Hukuki Olay Hukuki Fiil ve Hukuki Muamele Kavramları

Betül17 denizimsi
Hukuki Olay Hukuki Fiil ve Hukuki Muamele Kavramları

Hukukun kendisine bir sonuç bağladığı olaylara hukuki olay denir.Diğer olaylardan farklı olarak insanın kendi iradesi ile vuku bulan davranışlara da hukuki fiil denir.Hukuka aykırı ya da genel davranış kurallarına aykırı davranışlara haksız fiil denir.Hukuka uygun fiillerin bir kısmında hukuk failin arzusuna uygun sonucu fiile tanımıştır.Bunlara da hukuki muamele denir.Şayet hukuki fiil düşünülmüş olsun ya da olmasın pratik sonuca yönelmiş arzu açıklamasına hukuki sonuç bağlanmışsa hukuki muamele benzeri fiilden bahsedilir.Şayet hukuki sonuç iradi olarak meydana getirilen bir maddi değişikliğe bağlanmışsa maddi fiil söz konusu olur.

Hukuki İşlemler
1-Hukuki Muamele Çeşitleri:

a)Gerekli İrade Beyanı Adedi Açısından:

aa)Tek taraflı Hukuki Muameleler:İstenilen hukuki sonucun doğması için tek şahsın irade beyanının yeterli olduğu hukuki muamelelerdir.Vakıf kurma vasiyet yapma tek taraflı hukuki muameledir.

bb)İki Taraflı Hukuki Muameleler:İki tarafın karşılıklı ve birbirine uygun irade beyanında bulunması gereken hukuki muamelelerdi.

cc)Kararlar:Bir şahıs topluluğunda bir sonucu gerçekleştirmek için yeter sayıda şahsın iradelerini aynı yönde açıklamalarıdır.Normal olarak yarıdan çok kişi yani oy çokluğu karar için yeterlidir.Fakat bunu o topluluğun iç ilişkilerini düzenleyen kuralları belirtir.

dd)Müşterek Hukuki Muamele:Bir hukuki muamelede bir irade beyanını birden çok şahsın beyanlarını birleştirmesiyle meydana gelmesini ifade eder.(3kişinin kira sözleşmesi)

b)Bir İrade Beyanının Bir şahsa Yöneltilip Yöneltilmemesine Göre Hukuki Muameleler.

Hangi muamelelerin böyle bir iradeye dayandığını muamelenin niteliği tayin eder.Yenilik doğuran hakların şahsa iletilmiş olması gerekir.Bazı beyanlar şahsa bazıları ise resmi makamlara iletilmesini gerektirir.Bir akdin feshi şahsa mirasın reddi ise resmi makama beyan edilen beyana örnektir.
c)Etki Bakımından Hukuki Muameleler:Şahsiyeti ilgilendiren ve Malvarlığını ilgilendiren olarak ikiye ayrılır.

d)Malvarlığını İlgilendiren Muameleler:Malvarlığına yaptıkları etki açısından azaltan için borçlanma muamelesi ve tasarruf muamelesi olarak ikiye ayrılır.Artış için kazandırıcı muameleler söz konusu olur.

Alım-satım akdi iki tarafa borç yükleyen akittir.Bağışlama vaadi ise bir tarafa borçlandırıcı diğer tarafa kazandırıcı muameledir.

aa)Borçlanma muameleleri: ( iltizami muameleler):Muameleyi yapan kişinin malvarlığının pasifini arttıran muamelelerdir.Mamelek azalır.Alım-satım akdi,kira akdi,bağışlama vaadi bu tip muamelelerdir.

bb)Tasarruf Muameleleri:Tasarrufta bulunanın malvarlığındaki bir hakka doğrudan doğruya etki yapan,o hakkı başkasına devreden(mülkiyetin nakli),sınırlayan (irtifak vermek),külfet yükleyen veya değiştiren(borç ilişkisinde alacaklıya yeni bir mehil vermek) veya sona erdiren(haktan feragat) muamelelerdir. Tasarrufta bulunanın malvarlığındaki aktifi azaltır.

cc)Kazandırıcı muameleler:Bir kimsenin malvarlığına ilişkin olarak bir menfaat sağlanmasıdır.Aktifin artması olacağı gibi pasifin azalması da olabilir.Kazandırma bir ivaz (bedel)karşılığında yapılıyorsa ivazlı muamele değilse ivazsız kazandırma söz konusu olur.Kazandırıcı muameleler belirli bir amaç için yapılır buna kazandırmanın sebebi denir.

