Son

eVaq0Liq Bayan Üye
SON...
Daha çok küserdik sanıyordum…
Her küsmenin ardında barış vardı ne de olsa…
Ve barış şık duruyordu üstümüzde…
Ama biz kirletiyorduk çok geçmeden, çamura yatarak hemi de…
Ben küserdim…
Sen küserdin…
Kimsenin araya girmesine gerek kalmadan çocukça bir bahane yeterdi barışmamıza…
Kısa bir dargınlığın orta yerine durup dururken düşen “ne beni çok mu seviyorsun” kısa mesajı bile, uzun bir ateşkesti bizim için…
Olmazdı ki olmazdı…
Biz ayrılamazdık…
Uzun süre ayrı yapamazdık…
O yüzden dikkat etmedim hayatın son kez ikimize sunduklarına…
Bilseydim son uykumuz olduğunu, bir an için bile arkamı dönmezdim…
Sabah sen giderken, yatağa mahkûm, yastığa gizlenmiş bir “güle güle” dökülmezdi ağzımdan…
Uykusuzdum…
Ve uykusuzum hala içerisinden sadece araba gürültüsü geçen, zamanın geçmediği gecelerde…
Son sinemaya gidişimizmiş meğer…
Filmde “burada n’oldu şimdi ben anlamadım”larım tükeniyormuş…
Ama seninle filme gitmekten çok, son seansı da kaçırıp açık sinema aramakmış güzel olan…
Oooof!..
Yaşanılan her son gözümün önünde doluyor…
Tuzlu suya bastırıyorum anıları bir bir…
İlk ve son çay bahçesi kahvaltımızmış bir arının ısrarlı nezaretinde…
Ilık bir İzmir Akşamı’nı son kez solumak da keyifliydi Kordon’da seninle…
Şimdi biliyorum ne zaman gitsem kordon olup boğazıma dolanacak oralar benim…
Yine de gitmeliyim…
Hakkını teslim etmem gereken bir yer var ki, Çeşme’de nargile içip, tavla oynadığımız yer gerçekten güzeldi…
Ben yan masadakilerden nem kaptım, nemrut tavrım bundandı…
Lakin ısrarlıyım, dışarıdaki masada oturmalıydık!..
Moda tabiriyle ‘beach’e gitmek ve sonrasında çıkışta kalmak öyle…
Köhne, kirli bir plastik masanın etrafında taksi beklemek…
Keşke hiç gelmeseydi…
Dursaydık, durdursaydık olanı biteni…
Kırılanı, döküleni…
Bitmeyen sebepsiz çekişmeleri…
Geldi…
Kırıldı…
Döküldü…
Gittik!..
 
Üst