Babalar Günü ile ilgili Yazılar

Ömer
Yönetici
Babalar Günü ile ilgili Yazılar - Babalar Günü Hakkında Yazı
Bir efsanedir onlar Çocukları için bambaşkadır "Baba"kelimesinin anlamı. Düştüğünde
Anne diye bağıran çocuk arkasından babasının koşup geleceğini ve onu yerden kaldıracağını bilir daima. Ona duyduğu güvenle adım atar çok zaman. Bilir ki başı sıkıştığında babası arka çıkacaktır ona.

Anne her zaman baş tacımız baba ise gönül yoldaşımızdır. Annemiz duygusallığımız babamız mantığımızdır. Özellikle kız çocukları için baba kelimesinde çok özel anlamlar saklıdır. Bir kızın sevdiği ilk adamdır ve bundan sonra tanıyacağı tüm erkekleri babalarının özellikleriyle karşılaştıracaktır.

Sevginin anlamı bu gün. Babalarımızın günü "Bıyıkları henüz yeni terleyen ya da baba olmanın heyecanını çoktan yaşamış içimizin gülen yüzleri babalarımızın günü. Onlarla olmanın tadını çıkarabileceğimiz güzel bir gün avantajı belki de."

Doğumumuzu heyecanla bekleyen, dünyaya gelişimizle birlikte büyük sorumluluklar yüklenen ve bu durumdan hiçbir zaman şikâyet etmeyen; aksine bütün çabalarını severek yerine getiren "anımız babalarımızın" günü kutlu olsun. Bizim için yaptığı tüm fedakârlıklarda tek istekleri bizim mutluluğumuz, bir tek gülüşümüz, hayata karşı zaferlerimiz hiç kuşkusuz.

Hayatta bizi en çok seven iki kişiden biri, babalarımızın gözyaşları çok nadir akar. Kızını gelin eden ya da oğlunu askere uğurlayan babanın gözlerinde gördüğümüz ıslaklık bizi de duygusal yapar. Arkamızda vara yoğa ağlayan annelerimizden çok babalarımızın titrek elleri, konuşan bakışları, nemli gözleri kalır ardımızda. Daha çok içleniriz ağlayan bir baba gördüğümüzde.

Ve bir baba daima en uzağa bakar. Dalar gider çoğu zaman. Neyi düşündüğünü sorduğumuzda susar. Ya tahmin etmemizi bekler ya da zamanla onu anlamamızı. Hep bir sorumluluğu vardır bizim üzerimizde. Kaç ayrı çocuk, o kadar sayıda omuzlara biriken ağırlık. Bu ağırlık sayesinde bir neşelendiği olur bir hüzünlendiği.

Her zaman bizi saran sevgisi vardır üzerimizde, bizi koruyan, kollayan. Ne yapsak bizi bırakmayacağının güveni içimize dolan. Bazen en iyi arkadaşımız bazen kalp kırıklarımız. Ama her koşulda kalp atışlarımız. Güçlü, kararlı, sert bakışlı, koruyucu, güvenilir tanıdığımız ilk adam. Dünyaya geliş sebebimiz olduğunuz için binlerce kez teşekkürler.
 
Ömer
Yönetici
Babam Seyrediyor

Ortaokulda okuyan ve kısa bir süre önce annesini kaybeden genç, babasıyla birlikte yaşıyordu. Babasıyla aralarında çok güzel bir dostluk vardı. Genç, okulun futbol takımındaydı. Takımdaydı ama, ufak-tefek yapısı ve tecrübesizliği nedeniyle hocası ona bir türlü maçlarda görev vermiyordu. Bu yüzden, her maçta yedek kulübesinde oturuyordu. Buna rağmen, babası hiçbir maçı kaçırmaz ve hep ayağa kalkıp tezahürat yapardı.

