Direklerarası - Ramazan Eğlenceleri

Ömer
Yönetici
Ramzan Eğlencesi Direklerarası

Eski İstanbul'un eğlence hayatının kaynaştığı en canlı ve hareketli yer olan Direklerarası, özellikle Ramazan aylarında tiyatrolar, musiki fasılları, meddah, Karagöz, cambazlık ve göz boyacılığı gibi seyirlik oyunlarla şenlenirdi. Cadde boyunca "piyasa eden" kadınlı - erkekli kalabalığın neşeli gürültüleri, İstanbul'a en uzun gecelerini yaşatırdı.

Ramazan deyince, her kuşaktan insanın aklına farklı şeyler gelir. Bugünün genç kuşağı için hiçbir şey ifade etmeyen "Direklerarası" sözcüğü de, üç - dört kuşak öncenin İstanbullularında, çok sıcak duygular, tatlı anılar uyandırır.
Kimi kayıtlarda Direklerarası, "İstanbul'da modern tiyatronun kuruluş ve gelişmesinde çok önemli bir yere sahiptir," diye anılır. Bu doğrudur. Ama hayatta her şey, insanına göre değişir; dediğimiz gibi, birkaç kuşak geriye giderseniz, Direklerarası'nın bir "eğlence merkezi", özellikle de Ramazan eğlencelerinin merkezi olduğunu görürsünüz.

Evet, 100 yıl önce, İstanbullular, en çok Ramazan'da eğlenirlerdi.
Burhan Arpad "Direklerarası" adlı kitabında, 1890'ların sonundan bir bir İstanbul görüntüsünü şöyle aktarıyor: "Sokaklar kapkaranlık, elleri muşamba fenerli insanlar, üçer beşer kişilik gruplar halinde, güle konuşa geçiyorlar. Teravi namazı yeni bitti. Oruçlarını tutmuş, namazlarını kılmış insanlar, Direklerarası'na gidiyorlar. Ramazan'ın ibadetlerini yerine getirmiş olmanın iç rahatlığıyla, Direklerarası'nda eğlenmeye gidiyorlar."

Direklerarası'nda nasıl eğlenilirdi?

Baş eğlence, tiyatro idi. Hayalhanei Osmani, Eğlencehanei Osmani gibi isimler taşıyan "dar koridorlu, dar localı, dar koltuklu, dar sandalyeli" bu mekanlar, Direklerarası'ndaki kahvehaneleri kiralayan "kumpanyalar", tiyatro toplulukları tarafından oluşturulurdu. "Tuluat" denilen tiyatro tarzı, Kavuklu Hamdi, Abdürrezzak, Küçük İsmail, Şevki ve Kel Hasan gibi isimlerle, bu mekanlarda ölümsüzleşti.

1880'lerden sonra Şehzadebaşı semtinde, Direklerarası'nda, çeşitli tiyatro binaları yaptırıldı. Bunlar, Beyazıt yönünden gelirken solda üç ve sağda iki olmak üzere, beş taneydi.

Tiyatrolarda yerler dolunca, açıkta kalan halk, diğer eğlence mekanlarına koşardı. Geleneksel Karagöz'den kukla gösterisine, hokkabazdan pehlivan güreşine kadar, seçenekler çoktu! Ama tabii, hiçbir şey, tiyatro kumpanyalarının "kantocu kızlar"ı kadar etkileyici olamazdı!

Herkes merak ederdi, 'Kantocu kızlar kimbilir yeni yeni ne havalar çıkarmışlar' diye. Onların al, mor elbiseleri de pek dikkat çekici olur, Ramazan'dan sonra ünlü konakların harem dairelerinde, hep bu giysilerin öyküsü konuşulurdu.
"İstanbul Geceleri" adlı kitabında Samiha Ayverdi, Direklerarası'nın semti Şehzadebaşı'nın Ramazan gecelerindeki cümbüşlü halini, pek güzel anlatır: "Nereye ve niçin gidip geldiğini bilmez bir kalabalığın" dalgalandığı mekanlarda, Abdülhamit'in gizli polisi bile arzı endam eder. Ayverdi'nin deyişine göre, Fehim Paşa burada, "hafiye teşkilatına bağlı hususi bir şube" bile oluşturur. Çünkü devlet adamından külhanbeyine, Osmanlı'nın her tür insanı, geceyarısını iki üç saat geçesiye, hep buradadır!

Nasıl yıkıldı?

Direklerarası ve Şehzadebaşı'nın İstanbul'un önemli bir kültür ve sanat merkezi olmaktan çıkması, 1930'lardan sonra hızlanan bir sürece dayanır. Bu yıllarda, İstanbul'un sanat ve kültür etkinlikleri hızla Beyoğlu'na kaymaya başlar.

Direklerarası'nın "fiilen" yerle bir olması ise 1958 Ramazanının ilk günlerine rastlar. Menderes iktidardadır ve İstanbul'da, "istimlak günleri" yaşanır. Büyük bulvarlar açılır, büyük meydanlar yapılır. Bu arada, Direklerarası yok olur.
 

Benzer Konular

Yanıtlar
0
Görüntülenme
4B
Yanıtlar
0
Görüntülenme
11B
Yanıtlar
0
Görüntülenme
3B
Yanıtlar
0
Görüntülenme
2B
Yanıtlar
0
Görüntülenme
21B
LAL
Üst