1-)Ödeme(ifa) sebebi:Bir borcu ifa etmek amacıyla yapılan kazandırmanın sebebini teşkil eder.
2-)Alacak Sebebi:Karşılık olarak bir alacak hakkı elde etme gayesiyle yapılan kazandırmanın sebebini ifade eder.(alım-satım akdi)
3-)Bağışlama Sebebi:Bir kimseye ivazsız olarak yapılan kazandırmanın sebebini ifade eder.


e)Hayatta Hüküm İfade eden muameleler-Ölüme bağlı tasarruflar:

Ölüme bağlı tasarruflar arzu edilen sonucu bu muameleyi yapan kişi ya da kişilerden birinin ölmesi sonucu hüküm doğurur.Tek taraflı vasiyetname ya da miras mukavelesi tiplerinde yapılabilir.Hayatta hüküm doğuran muameleler çok çeşitli şekilde yapılabilir.

2-)Hukuki Muamelelerin Unsurları:Temel unsur irade beyanıdır.Bazen yapılan beyanın hukuki sonuç doğurabilmesi için beyanla birlikte bir takım unsurların bulunması gereklidir.Bunlara kurucu unsur denir.Ayrıca muamelenin geçerli sayılması için bazı şartların da bulunması gerekir;bunlara da geçerlilik şartları denir. Geçerli bir hukuki muamelenin hukuki sonucu meydana getirmesi bazen birtakım unsurların tamamlanmasıyla olur bunlara da tamamlayıcı unsurlar denir.

a)Hukuki Muamelenin Kurucu Unsurları:

aa)İrade Beyanı:Hukuki bir sonuca yönelmiş arzunun açıklanmasına irade beyanı denir.Şu unsurlardan meydana gelir.
-Hukuki sonuca yönelmiş arzu,irade
-Bu arzuyu açıklama.;iki iradi unsuru gerektirir:
a)İradeyi açıklayıcı hareketi yapma arzusu
b)Bu hareketle arzuyu dış dünyaya aksettirme arzusu

Ancak bu unsurlardan oluşan bir fiil irade beyanını teşkil eder.Fakat güven teorisi adı verilen görüş bu unsurlar olmaksızın bir şahsın davranışlarını bazı şartlarla irade beyanı gibi sonuç doğurmasını kabul eder.(mektup,oylama,açık arttırma)

bb)İrade Beyanının Çeşitleri:

aaa)Sarih-Zımni İrade Beyanları-İrade beyanı sayılan davranışlar:

Hukuki sonuç açısından arzuyu tereddüde yer vermeyecek biçimde açılayan irade beyanına sarih (açık) irade beyanı denir.Söz yazı veya bir işaretle yapılabilir.
Hukuki sonuç hakkındaki arzu ancak arzuyu açıklamak için yapılan hareketin,bu hareketin yapıldığı hal ve şartları göz önünde tutularak anlaşılabiliyorsa irade beyanı zımni(örtülü) dür.
Beyan arzusu hakta hukuki sonuca yönelmeksizin bir davranış irade beyanı gibi sonuç doğuruyorsa buna da irade karinesi denir.
Susma kimi zaman irade beyanı kimi zamanda irade beyanı olarak sayılmaz.Bilerek susuluyorsa davranış zımnen irade beyanı sayılır.Muhatabın davranışı nasıl kabul edeceği ise güven teorisine göre çözülür.İrade beyanı sayılması için susanın aksi arzuda ise susmaması ve susmayacak durumda olması gerekir.

bbb)Yöneltilen-Yöneltilmeyen İrade beyanları:

