Yeşilay Haftası ile ilgili Yazı

deep Harbi Aktif Üye
Yeşilay Haftası ile ilgili Yazı, Yeşilay Yazıları, Yeşilay ile ilgili Yazı Makale

Yurdumuzda alkollü içki ve uyuşturucu madde kullanmaya karşı olanlar 5 Mart 1920 tarihinde Hilâli Ahdar Derneğini kurdular. Hilâl - ay , ahdar - yeşil anlamındadır. Hilâli Ahdar, daha sonra Yeşilay adını aldı. Yeşilay Derneğinin kuruluş tarihini içine alan 1 - 7 Mart arası ülkemizde Yeşilay Haftası olarak kutlanır. Yeşilay Haftasında alkollü içkilerin, uyuşturucuların topluma, aileye, bireye zararları anlatılır.

Uyuşturucu denilince esrar, afyon, kokain, LSD gibi uyuşturma özelliği olan maddeler akla gelir. Alkollü içkiler ise içildiğinde insanı sarhoş eden her tür içkilerdir. Alkollü içki veya uyuşturucu alanlar önce rahatlık, baş dönmesi duyar, sonra sarhoş olurlar. Sarhoşlar doğru düşünüp doğru karar veremezler. Kolay suç işlerler, içkili iken araç sürenler taşıt kazalarına neden olurlar. Alkollü içkiler, uyuşturucular insanda zamanla alışkanlık yaratır. Alkol almayı alışkanlık haline getirenlere alkolik denir. Alkolikler kazançlarını içkiye verirler. Çevrelerini rahatsız ederler. Bu yüzden alkolikler toplum içinde sevilmezler, sayılmazlar. İçki ve uyuşturucu kullanımı aile düzenini bozar.

Uyuşturucu ve alkollü içkiler sağlığa da zararlıdır. Vücudumuzda önemli görevler yapan beyin, mide, kalp, akciğer gibi organlar içki ve uyuşturucudan etkilenir. Ülser, siroz, felç gibi hastalıkların nedeni uyuşturucu ve alkollü içkilerdir.

Sigara : Toplumumuzda kullanımı yaygın olan bir keyif maddesidir. Sigara iştahı keser, sindirimi güçleştirir, dişleri sarartır, ülsere sebep olur. Akciğerde bronşları doldurur, öksürmeye yol açar. Sigaranın kansere de neden olduğu ileri sürülüyor.

Ülkemizde uyuşturucu maddelerin yapımı, satışı, kullanılması, taşınması, bulundurulması yasaktır. Bu yasağa uymayanlar suç işlemiş olur. Suç işleyenlere ağır hapis cezaları uygulanır.
Uyuşturucu maddelerin bir bölümü ilaç yapımında kullanılır. Bu amaçla bazı uyuşturucu maddelerin hükümet belirli koşullarla izin verir.

Topluma, aileye, bireye zararlı olan içki ve uyuşturucuların kullanımını eğitim yoluyla engellemek için kurulan Yeşilay Derneği'nin simgesi; beyaz üstünde yeşil bir aydır. Yeşilay Derneği Genel Merkezi, Yeşilay adlı aylık bir dergi yayınlıyor. Bu dergi düzenli olarak alkollü içkilerin, uyuşturucuların, sigaranın topluma ve sağlığa olan zararlarıyla ilgili yayın yapıyor.

Yeşilay Haftası boyunca öğrendiklerimizi yaşam boyu uygulayalım. Kötülüklerin anası olan uyuşturucu ve alkollü içkilerden uzak duralım.
 
deep Harbi Aktif Üye
Alkolün Zararları:

Alkollü içkiler, mayalanmış şekerli besinlerden bilinen yöntemlerle elde edilen maddelerdir. Alkollü içkiler, aklı, şuuru etkilemek sûretiyle sarhoşluk veren maddelerdir. Her çeşit alkollü içkideki etil alkol miktarı değişik olup, alkol miktarı çoğaldıkça tahribatı ve sebep olacağı olaylar da o oranda artar. Alkolü bir süre kullananlarda ortaya çıkan alışkanlık haline alkol bağımlılığı veya alkolizm denmektedir. Alkol bağımlısı giderek çalışamaz duruma gelir. Görevlerini yapamaz. İşini, kazancını kaybeder. Günlerini içmekle geçirir.Ailesine ve topluma yük olur. Bağımlı olmak, alıştığı maddenin esiri olmak demektir. Bu esaret, insanları hastalıkların, kabalıkların, kavga ve cinayetlerin ve daha ağır uyuşturucuların vartalarında mezara kadar ulaştırır. Zaten hayatını içki ve uyuşturucuya satmış kişiler kesinlikle yaşayan ölülerdir. Her türlü içki ve uyuşturucular hastane,hapishane ve tımarhanelerin sermayesi ve çabuklaştırdığı ölümün de ta kendisidir. Dahası bu oltaya takılanlar için ölüm belki de kurtuluştur. Tabiî kabir ötesinin hesapları ayrı bir konu...

