cicozz
Çocukluk cicozlarda saklı
Anaokulunda İlk Gün nasıl geçer, Anaokulunda İlk Gün, Anaokulu ve çocuk
Sevgili anneler ve babalar;
Okulöncesi eğitim, çocuklarımızı ilköğretim hayatına hazırlayan önemli bir süreçtir. Küçük yaşta okul ortamı ile tanışan, yaşına uygun bilgileri öğrenen, sorumluluk bilincini kazanmış, paylaşmayı öğrenmiş çocukların ilköğretime daha rahat başladıkları, özgüvenlerinin daha yüksek olduğu ve okumaya daha hevesli olduğu bilinmektedir. Bu nedenle öncelikle çocuğunuzu bir eğitim kuruma gönderme kararı aldığınız için sizi tebrik ederim.
Okulun ilk günleri hem çocuklar hem de aileler için zorludur. Bu nedenle okulun ilk 1 ayını alışma süreci olarak görmekte yarar vardır. Bu süreç içinde ailenin kararlı olması, kuruma ve eğitmenlere güven duyup işbirliği içinde hareket etmesi gerekmektedir.
Küçük çocuklar becerilerini henüz tam kazanmadıkları için anne-babaya bağımlıdır. 2,5- 3 yaştan itibaren çocuk dengeli yürümeye- koşmaya başladığı zaman fiziksel bir özgürlük kazanır. Memeden kesilme ve tuvalet eğitimini tamamlama ile de psikolojik olarak büyüdüklerini hissederler. Yine de çocuklar kendilerini anne-babalarına bağımlı kılmak isterler. Anne-baba ‘dan birlikte uyumayı, kendisine yemek yedirilmesini, kıyafetlerinin giydirilmesini, oyuncaklarının toplanmasını talep ederler. Böylece bebekliklerindeki gibi yoğun ilgiyi devam ettirirler. Ancak bir yandan da “bebek” olmakla “abla/abi” olmak arasında kafaları karışıktır. Yeri gelir size “ben büyüdüm” derler. Yeri gelir “bebek kalmak istiyorum.” derler.
Küçük çocukların büyümeye karşı olan inatları, onları bu dönemde her şeye inat yapmaya iter. Duygularını konuşarak anlatamadıkları için, huzursuzluk çıkarırlar, ağlarlar, ne istediklerini bilmezler.
Böyle bir dönemde okula başlayan çocuk için anne-babadan ayrılma daha da zor olur. Bu her çocuğun yaşadığı normal bir süreçtir. Çocuklar değişimlere bizim kadar açık değildir.
Okula başladığında çocuğun alışması gereken birçok konu vardır.
1.Anne-babadan ayrılma; aslında çocuğun duygusal ve psikolojik olarak anne-babaya olan bağımlılığını yenebilmesidir. Yani okulda kendi yemeğini yemeyi, ayakkabısını giymeyi, kıyafetlerini değiştirmeyi, oynadığı oyuncağı kaldırmayı, tuvalete gitmesini, dişlerini fırçalamasını yapabilmesi gerekmektedir. Bu nedenle önce anne-baba olarak çocuğunuzu evde bu sorumlulukları KENDİ başına yapabilmesi için teşvik etmelisiniz. Çünkü evde bunları anne-babadan isteyen çocuk, okulda da öğretmeninden ister. Ancak ilk günler öğretmenini tam olarak tanımadığı için çekinebilir. Bu da çocuğun kafasında şu soruların oluşup okula gelmek istememesine neden olur:
“Ya ayakkabı mı giyemezsem?” “ Ya yemeğimi yedirmezlerse aç kalırsam?”
“Oyuncaklarla oynamama izin vermezlerse?” “Ben annem olmadan ne yaparım?”
Bu güvensizliği çocuklar dile getiremezler, bu nedenle sabahları huzursuzluk çıkarırlar. Bunu önlemek için önce çocuklarımıza evde kendilerine yetmeyi öğretmemiz gerekir! Kendine yetebilen çocuk okula geldiğinde, “Ben kimseye bağımlı değilim, kendi kendime yetebilirim, okul beni endişelendirecek bir yer değil.” hissini yaşar.
2.Okul ortamı birçok derslikten, oyun odalarından ve tuvaletlerden, yemekhaneden, bahçeden oluşur. Çocuklar ilk aylarda tanımadıkları büyük bir ortamda kaybolmaktan korkabilir, okulu tanımadıkları için güvensiz hissedebilirler. Bunun için aileler çocuklarına her fırsatta öğretmeninden bahsetmeli, öğretmeni ile “arkadaş” olduklarını söylemelidir. Anne-babasının öğretmeni ile arkadaş olduğunu duyan çocuk “demek ki öğretmen iyi birisi, ona güvenebilirim, o beni korur.” hissini yaşar. Zamanla çocuklar nerde ne zaman oynayacaklarını, hangi odaya ne zaman gideceklerini öğrenirler ve bu kaygılar yok olur.
