Bir Dinazorun Gezileri - Mina Urgan

HENA Üye
KİTABIN ADI........................... ...........Bir Dinazorun Gezileri
KİTABIN YAZARI........................ .........Mina URGAN
YAYINEVİ VE ADRESİ
BASIM TARİHİ........................ ............1999 (49.BASIM)
KİTABIN YAYIM MAKSADI......................H ayatı boyunca gezip gördüğü yerlerin olumlu ve olumsuz yönlerini okuyucularına sunmak

KİTABIN ÖZETİ :
BİRİNCİ BÖLÜM : KÜÇÜK MUTLULUKLAR
Mutlu olmak için; toplumda önemli bir mevki, bol para, başarıyla yürütülen bir iş olmasının gerekmediğini aksine bunların küçük mutluluklara zaman ayırmamızı engelleyebilir nitelikte olduğunu belirtiyor. Küçük mutlulukların, ağır hastalarda tüm antibiyotiklerden daha etkileyici bir ilaç olduğunu savunuyor ve bunu kendi hayatında yaşamış olduğu örneklerle kuvvetlendiriyor.
İKİNCİ BÖLÜM : DENİZ TUTKUSU
Urgan bu bölümde denize olan aşkını ve tutkusunu vurguluyor. Denize girmenin kendisini bütün sıkıntılardan arındırdığını, dertlerini yok ettiğini, hastalıklarını iyileştirdiğini anlatıyor ve ekliyor; “Şu anda seksen iki yaşında ve dört kaburga kemiğim kırık olduğu halde, havalar biraz ısınınca denize gireceğim günleri özlemle bekliyorum”
ÜÇÜNCÜ BÖLÜM : ESKİ VE YENİ BODRUM
Bu bölümde kuvvetli bir geçmişe özlem sergiliyor. Eski Bodrum’la Yeni Bodrum’u karşılaştırıyor. Süngercilik ve mandacılıkla geçinen yoksul, küçük bir kasabanın yerini lüks barlarla lokantaların aldığını, şalvarlı kadınların yerlere oturup sabırla sünger ayıkladığı yerleri şimdi pahalı ve “marka” giyim eşyası satan dükkanların aldığını belirtiyor. Yazdığı her satır hüzünlü bir serzeniş ve Yeni Bodrum’a karşı duyduğu gizli bir küskünlük kokuyor. Fakat Bodrum’a olan sevgisi o kadar büyük ki, şimdi bile güneş batarken kumsalda oturup Kale’yi izlerken Bodrum’un ne kadar güzel olduğunu söylemekten kendisini alamıyor.
DÖRDÜNCÜ BÖLÜM : MAVİ YOLCULUK
Urgan Mavi Yolculuğu sadece gezmek tozmak değil, Ege ve Akdeniz uygarlılarının kalıntıları konusunda bilgi edinmek, gerekli kitapları okuyup araştırmalarda bulunmak olarak tanımlıyor. Mavi yolcular ise Sabahattin Eyüboğlu’nun özenle seçtiği genç aydınların biraraya gelmesinden oluşuyor. Gökova’nın, Ölüdeniz’in ve Sedir Adası’nın güzellikleriyle yazısını sürdürüyor. Sadece bu şirin beldelerin güzelliklerini anlatmakla yetinmiyor, mavi yolcuların birbirleriyle yaşadıkları unutulmaz anılarla eserini süslüyor.
BEŞİNCİ BÖLÜM : ANADOLU
Bu bölümün her satırı buram buram Anadolu kokuyor. İç turizm denen olayın 1970’li yıllarda başladığını söylüyor. Antalya’nın güzelliklerini bir Fransız profesörden duyduğunu ve gitmeye kalktığında arkadaşlarından büyük tepki aldığını söylüyor. Daha sonra bir ciple İstanbul’da başlayıp Van’da sona eren yolculuğunu akıcı bir üslupla okuyucularına sunuyor.