“Alkol kullananların ve alkol kullanmaya bağlı problemlerin oranı ülkemizde maalesef her geçen gün artmaktadır. Alkol,uyuşturucunun daha ciddi bir sağlık sorunudur. Serbestçe satılmaktadır ve medyada ellerinde içki bardaklarıyla seçkin(!) insanlar boy göstermekte, adeta alkolü teşvik etmektedirler.Üstelik “az miktar şarap sağlığa yararlıdır” tarzında uyduruk haberler basında devamlı yer almaktadır. Alkole kimin bağımlı olacağını önceden kestirmek mümkün değildir.Bu yüzden her kullanan potansiyel bağımlı sayılır.Alışkanlık kazandıklarında ise artık geriye dönüşü olmayan bir yola girilmiştir. Çünkü uzun süren, uğraştırıcı ve masraflı tedavi sürecini tatbik edenlerden alkolü bırakabilenlerin sayısı çok düşüktür...” diye anlatıyor alkolü Psikiyatrist Doç.Dr.Sefa Saygılı ve sürdürüyor: “Alkole bağımlı olanların içkiye başlama yaşı 12-25 arasıdır. Bu yüzden gençlik yılları alkol bağımlılığı için risk taşır. Bu dönemde alkole elini sürmeyen kişinin bağımlı olma ihtimali çok düşüktür.

Sigaradan itibaren bütün içki ve uyuşturucuların en büyük zararı beyne ve merkezî sinir sistemine dönük olup,diğer bütün organlara da sayısız zararları söz konusudur.

Alkolün Vücuda Verdiği Zararlar:

İçkinin kalbe zararları: Alkol, kalp ve cilt damarlarını genişletir. Kalbin çalışma hızını artırır, kan dolaşım düzenini bozar, damarların sertleşmesine,tansiyonun artmasına,felç ve ânî ölümlere sebep olur.

İçkinin karaciğere zararları: Karaciğer hücrelerinde yağlanma meydana gelmesine, siroz hastalığına sebep olur, karaciğer büyür. Karaciğerin vazifesi dışarıdan gelecek zararlı maddeleri zararsız hale getirmektir.Karaciğer,içkiyi zararsız hale getirmek için çalışırken fazla yorulur,vazifesini tam yapamaz olur, bir çok zararlı maddenin vücuda girmesine ve çeşitli hastalıklara sebep olur.

İçkinin böbreklere zararları: Alkollü içkinin hangi çeşidi olursa olsun böbrekleri bozar, zamanla iş göremez hale getirir. İdrar bolluğu veren bira, böbrekleri temizlemez,bilâkis yorar.İçki,böbrek iltihaplarına, idrarda şeker ve cerahat gibi anormal cisimlerin meydana gelmesine yol açar.

İçkinin mide ve barsaklara zararları: İçki mide iç zarında yanma hissi meydana getirir, mideyi bozar, ağrı yapar, mide hastalıklarından olan gastrit ve ülsere sebep olur. Hazımsızlık, dolayısıyla iştahsızlığa sebep olur. Bağırsak ishallerine, iltihaplarına ve çalışma düzeninin bozulmasına sebep olur.Zararlı şişmanlığa meydan verir.

İçkinin akla zararları: İçki akıl ve hafızayı zaafa uğratır.Kıskançlıklar ve unutkanlık meydana getirir. İrade kuvvetini azaltır, ne yaptığını - ne söylediğini bilmez bir hale getirir.İçki beyni uyuşturur, yürümekte zorluk çekilir, kol ve bacak çekilmelerine, yüz ifadesinde bozukluklara sebebiyet verir.İnsan,irade ve dengesini kaybeder.

İçkinin sinir sistemine zararları: Sinirler alkole karşı hassastır,sinir hücreleri zedelenir. El titremeleri, tikler, felçlerden tutun, bütün ani ölümlere varıncaya kadar nice felaketlere sebebiyet verir. Heyecan, telaş, korku, sinir buhranları ve kıskançlık, çeşitli rûhî bozukluklar, içkinin meydana getirdiği normal hallerdendir.

Alkolün Topluma Verdiği Zararlar:

Çalışma gücü azalır, böylece kazancı az olur. Devam eden israf ve sefahat memleketin fakirleşmesine sebebiyet verir.Sakat ve başkasının sırtından geçinen dilencilerin türemesine,ahlâkın ve manevi değerlerin yok olmasına sebep olur.Memlekette sefahat ve sefalet çoğalır, ahlâksızlık yayılır,kazalar, facialar ve çeşitli hastalıklar ortalığı kaplar. Ve bütün bunlar bir milletin ortadan kalkmasına, medeniyetlerin yok olmasına sebep olabilir. Tarih bunun misalleri ile doludur. Ahlâken çökmüş, çalışmayı terk edip, zevk ve sefâya dalan nice milletler ve medeniyetler bu halleri yüzünden gün gelmiş, tarihten silinip gitmişlerdir. Alkol, ülkede nizam ve asayişi bozar. Çeşitli kavgalara, anlaşmazlıklara, cinayetlere sebep olur. İtimat ve emniyeti yok eder, bunun için karşılıklı yardım ve iş görmeyi önler.

Alkolün Beyne Verdiği Zararlar:

Yakın tarihlerde ABD’li bilim adamları,alkol bağımlılığının,beyinde hasara yol açarak gen mekanizmasını karıştırdığını belirlediler. Kronik alkol bağımlılığının,virüsün bilgisayarda bıraktığı tahribat gibi beyinde tahribata yol açtığını ortaya çıkaran bilim adamları,alkole yüklenen insanların beyinlerindeki kritik bölgelerde moleküler seviyede program değişikliği meydana geldiğini belirttiler.

