Başka bir ruhun oyunuydu Futbol...

Endüstriyel çarkların arasında gün gün metalaşan "futbol"u çalmıştı eski ruhun Beşiktaşlıları. Bugünlerde "en endüstriyeli biziz , bundan sonra da tek olacağız" iddiasındaki zengin ama gurursuz yaşama mahkum cemiyetler "sayemizde" top koşturuyor çim sahalarda.

Buyurun başka bir ruhun oyunu "Beşiktaş İçin Futbol"a ... Türkiye'de kurulan kulüplerin hemen hemen hepsi futbol kulübü olarak kurulmuştur. Bir önemli istisna hariç:

Beşiktaş Jimnastik Kulübü

Modern futbolun İngiltere'den çıkarak yayılması sırasında, Osmanlı İmparatorluğu'nun belli başlı ticaret limanlarındaki kentlere yerleşen İngilizler, futbolu ülkemize sokan kişiler olmuşlardı. İstanbul, İzmir, Selanik futbolun oynandığı ilk 3 şehir olmuştu. Buralarda İngilizler futbol oynarken Rumlar da onlara katılmışlar ve hem futbol oynayanlar hem de gayri-müslim cemaat takımları önemli sayıda artmıştı.

Zaten Osmanlı tebaasından müslüman halkın futbol oynaması kesinlikle yasaktı.

Ama kulübü de binbir gizlilikle kurmuş olan ve çalışmalarına devam etmekte olan Beşiktaşlı genç sporcular rahat durmayacaklardı...

Büyük Hasköy yangınının çıktığı gün, Beşiktaşlı gençler yangın mahallini bulmaya çalışırlarken, Taşkışla'da forma ve şortla top koşturan İngilizleri gördüler.

Seyrettiği oyunu çok beğenen Katip Tevfik "bu oyunu biz de oynamalıyız" dedi...

Arkadaşlarından "nasıl olur, kellemiz gider" kaygıları yükselmekteyken, oyun sahasından dışarıya kaçan meşin yuvarlak tam önlerine düştü...

Kısacık bir bakışmadan sonra Beşiktaşlı gençler kaptıkları gibi , vargüçleri ile koşup kaçırdılar meşin yuvarlağı Beşiktaş'a...

Futbol "semt"e "kelle pahasına" getirilmişti...

Artık yeni bir spor branşında daha ihtisas yapılacak , Beşiktaşlı gençler bu oyunu da öğreneceklerdi...

Bir müddet sonra futbola ilgi semtte o kadar artmıştı ki , iki takım kurulmuştu...

Bunlardan biri, Rumelihisarrı'nda dalyancılık yapan Münir Bey'in kurmuş olduğu "Basiret" takımı, diğeri ise Valideçeşmesi'nde vücut bulan "Valideçeşmesi" takımıydı....

Basiret Takımında Nuri (Erkuş) , büyük ve küçük Hakkılar (ikisinin de ünlü Hakkı Yeten ile bir ilgisi yok), Rüştü (Erkuş), Hafız Mustafa ve Bekçi Arif'in oğlu Ziya gibi yetenekli gençler vardı...

Valideçeşmesi Takımında ise Şeref (merhum), Kazım (şehit), Asım (şehit), Selahettin (Kıranoğlu), Mehmet (doktor) ve Hakkı (askeri yargıç) gibi gençler yeralıyordu...

Semtin bu iki futbol takımı kendi aralarında iddialı maçlar oynuyor ve gerçekten güzel futbol sergiliyordu...

İşte bu iki takımdan güçlü bir takım ortaya çıkarmak geriktiğine inan Ahmet Şerefettin Bey'in (Merhum Şeref) olumlu çalışmaları, Basiret ve Valideçeşmesi takımlarının semtin biricik kulübü Beşiktaş Jimnastik Kulübü'nün çatısı altında birleşmeleri ile sonuçlanmıştı...

Ve böylece Beşiktaş, bir de futbol takımına sahip olmuştu...

Siyah-beyazlı kulübün tarihinde önemli bir yeri bulunan ilk futbol takımı şu elemanlardan ibaretti:
Kaleci: Resul
Müdafiler : Rıdvan ve Behzat
Muavinler : Muallim Sırrı, Şair Kazım, Sabri Halil
Muhacimler : İzzet, Mehmet, Asım, Şeref, Fahri ve Mesut Beyler

Beşiktaş futbol takımı yavaş yavaş bir varlık olarak ortaya çıkarken, I. Dünya Savaşı patlamıştı.

Ve bu ilk takımın birçok oyuncusu silaha sarılıp cepheye koşmuşlardı.

Takım kaptanı Şair Kazım ile santrfor Asım Çanakkale'de, Doktor Mehmet ile Bek Rıdvan da Kafkas Cephesi'nde şehitlik mertebesine erişmişlerdi.