Yöneltilmesi muhatabın bu iradeyi öğrenmesi anlamındadır.Hukuki muamelenin çoğunluğu böyledir.Arzunun açıklanması yetmez beyanın gerekli olan şahsa yöneltilmesi hukuki sonuç için şarttır.Fakat kimi muamelelerde de gereksizdir. Vasiyetname böyledir.Yöneltilmesi gerekli olan irade beyanının muhataba vardığında hüküm ifade etmesi genel görüştür.Doktrinde böyle olsa da Türk/İsviçre hukukunda böyle değildir ve her hal için uygun olmayacağı düşünülür.

ccc)Vasıtalı-Vasıtasız İrade Beyanları:

Bir kimsenin açıkladığı arzunun kendi sözleri veya hareketleri dışında hiçbir şahsın araya girmesine gerek kalmaksızın muhataba ulaştırılmasını ifade eder. Mektup telefon vasıtasız beyanlardır.Araya bir şahsın fiili giriyorsa vasıtalı beyandır. Haberci ile telgraf ile ya da gazeteye ilan yoluyla olan beyanlar vasıtalıdır.

b)Hukuki Muamelenin geçerliliği için aranan şartlar:

aa)Her türlü hukuki muamelede aranan şartlar:

1)Hukuki Muamele Ehliyeti:Şahısların ehliyeti kişiler hukukunda açıklanır.Hukuki muamele ehliyetinin temel şartı temyiz kudretine sahip olmaktır. Temyiz kudreti makul surette hareket edebilme iktidarıdır.Yani kişinin davranışlarını öngörebilmesidir.ve bu öngörünün gerektirdiği biçimde davranmasıdır.Buna sahip olmayan kişinin yapacağı hukuki işlem geçerli değildir.

Temyiz kudretine sahip olan kimsenin reşit olmaması ya da mahcur olması halinde kendisini borç altına sokan bir muamelenin geçerli olması için kanuni temsilcisinin (veli,Vasi)kendisinin yaptığı bu işleme muvaffak etmesine veya bu muameleyi sonradan tasvip etmesine (icazet-onay) bağlıdır.

2)Hukuki Muamele konusunun emredici hukuk kurallarına kamu düzenine genel ahlaka şahsiyet haklarına aykırı veya imkansız olmaması gerekir.
3)Hukuki muameleyi meydana getiren irade beyanı sıhhatli olmalıdır.Yani hata hile ya da ikrah (korkutma ) yüzünden sakat olmamalıdır.
4)İrade Beyanı muvazaalı (danışıklı)olmamalıdır.Muameleyi yapmış gözükmek fakat gerçekte muamelenin hiç hüküm doğurmamış olması konusunda anlaşmadır.

bb)Bazı hukuki muameleler için aranan şartlar:

1)Geçerliliği şekle bağlı muameleler:Şekli kanun emrederse kanuni şekil ,taraflarca kararlaştırılırsa rızai=iradi şekil söz konusu olur.İrade gerekli şekle bağlı yapılamazsa muamele geçersiz olur.Hukuki muameleler için aranan başlıca şekil yazılı şekildir.Üç türlüdür:
-Adi yazılı şekilde,irade yazılı şekilde açıklanır.Önemli olan irade beyanının sahibinin elle imzalamasıdır.
-Özel yazılı şekil ,özelliği baştan sona kadar irade sahibinin yazması gerekliliğidir.(el yazısı) Vasiyetname böyledir.
-Resmi yazılı şekil ise irade beyanını içeren metnin resmi bir makam tarafından düzenlenmesi tarzındaki yazılı şekildir.