Beynin üst tarafını oluşturan kabuk bölgesinde yapılan araştırma, alkolün, beynin sağlıklı düşünme ve karar verme konusunda en kritik bölgesini oluşturan bu kısımda, büyük hasar meydana getirdiğini ortaya çıkardı. Alkol bağımlılarında tolerans dengesinin azaldığına ve buna bir takım genlerin neden olduğuna işaret eden bilim adamları,50 bin genden herhangi birinin alkolün etkisiyle beyinde hasar meydana getirdiğini düşünüyor. Beyin dokularında 4 bin gen üzerinde araştırma yapan bilim adamları, alkolikler ve alkolik olmayanların beyin dokularından alınan genler arasında, 163 genin farklı olduğunu belirledi. Araştırmacılar, alkol bağımlılığının beyinde meydana getirdiği hasarın, bilgi taşıyan hücrelerin işlevini tam olarak yapmasını önlediğini de belirtiyorlar.

Alkolün Azı Çoğu Zarardır:

İskoçya’da doktorların yaptığı bir araştırmaya göre acil servislere gelen her dört hastadan biri alkol kullanmaktadır. Alkollü olarak rahatsızlanıp, acil servislere kaldırılan vak’alardan tespit edilenlerin en gencinin henüz 10 yaşında olması, bu problemin çocuk yaşlara kadar düştüğünü göstermesi bakımından ilgi çekicidir. Kendine zarar verme vak’alarının hemen hemen hepsinde, kollapsların ve fiilî saldırı hallerinin yarısında alkol kullanımı söz konusudur. Her ne kadar çalışma aşırı içki tüketiminin görüldüğü Highlands’da yapıldıysa da, sonuçların İngiltere çapında yapılan diğer araştırmalarla benzerlik gösterdiğini Raigmore Hastanesi Travma ve Acil Servis doktorları belirtmektedir.

Doktorlar,servislerinde 638 hastayı teste tâbî tuttular.Tükürük örneği veren 544 kişiden 122’sinin alkol aldığını buldular. Sarhoş olan 18 kişi teste girmeyi reddetti, 14 kişi de test uygulanamayacak kadar sarhoş çıktı. Çalışma sonuçlarına göre alkol kullananlardan %13’ü resmen alkol almamış muamelesi yapılan kanunun alkol sınırındaydı. %5’i de daha üstündeydi. Testte pozitif ( yani alkollü ) çıkanlardan yedisinin yaşları 10-17 arasındaydı.Fakat 41-60 yaşları arasında da bir yoğunlaşma vardı. Alkol problemi yaşayan erkeklerin sayısı kadınların iki katıydı.Ancak her iki cinste de benzer alkol konsantrasyonu mevcuttu. Bu, kadınların artık daha çok içtiğini ve erkeklere oranla daha az alkol alımında bile alkolle ilgili problemler yaşadığını göstermekteydi. Doktorlar, acil servislerinin alkol kullanımını tespit etmede ve müdahale servislerinin alkol ile ilgili problemleri azaltmada kullanılabileceğini belirtiyorlar ve şunlara dikkat çekiyorlar:

“Bu çalışma az ve orta düzeyde alkol kullananlar üzerinde de eşit derecede durulması gerektiğini gösteriyor. Çünkü bu insanların alkol kullanımı da hastalık ve yaralanma riski ile yakından ilişkili...”

Ayrıca doktorlar, genel hastanelerdeki alkolle ilgili problemler üzerine yoğunlaşan minimal müdahale servislerinin sağlık harcamalarını önemli ölçüde düşüreceğini de araştırmalarının sonuna eklemekteler. Demek ki “az alkol içilebilir,bir zararı yoktur” sözü safsatadan ibarettir, uydurmadır. Zaten kişilerin azda kalması,az içince alkole ara vermesinin pek mümkün olmaması bir yana, acil servislere, kendine zarar verme, kazalara maruz kalma, kollapslara ve fiilî saldırılara uğrama gibi problemlerle getirilen vak’alarda az alkol kullanımı da dahil olmak üzere,yoğun alkollü olma mevcuttur. Araştırmalar az alkol iddiasını yalanlamakta; alkolün damlasının dahi zararlı olduğunu ispatlamaktadır.

Alkole Alışmamak İçin:

Alkol asla bir gıda değildir. İnsanlar için sadece zararı söz konusudur. Bu sebeple her türlü alkollü içkiden kaçınmalıdır.

İçmeniz için yapılan ısrarları kesinlikle kabul etmeyiniz. Zîrâ, bir kadeh içki belki de alkol alışkanlığınızın sebebi olabilir.

Bunu kullananlar başkalarına da içirmek ve sevdirmek isterler. Mecbur değilseniz bu insanlarla dost olmayın.Onlardan uzak durun.

Alkol için söylenmiş güzel sözlere,aldatıcı reklamlara asla aldanmayın. Onun yerine sağlığınıza yararlı olan meyvalar ve şifalı sulara rağbet gösterin.

Bazı asabi ve ruhi rahatsızlıklarınız varsa, alkol ve benzerlerini tavsiye edenlere aldanmayın. Bunların tedavisi için sağlık merkezlerine, uzman hekimlere ve psikologlara başvurun.Kendinize yararlı meşguliyetler bulun.

