Kuranda, İncilde, Tevratta örtünme kavramı

hortLak c ε ή κ
Arâf Suresi 27. ayet

Ey Âdem oğulları! Şeytan, anababanızı, ayıp yerlerini kendilerine göstermek için elbiselerini soyarak cennetten çıkardığı gibi sizi de aldatmasın
 
hortLak c ε ή κ
Arâf Suresi 26. ayet
Ey Adem oğulları! Size ayıp yerlerinizi örtecek giysi, süslenecek elbise yarattık. Takva elbisesi... İşte o daha hayırlıdır. Bunlar Allahın ayetlerindendir. Belki düşünüp öğüt alırlar (diye onları indirdi).

Kuran bu paragrafta, Hz. Adem ile Hz. Havva kıssasını çıplaklığın kötülüğünü ortadan kaldırmak için araç olarak kullanmıştır. Şeytan, günümüzde olduğu gibi İslâm önceside örtünmenin, sadece süslenmek ve vücudu sert hava şartlarından korumak mânâsına geldiği inancına sevkederek baştan çıkarmıştı.
Bundan dolayı onlar, genel olarak örtünmenin gerçek amacını önemsemediler, avret yerlerini örtmek kaygısı taşımadılar ve başkalarının yanında ayıp yerlerini örtmekten, yani cinsel organlarını açıkta tutmaktan çekinmediler. Üstelik, bir kısım Araplar özellikle Kâbeyi hac mevsiminde çırılçıplak tavaf ederlerdi. Hanımları ise, bu konuda erkeklerinden daha hayasız idiler. Onlar bunu dinî bir hareket olarak kabul ediyorlar ve bunu sanki faziletli bir amel imiş gibi yapıyorlardı.

Bu kötülük sadece Araplara mahsus olmadığından, aksine (bugün bile) dünya halklarının çoğu bu suçu işlemiş olduğundan hitap bütün insan soyuna şamildir. Bundan dolayı da bütün insanlık ikaz edilmektedir. Şöyle ki: Ey Ademin çocukları, çıplaklık Şeytanın sizi içine düşürdüğü açmazın bir belirtisidir. Rabbinizin hidayetini yok sayıp, Onun peygamberlerini reddettiğiniz için kendinizi, sizi fıtrî haya duygusundan çıkarıp ilk ebeveynlerinizi saptırmayı planladığı şu utanç dolu duruma düşüren Şeytana yine kendi elinizle teslim etmiş oldunuz. Eğer ciddi olarak düşünürseniz, siz, peygamberlerin rehberliği olmaksızın kendi fıtrî isteklerinizi ne doğru ve tam olarak anlayabilir ve ne de bu isteklere doyurucu karşılık verebilirsiniz sonucuna ister istemez mutlaka geleceksiniz.
 
hortLak c ε ή κ
Arâf Suresi 27. ayet
Ey Âdem oğulları! Şeytan, anababanızı, ayıp yerlerini kendilerine göstermek için elbiselerini soyarak cennetten çıkardığı gibi sizi de aldatmasın. Çünkü o ve yandaşları, sizin onları göremeyeceğiniz yerden sizi görürler. Şüphesiz biz şeytanları, inanmayanların dostları kıldık.

Bu paragraf, örtünme konusunda aşağıdaki hususları açıkça ortaya koyuyor.

1 Örtünme ihtiyacı insanda, sunî olarak değil, aksine insan yaratılışının önemli bir eğilimi olarak vardır. Bundan dolayı Allah, diğer canlılarda olduğu gibi insan vücudunda doğal bir örtü yaratmamıştır. Bunun yerine, insanın tabiatında, utanma ve haya duygusu daha yaratılırken yerleştirilmiştir. Ve ayrıca, Allah, insandaki cinsel organları sadece seks organları olarak değil, aynı zamanda, daha ilk yaratılışı anında onları başkalarının yanında açılması hoş karşılanmayan haya organları olarak yaratmıştır.

Dahası Allah insana, haya yerlerini gizleyecek hazır herhangi bir örtü vermemiş, aksine insanın tabiatında onları herhangi bir örtü ile saklaması gerektiği duygusunu yerleştirmiştir. Ayet de işaret edilen husus ise şudur: Allah insana, vücudundaki haya organlarını gizlemek duygusunu ilham etmiştir. Bundan dolayı insan, bu ilham edilmiş eğilimin doğallığını sezmeli ve Cenabı Hakkın yarattığı maddelerden kendisine bir örtü yapmalıdır.

