Kıyam et

sevdaL Sustuklarım Büyür İçimde
Kıyamet sözlükteki anlamıyla sadece“kalkmak”, “dirilmek” anlamında değildir. Bu tabir canlı ve cansız bütün yaratıklara şamil umumi bir imha ve yeniden dirilme gibi iki safhalı bir olay olarak bildirilmektedir. Yani bütün canlıların helak oldukları güne kıyamet dendiği gibi, bütün ölülerin tekrar diriltildikleri güne de Kıyamet denir.

Bu kelime Kur'anı Kerim'de çeşitli türevleri de yakın anlamlarda kullanılmıştır. Kıyamet “kıyam” kelimesinden türemiştir. “Kalkmak, dikilmek, ayaklanmak, doğrulmak ve dirilmek” anlamlarına karşılık gelmektedir.

Yine kıyamet, evrenin düzeninin bozulması, her şeyin altüst olarak yok olması ile ölen tüm insanların yeniden dirilerek ayağa kalkması olayını dile getirir. Bu ifade Kuran'da çok çeşitli isimlerle anılır. Bunların başlıcaları; Yevmü'lKıyâme (Kalkış, Diriliş Günü), elSaa (Saat), Yevmü'lAhir (Son Gün), Âhire (Gelecek Hayat), Yevmü'dDin (Ceza Günü), Yevmü'lHesap (Hesap Günü), Yevmü'lFasıl (Karar Günü), Yevmü'lCem (Toplanma Günü), Yevmü'lHulud (Sonsuzluk, Sonsuzlaşma Günü), Yevmü'lBa's (Diriliş Günü), Yevmü'lHaş (Pişmanlık Günü), Yevmü'tTeğabün (Kusurların Ortaya Çıktığı Gün), Karia (Şaşırtan Felâket), Naşiye (İnsanı Dehşete Düşüren Felâket), Tamme (Her şeyi Kuşatan Felâket), Hakka (Büyük Hakikat) ve Vakıa (Büyük Olay)'dır.

Bu isimler Kıyamet'in oluş biçimi ve sonuçlarına ilişkin çeşitli nitelik ve yönlerini açığa çıkarmakta, tanımlamaktadır. İsterseniz sadece kelimeye takılıp kalmaktansa Kıyametin ne olup olmadığını Rabbimizin ifadelerinden, Kuran'dan öğrenelim.

Kur'an kıyamet'in oluş biçimine ilişkin ayrıntılı ve dehşet verici tablolar çizer;

Buna göre Kıyamet "Sur'a üflenince" (39 Zümer, 68) başlayacak, kulakları sağır edecek bir ses ve korkunç bir sarsıntı nedeniyle emzikli kadınlar kucaklarındaki çocukları unutacak, hamile kadınlar bebeklerini düşürecek, insanlar sarhoş gibi olacaklardır (22 Hac,12). Gök, erimiş maden gibi, dağlar atılmış yün gibi olacak, kimse dostunu soramayacaktır (70 Meâric, 810). Gök yarılacak, yıldızlar dağılıp dökülecek, denizler fışkıracak, kabirler alt üst edilecektir (82 İnfitâr, 15). Gözler dehşetten kamaşacak, ay tutulacak, güneş ve ay kararacak, insanlar kaçacak sığınacak bir yer bulamayacaktır (75 Kıyame, 612).

Dehşetten on aylık gebe develer bile salıverilecek, yabani hayvanlar bir araya toplanacak, denizler kaynatılacak, nefisler çiftleşecek, gök sıyrılıp düşecek, Cehennem alevlendirilecek, Cennet yakınlaştırılacaktır (81 Tekvir, 113).

İster semavi olsun ister beşeri, bütün dinlerin ortak noktalarından biri de kıyametin bir gün mutlaka geleceği... "Kıyamet; insanların ayağa kalkmaları, onların şuurlanıp bilgilenecekleri anlamını taşımaktadır. Kuran'a göre gök yarılacak, İncil'e göre ay kızaracak. Tevrat'ta da dünyadaki dengelerin değişeceği yazıyor. Kıyamet için dinlerin ortak adresi gökyüzü olarak gösteriliyor.

Kıyamet ne zaman gelecek diye düşünmek yerine ona ne kadar hazırlanabiliyoruz, o gelmeden önce ve ondan sonrası için ne yapıyoruz? Sorularını kendimize sormalıyız.

"Kıyameti yalnızca dünyanın, evrenin ölümü diye kabul etmemek lazım. Kıyamet, daha özgür bir var oluş biçimine geçmek demektir aslında. Yepyeni bir hayata başlamaktır kıyamet. “Kıyamet'in ne zaman gelip çatacağını soruyorlar. Senin neyine gerek onun zamanını bildirmek. Onun nihayeti ancak Rabbine aittir" (79 Nâziât, 44). "Kıyamet saatinin bilgisi şüphesiz Allah katındadır" (31 Lokman, 34)

Cibril Hadisi olarak bilinen ünlü hadiste, Hz. Peygamber (s.a.v.) Hz. Cebrail'in bu konudaki sorusunu "Sorulan sorandan daha bilgili değildir." diye cevaplayarak kendisinin de kıyamet'in zamanına ilişkin bir bilgiye sahip olmadığını açıklamıştır. (Buhârî, İman, 37).