Alkollü içkiler iştah açıcı değildir.Tam tersi zamanla mide rahatsızlıklarına, iştahsızlıklara ve sindirim bozukluğuna sebep olarak fayda yerine sadece zarar verirler.

Alkollü içkilerin kalp ve damar rahatsızlıklarına faydalı olduğu yolundaki yaygın fakat tamamiyle yalan ve yanlış olan tavsiyelere de inanmayın. Bu konuda da uzman doktorların tavsiye ve tedavisine başvurunuz. En doğru yol budur.

Bira Gerçeği:

Trafik kazalarında önemli payı olan bira,tertibindeki alkolün kana daha çabuk karışması sebebiyle kısa zamanda sarhoşluk verir. İnsanların birayı hafif görmesi nedeniyle,bira tüketiminde görülen hızlı artış, gerek alkolizmi,gerekse de narkotik bağımlılıklarını ve kaza-belaları da çok büyük oranda artırmış ve artırmaya da devam etmektedir. Aile içi şiddet-geçimsizliklerin,futbol anarşisinin baş sebebi biradır. Bira kesinlikle kanser yapıcıdır.Karışımında önemli miktarda Nitroz -Amin bulunan bira, korkunç bir kanserojendir. Nitekim ağrı dindirici olarak kullanılan “Pramidon” ilacı içinde fazla miktarda nitroz-amin bulunduğu için piyasadan kaldırılmıştır. Orta miktarda bira içen bir kimse,günde 70 pramidon hapı almış kadar nitroz-amin almaktadır.

Sevgili gençler, alkolsüz denilen bira reklamlarına aldanmayınız. Zîrâ,arpa ile şerbetçi otunun mayalanmasından (alkolize olmasından) oluşan biranın alkolsüz olması ilmen mümkün değildir. İçinde %2-%4 alkol ulunan fakat alkolsüz(!) olarak tezgahlanan biralar da alkollü içkidir. Bakınız:“İngiltere’de 18 yaşından küçükler için açılan alkolsüz(%2-%4 alkollü) birahanelere giden gençlerin hepsi 18 yaşına girerken alkollü birahanelerin ve meyhanelerin en sâdık müşterileri olduğu” İngiliz yetkililerince bildirilmiştir. Unutmayın!Alkol miktarı ne kadar az olursa olsun,bedenin organları alkolün tahribatından kurtulamaz. Çünkü alkol ve benzeri maddeler gram gram zehirdir. Bira, alkolizmin ve arkasındaki bütün kötülüklerin, uyuşturucu bağımlılığı dahil, itici gücü olduğu gibi, alkollü olduğu halde alkolsüz diye reklam edilen bira da tam bir yutturmaca ve aynı şekilde alkolizmin maskeli tuzağıdır.

Evet, bira, en şerli meyhanelerin, büfelerden başlayarak, köşe başı ve mahalle bakkallarına ve marketlere uzanan kanlı oltasıdır. Bira,özel biracılığın başladığı 1669-70’li yıllardan sonra,biracının akla gelmez oyunları,reklam ve rekabet yarışları sebebiyle ülkemizde alkolizmi ve alkol tüketimini %900’lere ve daha yükseklere ulaştıran alkollü içkidir. Biranın hafif görünümüne kesinlikle aldanmayınız, inanmayınız. Zîrâ ülkemizde ve dünyada alkolizm ve uyuşturucu salgınlarının baş sebebi biradır. Serbest bira satışları ve biracı oyunlarıdır.
 
deep Harbi Aktif Üye
Sigaranın Zararları:

Bileşiminde nikotin ve 4 bine yakın zehirli madde bulunan tütün bitkisinin kıyılmış, kurutulmuş ve kullanılmaya hazır duruma getirilmiş yaprağından sigara yapılır. Tohumu son derece küçük olduğu için önce fideliğe ekilen tütün sonra tarlaya aktarılır. Tütünün anayurdu Amerika’dır.Avrupa’ya Amerika’nın keşfi ile gelmiştir. Kuzey Amerika,Meksika ve Haiti’de yerliler mabetlerde yakarak dumanını çekerlerdi. Kolombos ve arkadaşları 1511’de Petrus (Tabaccos) ismiyle İspanya ve Portekiz’e soktular. 1560 senesinde Fransa Büyükelçisi Jean Nicot Fransa Sarayı’na şifa verici bir bitki olarak tütün tohumlarını soktu.Tütün Fransa’dan Almanya’ya,daha sonra da bütün dünyaya yayılmıştır.Nicot’un ününe izafeten tütünün içindeki zehire Nikotin adı verildi.

Tütün tohumu Osmanlı Devleti’ne (1605-1606) senesinde yabancı gemilerle getirilerek,ilk tütün ekimi Selanik vilayetinin Yenice-Vardar kasabasında yapıldı. Dördüncü Murat zamanında tütün yasaklandı.1862’de tütün ithali serbest bırakıldı ve tekel altına alındı. Bilahare tekrar ithali yasaklandı. 1874’de yurt içinde istihsali serbest bırakıldı. Türkiye’de 600 bin civarında aile (2.5 milyon kişi)nin geçimini tütün ekimi sağlamaktadır. Dünya genelinde 1 milyar 360 milyon, ülkemizde ise 22 milyon insan (çoğunluğu gençler olmak üzere) sigara kullanmaktadır. Bunların büyük bölümü de bağımlı (tiryaki) dır.