2)Tasarruf muamelesinde tasarrufta bulunanın hukuki muamele ehliyetinden başka tasarruf ettiği hakta tasarruf yetkisine sahip olması gerekir.Bu yetkinin olmaması durumunda bu muamele geçersizdir.
3)İlli (sebebe bağlı) tasarruf muamelelerinin geçerli olması ortada buna temel teşkil eden geçerli bir borçlanma işlemi bulunmasına bağlıdır.Borçlanma işleminin geçersiz olması tasarruf muamelesinin de geçersiz olması sonucunu doğurur.
4)Karşılıklı borç yükleyen sözleşmelerde gabin (sömürme) bulunmaması gerekir.Tarafların yüklendikleri borçlarda açık oransızlık varsa bundan yararlananın diğer tarafın müzayaka (güç durum) halinde bulunmasını ya da hiffetini (işi hafife almasını) yahut tecrübesizliğini kullanıyorsa sözleşmenin geçersizdir.


c)Bazı hukuki muamelelerde muamelenin hüküm doğurabilmesi için gerekli tamamlayıcı unsurlar:

aa)Ehliyet noksanını giderici izin veya icazet:Mümeyyiz küçük veya mümeyyiz kısıtlıların kendilerini borç altına sokan muamelelerin hüküm ifade etmesi için kanuni temsilcilerinin iznine veya icazetine bağlıdır.Böylece bunlar hüküm ifade etmesini tamamlayıcı bir unsur olmaktadır.
bb)Temsil yetkisinin eksikliğini giderici icazet:Temsilci yetkili ise temsil olunan için muamele işlemi kendisi yapmış gibi hüküm ifade eder.Yetkisiz ise temsil olunanı bağlamaz.Ancak temsil olunan icazet vererek muameleyi benimseyebilir.Böylece icazet geçmişe etkili biçimde sonuç doğurur.
cc)Bir resmi makamın fiili:Bazı hukuki muamelelerin geçerli olması için bir resmi makamın fiili aranmıştır.Bir sözleşmenin hakim tarafından tasdiki bir vakfın tüzel kişilik kazanması böyledir.
dd)Geciktirici (taliki) şart:Şart gelecekteki gerçekleşmesi beklenen fakat olup olmayacağı kesin olmayan şüpheli bir olaydır.Bir muamelenin hüküm doğurması bir şarta bağlanmış ise o muameleyi geciktirici şarta bağlanmış muamele denir.
ee)Geciktirici Vade:Bir hukuki muamelenin hükümlerinin doğması için kurucu unsurların gerçekleşmesinden sonra bir müddetin geçmesi gerekiyorsa o hukuki muameleye vadeye bağlı muamele denir.

3)Hukuki Muamelelerin Unsurlarında Eksiklik ve Sakatlıklar:Hukuki Muamelenin Hükümsüzlüğü

Bir hukuki muamelenin kurucu unsurları eksik ise o hukuki muamele ve onun hedeflediği ilişki hiç doğmamıştır.Bu hükümsüzlük hal,ne “yokluk” denir.
Kurucu unsurları tam fakat geçerlilik şartlarından biri eksik ise o muamele ile doğan ilişki ölü yada sakat doğar.Bu muamelenin “kesin olarak hükümsüzlüğü” demektir.Buna “butlan”da denir.İlişkinin sakat olarak doğmasında ise ya sakatlık giderilip ilişki yaşatılmaya çalışılır ya da sakatlık yüzünden muameleyi hükümsüzleştirebilir.Bu duruma iptal kabiliyeti ya da iptal edilebilirlik denir.
Kurucu unsurlar tam geçerlilik şartları tam fakat tamamlayıcı unsurlar eksik ise hukuki muamele hüküm ifade etmez.Tamamlanmamış bu muamelenin bu hükümsüzlük haline noksanlık denir.

Bazen hükümsüzlük muamele sonuçlarının bazı kimselere karşı ileri sürülememesi tarzındadır.