2) Ayette vücudun avret yerlerinin örtünmesi, bedenin korunması ve süslenmesine öncelik sayılması gerçeği, örtünmede fiziksel işlevden ziyade ahlâkî işleve daha büyük önem verildiğinin açık bir delilidir. Böylece, insanın doğasının hayvanınkinden tümüyle farklı olduğu açıktır.
Bundan dolayı Allah, hayvanların doğuştan vücutlarını korunmuş ve örtülü halde yaratmış, bu nedenle de onlarda avret yerlerini örtmeleri için bir duygu da yerleştirmemiştir. Fakat Allahın hidayetini bir kenara bırakıp Şeytanın rehberliğini kabul etmeye başladıkları zaman insanlar, sanki Örtümüzün işlevi hayvanlarda derilerin vücutları kaplaması gibi, sadece bedenlerimizi örtmek ve korumaktan ibarettir. Ayıp yerleri örtmeye gelince, giysilerin hiçbir önemi yoktur, çünkü bunlar sadece cinsel organlardır, utanılacak birşeyler değildir demeye getirip yukarıda anlatılan düzeni ters çevirdiler.

3) Elbise ve örtünme sadece ayıp yerler örten bedeni koruyan ve süsleyen birer nesne olmaktan çıkıp aynı zamanda insanı takva sahibi kılan bir araç olarak görülmelidir. Elbise, gizlenmesi gereken kısımları kapatacak şekilde olmalı ve kişinin durumu gözönünde tutularak ne çok pahalı, ne de çok pejmurde olmalı, ne büyüklenme ve kendini beğenme ne de riyakâr bir hava taşımalıdır. Dahası dindar bir giyim, erkeğin kadın kıyafeti ve benzerlerini (kadının da tersini) giymemesini ve bu konuda müslüman olmayanları taklit etmemeyi gerektirmektedir. Çünkü, yalnız Allahın hidayetine inanan ve uyanlar, istenen takvaya erişebilirler. Fakat Allahın hidayetini kabul etmeyip şeytanları rehber edinenler diğer konularda da olduğu gibi burada da nice yanlışlara düçar kılınırlar.

4) Örtünme, bütün yeryüzüne yayılmış ve insanları Hakkı tanımaya, bilmeye götüren Allahın ayetlerinden bir ayettir. Yukarda zikredilen örtünme konusundaki üç gerçeği, ciddi olarak düşünürseniz örtünmenin Allahın nasıl önemli bir ayeti olduğunu kolayca anlarsınız.
 
hortLak c ε ή κ
Arâf Suresi 31. ayet
Ey Adem oğulları! Her secde edişinizde güzel elbiselerinizi giyin; yeyin, için, fakat israf etmeyin; çünkü Allah israf edenleri sevmez.

Burada zinet kelimesi, bütün ve uygun bir elbiseyi ifade eder. Ayet, ibadete başlayacakları zaman insanları, tam olarak örtülü olmaya teşvik ediyor. Bu maksat için, sadece İslamın mahrem yerler ve bunlara ilaveten toplumdan gizlenmesini istediği kısımların kapanması yeterli değildir. Bundan dolayı kişi imkânları nisbetinde, her iki gayeye de uyacak şekilde münasip ve temizce giyinmelidir. Bu emir, o devirde cahil kimselerin benimsedikleri ve o zamandan beri uygulayageldikleri yanlış tutumu çürütme anlamınadır. Bu kimseler, insanın Allaha tam veya yarıçıplak halde ibadet etmesi ve Onun huzurunda saçı başı dağınık, perişan bir görünümde bulunması gerekmektedir diye düşündüler.
Tam aksine Allah, sadece çıplaklığı yasaklamakla kalmaz, aynı zamanda insanın ibadet sırasında tam, düzgün ve temiz bir elbise giyinmiş olmasını emreder.
Yani, Helâlı haram, haramı helâl kılmak yoluyla, tayin edilen sınırları aşan kimseleri Allah sevmez. Bundan dolayı O, umursamaz bir tavır takınan, kendilerini açlık rejimine tabi tutan veya Allahı memnun edeceği zannıyla, temiz ve helâl olanları kendilerine haram kılmak gibi ahmakça inanç sahiplerinden hiç hoşlanmaz. O, kendisine ibadet etmenin icaplarından olarak böyle bir şey istememektedir, hayır, aksine kişinin güzel temiz bir elbise giymesinden ve lütfettiği temiz şeyleri kullanmasından memnun olur. Onun şeriatına göre asıl günah olan şey, helâlı haram veya haramı helâl kılmakla Onun koyduğu sınırları aşmaktır.
 
hortLak c ε ή κ
Arâf Suresi 32. ayet
De ki: Allahın kulları için yarattığı süsü ve temiz rızıkları kim haram kıldı? De ki: Onlar, dünya hayatında, özellikle kıyamet gününde müminlerindir. İşte bilen bir topluluk için ayetleri böyle açıklıyoruz.