Bu ayetler ve hadis ışığında olayı ele aldıktan sonra bu kelimeyi bir de başka yönden ele almakta fayda var.

'Kıyam', birçok anlamı olan bir kavram olduğunu söylemiştik. Sözlükte, ayağa kalkmak, ayakta durmak, sabit olmak, bir şeyi gözetlemek gibi anlamlara geliyordu. Kavram olarak 'kıyam', namazda ayakta durmaya, gece namazına kıyam denildiği gibi, haklı veya haksız bütün başkaldırılara da kıyam denilmektedir.

Kıyameti birazda haklı ve haksız başkaldırılar olarak ele alalım. Allah'ın hâkimiyetini bir kenara bırakıp yeryüzü hâkimiyeti için dalaşan devletler ve bireyler olumsuz bir kıyam ortaya koymaktalar. Mevcut her şeyi tahrip etmek, doğal hayatı ve hayatın vazgeçilmezleri olan sünnetullah dediğimiz tabiat kanunlarını, programlarını bozmak, gayrı ahlaki hayat felsefeleri ve onun uygulamaları sonucu ahlaki bozulmalar, tüketim çılgınlığı, yerlerin ve göklerin kıyam etmelerine, kıyamet'e davetiye çıkarmaktadırlar. Bu yanlış davranışlar gerek sünnetullahın gerekse Rabbimizin gazabını tahrik etmektedir.

Bu azgınlıkların sonucuna bakarak yerbilimcilerin, silah uzmanlarının, astronomların ve bilim adamlarının tahminlerine dayanılarak dünyayı tehdit edebilecek felaketler şöyle sıralanıyor;

İklim değişikliği
Salgın hastalıklar
Terörizm
Nükleer savaş
Meteor çarpması
Akıllı robotların hâkimiyeti
Kozmik patlama
Süper volkan patlaması
Kara delikler.

Bilim adamları, dünyanın bir kara delik tarafından yutulması olasılığını da göz ardı etmiyor. Kıyamet'e bir de şöyle yaklaşmamız nasıl olur bilemiyorum;

Şuna inanıyoruz ki, kıyamet kesinlikle, mutlaka gelecek, çünkü her şey fanidir.

“Küllü men aleyha fan” hükmü gereğince mutlaka kıyamette bir gün gelecek. Oturup kıyameti beklemenin hiç kimseye özelliklede biz Müslümanlara hiçbir faydası yok. Nasıl gece namazına kalkmak kıyamsa, gündüz hayatımızda da kıyam halinde olmamız, Rabbimizin doğrularını yeryüzüne yaymak, tüm insanlığa ulaştırmak için, yaşanan ve yaşatılmak istenen tüm yanlışlara karşı kıyam etmemiz gerekir. Kıyametin ne zaman kopacağını merak eden sahabeye Allah Rasülünün cevabı kıyametten sonrasına ne hazırladın cevabı bizim için de geçerli değil mi?

Kıyamet, Adem (a.s.) gibi, İbrahim (a.s.) gibi, Musa (a.s.) gibi, Hz. Muhammed (a.s.) gibi, sahabe gibi, Hz. Ömer gibi, ecdat gibi, kıyam edenlerin üzerine değil, asıl kıyamet, haksızlıklar karşısında susanların, rahatını, konforunu, şehvetini, servetini her şeyin üzerinde görenlerin üzerine kopacaktır. Bize düşen kıyametten önce kıyam etmektir.

Gayrı hüküm sana geçti, sür saltanatını, devam et
İstersen vur beni yere, istersen öldürmeye kıyam et
Dağıt çıkınını, hayat: çerçöp dolu sepet…
Haydi, durma kıyam et, kopmadan kıyamet…

Asıl kıyamet kıyam etmeyenlerin, var oluş nedenine göre bir hayat yaşamayanların, yaşanan zulümlere karşı çıkmayanların üzerine kopacaktır. Dünyanın gidişatından kendisini sorumlu görmeyen Müslümanların!

üstlerine, kulluk duyarlılığını kaybetmişlerin üzerlerine kıyamet değil, daha çok kıyametler kopacaktır. Konumuza başlık ettiğimiz sözle yazımızı noktalayalım:

alıntı
 

Benzer Konular

Yanıtlar
5
Görüntülenme
2B
Yanıtlar
0
Görüntülenme
1B
Yanıtlar
2
Görüntülenme
3B
Yanıtlar
0
Görüntülenme
1B
Yanıtlar
0
Görüntülenme
2B
Üst