Çeşitli Hükümsüz Halleri:

a)Yokluk:Kurucu unsurların tamam olmaması haklinde muamele varlık kazanamaz ve hukuki ilişki kurulamaz.Ortada hukuki muamele “ yok” tur.
b)Kesin hükümsüzlük(butlan):Kurucu unsurları tamam kamu düzenini ilgilendirecek olan geçerlilik şartları gerçekleşmemiş ise muamele batıldır.Kesin olarak hükümsüzdür.Bazen de hukuki muamelenin bir kısmını geçersiz diğer bir kısmını geçerli sayabilir.Buna kısmi butlan denir.
c)İptal edilebilirlik:Bu hükümsüzlük hali çeşitli görünümlerde ortaya çıkabilir.Ortak yanları muamelenin tam olarak hükümsüz olması için ihlal edilen geçerlilik şartı ile korunan tarafa bir iptal hakkı tanınmış olmasıdır.
d)Noksanlık:Kurucu unsurları tamam olan bir hukuki işlemin hüküm ifade edebilmesi için bir unsurla tamamlanması gereken hallerde noksanlık söz konusu olur.
e)Nisbi Etkisizlik:Bir tasarruf muamelesi ile meydana gelen değişikliğin bazı sebeplerle bazı kişilere karşı ileri sürülememesi değişikliğin onlara karşı etkili olamaması halinde nisbi etkisizlik söz konusu olur.

II) Hakların iktisab ediliş tarzı

1)Aslen İktisab:
Bir hakkın doğrudan doğruya ilk sahibi olarak iktisab edilmesine hakkın aslen iktisabı denir.Hak iktisab edildiği anda doğar.Aslen hak kazanılması anında başka birinin bu hakkı kaybedip kaybetmemesi önem taşımaz.Bir kimsenin sahipsiz bir malın mülkiyetini iktisap etmesi menkulde ihraz gayrı menkulde işgal adı verilen fiillerle olur.Kanunda öngörülen şartlarla ve belli bir zamanın da geçmesi ile bir kimse mülkiyetin hakkını elde edebilir.Buna kazandırıcı zaman aşımı denir.

2)Devren İktisab:
Hakkın bir şahıstan diğerine geçmesi halinde yeni hak sahibinin hakkı iktisab ediş tarzı devren iktisaptır.Devren iktisabı irade ile intikal hallerinde “intikal” deyimini ise daha geniş olarak iradeye dayanmayan halleri de kapsayacak şekilde kullanılır.
Birinin sahip olduğu hakları bir başka kişiye devri o hak için öngörülmüş olunan devir muamelesinin yapılması ile olur.Buna cüz’i intikal denir.Şahsın malvarlığı aktifi ve pasifi ile birlikte bütün (kül) halinde intikal ederse buna da külli intikal denir.

3)Tesisen İktisab:
Bir şahıs sahip olduğu hakkı devretmeyip ,bu hakka dayanarak bir başkasına yeni bir hak sağlarsa buna tesisen iktisab denir.

III)Hakların Kaybediliş Tarzı:
Bir hak bir şahıstan diğerine geçerken yeni hak sahibi hakkı iktisab ederken eski hak sahibi hakkı kaybetmiş olur.Bu hallerde hakkın nisbi kaybı söz konusu olur.Bir hakkın kaybı hakkın tamamen ortadan kalkması sonucu olursa buna hakkın mutlak kaybı denir.
Zamanın geçmesi bir hakkın sona ermesine doğrudan doğruya sebep olduğu hallerde vardır.Bunlara süreye bağlı hak denir.Kimi durumlarda da hakkın düşmesi süreyle beraber hak sahibinin öngörülen süre içinde hareketsiz kalmasındandır(şuf’a hakkı).Bu halde sürenin hak düşürücü süre olduğundan bahsedilir.
Bazen de zamanın geçmesi ,o süre içinde alacaklının alacağını elde etmek hususunda hareketsiz kalması yüzünden alacağın dava edilmesine engel olur.Bu halde zaman aşımı söz konusu olur.

5)Hakların İktisabında İyiniyetin rolü:

I)Objektif hüsnüniyet hakların kullanılması ve borçların ifasında dürüst davranmayı ,sübjektif hüsnüniyet bir hakkın kazanılmasında veya daha geniş bir ifade ile bir hukuki etkinin sonucun meydana gelmesinde buna ait bir engeli bilmemeyi ifade eder.M.K. mad.3’de belirtilen hüsnüniyet durumun gerektirdiği özeni gösterdiği halde bir hakkın kazanılmasına veya başka bir hukuki sonucun gerçekleşmesine ait bir engeli bilmemek şeklinde tanımlanabilir.