Bu soru şeklinin, Kuranı Kerimin bâtıl yol ve dinleri çürütmek için kullandığı tipik bir usul olduğuna dikkat edilmelidir. Soruda ima edilen tema şudur: Allah tüm temiz, iyi ve güzel olan şeyleri kulları için yarattığından, bunların kullarına haram kılınması Allahın iradesi ile olamaz. Binaenaleyh, eğer dinî, ahlâkî toplumsal bir sistem, bunları haram veya mekruh kılar veya bunları ruhî yücelme ve ilerlemeye engel olarak düşünürse, işte bu özelliği, o sistemin Allahtan gelmediğini daha başında gösteren açık bir delildir.
Yani, aslına bakılırsa, hayatın iyi ve hoş olan bütün yönlerinin müminler için olması istenir. Çünkü hakiki mülk sahibine tam olarak inanan ve inanç sahibi olmanın mükâfatına layık olan kullar da onlardır.
Fakat bu dünyada, hayatın nimetleri kâfirlere de verilir, çünkü burası insanoğlunun imtihan yeridir. Bundan dolayıdır ki kâfir, müminden daha büyük bir pay alabilir. Fakat, iyi ve güzel şeylerin iman temeline göre dağıtılacağı ahirette ise, bütün bu güzel ve temiz şeyler sadece müminlerin istifadesine sunulacaktır. Diğer tarafta, Allaha karşı isyan tavrını benimsemiş olan inançsız kimseler, bu dünyada Onun nimetleriyle yaşamalarına rağmen, ahirette bu ikramlardan hiçbir şey alamayacaklardır
 
hortLak c ε ή κ
Nûr Suresi 30. ayet
Mümin erkeklere, söyle gözlerini (harama) dikmesinler , ırzlarını da korusunlar. Çünkü bu, kendileri için daha temiz bir davranıştır. Şüphesiz Allah, onların yapmakta olduklarından haberdardır.

kısmak, azaltmak veya indirmek demektir. basar emri, bakışın her zaman yerde tutulması gerektiği anlamına gelmez. Emrin muhtevası yalnızca kişinin bakışını kısıtlaması ve rastgele oraya buraya bakmaktan kaçınması gerektiğinden oluşmaktadır.
Yani, bir şeyi görmek arzu edilmiyorsa, gözler çevrilmeli ve o şeye bakmaktan kaçınılmalıdır. Kısıtlanan bakış sınırlaması yalnızca belirli bir alanda geçerlidir. İfadenin geçtiği metinden, bu sınırlamanın erkeklerin kadınlara bakmaları veya başkalarının örtülü yerlerine göz atıp durmaları, ya da gözlerini müstehcen manzaralara dikmeleriyle ilgili olduğu anlaşılmaktadır.

Karısı veya bir başka mahremi dışında, bir erkeğin başka kadınlara gözünü dikip bakması helâl değildir. Tesadüfi bakışlar bağışlanmışsa da, nesnenin çekiciliği hissedildikten sonra ikinci kez bakmak bağışlanmış değildir. Hz. Peygamber (s.a) bu tür bakışa gözün fuhşu adını vermiş ve insanın tüm duyu organlarıyla zina edebileceğini belirtmişlerdir.
Bir başka kadına kötü niyetle bakmak gözlerin zinasıdır,
şehevi konuşmalar dilin zinasıdır,
başka kadınların seslerinden zevk almak kulakların zinasıdır,
elle kadına dokunmak veya haram amaç için yürümek ellerin ve ayakların zinasıdır.
Bu ilk hareketlerden sonra cinsel organlar ya zina olayını tamamlar, ya tamamlamadan bırakır
Bakışı indirme veya sakınma hükmünün bir takım istisnaları vardır. Bu istisnalar, sözgelimi bir erkeğin evlenmek istediği kadının yüzünü görmek istemesi gibi, kadının yüzünün açmasının gerekli olduğu durumlarla ilgilidir. Böyle bir durumda, kadının yüzünü görmek, izinden de öte emirdir. Muğire bin Şube anlatıyor: Belli bir aileden kız almak istedim. Hz. Peygamber (s.a) kızı görüp görmediğimi sordu. Hayır cevabını verince, Ona bak, bu aranızdaki ilişkinin ahenkli olmasını sağlar, buyurdu. (İmam Ahmed, Tirmizi, Nesaî, İbn Mace, Darimî).
mhrem yerlerini koruma gayri meşru cinsel ilişkiden ve avret yerlerini başkalarına açmaktan kaçınmaktır. Avret yeri erkekler için göbekle diz arası olup, erkeğin, karısı dışında bir başkasının önünde vücudunun bu bölümünü göstermesine izin yoktur. (Darekutnî, Beyhakî).

