deep
Harbi Aktif Üye
Babil'in Asma Bahçeleri, Fırat'ın doğu kıyısında, Bağdat'ın 50 kilometre güneyindedir. Bahçeler 2007 yılının Temmuz ayında yenileri seçilene kadar Dünya'nın 7 Harikası arasında yer almaktaydı.
Yaşanan en görkemli dönemi ünlü Kral Hammurabi'nin olduğu döneme denk gelen Babil Krallığı (MÖ 1792-1750), Naboplashar (MÖ 625-605) dönemine kadar bu görkemini sürdürmüş ve Naboplashar'ın oğlu II. Nebukadnezar, bu efsanevi bahçeleri yaptırmıştır.
Rivayete göre II. Nabukadnezar bu bahçeleri 43 yıl süren saltanatı sırasında, sıla hasreti içinda olan karısı Amyitis'i avutmak ve neşelendirmek için yaptırır. (Amyitis, Medes kralının kızıydı ve iki ülke arasında barış sağlamak amacıyla Nebukadnezar ile evlendirilmişti.) Kral, sıla hasreti nedeniyle üzüntü duyan eşinin bu durumuna çözüm olarak ona kendi ülkesinin bir benzerini yapmaya karar verir ve ovanın ortasında yükselen, yemyeşil yapraklarla donatılmış dev bir yapay dağ ve suların akacağı görkemli teraslar yaptırır.
Babil'in Asma Bahçeleri'nin günümüzde belirgin izleri yoktur. Ancak bu bölgede araştırma yapan arkeologlar, Babil'deki sarayın kuzeydoğusunda, Babil'in Asma Bahçeleri'ne ait olduğu düşünülen birtakım temeller ve tonozlar bulmuşlardır. Bahçelerle ilgili en geniş bilgi Diodorus Siculus ve Berossus gibi tarihçilerden ve şairlerden alınmaktadır. Babil kaynaklarında ise hiçbir kayda rastlanmamaktadır. Nebukadnezar döneminden kalan tabletlerde bile Bahçeler'den hiç söz edilmemektedir. Buna karşın kralın sarayından, Babil'den ve kentin surlarından yer yer söz edilmektedir. Bir kısım tarihçilere göre Babil'in verimli, yeşil topraklarından çok etkilenen Büyük İskender'in askerleri, geri döndüklerinde Mezopotamya'nın büyüleyici bahçelerini, palmiyelerini, Nebukadnezar'ın sarayını, Babil'in ünlü kulesini ve zigguratları överek anlatmışlardır. Geriye kalanların ise ozanların ve antik tarihçilerin hayal gücü olduğu düşünülmektedir. Günümüzde ise sadece bu tanımlamalara göre çizilen resimler bulunmaktadır.
Babil'in Asma Bahçeleri hakkında özellikle Strabo ve Bizanslı Philo şöyle demektedir: "Bahçe dörtgen biçimindeydi, iki uzun kenarı 400 metre uzunluğundaydı. Kemerler ve küp biçiminde çeşmelerle süslüydü. Alttan başlayan merdivenler dönerek yükseliyor ve en üst terasa kadar ulaşıyordu. Asma Bahçeleri, en alttan itibaren bitkilerle doluydu. Dev ağaçlar topraktan en üst kata kadar ulaşıyordu. Tüm yapı, taş sütunlarla destekliydi, su akımı eğimli kanallar aracılığıyla sağlanıyordu ve bir sistemle sular yukarı çıkıp yine aşağıya akarken, tüm bitkileri suluyordu. Yapılanlar tam olarak bir krallık lüksünü yansıtıyordu..."