3.Çocuklar aile içinde esnek kurallarla büyürler. Özellikle çok korunmuş, her istediği yapılmış, ağlayınca anne-babayı pes ettirmiş çocuklar doğal olarak her ortamda isteklerinin hemen karşılanmasını talep ederler. Okul ortamındaki düzenin kurulabilmesi için kurallara ihtiyaç vardır. Bu kurallar küçük öğrencilerimizi sıkmadan, onlara zorlama yapmadan öğretilir. Ancak çocuklarımızın bu kuralları içselleştirebilmesi için en az 1-2 aya ihtiyacı vardır. Bu dönemde çocuk yemek zamanı lego oynamak isteyebilir, buna izin verilmeyince de okulun sıkıcı bir yer olduğunu düşünebilir. Bu nedenle aileler okula başlayan çocuklarının artık büyümüş olduğunu bu nedenle, okuldaki gibi yemek zamanında yemek, oyun zamanında oyun oynaması, uyku zamanında uyuması gerektiğini öğretmelidir. Çocuğun düzenli bir hayata alışması, anne-babalar için de rahatlatıcı olacaktır.
4.Okul ortamına alışmada başka bir etken de, diğer çocuklardır. Bu kadar çok yaşıtı ile daha önce bir araya gelmemiş olan küçük öğrencimiz kendisini korunmasız hissedebilir; çünkü diğer çocukları henüz tanımıyordur.
“Bu çocuklar bana kötü davranır mı?” “Oyuncağımı alırsa ne yapmalıyım?”
“Kim bana daha uygun oyunlar oynuyor?” “Onlarla nasıl arkadaş olacağım ki?”
Bu tip soruları olan çocuk, yine duygularını ifade edemediği için topluluk içinde sıkıntı yaşayabilir. Öğretmenine yapışabilir. Ya da saldırgan davranabilir. Zaman içinde çocuklar birbirlerini tanıyacaklar ve oyun arkadaşlarını seçeceklerdir. Paylaşmayı ve oyun kurmayı öğreneceklerdir. Buna yönelik evde çocuğunuza okuldaki arkadaşlarını anlatması için teşvik edebilir, sevdiği arkadaşlarına evde resim yaptırıp hediye ettirebilirsiniz.
Tüm bu etkenleri göz önüne alıp küçük çocuğumuzun okula başlamasında yaşadığı sıkıntıların aslında normal bir süreç olduğunu düşünüp okula devam etmesi için kararlı olmak gereklidir.
DİKKAT edilmesi gereken noktalar;
*Çocuklar anne-babaları üzerinde GÜÇ sahibi olmak isterler, aileler çocuğun okula gitmesi için yalvarır bir tutum sergilememelidir. Aşırı otoriter tutumlar da inatlaşma yaratır. En iyisi, sabahları yaşanan sıkıntıları görmezden gelmek, ağlasa bile bir iki cümle ile okula gitmesi gerektiğini, zamanla orayı seveceğini söylemek ve asla asla geri adım atıp okula göndermemezlik yapmamaktır.
*Çocuğunu okulda bekleyen anne-babalar kendileri için ayrılan yerlerde olmalı, sınıflara girmek için ısrar etmemelilerdir. Bu konuda öğretmenlerin tavsiyelerine uymaları çok önemlidir. Sınıfa bir kere girildi mi, çocuklar bunu süreklileştirmek istemektedir. Bu da diğer çocuklarında isteklerini arttırır ve öğretmenin dersini engeller.
*Çocuğunu okulda bekleyen anne-babalar gizlice kaçmamalıdır. Anne-babasını göremeyen çocuk haber verilmediği için güvensizlik duyar. En iyisi o gün ne kadar bekleyeceğinizi sabahtan çocuğunuza saat üzerinde göstermenizdir.
*Çocuğun alınacağı saat da mutlaka, akrep-yelkovan üzerinden gösterilmeli ve o saatte çocuk alınmalıdır. Böylece çocuk okulda terk edilmeyeceğini anlar. Güven duyar.
*Hiçbir çocuğun okula alışmasının güle oynaya olmadığı unutulmamalı, öğretmenlerimizin deneyimlerine güvenmeli ve çocuğunuzun okula alışacağından emin olmalısınız. Çocuklar sezgiseldir ve anne-babaların hislerini anlayabilirler. Bu nedenle sizin öğretmenlere ve kuruma olan güveniniz onların da bize güvenmesine vesile olacaktır.