Hz. Cerhed Eslemî, bir defasında Hz. Peygamberin (s.a) yanında otururken, göbekle diz arasının açıldığını, bunun üzerine Hz. Peygamberin (s.a) uyluk bölgesinin (göbekle diz arasının) gizlenmesi gerektiğini bilmiyor musun? dediğini aktarır. (Tirmizi, Ebu Davud, Muvatta).

Hz. Alinin (r.a) bir rivayetinde Hz. Peygamber (s.a) şöyle buyurur: Uyluğunuzu açmayın. (Ebu Davud, İbn Mace).
Avret yeri yalnızca başkalarının yanında değil, yalnızken de açılmaz. Hz. Peygamber (s.a) uyarıyor: Dikkat edin, sakın çıplak durmayın, çünkü, rahatlama ve karılarınıza yaklaşma zamanlarınız dışında sizden ayrılmayanlar (yani, rahmet melekleri) sizinledir. O halde, onlardan utanın ve kendilerine gerekli saygıyı gösterin. (Tirmizi)

Bir başka rivayette de şöyle buyurulur: Karınız ve cariyeniz dışında avret yerinizi herkesten saklayın. Yalnızken de mi? diye soruldu. Hz. Peygamber (s.a) Evet, yalnızken de, çünkü Allahın Ondan utanman konusunda daha büyük bir hakkı vardır cevabını verdi. (Ebu Davud, Tirmizi, İbn Mace).
 
hortLak c ε ή κ
Nûr Suresi 31. ayet
Mümin kadınlara da söyle: Gözlerini (harama bakmaktan) korusunlar; namus ve iffetlerini esirgesinler. Görünen kısımları müstesna olmak üzere, zinetlerini teşhir etmesinler. Baş örtülerini, yakalarının üzerine (kadar) örtsünler. Kocaları, babaları, kocalarının babaları, kendi oğulları, kocalarının oğulları, erkek kardeşleri, erkek kardeşlerinin oğulları, kız kardeşlerinin oğulları, kendi kadınları (mümin kadınlar), ellerinin altında bulunanlar (köleleri), erkeklerden, ailenin kadınına şehvet duymayan hizmetçi vb. tabi kimseler, yahut henüz kadınların gizli kadınlık hususiyetlerinin farkında olmayan çocuklardan başkasına zinetlerini göstermesinler. Gizlemekte oldukları zinetleri anlaşılsın diye ayaklarını yere vurmasınlar (Dikkatleri üzerine çekecek tarzda yürümesinler). Ey müminler! Hep birden Allaha tevbe ediniz ki kurtuluşa eresiniz.

Mümin kadınlara da söyle: Bakmaları helal olmayan şeylere bakmaktan gözlerini korusunlar. Avret yerlerini zinadan ve açmaktan muhafaza etsinler. Tefsirciler şöyle der: Yüce Allah, mümin kadınlara, gözlerini kapama ve avret yerlerini korumalarını pekiştirmeli bir şekilde emretti. Ayrıca, yükümlü kılma hususunda, erkeklerden fazla olarak, mahremleri ve akrabaları dışında kimseye zînetlerini göstermemelerini de emretti, Kadınlar, kasıt ve kötü niyet olmadan açılan yerleri dışında, zînetlerini yabancılara göstermesinler.
İbn Kesir şöyle der: Zînetten hiçbir şeyi yabancılara göstermesinler. Ancak gizlenmesi mümkün olmayanlar bu hükmün dışındadır. Nitekim İbn Mesud şöyle der: İki zînet vardır. Birincisini, koca dışında kimse göremez. Bunlar; yüzük ve bileziktir. İkincisi, nâmahrem olanların görebileceği şeydir. Bu da dış elbisedir. Bir görüşe göre, kasıtsız görünenlerden maksat, yüz ve ellerdir. Bunlar avret değildir. Beyzâvî şöyle der: En açık olan, yüz ve ellerin, bakma hususunda değil, namazda avret olmayışıdır. Zira hür kadının bütün bedeni avrettir. Kocası ve mahreminin dışında hiç kimse için, kadının bedeninden herhangi bir yere bakmak helal değildir. Ancak, tedâvî olmak ve şahitlik yapmak gibi zarurî durumlar bu hükmün dışındadır.