Bu arada yine müdafilerden Behzat da bedbaht şekilde hayata gözlerini yummuştu.

Böylece Beşiktaş'ın büyük bir gelecek vaadeden futbol takımı kaybolup gitmişti.

Savaşın sona ermesiyle başta Şeref Bey olmak üzere, semtin gazi gençleri tekrar Beşiktaş'ta biraraya gelmişlerdi.

Ancak, kulüp maddi ve manevi bir enkaz halinde karşılarına çıkmıştı. Tıpkı İstanbul gibi...

13 Kasım 1918 günü müttefikler İstanbul’u işgal etmişlerdi.

O günlerde Beşiktaş Jimnastik Kulübü'nün Akaretler’deki lokali elinden alındığı için, Köyiçi'nde bir kilise binasında ikamet etmek mecburiyetinde kalınmıştı...

Siyah-Beyazlılar burada çok acı bir felakete uğradılar ve 1903 ile 1918 yılları arasında elde ettikleri tüm şild, kupa, madalya, flama gibi şampiyonluk göstergelerini, çok önemli belgelerle, fotoğraflarını kaybettiler...

İstanbul’un işgalini takip eden günlerde, kulübün bu son lokali rumlar tarafından ele geçirilmişti.

Beşiktaş Jimnastik Kulübünün faaliyetlerini ve parlak başarılarını çekemeyen bu kimseler, Yunan Subaylarını da aralarına alıp, tecavüz planlarını fiiliyata dökmekten çekinmediler.

Azınlıklar arasında Fısıltı Gazetesi’yle yayılmış olan "Beşiktaş Kulübü, Mustafa Kemal Paşa ile gizli işbirliği yapıyor" söylentileri şüphesiz yağmalamanın asıl sebebi olarak gösteriliyordu.

Ata’nın Beşiktaş Kulübü’ne yaptığı ziyaretleri ve 56 sahasında gerçekleştirdiği sohbetleri gösteren (Fuat Balkan tarafından çekilmiş) fotoğraflarda maalesef bu yağma sırasında telef oldular.

Velhasılı kelam durum hiç iç açıcı değildi...

Top oynadıkları, antreman yaptıkları saha dahi bostan olmuştu.

Bostancı ile uzun münakaşalardan sonra burayı tekrar ele geçiren Beşiktaşlılar, başlarında Ahmet Şerefettin Bey olduğu halde kazmalara, küreklere sarılıp, burayı eskisinden de güzel ve top oynanabilir hale getirmişlerdi.

Ve bu sahada, Şeref Bey'in kaptanlığını yaptığı yepyeni bir Beşiktaş futbol takımı doğmuştu.

Bu yeni kadroda Şeref Bey'in yanısıra Refik Osman, Nazmi, Adil, Andon, Haluk, Orhan, Nuri, Rüştü, Siret ve Manuk gibi isimler yer alıyordu...

Beşiktaş futbol takımı 20 li yıllara kadar İstanbul'da daha önceden kurulmuş olan irili ufaklı liglerin hiçbirine katılmamıştı.

1919 yılında Cuma Ligi, Pazar Ligi vardı İstanbulda...

Bunların yanı sıra Şeref Bey , “İstanbul Türk İdman Birliği”ni ve buna bağlı olarak İstanbul Türk idman Birliği Ligi’ni kurmuştu.

Beşiktaş ilk şampiyonluğunu bu ligde alacaktı (1919). Bunu, ertesi yılın şampiyonluğu takip ediyordu (1920).

1920′nin Pazar Ligi’nde azınlık takımları vardı ve iki Türk takımı yani İttihat spor ile Beşiktaş bu Pazar Ligi olarak adlandırılan düzenlemeye katılmıştı.

Pera (daha sonraki Beyoğluspor) ligin en güçlü takımıydı.

Mütareke döneminin Pazar Ligi’nde azınlıkların ve yabancıların oluşturduğu Strugles, Makabi, Pera, Dork, Aris, Enosis, Stella, Mayak bu ligde oynamıştı.

Takımlarda çok sayıda yabancı uyruklu futbolcu bulunuyor ve Beşiktaş’ın Türk futbolcuları ile bu ligde mücadelesi bu yönden başka bir anlam taşıyordu.

Döneminde diğer Türk takımlarını zaman zaman yenen Pera ve diğerlerine ilk dersi veren İttihatspor olmuş ve şampiyonluğu kazanmıştı.

Beşiktaş ise İttihatspor’a yenilip, Pera ile berabere kalarak ilk sınavını başarı ile vermişti.İttihatspor ile Beşiktaş ligin ilk sırasını almıştı.

1921-1922 sezonunda Beşiktaş şampiyonlukla tanışmıştı.