MÖ 450'li yıllarda tarihçi Herodot kentin büyüklüğünü özellikle vurguayarak, "Babil, yeryüzünde bilinen bütün diğer şehirlerin ihtişamını aşar" demiştir. Herodot, şehrin dış duvarlarının 80 kilometre uzunlukta, 25 metre kalınlıkta ve 97 metre yükseklikte olduğunu ve 4 atlı bir arabanın gezinebileceği yapıda olduğunu söylemiştir. İç duvarlar, dış duvar kadar kalın değildi. Duvarların içinde som altından yapılmış büyük heykeller bulunan kaleler ve mabedler vardı. Şehrin içinde ünlü Babil Kulesi vardı. Yunanlı coğrafyacı Strabo'nun MÖ I. yüzyıldaki tanımlamasına göre ise, bahçeler birbiri üzerinde yükselen kübik direklerden oluşuyordu. Bunların içleri çukurdu ve büyük bitkilerin ve ağaçların yetişebilmesi için toprakla doldurulmuştu. Kubbeler, sütunlar ve taraçalar pişmiş tuğla ve asfalttan yapılmıştı. Yüksekteki bahçeleri sulamak için Fırat nehrinden zincir pompalarla su yukarılara çıkarılıyordu. Zincir pompa, biri yukarıda, diğeriyse su kaynağında bulunan iki büyük volana gerili, üzerinde kovalar bulunan bir sistemdi. Nehirden dolan kova yukarıya çıkıyor içindeki suyu havuza boşaltıp tekrar nehre dönüyordu. Bu şekilde üst seviyelere taşınan su, bahçeleri sulayarak teraslardan aşağıya doğru akıyordu.
Yunanlı tarihçi Diodorus'a göre ise bahçeler yaklaşık 120 metre genişliğinde, 120 metre uzunluğunda ve 25 metre yüksekliğindeydi.
Ninova'daki Asurbanipal kitaplığında bulunan çivi yazısı tabletlerde Babil'de 53'ü büyük, 650'si küçük olan toplam 703 mabed, 360 sunak, 2 ayin yolu, 24 büyük cadde ve 3 kanal olduğu belirtilmektedir. Şehir dörtgen bir plana göre imar edilmişti. Biri iç, diğeri dış olmak üzere 16,5 kilometre uzunluğunda 2 ayrı surla çevriliydi. Surların dışında bütün şehri çevreleyen su hendekleri de vardı. İstilalar yüzünden sönmeye başlayan Babil şehri, özellikle Pers Kralı Keyhüsrev'in Babil'i fethetmesinden sonra gerilemeye ve yıkılmaya doğru gitmiş, MS 5 ve 6. yüzyıllarda kumlara gömülmüş ve bir kum dağı haline gelmiştir. Bu şehrin, içindeki mabedlerin ve asma bahçelerin kalıntıları ise ancak 20. yüzyıl teknolojisi ve kazılarıyla ortaya çıkarılabilmiştir.
Yaşanan en görkemli dönemi ünlü Kral Hammurabi'nin olduğu döneme denk gelen Babil Krallığı (MÖ 1792-1750), Naboplashar (MÖ 625-605) dönemine kadar bu görkemini sürdürmüş ve Naboplashar'ın oğlu II. Nebukadnezar, bu efsanevi bahçeleri yaptırmıştır.
Rivayete göre II. Nabukadnezar bu bahçeleri 43 yıl süren saltanatı sırasında, sıla hasreti içinda olan karısı Amyitis'i avutmak ve neşelendirmek için yaptırır. (Amyitis, Medes kralının kızıydı ve iki ülke arasında barış sağlamak amacıyla Nebukadnezar ile evlendirilmişti.) Kral, sıla hasreti nedeniyle üzüntü duyan eşinin bu durumuna çözüm olarak ona kendi ülkesinin bir benzerini yapmaya karar verir ve ovanın ortasında yükselen, yemyeşil yapraklarla donatılmış dev bir yapay dağ ve suların akacağı görkemli teraslar yaptırır.
Babil'in Asma Bahçeleri'nin günümüzde belirgin izleri yoktur. Ancak bu bölgede araştırma yapan arkeologlar, Babil'deki sarayın kuzeydoğusunda, Babil'in Asma Bahçeleri'ne ait olduğu düşünülen birtakım temeller ve tonozlar bulmuşlardır. Bahçelerle ilgili en geniş bilgi Diodorus Siculus ve Berossus gibi tarihçilerden ve şairlerden alınmaktadır. Babil kaynaklarında ise hiçbir kayda rastlanmamaktadır. Nebukadnezar döneminden kalan tabletlerde bile Bahçeler'den hiç söz edilmemektedir. Buna karşın kralın sarayından, Babil'den ve kentin surlarından yer yer söz edilmektedir. Bir kısım tarihçilere göre Babil'in verimli, yeşil topraklarından çok etkilenen Büyük İskender'in askerleri, geri döndüklerinde Mezopotamya'nın büyüleyici bahçelerini, palmiyelerini, Nebukadnezar'ın sarayını, Babil'in ünlü kulesini ve zigguratları överek anlatmışlardır. Geriye kalanların ise ozanların ve antik tarihçilerin hayal gücü olduğu düşünülmektedir. Günümüzde ise sadece bu tanımlamalara göre çizilen resimler bulunmaktadır.