II)İyiniyetin rolü:İyiniyet bir kimsenin iyiniyetli olmaması halinde karşılaşacağı bazı hukuki sonuçlardan korunmasını ve hukuki sonucun değişmemesini sağlar.

III)İyiniyetin aranacağı şahıs ve an:

A)İyiniyetin Aranacağı Şahıs:
İyiniyet kanunun koruduğu şahısta aranır.İyiniyetin koruyucu etki yaptığı ,ilişkide başka şahıslar tarafından temsil edilmiş ise veya bu ilişkiye birden çok şahıs aynı oranda katılıyorsa iyiniyetin kimlerde aranması gerektiği:
1)Temsil Halinde;korunmadan yararlanan şahıs bu ilişkide bir başkası tarafından temsil ediliyorsa hem temsil edilene,in hem de temsilcinin iyiniyeti aranır.
2)Tüzel kişilerde iyiniyet bunun etkili olacağı ilişkilerde tüzel kişiyi temsil eden yetkili organı oluşturan şahıslarda aranır.Bu şahıslardan birinin kötü niyetli olması tüzel kişiliği kötü niyetli kılar.
3) Tüzel Kişiliği bulunmayan şahıs topluluklarında;adi şirket gibi tüzel kişiliği bulunmayan fakat elbirliği ortaklığı ilişkisi içinde bulunan ve birlikte hareket etmeleri gereken bu tip topluluklarda herkeste iyiniyet aranır.

B)İyiniyetin Aranacağı An:
Emin sıfatı ile zilyedden bir menkul malın mülkiyetini iktisapta iyiniyet iktisap anında;buna karşılık zamanaşımı ile iktisapta iyiniyet zamanaşımı süresince devam etmesi gerekir.Hukuki sonuç alındıktan sonra iyiniyet aranmaz.


IV)İyiniyetin İspatı:
Koruyucu etkiden yararlanacak olan şahıs bunu ispatla yükümlü değildir.Onun iyiniyetli olmadığını ispat etmek ,o durumda bundan yararlanacak olan tarafa düşer.Korunan şahsın engeli bildiği ispat edilirse karine çürütülmüş olur.Ayrıca MK’ da korunan şahsın eğer özen gösterseydi engeli öğrenebileceği yani engeli bilmesi gerektiğinin ispatı da yeterlidir.

6-)Hakların Kullanılması ve Dürüstlük Kuralına Uyma Zorunluluğu (objektif Hüsnüniyet)

I)Hak sahibinin hakkından yararlanması hakkı kullanmak suretiyle olur.Hakkın kullanılışı hakkın sağladığı yetkilere göre değişir.Ayni hakların kullanılması hakkın eşya üzerinde sağladığı hakimiyetin kullanılması ile olur.Yenilik doğuran haklar hak sahibinin irade beyanında bulunması ile alacak hakları ise alacaklının borçludan borcunu yerine getirmeyi istemesiyle olur.

II)Bütün hakların kullanılmasında dürüstlük kuralına uyulması zorunludur.Dürüstlük kuralı bir kimseden namuslu dürüst bir insan olarak beklenen davranışı ifade eder.

III)Hak sahibi hakkını kullanmada tümüyle serbest değildir.Hakkın bunların tanınmasındaki amaca uygun olarak kullanılması gerekir.Bir hakkın amacına aykırı olarak kullanılası dürüstlük kuralı ile bağdaşmaz ve böylece o hak kötüye kullanılmış olur.



-Hakkın Kötüye Kullanıldığının Belirten Unsurlar:

aa)Hakkın kullanılmasında meşruu bir menfaat bulunması:

Bir hakkın hak sahibine meşruu bir menfaat sağlamak için değil de bir başkasını zarara uğratmak güç duruma düşürmek veya gayrı meşru kazanç sağlamak üzere kullanılması halinde hak kötüye kullanılmış olur.
bb)Hakkın kullanılmasının sağlayacağı menfaat ile başkasına vereceği zarar arasında aşırı oransızlık olması

Kira akdinin sona ermesiyle kiracının evi terk etmesi gerekir fakat kiracı ağır hasta ve yer değiştirmesi hayati tehlike içeriyorsa ev sahibinin tahliye istemi hakkın kötüye kullanılmasıdır.

cc)Kendi Ahlaka aykırı davranışına dayanarak hak kullanılması

Şahsın karşı tarafı oyalayarak bir zamanaşımı süresi veya hak düşürücü süreyi geçirttikten sonra bunları savunması hakkın kötüye kullanılmasıdır.

dd)Uyandırılan güvene aykırı davranışta bulunulması

Bir hukuki ilişkide bir kimse davranışı ile karşı tarafta esaslı bir güven uyandırdıktan sonra artık bu davranışına ve güvene aykırı bir tutum takınamaz.Aksi takdirde bu tutum hakkın kötüye kullanılmasına yol açar.

-Hakkın Kötüye Kullanılmasının Sonucu(yaptırımı):


Hakkın kötüye kullanılmasının kanunen korunmasının her şeyden önce kötüye kullanılan hakka dayanan taleplerin veya savunmaların nazara alınmaması şeklinde gerçekleşir.Bazen kötüye kullanılan haktan zarar gören kimseye bu zararını gidermek üzere bir dava hakkı tanınarak hakkı kötüye kullananın davranışı yaptırıma bağlanmış olur.Zararın önlenmesi zarar verici durumun giderilmesi davaları olabileceği gibi tazminat davası da olabilir.


IV)Dürüstlük Kuralı ve Hakkın Kötüye Kullanılması Yasağının Uygulama Alanı

1)Kanunun yorumlanmasında ve boşlukların doldurulmasında

Hakkın kötüye kullanılıp kullanılmadığını anlamak için dürüstlük kuralına bakıldığı gibi bu hakkı sağlayan kanun hükmünün yorumlanmasında da bu kurala bakılır.Yorumla anlamı tespit edilen hükmün uygulanmasının dürüstlük kuralı ile bağdaşmadığı ve böyle bir hükmün uygulanmasını istemenin hakkın kötüye kullanılması olduğu gibi durumlarda hakim söz konusu hükmü uygulamaması ve ortaya çıkan örtülü boşluğu doldurması gerekir.

2)Kanuna Karşı Hilenin Önlenmesinde:

Bir emredici hukuk kuralına aykırı bir fiile veya hukuki işleme uygulanacak yaptırımı bertaraf etmek için hukuken caiz olan başka yollara başvurarak aynı hukuki sonuca ulaşmayı “kanuna karşı hile” denir.Kanuna karşı hilenin yaptırımı hile ile amaçlanan kanuni korumadan mahrum olmaktır.Hükmün doğrudan ihlalinin yaptırımı ne ise kanuna karşı hile ile ihlalinin yaptırımı da odur.

3)Hukuki İşlemin oluşması yorumlanması ve tamamlanmasında

a)Bir hukuki muamelenin varlığının tayininde ve oluşan bir hukuki işlemin yorumlanmasında önemli bir rol oynayan güven prensibi dürüstlük kuralına dayanır.
aa)Bir şahsın bir davranışı dürüstlük kuralı uyarınca kendisine yapılmış bir irade beyanı sayan kimseye,sözü geçen davranışın irade beyanı unsurlarını taşımasa dahi irade beyanı gibi sonuç doğurur.
bb)Hukuki muamelenin yorumunda da bir irade beyanına verilecek anlam muhatabın dürüstlük kuralına göre bildiği ya da bilmesi gereken bütün unsurları değerlendirerek vereceği anlam olarak kabul edilir.

b)Yapılan yorum ancak hukuki muameledeki hükümleri açıklar.Meselenin çözümüne ait esaslar hukuki muamelede yer almayabilir.Bu takdirde hukuki muamelenin boşluğu söz konusu olur.Doldurulası için kanunun yedek hukuk kurallarına başvurulması gerekir.Bu da yoksa hakim dürüstlük kuralına göre tarafların farazi idaresini tayin ederek doldurur.