Tüketimi özellikle Türkiye gibi gelişmekte olan ülkelerde giderek artan sigara illeti ile mücadele konusunda düzenlenen bir panelde konuşan Prof.Dr.Asaf Ataseven, bakın tütünü nasıl tarif ediyor: “Tütün, yapraklarında tanen, zamk, nişasta ,reçine ve alkoloidler bulunan bir bitkidir.Bu alkoloidler içinde miktarı en fazla olan nikotin alkoloididir. Nikotin sulfat tuzları, tarımda böcek öldürücü olarak kullanılır. Nikotin zehirli bir madde olduğu için tıpta kullanılmamıştır ve bir ilaç değildir.5-6 damla nikotin zerkedilen bir köpek derhal ölür.Gene bir paket sigaranın ihtiva ettiği nikotin bir insana zerkedilse,insanı öldürebilir.Günlük hayatta sigara aralıklarla içildiği ve zehirli maddelerin önemli bir kısmı ağızdan çıkan dumanla dışarı atıldığı için öldürmüyor.”

Sigaranın Vücuda Verdiği Zararlar:
Beyin tümörlerinin %99’u, Beyin kanamalarının %85’i, Akciğer kanserlerinin %90’ı, Gırtlak kanserlerinin %99’u sigara kaynaklıdır. Sigara içenlerde kırmızı küreciklerin oksijen taşıma kapasitesi 1/6 ilâ 1/3 oranında azalır. Sigara içenlerin vücuduna %15 ilâ %33 daha az oksijen girmektedir. Bu en önce beyin ve kalbin harabiyeti demektir. Tütün dumanında 4000 adet zararlı madde vardır. Sigara içen kadınlar içmeyen kadınlardan 15 yaş fazla ihtiyarlamaktadır. Sigara içen annelerin çocukları,oksijen azlığı sebebiyle geri zekalı olur. Tiryaki hanımların çocuklarında sakatlık ihtimali %65 gibi ciddi bir çizgidedir. Sigara içen kadınlarda kısırlık 10 kat fazladır. Erken doğum ve düşüklerin %80’inin sebebi sigaradır. Dünya ülkelerinde çıkan yangınların %70’inden sigara sorumludur. Sigaranın sebep olduğu ölümler, diğer uyuşturucularınkinden 13 kat fazladır. Sigara içenlerde ani ölüm, içmeyenlere oranla 10 kat fazladır. 45-50’nin altındaki erkeklerde koroner (kalp)den ölenlerin %80’i sigara kaynaklıdır.

Tütündeki radyoaktif, kurşun ve polonium, radyoaktif parçalar olarak hücreleri mahvetmektedir. Bacak damar tıkanıklıklarının %90’ı sigaradandır. Günde 1 paket sigara içenlerin vücudunda 20 yılda 7 kg. is ve katran birikimi olmaktadır.

Sigaranın Topluma Verdiği Zararlar:

Tütün içiminin Avrupa’da 1559 yılında başladığı ve buraya 1556’da Amerika’dan geldiğini daha önce söylemiştik. Kâtip Çelebi’ye göre tütün 1601 tarihinde İngilizlerin eliyle İstanbul’a gelmiş ve bazı göğüs hastalıklarına iyi geldiği rivayetiyle(söylentisiyle) hızla yayılmıştır. Zamanın cerrahlar şeyhi İbrahim Efendi tütün aleyhine fetva vermiş, daha sonra ise IV. Murat tütünü yasaklamıştır.1690 yılında kendisi bir tütün müptelası olan Şeyh’ül-İslam Bahayi Efendi helal olduğuna dair fetva vermiştir. 17. yüzyıldan itibaren tütün yaygınlaşmış, 19.yüzyıldan itibaren de ince kağıda sarılarak (sigara halinde) kullanılmıştır.

Tütün alışkanlığı dünyada görülen en yaygın alışkanlıktır. Dünya Sağlık Teşkilatı’nın yayınlarına göre kişi başına en fazla tütün tüketen ülkelerin başında Türkiye gelmektedir. Sigaranın zararları geç anlaşılmış ve ondan sonra aleyhine kampanyalar başlatılmıştır. Ancak ekonomik ve politik nedenlerle hükümetler yeterince ilgilenmediğinden istenen neticeler alınmamaktadır.

Dünya Sağlık Teşkilatı sigara içmeyi salgın bir hastalık (epidemi) olarak nitelemektedir.Teşkilatın bu değerlendirmesi 30yıllık bir sürede gerçekleştirilen 8 büyük araştırmanın sonuçlarına dayanmaktadır. Bu projelerde 2 milyona yakın insan ve 290 bin kadar ölüm vak’ası tetkik edilmiştir. Tütün dumanında binden fazla madde bulunmaktadır.Bunlar arasında insana zararlı olanların bir kısmı şunlardır:

Nikotin: Muhtemelen alışkanlık oluşumuna yol açmaktadır.Sinir sistemini uyarıcı ve baskılayıcı etkileri,ayrıca kalp-damar sistemine zararlı tesirleri bulunmaktadır.

Kansorejen Maddeler: Tütün dumanındaki kimyasal maddelerin bir çoğunun kanser yapıcı olduğu anlaşılmıştır. Bunlar arasında nitrozaminler,benziprenler,fenoller,hidrokarbonlar önemlidir.

İrritan(tahriş edici)Maddeler: Solunum yollarında daralmaya sebep olurlar. Solunum yollarının yabancı maddelerden, kirlerden, mikroplardan temizlenmesinde çok önemli rolü olan “titrek tüylü epitel tabakası”nın bozulmasına ve aşırı müküs ifrazatına sebep olurlar.

Karbonmonoksit: Tütün dumanında %1 ilâ %5 kadar bulunabilen bu madde, kanda karboksihemağlobin artışına yol açarak oksijenin taşınmasını aksatmaktadır.Buna bağlı olarak doku ve organların beslenmesi bozulur, kişinin iş kapasitesi azalır. Karbonmonoksit ayrıca,kandaki C vitamininin azalmasına yol açar.

Sigara içmek bir alışkanlık olmasının ötesinde bir kitle zehiridir. Sadece kendi zararıyla kalmaz, aynı zamanda daha zararlı alışkanlıklara da sürükler. Esrar gibi bir takım zararlı maddeleri muhafaza eder. Sigara içenlerde alkol ve uyuşturucu kullanma eğilimi daha fazladır. Eroin ve diğer uyuşturucu alışkanlıkları genelde sigara ile başlamaktadır. Sigara irade zayıflaması, tembellik ve rehavete alıştırır. Biraz keyif verir, fakat bu keyfi kısa zamanda çok fazlasıyla götürür.Rûhî gerginlik ve sıkıntıyı azaltmak için bir anlık içilen sigara, zamanla rûhî bir alışkanlık ve davranış biçimi olmaya başlar.Kesildiği zamanlar sıkıntı artar, zihnî faaliyetler zayıflar,yorgunluk, bitkinlik, iştahsızlık,uykusuzluk,baş ağrısı belirtileri kendini göstermeye başlar. Bunlar sigara eksikliği belirtileridir ve artık kişi sigaraya bağımlı haline gelmiştir. İrade dışı bir şeye bağımlı olma hali sigaranın yol açtığı zararların başında gelmektedir.

Sigara, erken ölüm ve hastalıkların önlenebilir en önemli sebebini oluşturmaktadır.Bu alışkanlık milyonlarca kişinin hayatını kaybetmesine ve çok daha fazlasının sakat kalmasına yol açmaktadır.Sigara büyük ölçüde vücudu etkilemekte ve pek çok hastalığa sebep olmaktadır.Bu hastalıklar arasında sigarayla ilişkisi net olarak belirlenmiş olanları şöyle sıralayabiliriz:

Kanser

Kalp-Damar Sistemi hastalıkları

Solunum Sistemi hastalıkları

Sindirim Sistemi hastalıkları

Gençlik ve Sigara:

Çabuk ulaşılabilir olması sebebiyle gençler arasında sigara içmek oldukça yaygındır. Gelişmiş ülkelerde 12-17 yaş arasındaki her beş ergenden birinin sigara tiryakisi olduğu tahmin edilmektedir. Ülkemizde ise bu oran daha yüksektir. Sigara kullanımı başlı başına zarardır.Gençler için ise adeta mayınlı bir tarladır.Şu gerçeği de unutmayalım:Sigara içen gençler aynı zamanda alkol ve uyuşturucu bağımlılığına yatkın kişiler haline gelmektedir.Çünkü sigara,kişinin öteki kötü alışkanlıklara karşı direncini de azaltmaktadır. Aslında sigarayı ilk içen genelde haz almaz, ancak ısrarla kullandığında bir süre sonra zevk duyar. Bazıları sadece meraktan sigaraya başlar, içmekle büyüdüklerini ve havalı olduklarını zannederler.Derken, ardından bağımlılık gelir.

Çocuğunun sigaraya başlamasını istemeyen anne-babanın başta kendisinin kullanmaması gerekir.Elindeki sigarayla oğluna nasihat eden babanın etkisinin ne derece olacağına siz karar verin. Çocuklara sigaranın zararlarından ve bağımlılıktan kurtulmanın zorluğundan bahsetmekte yarar vardır. Çocuğunuzun sigara içip içmediğini araştırmalı,bu konuda meraklı olmalı ve fakat onu sıkboğaz da etmemeniz gerekir. Sigaraya gençlik döneminde alışmayan birinin tiryaki olması zordur. Çünkü sigara içenlerin %95’i sigaraya 21 yaşına kadar başlamışlardır. Çocuğumuzun sağlıklı, mutlu ve kendinden emin bir hayata adım atmasını sağlamanın en önemli yolu, ona kendini iyi hissettirecek şeylerden söz etmenizdir. Kendilerini sevmeye başlamaları onları sağlıklarına kavuşturacaktır. Bedenimizin de bir emanet olduğunu, kendimizi seviyorsak onu korumamız gerektiğini bilmelidir. Evde ve yanınızda sigara içmesine kesinlikle müsaade etmeyin. Aslında bu bir Anadolu geleneğidir ve çok mâkul sebeplere dayanır. Son olarak ona verdiğiniz cep harçlığı hakkında bir kez daha düşünün.Acaba harçlığı fazla mı gelmektedir?Öyle ise azaltılmasında fayda vardır.

Sigaranın Ekonomik Zararları:

Tütün ya da sigara içiminin sağlığa olan zararları yanında ekonomiye olan zararları da azımsanmayacak boyuttadır. Bu alışkanlık sebebiyle oluşan ekonomik kayıpları iki grupta toplamak mümkündür: Doğrudan ve dolaylı kayıplar. Amerika’da yapılan hesaplara göre sigaranın sebep olduğu doğrudan kayıplar yılda yaklaşık 15 milyar dolar,dolaylı kayıplar ise 35 milyar dolardır. Tütün üretimi sırasında zararlı ot ve böcekleri öldürmek amacıyla kullanılan pestisit ve insektisitlerin gerek çevreye, gerekse çalışan tarım işçilerinin sağlığına ciddi zararlar verdiği bilinmekte ve bu yolla oluşan dolaylı ekonomik kayıpların tutarı ne yazık ki hesaplanamamaktadır. Sigara içimi dışında tütün üretimi sırasında oluşan bazı ekonomik kayıpların varlığı da söz konusudur...Bu kayıpların başında ormanların ve tarıma elverişli alanların,tütün üretimi için tahribi ile bilinçsizce kullanılan tarım ilaçlarının yarattığı tehlikeler gelmektedir.

Daha basit bir deyimle üretilen her 15 paket sigara için Üçüncü Dünya Ülkeleri’nde iki ağaç yakılarak yok edilmektedir. Ülkemizde şu anda 1 paket sigara ortalama 1 milyon.Günde 1 paket içen için ayda 30 milyon.Yılda en az 360 milyon TL.30 yılda yaklaşık 11 milyar TL. Bu para çalıştırıldığı taktirde yine en az 25 ilâ 30 milyar TL...emekli olan vatandaş için uygun bir daire...Dilerse oturur,dilerse kiraya verir ve güzel bir gelir kapısı açmış olur. Bu mâlî meblağ,tiryakinin sadece sigaraya ödediği ve aile gelirinin her ay en az %15’ini götüren fuzûlî bir masraf kapısıdır.Bu fuzûlî masraf ayrıca 3 zarara sebep olmaktadır:

Bu gider,aile efradının eksik beslenmesine sebep olmaktadır.

Bu masrafla tiryaki;kendisine,aile fertlerine ve kapalı yerlerde diğer insanlara hastalık ve bu yolla akla gelmedik tedavi masrafları yüklemektedir.

Tiryaki erkek ve kadınlar doğan ve doğacak nesillere de,parasal hesabı yapılamayacak sayısız zararlar vermektedirler.

Sigara içen bir kişi çalıştığı firmaya yılda 4 bin 600 dolar ek yük getirmektedir.Amerikan İşçi Sağlığı Örgütü,sigara içen bir kişinin çalıştığı firmaya ek maliyet yüklediğini,bu maliyetin içinde sigara dumanının çevreye verdiği zararın yanı sıra,çalışan kişinin sigara içmekten doğan hastalık giderlerinin de bulunduğunu saptadı. Firmalar bu tespitten sonra, çalışanlar için sigara içme yerleri yaptırma yerine,onları sigara içmekten alıkoyacak yöntemleri bulmak için çaba sarfetmeye başladılar. Bu arada bazı işyerleri İşçi Sağlığı Örgütü’nün bulgularını gerekçe göstererek çalışanlara,çalıştıkları süreler içerisinde sigara içmeyi yasak ettiler. Sigaranın ülkemizde halk sağlığına verdiği zarar,her yıl sağlanan kârın tam dört katıdır. Bunlar sağlık masraflarına dayalı bulgulardır.Gerçekte sigaradan her yıl meydana gelen 160 bin ölüm, bundan çok daha fazla insana getirdiği ömür boyu süren hastalık ve sakatlıklar ve de sigaradan meydana gelen ölü doğumların ve düşüklerin parasal hesabı yapılamaz.

Sigara Nasıl Bırakılmalı?:

Sigaranın sayısız zararlarını bilen akıllı kişinin ilk işi şüphesiz bunu bırakma çabasına girmesidir.O halde yapılacak işleri şöylece sıralayabiliriz:

Kesin karar veriniz.Ve bu işte iradenizi sonuna kadar kullanmayı göze alınız.

Sigarayı birden bırakınız.Zîrâ deneyler birden bırakanların ve birden bırakmanın daha başarılı olduğunu göstermiştir.

Bu halde ilk iş sigara içen arkadaş ve çevrelerden kesin olarak uzaklaşınız.

Size sigarayı hatırlatan her şeyi yaşamınızdan uzaklaştırınız.

Sizde sigara arzusu uyandıran yiyecek ve içeceklerden uzak durunuz. Bilhassa sigara arzusu şiddetlenince bir bardak su içiniz.

Plânlı,ölçülü ve faal bir yaşam çizgisini benimseyiniz.

Sizi strese sokacak konulardan ve tartışmalardan uzak durunuz.

Boş zamanlarınızda sportif faaliyetlere hiç olmazsa uygun yürüyüşlere iltifat ediniz

Mümkünse birkaç arkadaşla grup halinde bırakınız ve bu savaşta mistik ve manevi duygularınızı da devreye sokunuz.