Babil'in Asma Bahçeleri hakkında özellikle Strabo ve Bizanslı Philo şöyle demektedir: "Bahçe dörtgen biçimindeydi, iki uzun kenarı 400 metre uzunluğundaydı. Kemerler ve küp biçiminde çeşmelerle süslüydü. Alttan başlayan merdivenler dönerek yükseliyor ve en üst terasa kadar ulaşıyordu. Asma Bahçeleri, en alttan itibaren bitkilerle doluydu. Dev ağaçlar topraktan en üst kata kadar ulaşıyordu. Tüm yapı, taş sütunlarla destekliydi, su akımı eğimli kanallar aracılığıyla sağlanıyordu ve bir sistemle sular yukarı çıkıp yine aşağıya akarken, tüm bitkileri suluyordu. Yapılanlar tam olarak bir krallık lüksünü yansıtıyordu..."
MÖ 450'li yıllarda tarihçi Herodot kentin büyüklüğünü özellikle vurguayarak, "Babil, yeryüzünde bilinen bütün diğer şehirlerin ihtişamını aşar" demiştir. Herodot, şehrin dış duvarlarının 80 kilometre uzunlukta, 25 metre kalınlıkta ve 97 metre yükseklikte olduğunu ve 4 atlı bir arabanın gezinebileceği yapıda olduğunu söylemiştir. İç duvarlar, dış duvar kadar kalın değildi. Duvarların içinde som altından yapılmış büyük heykeller bulunan kaleler ve mabedler vardı. Şehrin içinde ünlü Babil Kulesi vardı. Yunanlı coğrafyacı Strabo'nun MÖ I. yüzyıldaki tanımlamasına göre ise, bahçeler birbiri üzerinde yükselen kübik direklerden oluşuyordu. Bunların içleri çukurdu ve büyük bitkilerin ve ağaçların yetişebilmesi için toprakla doldurulmuştu. Kubbeler, sütunlar ve taraçalar pişmiş tuğla ve asfalttan yapılmıştı. Yüksekteki bahçeleri sulamak için Fırat nehrinden zincir pompalarla su yukarılara çıkarılıyordu. Zincir pompa, biri yukarıda, diğeriyse su kaynağında bulunan iki büyük volana gerili, üzerinde kovalar bulunan bir sistemdi. Nehirden dolan kova yukarıya çıkıyor içindeki suyu havuza boşaltıp tekrar nehre dönüyordu. Bu şekilde üst seviyelere taşınan su, bahçeleri sulayarak teraslardan aşağıya doğru akıyordu.
Yunanlı tarihçi Diodorus'a göre ise bahçeler yaklaşık 120 metre genişliğinde, 120 metre uzunluğunda ve 25 metre yüksekliğindeydi.
Ninova'daki Asurbanipal kitaplığında bulunan çivi yazısı tabletlerde Babil'de 53'ü büyük, 650'si küçük olan toplam 703 mabed, 360 sunak, 2 ayin yolu, 24 büyük cadde ve 3 kanal olduğu belirtilmektedir. Şehir dörtgen bir plana göre imar edilmişti. Biri iç, diğeri dış olmak üzere 16,5 kilometre uzunluğunda 2 ayrı surla çevriliydi. Surların dışında bütün şehri çevreleyen su hendekleri de vardı. İstilalar yüzünden sönmeye başlayan Babil şehri, özellikle Pers Kralı Keyhüsrev'in Babil'i fethetmesinden sonra gerilemeye ve yıkılmaya doğru gitmiş, MS 5 ve 6. yüzyıllarda kumlara gömülmüş ve bir kum dağı haline gelmiştir. Bu şehrin, içindeki mabedlerin ve asma bahçelerin kalıntıları ise ancak 20. yüzyıl teknolojisi ve kazılarıyla ortaya çıkarılabilmiştir.
Son düzenleme moderatör tarafından: