Çevremizdeki Ekosistemler nelerdir

Çevremizdeki Ekosistemler nelerdir
Çevremizdeki Ekosistemler nelerdir
Canlıların birbirleriyle ve çevreleriyle olan ilişkilerini inceleyen bilim dalına ekoloji denir. Canlıların karşılıklı madde alışverişi yapabildikleri her hangi bir ortam, ekosistemdir. Diğer bir değişle herhangi bir ortamdaki, canlı ve cansız varlıkların birlikte oluşturdukları bütünlüğü, ekosistem denir.

DENGENİN KORUNMASI
Doğanın yapısında mükemmel şekilde işleyen bir denge vardır. Bu dengenin bozulmasından, tüm canlı ve cansızlar etkilenirler. Doğada iki canlı türü vardır. Bunlar üreticiler ve tüketicilerdir.

BESLENME DÖNGÜLERİ
Bir eko sistem ortasında üreticiler, tüketiciler ve ayrıştırıcılar bir arada yaşarlar. Birinin varlığı, diğerine bağlıdır. Bütün canlılar yaşamak için enerjiye ihtiyaç duyarlar. Enerjilerini besin maddelerinden sağlarlar. Yeşil bitkiler, yapraklarındaki klorofil sayesinde fotosentez ile besin oluştururlar.

Karbondioksit + su + güneş ışığı klorofil =besin + oksijen Fotosentez olayı, yeşil bitkilerin, yaprakları yardımıyla karbondioksit gazını, kökleri ile topraktan suyu alarak, klorofil yardımıyla, besin ve oksijen yapmalarıdır. Fotosentez sırasında besinin bir kısmını kedileri için kullanırlar. Diğer kısmını da tüketiciler kullanır. Böylece, iki canlı gurubu da gereksinim duyduğu enerjiyi alır. Bir takım bakteri türleri, ayrıştırıcı organizmalardır. Bunlar ekosistemin en önemli öğelerindendir. Ayrıştırıcılar, topraktaki ölü bitki ve hayvan kalıntılarını ve sindirilmemiş organik atıkları parçalarlar.

MADDE DÖNGÜSÜ SU DÖNGÜSÜ
Canlılar, yaşamlarını sürdürebilmeleri için suya ihtiyaç duyarlar. Vücudumuzun 1/3’ü kanımızın %90’ı sudan oluşur. İnsan vücudundaki suyun %20’si kaybedildiğinde, canlı yaşamı tehlikeye girer. Besin maddelerinin sindirilmesi, çözülmesi ve bu maddelerin vücut içinde taşınması, su sayesinde olur. Fotosentez olayının gerçekleşebilmesi için de su gereklidir. Bulutlar, su buharı kütleleridir.

Bulutlar, rüzgarın etkisi ile sürüklenerek, soğuk hava katmanına rastlarlar. Soğuk hava katmanında yoğunlaşırlar. Yoğunlaşan bulutlar, yağış şeklinde yeryüzüne düşerler. Yağış olarak düşen suların bir bölümü, toprak tarafından emilir. Bir bölümü ise buharlaşarak gök yüzüne yükselir. Akarsular, yer altı kaynak sularının yeryüzüne çıkması ile oluşur. Bu akarsular, deniz ve göllere sularını döker. Deniz ve göllerdeki sular buharlaşır, aynı olaylar tekrar eder. Böylece dünyadaki su dengesi korunur. Buna suyun doğadaki döngüsü denir.

KARBON DÖNGÜSÜ
Canlıların temel yapısını oluşturan karbon kaynağı, atmosferde ve sularda çözünmüş olan co2 (karbondioksit) gazıdır. Fotosentez yapan yeşil bitkiler, havadan co2 alılar. Oksijen açığa çıkmasıyla, fotosentez yapan bitkilerin yapısında kalan karbon döngüsü sağlanmış olur.

Besin + oksijen → co2 + su + enerji

OKSİJEN DÖNGÜSÜ
Doğadaki oksijenin bir bölümü, atmosferde serbest olarak moleküller (o2 ) halinde bulunur. Bir kısmı ise organik maddelerle, h2o ve co2 gibi inorganik maddelerin yapısında bulunur. Oksijen döngüsünde bitkiler, co2 alıp o2 verirler. Canlılar da o2 alıp co2 verirler. Havanın içindeki oksijen, canlılar tarafından alınarak, solunum olayında kullanılır. Bu olayın sonucunda meydana gelen co2 , atmosfere verilir. Atmosferdeki co2 bitkiler tarafından alınır,fotosentez sonucunda atmosfere o2 verilir.

AZOT DÖNGÜSÜ
Azot da, canlılar tarafından devirli olarak kullanılan temel maddelerdendir. Azot temel kaynağı, atmosferde %78 oranında bulunan azot gazıdır. Canlıların temel yapı maddesi, protein oluşturur. Azot, proteinlerin, nükleik asitlerin ve vitaminlerin yapısında bulunmaktadır. Bitkiler, azotu gaz olarak kullanamazlar. Azot, nitrit bakterileri tarafından nitrite, nitrat bakterileri tarafından nitrata dönüştürülür. Havadaki azot, baklagillerin köklerinde bulunan azot bağlayan bakteriler tarafından alınarak, azotlu bileşiklere dönüştürülür. Bu azotlu bileşikler, topraktaki su sayesinde çözünerek, kök yoluyla bitkilere geçer. Bitkiler, bu azotu besin maddesine dönüştürürler.