Baş örtülerini göğüsleri üzerine sarkıtsınlar ki, boyun ve göğüslerinden bir şey görünmesin. Kelimesi, örtünme ve korunmada titiz davranmayı ifade eder.

Âişenin (r.a.) şöyle dediği rivayet edilmiştir: Allah, ilk muhacir kadınlara rahmet eylesin. Yüce Allah, baş örtülerini göğüsleri üzerine sarkıtsınlar mealindeki âyeti indirince, mırtlarını yırtarak başlarını örttüler.
Tefsirciler şöyle der: Câhiliyye döneminde kadın, bu döneminde olduğu gibi, erkeklerin yanından göğsü, gerdanı ve kollan açık olarak geçerdi. Çok zaman da erkekleri baştan çıkarmak için, bedenin güzel yerlerini ve saç örgülerini gösterirdi. Baş örtülerini arkalarına salıverirler, göğüsleri açık ve çıplak kalırdı.

Dolayısıyle mü'min kadınlara, baş örtülerini önlerinden sarkıtmaları emredildi ki göğüslerini de kapasınlar ve kötülerin kötülüğünü kendilerinden uzaklaştırsmlar. Allahın, açılmasını haram kıldığı gizli zinetlerini kocalarından başka kimseye göstermesinler. Babalarına veya kocalarının babalarına gösterebilirler. Bunlar mahremlerdendir. Çünkü baba, kızının namusunu korur. Kocanın babası da, oğlunu üzecek şeylerden onu korur. Yüce Allah, bundan sonra diğer mahrem olanları sayarak şöyle buyurdu: Oğulları, kocalannın oğulları, erkek kardeşleri, erkek kardeşlerinin oğullan ve kız kardeşlerinin oğulları yanında zinetlerini açabilirler. Yüce Allah burada oğullan, kocalarının oğullarını, erkek kardeşleri, erkek kardeşlerinin oğullarını ve kız kardeşlerinin oğullarını saydı. Bunların hepsi, kendileriyle evlenilmesi haram olan kimselerdir.
Zira Allah insan fıtratına, yakınlarla cinsî ilişki ve onlarla evlenmekten nefret etme duygusunu yerleştirmiştir. Veya zînetlerini müslüman kadınlara gösterebilirler. Bu kayıtla, kâfir kadınlar bu hükmün dışında kalmıştır.
 
hortLak c ε ή κ
Nûr Suresi 60. ayet
Bir nikah ümidi beslemeyen, çocuktan kesilmiş yaşlı kadınların, zinetleri (yabancı erkeklere) teşhir etmeksizin (bazı) elbiselerini çıkarmalarında kendilerine bir vebal yoktur. İffetli davranmaları kendileri için daha hayırlıdır. Allah işitendir, bilendir

Oturan kadınlar Artık çocuk duğuramayacak yaşa gelmiş, cinsel arzu duymayan ve erkeklerin şehvetini uyandırmayan kadınlar.
gösterme, sergileme demektir. Kadınlarla ilgili olarak kullanıldığında yabancı erkeklerin önünde güzellik ve süsü sergileme anlamına gelir. Dış elbiseleri bırakma izni, artık daha fazla süslenmeye ilgi duymayan ve cinsel arzudan kesilmiş yaşlı kadınlar içindir. Fakat, hâlâ kalblerinde gizli bir arzu ve görünme hevesi taşıyorlarsa, o zaman da bu izinden yararlanamazlar.
Elbiselerini bırakmalarında: Bu, üzerindekileri çıkarıp, çıplak kalabilecekleri anlamına gelmez. Bu yüzden, tüm fakih ve müfessirler, burada, Surei Ahzabda emredildiği gibi ziynetleri gizlemek için kullanılan dış elbiselerin kastedildiğinde ittifak halindedirler.
 

Benzer Konular

Yanıtlar
0
Görüntülenme
51B
Yanıtlar
0
Görüntülenme
12B
Yanıtlar
0
Görüntülenme
5B
Yanıtlar
0
Görüntülenme
6B
Yanıtlar
0
Görüntülenme
5B
Üst