Siyah-Beyazlılar oynadıkları 14 maçta hiç yenilmemiş ve 10 galibiyet, 4 beraberlikle zirveye çıkmıştı.

Zirvedeki Beşiktaş’ın kadrosu şu isimlerden meydana gelmişti: Haki - B.Tevfik, Şahap, Refik Osman, Canip, Cevat, Kemal - Şükrü, Arif, Mustafa Kemal, Edip - Faik, Fercani, Rüştü.

Beşiktaş, Cumhuriyet öncesi katıldığı organizasyonlarda şu sonuçları almıştır:

1919-1920 İstanbul Türk İdman Birliği şampiyonluğu
1920-1921 İstanbul Türk İdman Birliği şampiyonluğu
1920-1921 Pazar Ligi ikinciliği
1921-1922 Pazar Ligi şampiyonluğu

1924 Paris Olimpiyatları nedeniyle Türkiye Birinciliği’nin düzenlenmesi gündeme gelmişti.

Kısa zamanda alınan bu kararla İstanbul Birinciliği düzenleniyor ve Beşiktaş grubundaki takımları yenerek birinciliği elde ediyordu.

Diğer grubun galibi ise Fenerbahçe’yi 3-2 yenen Galatasaray olmuştu.

22 Ağustos Cuma günü oynanan finalde Beşiktaş Galatasaray’ı 2-0 yeniyor ve 1923-24 İstanbul şampiyonluğunu kazanıyordu. Bu Beşiktaş’ın ilk resmi lig şampiyonluğudur.

Bir başka deyişle Türkiye Cumhuriyeti’nin ilk resmi İstanbul şampiyonluğunu Beşiktaş şu kadro ile kazanıyordu: Sadri - Tevfik, Refik Osman, Bahattin, Cavit, Şahap, Nafi, Abdi, Edip, Fercani, Hasan, Saadet.

Beşiktaş, diğer sezonlarda şu dereceleri almıştı.

1924-25 sezonunda: Lig üçüncüsü
1925-26 sezonu: Eleme usulü oynandı ve Beşiktaş elendi.
1926-27 sezonunda: Lig üçüncüsü
1928-29 sezonunda: Lig üçüncüsü
1929-30 sezonunda: Lig üçüncüsü

Beşiktaş 1930-31 sezonunda lig üçüncüsü olmuş, 1931-32 sezonunda ise ligden çekildi.

31-32 sezonunda, lig tertip komitesi ile FB ve GS arasında sorunlar başgösterdi. Maç gelirleri konusunda FB ve GS komite ile aynı görüşleri paylaşmıyordu. Uzun süren pazarlıklar sonucunda FB ve GS lige katılmama kararı aldılar.

Lige başlayan BJK, FB ve GS karşısında 3-0 hükmen galip geldi. Anadolu'yu 9-1, İstanbulsporu 7-1, Süleymaniye ile 1-1 ,Beykoz'u 3-1 ve Vefa'yı 8-1 yenerek devreyi lider kapattı.

Fakat bu durum Beşiktaşlı yönetici ,futbolcu ve taraftarları memnun etmedi.

Onların bakış açısına göre GS'siz ve FB'siz bir mücadele mümkün olamazdı.

Sonunda tarihi kararlarını vererek Beşiktaş'ta ligden çekildi.

Tüm semt bütün olarak bu kararı almıştı.

İkinci devrenin tüm maçlarında Beşiktaşımız 3-0 hükmen yenik sayıldı.

İstanbulspor şampiyon oldu ve Beşiktaş ise çekilmelerine rağmen 6. oldu.

Şerefli tarihimize bir virgül olan bu sezonun ertesinde 1932-33 sezonunda İstanbul Amatör Ligi’nin bitmesine bir hafta kalmıştı. Son maç Beşiktaş ile Fenerbahçe arasındaydı.

Bu maç şampiyonu belirleyecekti. Fenerbahçe Beşiktaş’tan iki puan öndeydi. Dolayısı ile bir beraberlik Fenerbahçe’yi şampiyon yapmaya yetecekti. Beşiktaş ise mutlaka kazanmalıydı.

Futbolu Beşiktaş’a getiren Şeref Bey son zamanlarda yakalanmış olduğu hastalığın neticesinde her geçen gün eriyip gidiyordu. Ancak Şeref Bey’in ömrü o önemli maçı görmeye yetmedi. Bedeni hastalığa daha fazla dayanamayan Şeref Bey genç yaşta hayata veda etti. Maçtan bir gün önce de toprağa verildi.

Tarih 16 Haziran 1933′dü. Final maçı oynanacak ve de sonunda ya Beşiktaş ya da Fenerbahçe şampiyon olacaktı. Sahaya çıkmadan önce Beşiktaş soyunma odasında herkesin Şeref Bey’in ölümü nedeni ile büyük bir üzüntü içinde olduğu görülüyordu.

O sırada Hakkı (Yeten) sessizliği bozarak arkadaşlarına kendilerine gelmelerini söyledi. Eğer Şeref Bey hayatta olsaydı onun kendilerinden tek isteyeceğinin bu maçı kazanmaları olacağını hatırlattı.

Bunun üzerine Beşiktaşlı futbolcular Şeref Bey’e layık olacak bir oyun ortaya koymak üzere and içerek sahaya çıktılar.

Beşiktaş tarihinde ilk kez sahaya bu maçta simsiyah formalarla çıkmıştı. O matemin simgesiydi. Şeref Bey’in kaybedilişinin acısını yansıtıyordu.

Maç başladı. Fenerbahçe defansta kalıyor, bir puan için oynuyordu. Beşiktaş ise atak üstüne atak geliştiriyor ve gol atmak için yükleniyordu.

Oyunun 24′üncü dakikasıydı. Nazım’ın Fenerbahçe filelerine gönderdiği top tüm Beşiktaşlıları ayağa kaldırmıştı. Ancak hakem Kemal Halim nizami golü geçersiz saydı.

Oyunun büyük bölümü Fenerbahçe yarı alanında ve kalesi önünde oynandı. Ancak gol olmadı ve maç başladığı gibi 0-0 bitti.

Bu sonuçla Fenerbahçe şampiyonluğa uzanmıştı.

Maçtan sonra konuşanlar ligi büyük haksızlık sonucu ikinci sırada bitirmesine rağmen Beşiktaş’ı öve öve bitiremiyorlardı.

- Ne takımdı öyle!
- 90 dakika içinde tam 66 kez akın yaptılar!
- Kartallar gibi saldırdılar.
- Evet. Aynen KARA KARTALLAR gibi…

İşte o siyah formalardan ve müthiş futboldan sonra Beşiktaş şampiyonluğa ulaşamamıştı ama büyük bir unvan kazanmıştı:

KARA KARTALLAR

Siyah Beyazlılar, Şeref Bey’in vefatı ve iç çekişmelerle, bunalımlı yıllar yaşamıştı.

Recep Peker’in birleştirici yaklaşımı ve olanakların arttırılması konusunda gösterdiği destekle Beşiktaş artık başarıya koşabilecekti.

1939′dan 1946 yılına kadar 5 yıl üs tüste şampiyon olan ve bir yıl ara ile tekrar 2 şampiyonluk yaşayan Siyah-Beyazlılar 8 yılda 7 lig kupasını kazanmak başarısını göstermişti.

Beşiktaş’ın bu eşsiz zafer yıllarını günümüze taşıyan kadroda nice yıldız vardı ama, neredeyse efsane olan 1939 1943 takımı hem hafızalardan hem de futbol tarihinden asla silinmeyecekti.

Altın ayaklar: Hayati, Hakkı, Fuat, Eşref, Şeref, Hasan (Federasyon eski Başkanlarından Polat), Hüsnü, Feyzi, Nuri, Mehmet, Ali, Taci, Şevket, Hristo, Faruk, Sabri, Cihat, Yavuz, Hüseyin, Şükrü, Yani, Memduh, Rıfat, Çaçi, Kemal, İbrahim, Çengel Hüseyin, Vecdi, Ethem altın devrenin ilk akla gelen altın ayakları olmuştu.

Bu dönem içinde 23 Mart 1941 tarihinde ezeli rakibi Fenerbahçe ile oynadığı maçı 7-0 kazanarak bir anlamda 1930 tarihli maça da cevap veriyordu.

“Baba” Hakkı ise beşinci defa üst üste kazanılan şampiyonluğun gol krallığını kazanmıştı. (1942-1943 sezonu: 21 gol)

 
bjk1903carsi Harbi Beşiktaşlı
eline saglık kardesim guzel paylasım
oyıllarda bile şike yapmıslar her zaman hakkımızı yıyorlar
herzamanda ŞEREFLİ 2.LİKLERİMİZ VAR
 
evet malesef o zaman da hakemler karşımızdaymış şimdi de karşımızdalar...olsun biz şerefimizle oynayalım istersek küme düşelim...sende saol halil:)
 
bjk1903carsi Harbi Beşiktaşlı
takımımızı sadece lıder oluyor sampıyonlar lıgı veya uefaya gıdıyor dıye desteklemeyız bız ısterse amator kumelere kadar dussun bız herzaman KARA KARTALIN PEŞİNDEYİZ
 

Benzer Konular

Yanıtlar
53
Görüntülenme
8B
Yanıtlar
0
Görüntülenme
11B
Yanıtlar
0
Görüntülenme
3B
Yanıtlar
0
Görüntülenme
6B
Yanıtlar
0
Görüntülenme
5B
Üst