Oksijen, %1 oranında karbondioksit ve diğer gazlar bulunmaktadır. Bu gazların yüzyıllar boyunca aynı miktarlarda atmosferde bulunmasının nedeni nedir?Bunun nedeni biyolojik sistemin bir parçası olan madde döngüleridir. Bir yaşama birliğinin sürekliliği, bu birlik içindeki maddelerin canlı ve cansız ortam arasında yer değiştirmesine ve korunmasına bağlıdır.Buna madde döngüsü denir. Bir döngünün gerçekleşebilmesi ve devam etmesi için enerjiye ihtiyaç vardır.Bu enerji yapay olarak yapılabildiği gibi Güneş gibi doğal da olabilir.Birçok madde döngüsü bitkilerin Güneşten aldığı enerji sayesinde gerçekleşir. Bütün yeşil bitkiler güneş enerjisi yardımıyla CO2 ve H2O dan yararlanarak insanların ve hayvanların besin maddelerini ve oksijeni tüketir.Doğada başlıca su,azot,karbon,oksijen ve fosfor gibi maddeler devirli olarak kullanılır. Karbon Döngüsü Doğada su döngüsü hariç hiçbir mekanizma karbonun hava,toprak ve su arasında dolaşımı kadar yaşamsal önem taşımaz. Saf karbonun elmas,grafit,amorf karbon (kömür ve is karası vb.) ve fulleren olmak üzere bilinen dört türü vardır.Allerin çoğuyla birleşebildiği için tüm organik bileşiklerin temelini oluşturur. Yeryüzündeki bitki örtüsü büyüme için yılda 60 milyar ton karbon kullanır ve bu süreçte de oksijen üretir. Süregiten bitki solunumu ve organik madde çürümesi olmasa, atmosferdeki karbon bu kullanıma bağlı olarak tükenirdi. Karbon döngüsü bu karmaşık mekanizmasıyla Dünya üzerinde yaşamın sürmesini sağlar.

Aşağıdaki şekilde görüldüğü gibi karbon döngüsü kara,hava ve su olmak üzere 3 ana depo ve aralarındaki bağlantılardan oluşur.Bitkiler fotosentezle CO2 yi atmosferden alıp organik bileşiklere dönüştürürler. Bitkiler atmosferle yılda 120 milyar ton karbon alışverişinde bulunurlar. Okyanuslarda ise bu rakam 107 milyar tondur. Karbon, “solunum” diye adlandırılan süreç, fosil yakıtların yanması ve yanardağ patlamalarıyla yerkürenin derinliklerindeki kayalardan atmosfere geçer.

Bunun büyük bir kısmı okyanuslarda çözülür.Karbon döngüsü ayrıca kara, atmosfer ve bitki ekosistemleri aracılığıyla da gerçekleşir. Sudaki besin zincirindeki karbon organizma kabuklarıyla birleşir. Kabuklu organizmalar öldüklerinde dibe çökerler. Derinlere çöke karbon, tektonik hareketlerle yüzeye taşınana dek milyonlarca yıl orada gömülü kalırlar ve yavaş yavaş kullandığımız gaz, petrol ve kömür depolarına dönüşür. Yakılan fosil yakıtları da dahil insan etkinlikleri, atmosfere okyanusların emiş kapasitesinin ya da öteki karbon tutucu doğal depolarının alabileceğinden daha fazla karbon salması sera etkisi ve buna bağlı olarak küresel ısınmaya naden olur. Karbon döngüsünü oluşturan çok sayıda sürecin sorunsuz işlemesi, atmosferden büyük miktarlarda alınan ve ormanlar, okyanuslar ile yeraltındaki kömür, doğalgaz ve petrol rezervlerinde depolanan karbona bağlıdır. İnsanlar, başta ormanların yakılması olmak üzere, bu rezervlerdeki karbonu zamanından önce açığa çıkaracak bir dizi eylemle döngünün dengesini bozuyor. Fosil yakıtların kullanılması karbonun açığa çıkmasını hızlandırarak atmosferi küresel iklimi etkileyecek ölçüde karbon dioksite boğmuş durumda. Sera Etkisi Dünya’nın ısıyı tutacak bir atmosferi olmasa, canlıların büyük bir bölümü soğuktan ölürdü. Su buharı, CO2,n ve diğer bazı gazlar, aynen bir sera camı gibi güneş ısısının yeterli bir bölümünü yeniden yüzeye yayarak yeryüzü sıcaklığını ortalama 14 °C’ de tutuyor. Bu doğal ısınma, CO2’in sanayi devriminden beri yüzde 30 artmasıyla zarar gördü. Geçtiğimiz yüzyılda yeryüzü sıcaklığı yaklaşık yarım derece artarak fırtınaların sertleşmesine ve deniz seviyesinin yükselmesine neden oldu. Bilim insanları, sera gazı düzeylerinin artmasıyla sıcaklığın giderek yükselip daha da zararlı iklim değişikliklerine yol açacağı konusunda endişeli. Oksijen Döngüsü Oksijen yer atmosferinin ağırlıkça %23’ünü ,deniz suyunun %85,82
 
Son düzenleme moderatör tarafından:

Benzer Konular

Yanıtlar
0
Görüntülenme
19B
Yanıtlar
0
Görüntülenme
9B
Yanıtlar
0
Görüntülenme
6B
Yanıtlar
0
Görüntülenme
2B
Yanıtlar
0
Görüntülenme
4B
Üst