Sevgiler…
Psikolog Gizem OZAN.
Sevgili anneler ve babalar;
Okulöncesi eğitim, çocuklarımızı ilköğretim hayatına hazırlayan önemli bir süreçtir. Küçük yaşta okul ortamı ile tanışan, yaşına uygun bilgileri öğrenen, sorumluluk bilincini kazanmış, paylaşmayı öğrenmiş çocukların ilköğretime daha rahat başladıkları, özgüvenlerinin daha yüksek olduğu ve okumaya daha hevesli olduğu bilinmektedir. Bu nedenle öncelikle çocuğunuzu bir eğitim kuruma gönderme kararı aldığınız için sizi tebrik ederim.
Okulun ilk günleri hem çocuklar hem de aileler için zorludur. Bu nedenle okulun ilk 1 ayını alışma süreci olarak görmekte yarar vardır. Bu süreç içinde ailenin kararlı olması, kuruma ve eğitmenlere güven duyup işbirliği içinde hareket etmesi gerekmektedir.
Küçük çocuklar becerilerini henüz tam kazanmadıkları için anne-babaya bağımlıdır. 2,5- 3 yaştan itibaren çocuk dengeli yürümeye- koşmaya başladığı zaman fiziksel bir özgürlük kazanır. Memeden kesilme ve tuvalet eğitimini tamamlama ile de psikolojik olarak büyüdüklerini hissederler. Yine de çocuklar kendilerini anne-babalarına bağımlı kılmak isterler. Anne-baba ‘dan birlikte uyumayı, kendisine yemek yedirilmesini, kıyafetlerinin giydirilmesini, oyuncaklarının toplanmasını talep ederler. Böylece bebekliklerindeki gibi yoğun ilgiyi devam ettirirler. Ancak bir yandan da “bebek” olmakla “abla/abi” olmak arasında kafaları karışıktır. Yeri gelir size “ben büyüdüm” derler. Yeri gelir “bebek kalmak istiyorum.” derler.
Küçük çocukların büyümeye karşı olan inatları, onları bu dönemde her şeye inat yapmaya iter. Duygularını konuşarak anlatamadıkları için, huzursuzluk çıkarırlar, ağlarlar, ne istediklerini bilmezler.
Böyle bir dönemde okula başlayan çocuk için anne-babadan ayrılma daha da zor olur. Bu her çocuğun yaşadığı normal bir süreçtir. Çocuklar değişimlere bizim kadar açık değildir.
Okula başladığında çocuğun alışması gereken birçok konu vardır.
1.Anne-babadan ayrılma; aslında çocuğun duygusal ve psikolojik olarak anne-babaya olan bağımlılığını yenebilmesidir. Yani okulda kendi yemeğini yemeyi, ayakkabısını giymeyi, kıyafetlerini değiştirmeyi, oynadığı oyuncağı kaldırmayı, tuvalete gitmesini, dişlerini fırçalamasını yapabilmesi gerekmektedir. Bu nedenle önce anne-baba olarak çocuğunuzu evde bu sorumlulukları KENDİ başına yapabilmesi için teşvik etmelisiniz. Çünkü evde bunları anne-babadan isteyen çocuk, okulda da öğretmeninden ister. Ancak ilk günler öğretmenini tam olarak tanımadığı için çekinebilir. Bu da çocuğun kafasında şu soruların oluşup okula gelmek istememesine neden olur:
“Ya ayakkabı mı giyemezsem?” “ Ya yemeğimi yedirmezlerse aç kalırsam?”
“Oyuncaklarla oynamama izin vermezlerse?” “Ben annem olmadan ne yaparım?”
Bu güvensizliği çocuklar dile getiremezler, bu nedenle sabahları huzursuzluk çıkarırlar. Bunu önlemek için önce çocuklarımıza evde kendilerine yetmeyi öğretmemiz gerekir! Kendine yetebilen çocuk okula geldiğinde, “Ben kimseye bağımlı değilim, kendi kendime yetebilirim, okul beni endişelendirecek bir yer değil.” hissini yaşar.
2.Okul ortamı birçok derslikten, oyun odalarından ve tuvaletlerden, yemekhaneden, bahçeden oluşur. Çocuklar ilk aylarda tanımadıkları büyük bir ortamda kaybolmaktan korkabilir, okulu tanımadıkları için güvensiz hissedebilirler. Bunun için aileler çocuklarına her fırsatta öğretmeninden bahsetmeli, öğretmeni ile “arkadaş” olduklarını söylemelidir. Anne-babasının öğretmeni ile arkadaş olduğunu duyan çocuk “demek ki öğretmen iyi birisi, ona güvenebilirim, o beni korur.” hissini yaşar. Zamanla çocuklar nerde ne zaman oynayacaklarını, hangi odaya ne zaman gideceklerini öğrenirler ve bu kaygılar yok olur.