Sigarayı bıraktıktan sonra;

20 dk. sonra, tansiyon normale döner.

1 gün sonra, kalp krizi riski azalmaya başlar.

2 gün sonra, nikotin vücuttan atılmaya başlar.

2 hafta sonra, spor yapmak kolaylaşır.

1 ay sonra, ciğer kapasitesi %30 artar.

1 yıl sonra, kalp krizi riski %50 azalır.

3 yıl sonra,kalp krizi riski hiç sigara içmemiş insanlarla aynı olur.

Anne Babaya Düşen Görevler:

Gence söyleyeceğiniz, sigara, uyuşturucu ve alkolden uzak durmasının tek emin yol olduğudur. Merak veya denemek amacıyla dahi yaklaşmamalıdır.

Ebeveynin bu maddeleri kullanmayarak çocuklarına iyi örnek olması şarttır.

Alkol kullanımı için gence müsamaha edilmemeli,bu konuda kesin kararlı olunmalıdır. Gerekirse sert davranarak onu tehlikeden korumalıdır.

Problem varsa ruh hekiminden yardım alınmalıdır.
 
deep Harbi Aktif Üye
Yeşilayın Faaliyetleri

5 Mart 1920’de kurulan ve bugüne kadar devletin yanında milletin hizmetinde olarak, tertemiz mazisi olan Yeşilay Cemiyeti, sivil toplum kuruluşu olduğu halde anayasanın 58. ve 59. maddesini yerine getirmektedir. Sloganı senenin her haftası Yeşilay Haftası olarak bütün imkanları ile hizmet etmekte ise de, 67 hedefini gerçekleştirebilmek için maddi imkanları şu an için yetersizdir. Kötü alışkanlıklarla mücadele hepimizin görevidir.
Yeşilay Cemiyeti her yıl Genel Merkez, şubeleri ve temsilcilikleri ile çoğunluğu konferans olmak üzere bine yakın konferans, radyo ve televizyon konuşması, açık oturum, gazetelerle röportaj ve Yeşilay Dergisi ile hizmetini sürdürmektedir.

Yeşilay Cemiyeti şu ana kadar devletten ya da başka kuruluştan yardım almamıştır. 1974’den bu yana ise Cağaloğlu’ndaki Yeşilay işhanının mütevazı geliri ile faaliyetine devam etmektedir.

Yeşilay kaynak bulmak için çalışmaktadır. Kaynak arayışı için harcanan zaman kötü alışkanlıklarla mücadeleye tahsis edilmiş olacaktır. Yeşilay Cemiyeti sivil toplum kuruluşu ve kamu yararına bir dernektir. Vekiller Heyetinin 19.9.1934 gün 2- 1288 sayılı kararı ile umumi menfaatlere hadim cemiyet olarak kabul edilmiştir. Yeşilay Cemiyetine tahsis edilecek bir fon geleceğimizin teminatı olan gençliğe hayırlı bir yatırım olacaktır.
- Yeşilay, ülke çapındaki bütün şube ve temsilcilikleriyle hizmete hazırdır
- Yeşilay’ın görevi, devletimizin yükünü hafifletmektir.
- Yeşilay, her zaman devletimizin ve milletimizin yanındadır.
- Yeşilay’ın misyonu, bağımlılık yapan zararlı alışkanlıklar hakkında koruyucu, bilgilendirici ve uyarıcı bilgiler vermek ve çocuklarımızı gençlerimizin sağlıklarını korumaktır, onları tehlikelere karşı bilinçlendirmektir.
- En iyi korunma yolu hiç başlamamaktır.
- Bir bağımlının tedavisi için, milyarlar gerekirken, önceden tedbir almak ve hiç başlatmamanın maliyeti çok düşüktür. Güçlü bir sivil toplum örgütü ve devletimiz bu işin üstesinden gelebilir.
- Yeşilay’ın vizyonu bağımlılıkları minimum seviyeye indirmektir.
- Yeşilay, okullardaki yeşilay kollarını, yeşilay kulübü üyelerini ülkenin en aktif kulübü haline getirecektir.
- Yeşilay, ciddi projeler üretmekte ve bunları yapmak için harekete geçmiştir.
- Yeşilay, binlerce gönüllüsü ile, ülkemizin sağlıklı bir nesil, sağlıklı bir geleceği kavuşması için çalışmaktadır.
- Yeşilay faaliyetleri çığ gibi büyümekte ve yeni kurulan gençlik kulübüne üye yağmaktadır.
- Yeşilay’ın kapısı hizmet etmek isteyen bütün kişi, kurum ve kuruluşlara açıktır.
- Uyuşturucu gibi fert ve toplum sağlığını tehdit eden maddelerin üretimi, dağıtımı, kullanımı, satışı suç iken sürekli müşterileri artmaktadır. Buna karşılık bizlerin elinde her türlü imkân varken, gerekli mücadeleyi mutlaka yapmalıyız.
- Yeşilay bu iş için hazırdır.

Türkiye Gazetesi - M.Necati Özfatura
 

Benzer Konular

Yanıtlar
0
Görüntülenme
6B
Yanıtlar
1
Görüntülenme
14B
Yanıtlar
0
Görüntülenme
36B
Yanıtlar
0
Görüntülenme
3B
Yanıtlar
0
Görüntülenme
3B
Üst