Liseye girdiğinde sınıfının en sıska öğrencisiydi gencimiz. Fakat babası onu hep futbol oynamaya teşvik etti; bununla birlikte, istemezse oynamayabileceğini de belirtti. Delikanlı futbolu seviyordu ve takımda kalmaya karar verdi. Her idmanda elinden geleni yapıyor ve takımın as oyuncularından bir olmaya çalışıyordu. Bütün lise hayatı boyunca hiçbir idmanı veya maçı kaçırmadı. Ama sürekli yedek kulübesinde oturmaktan kurtulamadı. İnançlı babası her zaman ki gibi tribünlerde yerini alıyor ve oğlunu destekleyici tezahüratlarda bulunmaya devam ediyordu.

Genç, üniversiteye başladığında futbol onun için önemini kaybetmeye yüz tuttu, ama yine de elinden geleni yaptı. Herkes onun okul takımına giremeyeceğinden emin olsa da, bunu başardı. Takımın antrenörü onu listeye dahil ettiğini, çünkü her idmanda yüreğini koyduğunu ve takımın diğer üyelerini de şevke getirdiğini itiraf etti. Takıma girebildiği haberi onu o denli heyecanlandırdı ve sevindirdi ki, soluğu en yakın telefon kulübesinde aldı ve babasına müjdeyi verdi. Onun bu mutluluğunu paylaşan babası, kendisine maçların sezonluk biletlerini göndermesini istedi.

Üniversitedeki dört yıl boyunca hiçbir idmanı kaçırmayan genç, ne yazık ki hiçbir maçta oynayamadı. Futbol sezonunun sonlarına doğru, büyük bir eleme maçının idmanı için sahaya çıkmaya hazırlanan gencin yanına, elinde bir telgrafla antrenörü geldi. Delikanlı telgrafı okuyunca ölüm sessizliğine büründü. Güçlükle yutkunarak hocasına şunları söyleyebildi: "Bu sabah babam ölmüş. İzninizle bugünkü idmana gelmesem?" Hocası kolunu şefkatle omzuna doladı ve "Bu hafta dinlen evlat" dedi, "cumartesi günkü maça gelmeyi de aklından geçirme. "

Cumartesi geldi çattı, ama okul takımının durumu hiç de iyi değildi. Maçın sonlarına doğru, bir kişi soyunma odasına sessizce girdi, formasını ve futbol ayakkabılarını giyip saha sahanın kenarına çıktı. Babası ölen ufaklıktı bu! Antrenör ve oyuncular azimli arkadaşlarını bu kadar kısa sürede tekrar aralarında görmekten dolayı son derece şaşırmışlardı.

Hocasının yanına giden genç "Lütfen izin verin oynayayım" dedi. "Bugün oynamak zorundayım. " Hocası önce onu duymamış gibi davrandı. Böylesine zor bir eleme maçında takımın en kötü oyuncusunu sahaya çıkarmasına imkan olmadığını düşünüyordu. Ama genç o kadar ısrar etti ki, sonunda ona acıyan hocası razı oldu: "Pekala oyuna girebilirsin. "

Gencin oyuna girmesinin üstünden çok geçmemişti ki, hem hoca, hem oyuncular, hem de maçı izleyenler gördüklerine inanamadılar. Daha önce hiç oynamamış olan bu meçhul ufaklığın her hareketi harika, attığı her pas isabetliydi. Karşı takım oyuncuları onu durduramıyordu. Koşuyor, pas veriyor, savunmaya yardım ediyor ve maçın yıldızı olarak parlıyordu. Sonunda, gencin takımı aradaki farkı kapattı, nihayet atılan bir golle de beraberliği yakaladı. Ve son saniyelerde ufaklık topu tek başına sürükleyip herkesi geçti ve galibiyet golünü attı. Maç bitmişti. Okulunun taraftarları sevinç çığlıkları atıyor, arkadaşları onu omuzlarında taşıyordu.