3.Çocuklar aile içinde esnek kurallarla büyürler. Özellikle çok korunmuş, her istediği yapılmış, ağlayınca anne-babayı pes ettirmiş çocuklar doğal olarak her ortamda isteklerinin hemen karşılanmasını talep ederler. Okul ortamındaki düzenin kurulabilmesi için kurallara ihtiyaç vardır. Bu kurallar küçük öğrencilerimizi sıkmadan, onlara zorlama yapmadan öğretilir. Ancak çocuklarımızın bu kuralları içselleştirebilmesi için en az 1-2 aya ihtiyacı vardır. Bu dönemde çocuk yemek zamanı lego oynamak isteyebilir, buna izin verilmeyince de okulun sıkıcı bir yer olduğunu düşünebilir. Bu nedenle aileler okula başlayan çocuklarının artık büyümüş olduğunu bu nedenle, okuldaki gibi yemek zamanında yemek, oyun zamanında oyun oynaması, uyku zamanında uyuması gerektiğini öğretmelidir. Çocuğun düzenli bir hayata alışması, anne-babalar için de rahatlatıcı olacaktır.
4.Okul ortamına alışmada başka bir etken de, diğer çocuklardır. Bu kadar çok yaşıtı ile daha önce bir araya gelmemiş olan küçük öğrencimiz kendisini korunmasız hissedebilir; çünkü diğer çocukları henüz tanımıyordur.
“Bu çocuklar bana kötü davranır mı?” “Oyuncağımı alırsa ne yapmalıyım?”
“Kim bana daha uygun oyunlar oynuyor?” “Onlarla nasıl arkadaş olacağım ki?”
Bu tip soruları olan çocuk, yine duygularını ifade edemediği için topluluk içinde sıkıntı yaşayabilir. Öğretmenine yapışabilir. Ya da saldırgan davranabilir. Zaman içinde çocuklar birbirlerini tanıyacaklar ve oyun arkadaşlarını seçeceklerdir. Paylaşmayı ve oyun kurmayı öğreneceklerdir. Buna yönelik evde çocuğunuza okuldaki arkadaşlarını anlatması için teşvik edebilir, sevdiği arkadaşlarına evde resim yaptırıp hediye ettirebilirsiniz.
Tüm bu etkenleri göz önüne alıp küçük çocuğumuzun okula başlamasında yaşadığı sıkıntıların aslında normal bir süreç olduğunu düşünüp okula devam etmesi için kararlı olmak gereklidir.
DİKKAT edilmesi gereken noktalar;
*Çocuklar anne-babaları üzerinde GÜÇ sahibi olmak isterler, aileler çocuğun okula gitmesi için yalvarır bir tutum sergilememelidir. Aşırı otoriter tutumlar da inatlaşma yaratır. En iyisi, sabahları yaşanan sıkıntıları görmezden gelmek, ağlasa bile bir iki cümle ile okula gitmesi gerektiğini, zamanla orayı seveceğini söylemek ve asla asla geri adım atıp okula göndermemezlik yapmamaktır.
*Çocuğunu okulda bekleyen anne-babalar kendileri için ayrılan yerlerde olmalı, sınıflara girmek için ısrar etmemelilerdir. Bu konuda öğretmenlerin tavsiyelerine uymaları çok önemlidir. Sınıfa bir kere girildi mi, çocuklar bunu süreklileştirmek istemektedir. Bu da diğer çocuklarında isteklerini arttırır ve öğretmenin dersini engeller.
*Çocuğunu okulda bekleyen anne-babalar gizlice kaçmamalıdır. Anne-babasını göremeyen çocuk haber verilmediği için güvensizlik duyar. En iyisi o gün ne kadar bekleyeceğinizi sabahtan çocuğunuza saat üzerinde göstermenizdir.
*Çocuğun alınacağı saat da mutlaka, akrep-yelkovan üzerinden gösterilmeli ve o saatte çocuk alınmalıdır. Böylece çocuk okulda terk edilmeyeceğini anlar. Güven duyar.
*Hiçbir çocuğun okula alışmasının güle oynaya olmadığı unutulmamalı, öğretmenlerimizin deneyimlerine güvenmeli ve çocuğunuzun okula alışacağından emin olmalısınız. Çocuklar sezgiseldir ve anne-babaların hislerini anlayabilirler. Bu nedenle sizin öğretmenlere ve kuruma olan güveniniz onların da bize güvenmesine vesile olacaktır.
Sevgiler…
Psikolog Gizem OZAN.