ALTINCI BÖLÜM : AVRUPA’YA YOLCULUKLAR
Urgan, bu bölümde Avrupa’dan ziyade maceralı yolculuklarını anlatıyor. Avrupa’ya gitmek için çok paraya ihtiyaç olmadığını az paraylada yolculuk yapılabileceğini belirtiyor. Avrupa’ya gidişinin bazen otobüsle, bazen üçüncü mevki trenle, bazen de güverte yolcusu olarak gerçekleştiğini bundanda büyük bir haz duyduğunu söylüyor.
YEDİNCİ BÖLÜM : PARİS
Urgan, Paris’te gizemli bir çekicilik buluyor. Sinemalarını, köprülerini, metro istasyonlarını etkileyici ve özendirici bir dille tasvir ediyor. Bunun yanında Paris’in, kimilerinin sandığı gibi neşeli bir yer olmadığını, açlıktan ölen evsiz insanların bulunduğunu, dilencilerin ve hırsızların sokaklarda kol gezdiğini, insan ilişkilerininde çok zayıf olduğunu üzülerek ekliyor.
SEKİZİNCİ BÖLÜM : İNGİLTERE
İngiltere’nin güzelliklerinden çok insanları hakkındaki gözlemlerini vurguluyor. İnsanlarının, herkesin sandığı gibi, soğuk dik başlı, kendini beğenmiş olmadığını bilakis sevecen, canayakın ve kibar olduklarını vurguluyor. Gelenek ve göreneklerine son derece bağlı, bazı sınıflara ayrılmış bir toplum olarak tanımlıyor. Cambridge’e karşı duyduğu aşırı sevgi ve ilgisi de dikkatimizi çekiyor.
DOKUZUNCU BÖLÜM : İTALYA VE BAZI AVRUPA KENTLERİ
Bu bölümde, İtalya’nın hava müzelerini, Venedik’in irili ufaklı köprülerini, Roma’nın anıtlarını, Madrid’in boğa güreşlerini, Amsterdam’ın genelevlerini eleştiri ve övgüleriyle yoğurup okuyucularına sunuyor.
ONUNCU BÖLÜM : SOVYET RUSYA VE DOĞU BLOĞU ÜLKELER
Urgan Sovyet Rusya’yı anlatırken kendi ideolojisini ülkenin doğal ve tarihsel güzelliklerinden daha baskın işlemiş. Ancak Varşova’yı anlatırken bu etkiden kurtulduğunu görüyor, Varşova’nın birbirinden güzel çiçek kokularını içinizde hissediyorsunuz.
ONBİRİNCİ BÖLÜM : AMERİKA, LOS ANGELES VE MEKSİKA
Kaliforniya’nın olağan üstü zengin bir doğaya sahip olduğunu; fakat doğadan fışkıran bu güzellikle insanların yaptıkları çirkinlikler arasında bir çatışma olduğunu ifadelerinden anlıyoruz. Los Angeles’dan çirkin yapılarından dolayı hiç hoşlanmadığını belirtiyor. Hindistancevizi ağaçlarıyla dolu, altın kumsallara sahip, gök yüzü bulutlanmadan yağmurların yağdığı Mexico City’e de doyamadığını belirtiyor.
ONİKİNCİ BÖLÜM : AMERİKA, NEW YORK VE SAN FRANCISCO
Urgan bu bölümde; Manhattan adasının ürkütücülüğünü, Central Park’ın doğallığını, Long Island’ın uçsuz, bucaksız kumsallarını, Harlem’in yoksulluğunu, Napa’nın boy boy şarap fıçılarıyla dolu mahzenlerini, Golden Gate Körfezi’nin ve Büyük Okyanus’un nefes kesen o görkemli doğasını, San Francisco’nun asma köprülerini akıcı bir üslupla anlatıyor ve birbirinden ilginç anılarıyla süslüyor.
 

Benzer Konular

Yanıtlar
0
Görüntülenme
2B
Yanıtlar
0
Görüntülenme
3B
Yanıtlar
0
Görüntülenme
19B
Yanıtlar
0
Görüntülenme
17B
Üst