Seyirciler tribünü terk ettikten, oyuncular duşlarını alıp soyunma odasını boşalttıktan sonra, takımın hocası gencin köşede tek başına sessizce oturduğun fark etti. Yanına gidip inanamıyorum. Bugün bir harikaydın" dedi. "Sana ne oldu, bunu nasıl yaptın, anlat bana! ".

Genç hocasına baktı, gözlerine yaşlar doldu ve şöyle dedi:

"Babamın öldüğünü biliyorsunuz. Peki onun gözlerinin görmediğini biliyor muydunuz?". Delikanlı zorlukla yutkundu, gülümsemeye çalıştı: Babam bütün maçlarıma geldi, çünkü görmediği halde beni desteklemek istiyordu. Ve ilk defa bugün beni oynarken görebilirdi. Ben de bu fırsatı kullanmak ve oynayabildiğimi ona göstermek istedim.
 
Ömer
Yönetici
Çocuğun Gözünde Baba

"4" yaş: Babam her şeyi biliyor.

"5" yaş: Babam çok şeyi biliyor.

"6" yaş: Benim babam, senin babandan daha çok şey biliyor.

"8" yaş: Babam galiba bazı şeyleri biliyor.

"10" yaş: Babamın gençliğinde, her şey çok farklıymış.

"12" yaş: Aslında, babam bu konuda hiçbir şey bilmiyor.

"14" yaş: Babama kulak asma! O, artık çağ dışı kaldı.

"21" yaş: Babam mı? Aman Tanrım! O, hiçbir şeyden anlamaz.

"25" yaş: Babam bu konuda az da olsa bir şeyler biliyor. Ama o yaştaki insanın bu konuda bir şeyler bilmesi normal zaten.

"30" yaş: Bu konuda babamın fikrini alsak iyi olur. O kadar deneyimli ki...

"35" yaş: Babama sormadan hiçbir şey yapmasam iyi olacak.

"40" yaş: Acaba babam bu konunun nasıl üstesinden gelirdi? Ne kadar akıllı ve deneyimli bir insandı.

"50" yaş: Babamın yanımda olması ve bu konu hakkında fikir vermesini çok isterdim. Onun ne kadar akıllı olduğunu hiç takdir etmemişim. Oysa, ondan çok şey öğrenebilirdim. Meğer babam her şeyi biliyormuş.
 
Ömer
Yönetici
Babalık Mucizesi

Baba doğulmaz, olunur. Çünkü baba ile bebek arasında, anne ile bebek arasında ta en başından beri olan fiziksel bağ eksiktir. Bebek daha doğduğu zaman annesinin kokusunu bilir. Onun sıcaklığını arar. Ama baba onun için adeta bir yabancıdır. Baba için de bebek yabancıdır. Onun hareketlerini anne gibi hissetmemiştir. Onu kanıyla canıyla beslememiştir.

Babayla bebeğin ilişkisi gerçek anlamda bebek dünyaya geldikten sonra başlar.

Anneyle bebeğin ilişkisi biraz içgüdü ile, çokça da beslemenin, uyutmanın, sürekli kucak kucağa olmanın yardımıyla doğal ve engellenemez bir şekilde gelişirken, babayla bebeğin ilişkisi daha çok emek ister. Babanın emeğini. Çünkü babalık annelik kadar biyolojik, annelik kadar olağan değildir.

Baba olmayı başarabilmek, anne olmayı başarabilmekten daha zor olduğu için. Babalık, annelik kadar, anneyle bebeğin arasında olduğu kadar fiziksel bir yakınlığa dayanmadığı için. Babalık annelik kadar doğal olmadığı için. O yüzden bence babalık annelikten daha büyük bir mucizedir.
 

Benzer Konular

Yanıtlar
0
Görüntülenme
5B
Yanıtlar
0
Görüntülenme
13B
Yanıtlar
0
Görüntülenme
4B
Yanıtlar
0
Görüntülenme
2B
Yanıtlar
0
Görüntülenme
73B
Üst