşa'dan ve Hoca Ali Rıza Bey'den resim dersleri gördü. Subay olunca, Eyüp Askeri Baytar Rüştiyesine resim öğretmeni olarak atandı. Bu arada Sanayii Nefise Mektebine de devam ederek, burayı da bitirdi (1906). 1910-1912 yılları arasında Paris'te resim çalışmaları yaptı. Yurda döndükten sonra, Balkan Savaşına katıldı ve Bulgarlara esir düşerek, bir süre esaret hayatı yaşadı. 1. Dünya Savaşı sırasında da görev yaptı. 1933'te binbaşılıktan emekli oldu. 1918'de Berlin ve Viyana sergilerine katılan Yetik'in, daha çok Balkan Savaşı ve Milli Mücadeleyle ilgili resimleri vardır (Cepheye Cephane Nakli).

Eğitici etkinliğinin yanı sıra, izlenimciliğe yakın doğrultuda bir üslup çabası göstermiş olan Sami Yetik, renkçi değerler yönünden ölçülü bir uyum davranışı ortaya koymaktadır.

HALE ASAF:

1905 yılında İstanbul'da doğdu, 1938 yılında Paris'te öldü. Resim öğrenimine Almanya'da Berlin Akademisi'nde başladı. Sonra İstanbul'da İnas Sanayii Nefise Mektebinde Ömer Adil'in ve Feyhaman Duran'ın öğrencisi oldu. Maarif Vekaleti'nin bursuyla tekrar Almanya'ya gönderildi(1924). Buradan Fransa'ya geçerek, Paris'te resim çalışmalarını sürdürdü. Seramikçi İsmail Hakkı (Oygar) ile evlendi. Paris'teki Grande Chaumiêre atölyesinde çalıştı. Matisse ve Dufy'den dersler aldı. Yurda dönüşünde "Müstakil Ressamlar ve Heykeltıraşlar Birliğin"nin çalışmalarına katıldı (1928). Bu topluluğunun Ankara (1928) ve İstanbul (1929) sergilerinde yer aldı. Bir süre sonra Bursa Kız Öğretmen Okulu'nda resim öğretmenliği yaptı. İstanbul'a döndü. Sonra da Paris'e giderek bu kente yerleşti(1930). Bir yandan yakalandığı hastalıkla mücadele ederek resim çalışmalarını sürdürdü. İtalya'daki Faşist yönetimden kaçan yazar Antonio Ariante ile birlikte bir süre "Jeune Europa" galerisini yönetti. Hale Asaf'ın İstanbul Resim ve Heykel Müzesi'nde bulunan resimleri dışındaki eserleri bilinmemektedir.

Türk resim sanatında akonstrüktif üslup anlayışına uygun dramatik içerikler kazandırma yolunda olan bir ressamın, Hale Asaf olduğu söylenebilir.

BEDRİ RAHMİ EYÜBOĞLU:

1913'te Görele'de doğdu, 1975'te İstanbul'da öldü. İlk ve ortaokul öğrenimini Trabzon'da yaptı. 1931'de İstanbul'da Güzel Sanatlar Akademisini bitirdikten sonra, Paris'te Andrê Lhote'nin atölyesinde çalıştı(1931-1933). Yurda dönüşünde Güzel Sanatlar Akademisinde öğretim üyesi oldu. "D Grubu"na katıldı. G. S. Akademisinde kendi adıyla anılan resim atölyesini yönetti. Basma-çoğaltma yöntemiyle serigrafi, litografi, gravür çalışmalarına ağırlık verdi ve halk el sanatlarından kaynaklanan mozaik çalışmaları yaptı. Ayrıca "yazmacılık" sanatıyla uğraştı. Paris'te Musêe de I'Homme' da ilkel soylar sanatını inceledi. 1958 Brüksel sergisinde Türk pavyonu için yaptığı 277 m2'lik mozaik panosuyla, altın madalya (büyük ödül), Sao Paulo Bienali'nde şeref madalyası yaptı. Paris'teki NATO binasında yer alan 50 m2'lik mozaik panosuyla da uluslararası ün kazanmıştır.

Başlıca eserleri: Köylü Kadını, Beylerbeyi İskelesi, Balıklar, Mavi Siyah Kuş, Anadolu Hisarı, Mangal ve İbrik.

Bedri Rahmi Eyüboğlu, gelişmesi boyunca folklorik nakışlarla kurduğu resimsel ilişkileri, popüler boyutlara eriştiren bir sanatçı olarak dikkatleri üzerinde toplamıştır.

CEMAL TOLLU:

1899'da İstanbul'da doğdu, 1968'de İstanbul'da öldü. Sanayii Nefise'de öğrenim görürken, Milli Mücadeleye katılmak için Anadolu'ya geçti. öğrenimini daha sonra tamamladı. Bir süre Elazığ Öğretmen Okulunda resim öğretmenliği yaptı(1927-1929). Avrupa'ya giderek Andrê Lhote, Fernand Lêger, Hans Hoffmann, Gromaire gibi sanatçılarla çalıştı(1929-1932). Yurda dönüşünde bir süre Erzincan Askeri Ortaokulunda resim öğretmenliği yaptı(1932-1935). Güzel sanatlar Akademisinde Lêopold Lêvy'nin yardımcılığına getirildi. Daha sonra resim bölümünde yönetici olarak da görev yaptı ve bu okuldan emekli oldu(1937-1964). "D Grubu"nun kurucularındandır(1933).

Resimleri ilk kez 1927'de sergilendi. 1967'de de retrospektif sergisi açıldı. Yazıları "Sanat Bahisleri" başlığı altında Yeni Sabah gazetesinde yayımlandı. Yunan Mitolojisi (1964), Şeker Ahmet Paşa (1967) adlı kitapları vardır.

Başlıca eserleri: Hatay Portakal Bahçelerinden, Zeytin Ağacı, Okuyan Köylüler, Mevleviler, Balerin.

Cemal Tollu, kübist bir resim üslubu anlayışına yöresel anlamlar kazandırma yolunda bir sanatçı olarak görülmektedir.
 

Benzer Konular

Yanıtlar
0
Görüntülenme
58B
Yanıtlar
0
Görüntülenme
3B
Yanıtlar
0
Görüntülenme
14B
Yanıtlar
0
Görüntülenme
20B
Yanıtlar
0
Görüntülenme
52B
Üst