4)Borçların Doğumunda

a)Akit yapma zorunluluğu: Dürüstlük kuralının bir sözleşme yapılması gerektirdiği hallerde sözleşmeyi yapmaktan kaçmak hakkın kötüye kullanılmasıdır.

b)Yan borçlar:Borç ilişkisinde taraflar ya da kanun çoğu kez asli borçları düzenler fakat borç ilişkisi birtakım yan borçların da doğmasını sağlar.Yan borçların bir kısmı muhafaza ve koruma amacı güder.(spor gösterisi düzenleyen kuruluşun güvenliği sağlaması).Bazı hallerde yan borçlar bir husus bildirme yükümü tarzında ortaya çıkar (alacaklının alacağını almaktan kaçındığı için borcunu tevdi etmesi). Bir hukuki muamele ile ilgili belgeleri sağlama yükümlüğü de dürüstlük kuralına dayanan bir yan borç olabilir.Bazı şartlar altında işbirliğinde bulunma yükümü de yan borç sayılabilir.Yan borçların bir kısmı asli borcun ifasına yardım ederler bağımsız nitelikleri yoktur.Bunlara uyulmaması asli borcun ifa edilmemesi sonucunu doğurur.Bunlar bağımlı yan borçlardır.Diğer bir kısım ise borcun ifasına değil amacın ulaşmasına yardım ederler.Bunlar bağımsız yan borçlardır.

c)Sözleşme görüşmelerinde dürüst davranma borcu:Akdin yapılması veya şartlarının tespiti hususundaki kararlara etki edecek hususlar hakkında birbirlerine bilgi verme mükellefiyeti

d)Davranış Yükümlülükleri:Bilgi verme dikkat gösterme yükümlülükleri dışında temasa geçtiği karşı tarafı zarardan koruma yükümlülüğü de yükler.

5)Sözleşmelerde Değişiklik Yapılması veya Sözleşmenin Sona Erdirilmesinde:

Sürekli borç ilişkilerinde sonradan ortaya çıkan sebepler üzerine değişen duruma göre ayarlanması veya sona erdirilmesi bazı ilişkilerde kanunla öngörülür.(haklı sebeple fesih hakkı).Bu temelini dürüstlük kuralında bulur.

V)Medeni Kanunun 2.Maddesinin Uygulanmasında Göz önünde Tutulması Gereken Hususlar
Dürüstlük kuralı ve hakkın kötüye kullanılması yasağı kanun hükümlerinin katı uygulanmasının götüreceği adalete hakkaniyete ve ahlak anlayışına aykırı hayat ihtiyaçlarına uygun sonuçları önleyecek bir genel kural bir temel hukuk ilkesi niteliğindedir.

7-)Hakların Korunması:

Hak sahibinin hakkı bu hakka uymak zorunda olanlar tarafından ihlal edilince ortaya hakkın korunması meselesi çıkar.Hak sahibini hakkını korumak için sahip olduğu temel yetki hakkına riayet edilmesini talep yetkisidir.Bu hakka riayet edilmezse korumak için başvurulacak temel yol hakkı ihlal edene hakka uymasını emredecek bir yargı hükmü elde etmek için dava açmaktır.
Eğer ihlal eden kişi gönül rızası ile yerine getirmezse hak sahibi cebri icra yoluna başvurur Bazı durumlarda ise hak sahibine istisnaen kendi gücünü kullanarak hakkını koruma imkanı tanınmıştır.Her şeye rağmen hakka riayet sağlanmazsa ya da sağlanıp da hak sahibi zarara uğramışsa da hak sahibi için zararın tazmini isteme hakkı doğar.
 

Benzer Konular

Yanıtlar
0
Görüntülenme
6B
Yanıtlar
0
Görüntülenme
17B
Yanıtlar
0
Görüntülenme
4B
Yanıtlar
0
Görüntülenme
10B
Yanıtlar
0
Görüntülenme
6B
Üst