Öğretmenler Günü Konuşması

Ömer
Yönetici
Öğretmenler Günü Konuşması, Öğretmenler Günü Açılış Konuşması
Bugün 24 Kasım "Öğretmenler Günü."
Eğer başlangıç noktası olarak; Türkiye Lastik İş Sendikası'nın Beyaz Saray'ın üstünde yapmakta olduğu eğitim seminerlerindeki öğretmenliğimi başlangıç olarak alırsak; meslekteki 47. yılını yaşayan; yok eğer başlangıç noktası olarak 1967'deki asistanlığımı alırsak meslekteki 43. yılını yaşayan bir öğretmen olarak bu günü "anımsamamam" elbette mümkün değil.

Eğitim; Türkiye için yani bizler için hemen her şeyin ötesinde önemlidir ve anlamlıdır. Zaten kimi yakın tarihçiler ve tarih sosyologları; Türk devrimini "Eğitim kanalıyla başarılmaya çabalanmış bir modernleşme projesi" olarak isimlendirirler ki; bu tanımlama bence çok doğrudur. Fakat buna bir ekleme yaparak yeniden yazmak istiyorum "Türk devrimi eğitim kanalıyla başarıya ulaştırılmış bir modernleşme projesidir..."

x x x

Bağımsızlık savaşımızın en zor günleri yaşanmaktadır. Yunan ordusu Ankara kapılarındadır. Ankara'da bir öğretmenler kurultayı toplanması kararlaştırılmış ve o günlerin son derece fukara bütçesinden bu kongre için para ayrılmıştır.

Durum öylesine zor ve öylesine kritiktir ki; "Tekâlif-i Milliye" adı verilen bir yasayla; halktan elinde avucunda ne varsa ordusuyla paylaşması istenmiştir. İki çorabı olan bunlardan birini orduya verecektir. Yani elinde ne varsa yarısı ordunundur. Bu arada; mermi yapılabilecek her türlü madeni eşyanın da orduyla paylaşılması istenmektedir. Artık ulusumuz için özverinin en son noktası gündeme gelmiştir.

İşte bu çok zor günlerde; böyle bir "muallimler kongresi" yapılması kimileri için "lüks bir tutum" olarak değerlendirilmiştir. (Bilmiyorum; o dönemde yaşasaydım ben ne düşünürdüm?..) Bu kimseler Mustafa Kemal'e giderek öğretmenler kongresinin ertelenmesini ve bunun için ayrılan paranın ordunun gereksinimleri için harcanmasını önerirler.

Mustafa Kemal bu öneriye karşı çıkar. "Beyler" der "Biz bu savaşı behemehâl (ne olursa olsun) kazanacağız. Fakat bu noktada önemli olan şey; savaş sonrasında nasıl bir eğitim programı izleyeceğimizdir..."

Ve top sesleri Ankara'dan duyulurken ve Ankara'nın hali vakti yerinde olan ailelerinin bazıları çoluk çocuklarını Anadolu'nun daha içerlerine gönderirken; Ankara'da öğretmenler kurultayı toplanır ve savaş sonrasında "cahillikle" nasıl mücadele edeceklerini; matematikte "4 İşlemi" (toplama, çıkarma çarpma ve bölme) nasıl öğreteceklerini sabahlara kadar tartışırlar.

X x x

Sakarya Savaşı kazanılmıştı. Uzun bir hazırlık dönemi geçiren TBMM Orduları; sert bir yumruk gibi saldırıya geçmişler ve Yunan ordusunu önlerine katarak; yaklaşık 10 gün içinde tüm Anadolu'yu yabancı güçlerden temizlemişlerdi. (Çanakkale'de Türk ve İngiliz kuvvetleri karşı karşıya kalmışlardı ama bugünkü konumuz o değil.)

10 Eylül sabahı İzmir'e gelen Mustafa Kemal ve Batı Cephesi'nin kumandanı silah arkadaşları değişik temaslarda bulunmuşlardı. Başta Ankara ve İstanbul olmak üzere; tüm Türkiye bayram ediyordu. Tabii bu arada "işbirlikçiler" müthiş bir korku içindeydiler. İngilizler'in onlara sahip çıkacakları umudu içinde kendilerini avutuyorlardı.

Emperyalistlerin bu türden işbirlikçileri; "işlerine geldiği sürece" sürdürdüklerini ve işleri bittiği zaman; kuyruğundan tuttukları bir fare gibi kapının dışına attıklarını anımsamak ve bilmek istemiyorlardı.

Ankara ve TBMM Mustafa Kemal'i bekliyordu. Fakat Mustafa Kemal acele etmiyordu. Bu arada; İngiltere ve müttefiklerinin "mütareke görüşmeleri çağrısını" da sanıyorum yüreklerine biraz korku salmak için geciktiriyordu. Bu arada; Bursa'da da bir "muallimler kongresi" toplanacağını öğrendiği için önce Bursa'ya ve bu kongreye gitme kararı aldı.

Öğretmenler kurultayında; elbette Mustafa Kemal'e de söz verildi. Burada yaptığı kısa açılış konuşması; Mustafa Kemal'in kafasındaki geleceğin Türkiye'sini net bir biçimde gösterir. Konuşması öncesinde; harem-selamlık biçiminde oturan yani kadın öğretmenlerin bir tarafta erkek öğretmenlerin öbür tarafta oturduklarını gören Mustafa Kemal; "birbirinizden mi korkuyorsunuz?" diyerek bu düzene son verdi.

Mustafa Kemal konuşmasına "size kumandanlarımızı takdim ediyorum" diye başlar. Gerçekten Batı Cephesi'nin kumandanları önde oturmaktadırlar. "Kumandanlarımız büyük bir zafer kazandılar, büyük bir zafer kazandık. Fakat onların, bizim kazandığımız zafer; sadece sizin öğretmenlerimizin önünü açmak içindir. Asıl zaferi sizler öğretmenler cehalete karşı savaşta kazanacaksınız..."

X x x

Konumuzla yani öğretmenlerle pek ilgili değil ama paylaşmak istediğim bir konu daha var. 4 Ekim 1922. Mustafa Kemal Bursa'dan Ankara'ya gelmiş ve TBMM'de ilk konuşmasını yapmaktadır: "...Milletin mukadderatını doğrudan doğruya üstlenerek; üzüntü yerine ümit; perişanlık yerine intizam; tereddüt yerine azim ve iman koyan ve yokluktan koskoca bir varlık çıkaran Meclisimizin; civanmert ve kahraman ordularının başında bir asker sadakat ve itaatiyle emirlerinizi yerine getirdiğimden dolayı bir insan kalbinin ender duyabileceği bir memnuniyet içindeyim..."

Günümüz demagoglarına bakmayın. Atatürk işte budur...
 

Benzer Konular

Yanıtlar
0
Görüntülenme
3B
Yanıtlar
0
Görüntülenme
7B
Yanıtlar
0
Görüntülenme
11B
Yanıtlar
0
Görüntülenme
2B
Üst